Rabbim zihin açıklığı versin diyerek eğitim yuvalarına gönderdiğimiz çocuklarımızın, eğitim formasyonunda, 5-6 yaşlarında iken akla gelebilecek bütün bilgileri özümseme, ögrenme, hıfz etme, belleme kapasitesi vardır. İslam alimlerinin çoğunluğu daha çok ufak yaşlarda Kur’anı kerimi ezberleme yeteneğini sergilemişler, verilen eğitimin kalitesi neticesinde daha, 11-12 yaşlarında hangi dalda eğitim göreceğini eğiticileriyle birlikte istişare ederek kendi alanlarına yönelmişlerdir. Rabbimiz çoğu ayetlerde İnsanoglunu yönlendirici işaretler vermektedir. Örneğin; görmedin mi, bakmıyor musun, gözünü çevirsene, Allah gökyüzünden bir su indirdi de onunla yeryüzünde memba’lar, ırmak’lar oluşturdu, su birikintileri meydana getirdi. Sonra onunla yeryüzünde muhtelif ekin’ler, çeşit çeşit meyveler, türlü sebzeler meydana getirdi. Kış günü ölü olan bir toprak, ölü olan bir arz, ölü olan bir dünya baharda yeni baştan diriliverdi. Hiç bakmaz mısınız? Hiç düşünmez misiniz? Nasıl oluyor bu iş? ölü bir dünya birdenbire nasıl canlanıyor? Bu ve buna benzer işaretler düşünen beyinlere İLME yönelik mesajlar vermektedir…Muhkem ders alanlara ne mutlu…
Rabbimiz ölüm olayından sonra diriliş hadisesini haber veriyor ancak nasıl anlamamız gerektiği dersini de veriyor. Örneğin ekinlerin canlılığından sonra bir dalğalanma meydana geliyor. Sonra bir sararma, bir solma, kuruyup toprakla karışma gerçekleşiyor. O güzelim hayat, o yemyeşil hayat kurumaya, solmaya başlıyor ve en sonunda Allah her şeyi mahvedip ölüme mahkum ediyor. Sonra kupkuru birer çerçöp haline geliyor. İşte bunda akıl sahipleri için, akıllarını kullanan, üzerinde düşünüp kafa yoranlar için ikaz, uyarı, ders, hatırlatma, bir gündem var buyuruyor Rabbimiz. İnsan’da öyle; günümüzden yüz yıl önce yaşayanlardan kim kaldı ? Aynen bundan üç beş ay önce şu ağaçların, şu meyvelerin olmayıp ta şimdi şu anda karşımıza çıktıkları gibi. Aynen bizler de onlar gibi dünyaya geldik, Allah’ın lütuf ve nîmetleriyle büyüdük, olğunlaştık. Meyve olgunlaştığı zaman bitme zamanı da yaklaşmış demektir. Aynen bunun gibi olğunlaşan insanlar da bir gün düşüşe doğru gitmektedir. Gündönümleri gelmektedir. Mü’minun suresi ayet. 21. de mealen şöyle:***Gerçekten hayvanlarda da sizin için bir ders, ibret vardır; karınlarının içinde olanlardan size içirmekteyiz ve onlarda sizin için daha birçok yararlar var. Sizler onlardan yemektesiniz…***Elhamdulillah…
Rabbimiz bizlere ilahi ders vermeye devam ediyor; kuruyan, yok olan bitkilerin, meyvelerin özü, tohumu, İnsanların midelerine gidiyor. Ama sap’ları da çer çöp oluyor. Aynen bunun gibi Allahu teâlanın ayetleri iniyor yeryüzüne, bu vahiyle nasiplenenlerin, bu rahmetten istifade edenlerin içinde, ruhunda diriliş, hareket, dalğalanma, davranış, âmeller meydana geliyor. Biz mü’minlerde meydana gelen bu diriliş insanlara faydalı oluyor. Sonra bir dalğalanma, bir sararma dönemi oluyor. Bir ihtiyarlama bir solma, sonra da toprağa gömülme dönemi geliyor. Gömülüp geldiğimiz toprağa dönüyoruz. Ama öz’ümüz, ruh’umuz öbür tarafa gidiyor, âmellerimiz öbür tarafa gidiyor. İşte bunda akıl sahipleri için böyle bir ders, ibret vardır. Bir de bu olay bize ölümden sonraki tekrar dirilişi hatırlatıyor. İşte bizler de ölümlerimizden sonra aynen böylece diriltileceğiz…Allahın izni ile… İlmin bütün şube’lerinden ders almaya son anımıza kadar devam edelim…
Kardeşlerim, ders alma, ders verme, ders çalışma, derse girme, ders geçme…bu ve buna benzer ifadeler hayatımızın her döneminde vardır. Uyanık ebeveyn evlatları daha konuşmayı ögrenir ögrenmez çocuklarına ders vermeye başlar. Rabbimiz, Peygamber efendimiz (sav) aracılığı ile risaletin hemen başında nâzil olan ayetleriyle ilahi ders vermeye başlamış, son ayetlerin geldiği ana kadar bu derslerin önemi hiç bir zaman eksilmemiştir. Peygamber efendimiz (sav), İslamı kabul eden ilk Müslümanlarla Erkamın evinde derse başlamış risaletin son gününe kadar ders vermeyi sürdürmüştür. Nâzil olan ayetlerin müteşabih olanı yani manâsı anlaşılmaya izah duyulan ayetleri Allahın şanlı rasulü (sav) tarafından açıklanmış, izah edilmiş, yorumlanmış kıyamete kadar müslümanlara yol gösteren müfessirlere usül ilminde metod belirlenmiştir. Edebi bilgisi, arapça dil ilmini şiirle taçlandıracak kadar ileri olan örneğin Ebubekir ve Ömer efendilerimiz dahi nazil olan ayetlerin hangi manâ taşıdığını Allah Rasulüne sorup öğrenmişler verilen bilgileri amenna ve saddakna ölçüsünde hıfz etmişlerdir… Rabbim başta Sahabi olmak üzere cümle ilim ehlinden razı olsun…
Sermedkadir…