Manevi Hareket Merkezlerimiz

Ebedi hayat mektebimiz Kuranı Kerimde Tevbe suresi Ayet.18.de Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Allahın Mescidlerine, ancak Allaha ve Ahiret gününe inanan, Namazı kılan, Zekatı veren ve sadece Allahtan korkan kimseler bakarlar. İşte bunlar dogru yolda olabilirler…***

CAMİİ. Toplayıcı, kaplayan, müslümanların İBADET gayesiyle toplandıkları yer, mabeddir. Mescid: * Secde edilen yer * anlamında bir mekan ismidir. Camii ve Mescidler * Allahın evi * hükmündedirler. Camiiler, mescidler, Mabedler oralarda yapılan ibadetlerden ve İlahi, kutsal bir mekan olmalarından dolayı Tarihin her döneminde yüce ve üstün tutuluşlardır.

Yine Tarihin her döneminde oldugu gibi zamanımızda da Müslümanlar, her zaman ihtiyaç oldugu için Cami inşaa ederler. Mescidleri en güzel surette yapmaya gayret sarfederler. İmanlarının kendilerine verdigi sorumlulugu göz önünde bulundurararak ta hassasiyetle korurlar, titizlikle gözetirler ve yaşatılması için elden gelen bütün maddi ve manevi çabayı seferber ederler…

Mescidlerin mimarisine, iç tezyinatına – süslemelerine, tabandan tavana, kubbesine kadar en güzel malzemeyi, en gayretli işçiligi esirgemeyen Mü’minler her türlü estetige ve güzellige aşırı dikkat eder, titiz danvranrlar. Müslümanların gözünda Mescid artık bir alelade bina degildir, bina olan camiinin mekanıdır, Camii bir kurumdur artık bir müessesedir. Bir toplantı yeridir. Manevi bir hareket merkezidir…

Müslümanların günde BEŞ defa toplandıgı, Kürsüsünde ilmi degerlerin anlatıldıgı, insanların müjdelendigi, ya da uyarıldıgı Nasihat ve vaaz makamıdır. Ve en önemlisi Müslümanların MANEVİ hareket merkezleridir. Müslümanların en güzide koruma, yaşatma ve kollama merkezleridir Camiiler, Mescidler…

Konumuzun başına aldıgımız ayeti kerime hakkında İbni Kesirin Tefsirinde şu izahları görüyoruz: * Mescidi Haram yeryüzündeki Mescidlerin en şereflisidir. İlk gününden tek ve ortagı olmayan Allaha ibadet için inşa edilmiştir. Onu Halilürrahman tesis etmiştir. Bu Ayette Allahın Mescidlerini ancak Allaha ve Ahiret gününe iman edenler tamir ederler… buyurmakta, Mescidleri tamir edenlerin iman sahibi olduklarına şahitlik etmektedir. *

Ebu Said el hudri’den rivayet edildigine göre; Allah Rasulü (sav) şöyle buyurmuştur: ** Mescide gitmeyi adet edinen bir adamı gördügünüzde onun İman sahibi olduguna şahitlik ediniz. ZiraAllah Teala: Allahın Mescidlerini; ancak Allaha ve Ahiret gününe İman edenler(…) Tamir ederler. Buyurmuştur…*

Yine enesden (ra) gelen bir rivayette mealen şöyledir: ** Allah Teala buyurur ki: İzzet ve celalim hakkı için Ben, yeryüzü halkı için bir azab düşünürüm. Evlerimi tamir edenlere, benim için birbirlerini sevenlere ve seherlerde bagışlanma dileyenlere baktıgımda bunu onlardan çeviririm…** Yine Enes den(ra) gelen rivayet şöyledir mealen: ** Mescidleri tamir edenler; ancak ve ancak Allahın dostlarıdır…**

Abdurrezzakın Mamer kanalıyla. Amr ibni meymun el Evdi den rivayetine göre; O, şöyle demiştir: Hz Peygamberin (sav) Ashabına yetiştim. Onlar şöyle derlerdi: ** Muhakkak Mescidler; Yeryüzünde Allahın evleridir. Allahı oralarda ziyaret edenlere ikramda bulunmak Allahın üzerine bir haktır…**

Allah teala (cc) * Namaz kılan * buyuruyorki bu, bedeni İbadetlerin en büyügüdür. * Zekat veren * buyururki bu yaratıklara iyilik ve ihsanla ilgili amellerin en faziletlisidir. *Allahtan başka kimseden korkmayanlar * buyururki : onlar ancak Allahtan korkar ve onun dışındakilerden korkmazlar. İşte bunlar HİDAYETE erenlerden olabilirler… (İbni kesir.Cilt.7s.3434-3436.)

