Günümüzde ve her zaman içimizi ısıtan en çok sevindiğimiz olayların başında bir başkasından, özellikle gençlerimizden sayğı, hürmet ve itibâr görmektir diyebiliriz. Rabbim itibârdan düşürmesin, saygı, sevgi ve hürmet hususnda doyum yaşadım diyebilmek ğayet zordur. İslam dininin de üzerinde hassasiyetle durduğu konuların başında gelen sayğı ve hürmet hususunda peygamber efendimiz (sav) bizlerden başta ana, babamız olmak üzere, ihtiyarlık dönemine girmiş büyüklerimize hürmet ve hizmet etmemizi emrediyor. Hayatımızın son safhası diye ifade edebileceğimiz, yaşlılık, ihtiyarlık bir bakıma da hayatın ilk safhasına yani çocukluğa benzer hâle gelen bir dönemdir ileri yaşlardaki çağımız. Yaşlı insanlar başkalarının ilgi, şefkat ve yardımına muhtaç olur…Tirmizi’nin zamanımıza taşıdığı bir hadis mealen şöyledir:**Küçüklerimize sevgi, büyüklerimize sayğı göstermeyen bizden değildir…** Allaha, Rasulüne, büyüklerimize sevgi,saygı, hürmetimiz hiç bitmesin…
Bizler her olayda öncelikle İslami yönden yaklaşmayı kendimize şiar edinmiş müslümanlarız. Eğer olaylara ve insanlara İslami yönden yaklaşırsak aynı zamanda insani yönüyle de yaklaşacağıımız ğayet açıktır. İnsan olma erdemleri ise sevgi, sayğı, hürmet, muhabbet duyğularını her zaman en ön planda ifadesini bulur. Rabbimiz, şanlı Rasulü aracılığıyla öncelikle sevgiyi tâlim etmiş, sevgi bağının kuvvetli olduğu toplumların vahdet duyğusuyla birbirlerini daha fazla benimsiyeceğinden dolayı bizleri kardeş ilan etmiştir. O yüzden, Kur’an ifadesiyle mealen; *inananlar kardeştir* gerçeğini haykırıyoruz. İman kardeşliğinin, yeri ve zamanı geldiğinde karındaşlıktan daha öte bir bağ olduğunu yine dinimiz bizlere telkin ediyor. Bu bakımdan büyüklerimizin yeri ise mutlaka daha belirgin olmalıdır…Ebu Davud’un zamanımıza taşıdığı hadis mealen şöyle:**Ak saçlı müslümana saygı, Allahın şanını yüceltmekten ileri gelir…**Yanında ihtiyarlayan ana, babasını baş tacı edenlere ne mutlu…
İslam dini yaşlılarımıza, yanımızda ihtiyarlık dönemini yaşayanlara ve bilhassa ana, babamıza olan sevgi, sayğı, hürmet, şefkat ve itaatı belirli bir şarta baglamamakta, ancak onlarla iyi geçinmeyi ve onların gönüllerini hoş tutmayı hiç bir şartla sınırlandırmamıştır. Hatta bu husus o kadar önemli addedilmiştir ki; din ayrılığı bile, ana, baba kötü muameleye mazeret teşkil etmemektedir. Ağzımızdan çıkan sözlere, tavırlarımıza ve fiillerimize, davranışlarımıza çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bunlar müslümanlık vasıflarımızı belli eden hususlardır. Unutmayalım ki; saygı gösteren sayılır, sevilir, itibâr sahibi olur, toplum nazarında da sayğıya, hürmete lâyık gösterilir. Büyüklerine, ihtiyar, yaşlı olanlara asi ve İsyankâr insanların ise görünüşte dostları ancak isyankâr olanlardır. Buhari’de geçen bir hadis mealen şöyle:**Siz ancak zayıflarınızın duası sayesinde yardım görür ve rızıklandırılırsınız.** İhtiyar, yaşlı büyüklerimizin, hassaten ana babamızın dualarını almaya ğayret edelim…
Kardeşlerim, hani amiyane bir söz vardır denilir ki; *men dakka dukka* Şunu hiç bir zaman unutmayalım: sayğı gösteren günü geldiğinde sayılacak, sevilecek, şefkat ve muhabbet görecektir. Rabbimiz, Kur’anı kerimde ***kendisinden başkasına ibadet etmemenizi ve anaya babaya iyilik etmenizi emretmiştir. Eğer onlardan biri, yahut her ikisi de senin yanında ihtiyarlığa erişirse onlara *uf* bile deme. Onları azarlama. Onlara güzel söz söyle. Onlara, merhametten ileri gelen tevazu kanadını indir ve Rabbım Onların küçükken bana bakıp terbiye ettikleri gibi. sen de onlara merhamet et de….*** buyurarak bizlere bu konuda yapmamız gereken muamelenin en güzelini beyân etmiştir. Allah rızasını esas alan mü’min, yanında bulunan ana babasını yük olarak görmez, görmemelidir. Yaşlılarımızın yanında söz, hâl ve hareketlerimize mutlaka dikkat etmeliyiz. Tirmizi’de kayıtlı bir hadiste peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır:**Allahu teâla, yaşından dolayı bir büyüğe hürmet eden gence, yaşlandığında kendisine sayğı gösterecek birini mutlaka lütfeder…**Elhamdulillah…
Sermedkadir…