ŞEYTAN UZAK OLSUN…

Söz, fiil ve hareketlerinde, insan acelecidir. Bu durum nsan unsurunun fıtri bir özelliğidir. İnsan bu fıtri özelliğinden kurtulamaz ama onu hayırlı, güzel, iyi ve doğru olana kanalize ederse elbette hakkında hayırlı olacaktır. Bazan onulmaz gibi görünen bir hastalık, ya da içinden çıkmakta zorlandığımız bir hadise bizleri farklı uygulamalara sürüklediği gerçeği ile karşı karşıya geliriz. İnsanın sosyal bir varlık olması aslında bireysel hareket etmesini kısıtlamalıdır. Damdan düşenin hâlinden damdan düşenin anladığı gibi, mutlaka içine düştüğümüz zor durumlardan kurtulmanın da bir yordamı bulunmaktadır. Örneğin, şu anda en büyük problem ekonomik kriz olarak görülmektedir. Lâkin bu hâl sadece zamanımızın değil hemen bütün zamanlarını problemlerinden birisidir. Bu sıkıntılı dönemde bazı itiyatlarımızı, alışkanlıklarımızı, olmasa da olur diyebileceğimiz her ne varsa birazcık erteleyebilsek yaşadığımız hayatın gidişatını birazcık geri vitese alabilsek, ancak zorunlu ihtiyaçlarımız için çarşı pazara insek, ilerde pahalılık daha da artacak korkusuyla evimizi stokcu ambarına çevirmesek bazı alışık olduğumuz durumları erteleyebilsek yani acele davranmasak her türlü sıkıntıları aşacağımız aşikârdır, daha öncelerinde olduğu gibi…

Acele etmenin şeytandan olduğunu duymayanımız yoktur sanırım. Bununla birlikte, yaratılış özelliği olarak İnsanoğlunun aceleci olduğunu da, Kur’anı kerimden okuyor, anlıyor ve kavrıyoruz. Rabbimiz, iyilik, güzellik ve doğruluk üzerine yani emredilenler her ne ise o doğrultuda yaşanmasını ve yasak olandan da kaçınılmasını buyurmakta, eğer insan böyle hareket ederse yani yaşantısını Allahın belirlediği gibi dizayn ederse; yaşayanlara büyük mükâfatlar, ecirler, güzellikler ile müjde vermektedir. Lâkin insan çok acelecidir, Örneğin dünyayı, dünya malını, mülkünü kazanma konusunda hırsla doludur. Sevdiği, beğendiği, arzu ettiği, dilediği, anında kendisinin olmasını ister. Bu uğurda adeta kendisini paralar, koşturur, çalışır büyük bir ğayretle bütün güzelliklerin kendisinin olmasını ister. Ancak dünyadan bir nasibi, her türlü rızıktan belirlenmiş kısmeti dışında arzularına mâlik olamayınca da büyük bir teessür duyar… Mutedil olma hâline bir ulaşabilsek, itidâlli hareket etmeyi bir öğrenebilsek yeri ve zamanı geldiğinde işleri bir akışına bırakmayı denesek belki de hem ruhen hem de bedenen kazananlar biz olacağız… Kimbilir..?

Tabiidir ki, arzu edilen her ne varsa anında gerçekleşmesi hepimizi çok sevindirir. Mesleğimizde en üstün başarıyı yakalamak gururumuzu okşar. Kariyerimizi çok erken zamanda elde etmek toplum içindeki statümüzü mutlaka iyi yönde etkileyecektir. Lâkin her güzellik daima yolunda ve istediğimiz kıvamda gitmeyebilir. O zaman; Öldüm, bittim, tükendim, dayanacak gücüm kalmadı gibi sızlanmalar morâlimizi, maneviyatımızı yaralamaktan başka hiç bir işe yaramayacaktır. Evet insan aceleden yaratıldı. Acelecidir insan oğlu. İnsan dünyada hep aceleden yanadır. Allah’ın kitabında kendileri için sözünü ettiği âhiretin, hesabın, kitabın, azabın, cezanın gelmesi konusunda acele eden bir yapının sahibidir. Kur’anı kerimde ve sünneti seniyyede bildirildiğine göre acale edeceğimiz, ivedilikle hareket edeceğimiz, derhal yerine getiririrsek kurtuluşumuza vesile olacak hususlarda vardır. Taberani’nin zamanımıza ulaştırdığı Hadiste, Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: **Allah, insanların ihtiyaçlarını gidermek için bir kısım insanlar yaratmıştır ki, insanlar ihtiyaç duyunca onlara koşarlar. işte onlar, Allahın azabından güven’de olanlardır…** Rabbim bizleri hayır ve hasenatta duyarlı olan kullarından eylesin…

Kardeşlerim, dünya menfaatlarına ilişkin konularda ne kadar acele etsekte sonuçta iş olacağına varıyor. Dünyayı değiştirmeye azmetmiş nice zengin iş insanları, yöneticiler, armatörler, holding sahipleri, tiranlar, krallar, firavun, nemrut ve karun’lar kendi yaptıkları hastahaneye dahi  yetişemeden ruhlarını teslim etmek durumunda kalmışlardır nerde kaldı ki; dünya’nın hızına yetişsinler. İnsanlar ne kadar acele etselerde Rabbimiz acele etmez. Kâinatta milyarlarca galaksi milyarlarca yıldır milim şaşmadan aynı tempoda kendi etraflarında dönüyorlar. Rabbimiz, dünyanın yılda dönüşünü hiç bir zaman 366. günde değil, her zaman 365. gün ile sınırlı tutuyor. Rabbimiz bizlere, acele etmeyin, biz size âyetlerimizi göstereceğiz buyuruyor… Sahihi Muslim’de bizlere ulaştırılan Hadis mealen şöyledir: **Müminin işine şaşarım, çünkü onun işleri tamamen hayırdır. Bu da ancak mü’mine özgüdür. Çünkü o, sevindirici bir şeyle karşılaşınca şükreder, hayır olur. Zararlı ve üzücü bir şeyle karşılaşınca sabreder, bu da hayır olur.** Acele işimize şeytan karışacağı düşüncesiyle teenni ile hareket etmeyi deneyelim…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert