AHDE VEFA DUYGUSU…

Rabbimiz, Nahl suresi ayet. 95. te  mealen şöyle beyân buyuruyor: ***Öyleyse, Allah’a verdiğiniz sözü, karşılığında ne alsanız az düşecek bir bedele satmayın. Eğer bilirseniz, ancak Allah katında ahde vefaya verilecek mükâfat sizin için daha hayırlıdır…***Verilen söz ve yapılan anlaşmalarımızın gereği olan *ahde vefa* kavramı islam ahlakının en önemli  mesajların dandır. Sosyal hayatın ıslahı, ferd ve cemiyet hayatının gelişmesi; karşılıklı ilişkilere, münasebetlerde de çeşitli anlaşma ve sözleşmelere bağlıdır. Bunlar olmaksızın sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik hayatın gelişmesi mümkün değildir. Yapılan sözleşmeye uymayı istemek kazanılmış bir hak, onu yerine getirmek de kabul edilmiş bir görev olduğu unutulmamalıdır. Verdiği sözü tutmayan, ahde vefa göstermeyen kişi, güvenilmez, toplum içerisinde ahlaki statüyü kaybetmiş, silik, sadece kendi çıkarını düşünen, hiç bir uygulamasına değer verilmeyen ve sonunda terk edilmişliğe bırakılan lüzumsuz güven ve itimadı sarsıcı, değersiz bir kişilik olarak hayatiyetini devam ettirir. Ahlâki değer ölçülerine kıymet vermeyen, vefasızlık örneği şahıs, nankör, niğmet azğını, menfaafının kölesi, şahsiyet fukarasıdır…   

İnsan olma şeref ve haysiyetinin en güzel hasletlerinden birisi de;*ahde vefa* duygusudur inancındayız. Ahde vefa duyğusunda; sözünde durma güzelliği vardır. Vaadini yerine getirme özelliği vardır. Dilinden dökülen her söze sadık kalma azmi vardır.  Ağzından çıkan her kelâmıyla emanete riayet etme fazileti vardır. Ahde vefa duygusunda; *bağlılık*, samimiyet içtenliği vardır. Ahde vefa’da dostlukları, arkadaşlığı, kardeşliği koruma sevgisi yatar. Hak, hukuk ve adalete sımsıkı sarılma gayreti vardır. Ahde vefa hissiyatında gizli ve açıktan verilen her sözün yerine getirilmesi vardır. Ahde vefa’da akitleri muhafaza etme azmi, titizliği vardır…Hülasa *Ahde vefa* İslam ahlâkının en bariz göstergelerinden bir güzelliktir… Dilimizde borç ve diğer yükümlülüklerde kullanı­lan *vefa* ifadesi, daha önceden kendisine yapılmış olan hiç bir iyiliği unutmamak ve bu iyiliğin altında kalmamayı beraberinde getirir. İster maddi ya da manevi olsun kendisine gösterilmiş olan fazilet içeren bir tavrı elimizden geldiğince misli ile edâ etmek sevgi ve dostluğumuzu artıran insani ve islami bir uygulama şeklidir…

Bir Mü’minin her hâl ve durumda görmüş olduğu iyilik ve güzelliklere kesinlikle duygusuz, umursamaz, vurdumduymaz bir yaklaşımda bulunası beklenemez. Rabbimizin Kâlbimize yerleştirdiği *Ahde vefa* duygusunu yok sayamayız. Bir Müslümanda bulunması gereken en güzel huylardan birisi *Ahde vefa* duyğusudur. Müslüman vefalıdır, hiç bir iyiliğin altında kalmayı hazmedemeyen bir yapının sahibidir. Vefalı davranan insanlara *vefakâr* denilir. Tabiidir ki; en büyük vefakârlık, Allahu tealayı tanımak, verdiği nimetlerin kıymetini bilmek, kulluk görevlerini eksiksiz yerine getirmektir. Bilinmelidir ki; Ahde vefa kavramının zıddı nankörlüktür. İnsanın reddettiği, yok saydığı en büyük nankörlük ise kulun Rabbini inkâr etmesidir. Bu tür insanlar değil mukaddes bilinen değerleri, kendi insanlığının dahi şuuruna, bilincine erişememiş  zavallılardır… Bu ayette Rabbimize verdiğimiz sözü veya Peygamber efendimize(sav) verielen beyatı az bir para karşılığında satmak kesinlikle bizlerin ebedi kaybı olarak nitelenmektedir. Az değil çok para, mal, mülk, insanlarca verilen makam  ve mevki de geçici olduğu için tutumumuz aynı olmalıdır…

Kardeşlerim, İnsanlık tarihinde pek çok toplumlar ve halklar müslümanların sözleşmelerine bağlılıklarını, verdikleri sözlerde duruşlarını, yeminlerindeki samimiyetlerini ve ilişkilerindeki dürüstlüklerini sürdürdükleri için İslam dini ile şeref bulmuşlardır. Dolayısıyla onların sözleşmelere bağlılıklarından kaynaklanan geçici, yüzeysel kayıplara oranla elde edilen kazanç çok daha büyük olmuştur. Değişmez hayat mektebimiz, Kur’anı Kerim ve Peygamber efendimizin (sav) sünneti seniyyesi bu konuda müslümanların gönüllerinde büyük bir etki bırakmış ve onların genel karakteri, şahsiyyeti ve seciyesi hâline dönüşmüştür. Günümüzde çok büyük ahlâki erozyon, bozulma olsa da aynı değerlere sahip çıkmamız bizlere eski itibarımızı kazandıracaktır ümidindeyiz. İslam dini ile şeref bulan bazı müslümanların sözlerini duyunca üzülmüyor değiliz şöyleki; eğer islam girmeden önce müslümanları tanısaydım… Şükürler olsun ki İslam dininde en küçük bir kusur ifadesi yok. Günah, hata, kusur bizlerde. Mizan’da vermiş olduğumuz söze sadık kalmak en büyük dileğimizdir. Ahde vefa duygusunu iliklerine varana kadar bünyesinde taşıyan mü’minlere selam olsun…

Sermedkadir… 

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.