Seyyid Kutub (Rh.a) Bu Ayet hakkında şu izahı yapıyor: * Bu, Allahın evlerini imar hakkına sahip olmak ve Allahın Müslümanlara da, müşriklerede beyan ettigi İbadetleri ve DİNİ emirleri kuvvetlendirmek hususunda serdedilen İLAHİ KAİDEDİR…Fizılalil Kuran.c.7.s.211.*

Muhammed Ali Sabuni degerli Tefsirinde şu kıymetli bilgileri bizlere ulaştırıyor: *Mescidleri imar etmek ancak Allahın birligine ve Ahiret gününe inanan, farz olan Namazı tadili erkan ile kılan, Farz olan Zekatı şartlarına göre eda eden ve Allahtan başka hiç kimseden korkmayan mü’minlere yaraşır… Saffetüt Tefasir.c.2.s.461. *

Bu ayet hakkında Hicazi diyorki: * Sadece Allahtan korkanlar, Mescitleri imar etme bakımından elbette başkalarına nisbetle daha önceliklidirler. Mescidleri onarmayı sadece Allaha inanan, zekat vermekle beraber Namazı dosdogru kılan; ne fayda, ne de zarar vermeyen şeylerden degil de yalnızca Allahtan korkan kimselere özgü kılmıştır.

Şimdi de Allahın evlerini sadece bunların onarmakta olduklarını görüyoruz. Bu yüce sıfatlarla nitelenenler, hayra ulaşanların ve amelleri karşılıgında büyük ödülü hak edenlerin taa kendileridir. İyiligin karşılıgı ancak iyiliktir. Mü’min için en hayırlı hal, kendisini salih amelde bulunmaya yönelten ümit ve yine kendisini günahlardan uzaklaştıracak korku hali arasında bulunmaktır.

Sıhhat halinde korku ümide baskın gelmeli, hastalık halindeyse ümid korkuya baskın gelmelidir. İman ve İslamın şubelerini bir araya toplayan bu sıfatlar, Rasulullaha (sav) İman etmeyi zorunlu kılmaktadır. İnsan, Rasulullahın (sav) Rehberligi ve İRŞADI olmadan mükemmel bir şekilde istenilen amelleri işleyemez…Furkan Tefsiri.c.2.s.460-461.*

Mevdudi (Rh.a) diyorki: * Kişinin Allah yanındaki gerçek degerinin, İnançlarındaki samimiyet ve Allah yolunda yapacagı fedakarlıklarla dogru orantılı oldugu, yoksa o kimsenin bu gibi sırf gösteriş ve merasim olsun diye bazı DİNİ ayin ve hareketlerde bulunmalarının Allah yanında hiç bir mana ve degeri yoktur. Mukaddes yer ve kurumların, Allah indinde degersiz insanların eline terk edilmiş olmasıda hiç bir şekilde caiz degildir…Tefhimul Kuran.c.2.s.200.*

Ali Arslan Hoca efendi (Rh.a) bu konuda: * Ayette geçen * Tamir etmek * ile Mescidlerin yıkılmış yerlerini onarmak, Mescidleri temizlemek, sergiler sermek manaları kast edilmiştir. Ancak Mescidlerin, Camiilerin duvarlarının oralarda Namaz kılanların kalbini meşgul edecek şekilde süslenmesi, cilalanması, serilen sergilerin (Halı-Kilim gibi) Cicili bicili olması, Namaz kılanları Namazın mana ve ruhundan alı konacak şekilde tezyinat- süsleme bu onarma manası içinde degildir.

