Cumhuriyete giden yol adlı kitabın yazarı, diyor ki: 12 Eylül’ündarbeci generali Kenan Evren, darbe sonrası oluşturulan Danışma Meclisinin açılışında onlara bir sürpriz yapmak istemiş, Osmanlı arşivlerindeki, Mustafa Kemal ile ilgili Osmanlı dönemine ait belgelerin yayınlanma emrini vermiş ve bu kitaplar, danışma meclisi üyelerinin masasına konmuştu. Ama üyeler masalarına oturup kitapları karıştırırken *resmi tarihin* yazdıklarının tam tersi bilgiler içeren belgelerle karşılaşınca durumu Kenan Evrene iletmişler ve anında üyeler genel kurul salonundan ayrılmadan kitaplar toplanıp, bütün baskılar şehir dışına taşınıp üzerine benzin dökülüp yakılmıştı. Var mısınız o kitabı bugün yeniden yayınlamaya. Ben o kitabı buldum ve bazı belgeleri *Cumhuriyete giden yol* kitabımda yayınladım(A.D.) Arşiv sözü gündeme geldiğinde, utanacak ne var lafı dilime dolanıyor. Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin 50. yılında 1973. te. Açılacaktı ne yazık ki açılmak nasip olmadı…
1998. Yılında çok ümitli bir bekleyiş vardı, Cumhuriyetin 75. yılında mutlaka açılacak düşüncesiyle gazeteler ve tabii ki ilgi duyan ilim adamları ve toplumun büyük bir kesimi arşivin açılmasını beklediler açılmayacağını bile bile. Konu Türkiye büyük millet meclisinde uzun uzun tartışıldı. Hatta meclis başkanından bazı adımlar atılması yolunda nafile çabalar dile getirildi. Örneğin, Türk Tarih Kurumu yetkilileri ile birlikte TBMM tören salonunda Mustafa Kemal yaşarken yayınlanan kitapların ve Mustafa Kemal’in notlandırarak okuduğu kitapların sergisini açsa en kısa zamanda. Çok zor değil, bir kısmı Milli Kütüphane’de, bir kısmı Çankaya arşivlerinde vardır. Bir de Osmanlı arşivlerine bakarsanız, orada Heyeti temsiliye adına İstanbul hükümetine yazdığı mektuplar, çektiği telgraflar vardır. Onları da sergileseniz de hani bari milletin vekilleri, önce CHP milletvekilleri kendi gizli tarihlerine birinci elden tanıklık etseler. Adamlar biz bir şey söyleyince uyduruyoruz zannediyorlar, iğneli konuşmalar makaleler dile getirilse de. Arşiv’in açılma meselesi bir başka bahara kaldı…
2023. yılı, Cumhuriyetin 100. yıl dönümü idi. Herhâlde arşiv bu yılın hatırına açılır gibi beklentiler üzerinden bir yıl daha geçti. Lâkin arşiv halâ kapalı. Böyle bir Tarih gizliliğinin olduğu başka bir ülke var mı bilmiyorum. 1920. yılı ile 1938 yılı arasında olan hadiseleri irdeleyen yakın tarih bilgilerini içeren arşiv üzerine halâ sünger çekilmiş araştırmacı, yazar, fikir adamı, ilim adamı, gazeteci yakın tarihiyle yüzleşmek istese de bir yerlere takılıp kalıyor. Halbu ki; Mustafa Kemal’in resmini, heykellerini her yere diktiler, yollara, meydanlara, dağlara, taşlara yonttular, cadde, sokak ve stadlara onun adı verildi ve verilmeye devam ediyor. Ama ona ve o döneme ait birçok bilginin üzerine sünger çekilmesi arşivin kapalı tutulması cidden utanç verici bir durum. Örneğin birinci Meclisin açılışı, yapısı hakkında bile yeterli bilgi sahibi değiliz. Yazanlar da birbirini tutmayan bilgilerle kafa karışıklığına sebep olduğu gibi, örneğin en kolay bilinmesi gereken hususlarda bile çelişkili ifadeler okumak belli ki yöneticileri 101. yıldır rahatsız etmiyor ya da dokunanın eli yanacak korkusu hakim…CIS deme yaşını çok tan geçtik ama neyse…
Kardeşlerim, maskeler çıksa herkes asıl yüzünü gösterse kime ne zararı olur değil mi? Örneğin; yetişen nesil bile neye inanacağını bilmiyor. Dini duyğulardan habersiz bir nesil, tarihi gerçeklerden bihaber yetişen bir nesil, kültürel gelişimini bir türlü ikmâl edemeyen bir nesil, kendi özgün musikilerinden bile haberdar olmayan dış dünyayı kendininkinden daha iyi bilen bir nesil, kullandıkları ay’ların, gün’lerin manâsına yabancı bir nesil, Tabii ki bu hadiseler birden bir olmadı. 1700. yıllarından itibaren günümüz eksikliğine azar azar yaklaştık. Toplum yavaş yavaş azgınlaştı, ceza görüp azarlandıkça toplumumuz daha da azğınlaştı. Aza aza azaldık ve kibrit kutusu haritamıza razı olduk. Lale devrinde azğınlaşan toplum, Tanzimat hareketiyle birbirine yabancılaşmaya başladı. İttihat Terakki hareketleriyle ecnebi yerli farkları kapanır hâle geldi, Ankara hükümeti, Cumhuriyet, Tek Parti, darbeler derken bugünlere geldik. Sosyalistler banka soyarken *Devrimci* maskesini taktı, Darbeciler darbe yaparken *Kemalist* maskesini taktı. Fetö’cüler soru bankasını soyarken *Cemaat* maskesini taktı, Artık şu maskeler yüzden çıksa, arşiv açılsın, hakikat, gerçekler konuşulsun arzusundayız…
Sermedkadir…