Sergiler, yaygılar, hasır gibi dogal şeyler neviinden olmalıdır. Nitekim bunların yünden yapılmış halılardan, kilimlerden daha münasip oldukları FIKIH kitaplarında kaydedilmiştir. Hatta bazen bu tür yünlü yaygılar üzerinde Namaz kılmak dahi mekruhtur. Mescidlerin tamir edilmeleri keyfiyeti içine oraların ışıklandırılmaları da girmektedir. Oralarda ibadet etmek, zikir yapmak, Şer’i ilimleri okumak, okutmak hep Mescidlerin tamiri keyfiyetine dahildir.

Mü’min bir kimse hangi vakitte olursa olsun, her hangi bir Mescidde İbadet etmek , Allahı anmak, Dini ilimleri okumak veya okutmak isteyen bir kimseyi asla bu yapmak istedigi işinden alıkoyamaz Mescidleri tamir etmek, Mescidleri dünyalık gibi şanına yakışmayan şeylerden korumak da demektir…

Ebubekir Şafii, Ebu Kursafeden Hz. Peygamberin (sav) şu sözünü nakletmektedir: ** Mescidin kırıntılarını, toz ve topraklarını süpürüp, temizlemek Cennetin ela gözlü kadınlarının mehri olur.**

Yine aynı Ravi Hz. Peygamberin (sav) ** Allah için bir MESCİD yapan kimse için Allah da Cennetinde ona bir yer yapar. Diye buyurdugunu, Ashabın yollar üzerinde bina edilen Mescidlerin buna dahil olup olmadıgını sormaları üzerine. ** Evet, onlarda dahildir dedigini rivayet eder.**

Yine Sahih bir senedle Selmanı Farisi den rivayet olunduguna göre Hz. Peygamber (sav) : ** Evinde abdest aldıktan sonra Mescide gelen kimse Allahu Tealanın misafiri olur. Ziyaret edilenin hakkı misafirine hizmet etmektir… diye buyurmuştur .Taberani.** Büyük Kuranı Kerim Tefsiri.c.6.s.580-581.*

İsmail Hakkı Bursevi (Rh.a) Tefsirinde diyorki: * Biliniz ki, Mescidin onarılma olayı bir çok şekilde olur. Yep yeni bir MESCİD yapmak, yıkılanı yeniden yapmak, döşemesini yaparak onları süslemek ve temizlemek gibi…Hasanı Basri de: * Cennetteki hurilerin mehirleri, Mescidleri süpürmektir* der. Mescidi döşeyip güzelleştirmek te böyledir.

Bazıları da şöyle diyor: * Mescidin altına ilk defa hasır döşeyen Hz. Ömer’dir. Ondan önce küçük çakıl taşlarıyla döşeliydi.* Mescidlere Kandil-lamba asmak, mum yakıp onları aydınlatmak da tamir sayılır. Mescide ilk olarak Kandil-lamba takan yine Hz. Ömer’dir. Ubey bin Kaabın etrafına, teravih Namazı kılmak için insanlar toplandıgında , Hz. Ömer oraya kandil asmıştı.

Hz. Ali bunu parlar halde her gördügünde : * Ey Hattabın oglu Mescidlerimizi aydınlattın. Allah da senin kabrini aydınlatsın. * diye DUA edermiş. Bir, tek olan Allaha İmanın içerisinde, Peygambere İman da yer almaktadır. Ahiret gününün kapsamında; öldükten sonra dirilmek, hesap vermek ve ceza görmek, ya da mükafat elde etmek te vardır.

Namazı da Cemaatla kılmak gerekir. Çünkü Hadiste: ** Bir kimsenin Cemaatla kılmış oldugu Namazın sevabı, çarşıda ya da evinde kılmış oldugu Namazdan yirmi beş kat daha fazladır…(Buhari,Muslim, Ebu Davud ve Tirmizi.) ** buyurulmuştur. Teravih Namazında cemaat olmak , daha faziletlidir. Cemaat yapılması gerekenlerin, Mescidde yapılması ise en faziletli olandır… Ruhul Beyan.C.3.s.400-401.*

Bir Müslüman artık başta beş vakit Namaz olmak üzere, mükellef, sorumlu ve mesul tutuldugu Dini egitimini, ögrenimini, Manevi hareket merkezi olan Mescidlerden alacaktır. Camiilerde her Müslüman Dininin temsilcisi, Dininin görevlisi olacaktır. Bilenler Gücünün yettiği kadar, imkânların elverdiği derecede, emri bil mâruf ve nehyi anil münker yapmayı kutsal bir görev ve sorumluluk olarak yükleneceklerdir.

Biz Müslümanların Şükürler olsunki artık çok büyük imkanlarımız vardır. İlim tahsili için, bol bol kitap okumak için zamanımız da yeteri kadar vardır. Olmazsa istirahatlerimizden kısıp kendi kendimizi yetiştirmek ve geliştirmek zorunlulugumuz vardır. Müslüman birey tabiidirki; Hem DİN kültürüne, Dini ilimlerin bütün şubelerine vakıf olmalı, hem de genel kültür konusunda bulundugumuz yerin standartlarının en üst seviyesine ulaşmak zorundadır…

Bizler Müslümanların, yeterli sayıda, çok vasıflı, çok güçlü, çok üstün, çok başarılı din hizmetlisi yetiştirmesini bekleyecek olursak daha çook zaman kaybederiz. Tek tek Cemaat müntesiplerinin ilmine, Edebine, ahlakına, karakteristik yapısına ve kişiliğinin oluşmasına aşırı hassasiyet gösterip elimizden geldigi kadar talebeligimizi yürütmemiz icap etmektedir. Bizler üzerimize düşeni zamanında yapalım. Allah kuluna vekildir…

Bilgi, aksiyon-hareket ve karakteristik yapı olarak talebeligi hakkıyla başarırsak o bize kafi gelir. Çünkü ne denilmiş ögrenmenin yaşı yoktur, Talebelik te ömür boyu devam edecektir. Tabiiki herkes bildiginin hoca’sı olacaktır. İlmin sonu yoktur ama öncelikle; Her Müslüman, kendisinin lehinde ve aleyhinde olan temel ve zaruri dini bilgilerini yani İlmihâlini (Akaid, Taharet, İbadetler, Muamelât, Ahlâk esaslarını) öğrenmeye çalışmak durumundadırlar…

Ögrenenler de ögrendigini anlatma gayretiyle Hareket merkezlerimiz Darul Erkam’lardan, Camii’lerden, Mescid’lerden Müslüman’lara faydalı olma yolunda inşaallah çaba sarfedecegiz nereden başlayalım denilirse mesela: Hiç Namaz kılmayanları önce Cuma Namazlarına davet edecegiz. Haftada bir sadece Cuma namazı kılanları beş vakit Namaz kılmaya yönlendirecegiz.

Bu tür Teblig vazifelerimizi ifa ederkende, beş vakit Namaz kılanları Camiye, Cemaate İslam davasının manevi hareket merkezleri olan Mescidlere davet edecegiz. İslam davasının özüne inerek konusunda ciddi, planlı, programlı, tesirli çalışmalar, Teblig faaliyetleri ve telkinler yapmakta Farzı kifaye olan sorumluluklarımız dahilindedir. Bu konuda ALLAH kulunun yardımcısıdır düşüncesiyle hareket edecegiz inşaallah.

Allahım İmar etmeye çalıştıgımız Manevi hareket merkezlerimiz olan Mescidlerimizi, Dershanelerimizi, bu kutsal mekanlarımızı hayırlı ve bereketli çalışmalarımızda bütün Müslümanlara sevdir. Senin adıyın anıldıgı yerlerin artırılması çalışmalarımızda bizlere gayret ver güç ver, kuvvet ver. Bu ugurda bizleri haktan ve hakikatten ayırma.

Bize hakkı ve hakikati göster. Bize hakkı ve hakikati yaşat. Bize hakkı ve hakikati sevdir. Bizi hakka ve hakikate teslim olan kulların zümresine dahil eyle. Bizi batıl inançlardan, hurâfelerden, dalaletten, her türlü sapkınlıktan Tevhid inancıyla bağdaşmayan yanlış inanışlardan ve yanlış yönelişlerden koru. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 09.07.2005

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert