Cenabı hak önce Rasulünü sonra da peyderpey nazil olan kitabının ayetlerini göndermiştir. Sadece kuru aklıyla ilmi dirayetten yoksun mealciler ayeti kerimelere; Allahu teâlanın muradının hilafına, Allah rasulünün uyğulamasına zıt, Allah’ın istemediği bir hayata ruhsat çıkarmak üzerine farklı yorumlama, kendi indi görüşleri doğrultusunda, kuru akıllarıyla izah geliştirme kavgası veriyorlar. Bunların bu tür âyetleri tefsirde söz sahibi olan müteşabih ve muhkemlerden, kuran ilimlerinden nasipleri yoktur. Ya da kimileri bile bile yapıyorlar bu işi. Kur’an’ın amele yönelik âyetlerini, muhkemlerini insanlar salim akılla tefekkür edip, doğru, düzgün anlamak ancak Peygamber efendimizin (sav) uyğulamasını göz önünde bulunduran sünneti seniyye ile mümkündür. Bu doğru tanımlamayı islam alimlerinin, 1400. küsur yıllık izahlarından anlıyoruz…Hakim’im Müstedrekinde kayıtlı hadis mealen şöyledir:**Aranızda iki şey bıraktım. Onlara bağlı kaldığınız sürece asla sapmazsınız! Allah’ın Kitab’ı ve benim sünnetimdir. Bu ikisi, Kevser Havuzunda benimle beraber bir arada bulunacakları vakte kadar birbirlerinden asla ayrılmayacaklardır…**
Rabbimizin kitabındaki bu âyetlerin tamamı bizim için mutlak doğru hükmündedir. Mutlak doğru olan ayetleri önce Peygamber efendimiz (sav) içinde yaşadığı topluma anlatmış, izah etmiş, nasıl anlaşılması gerektiğini beyân buyurmuş, kadın erkek, sahabeyi kirama öylece belletmiştir. Bu usulü Sahabe, tabiin, ve onlardan sonra gelenler aynen devam ettirmişlerdir. İbni Abbas efendimizden başlayarak ondan sonra gelen müfessirlerimiz kendi çağında yaşayan mü’minlere ayetleri aynı usülle anlatmışlar, izahlarını geliştirmişler, daha iyi anlaşılması noktasında ğayret sarfetmişlerdir. Hâl böyleyken kimileri Allah’ın dinini bozmak için, Allah’ın âyetlerini tahrif etmek için, kitabın âyetlerini kendi hevâ ve heveslerine göre yorumlayarak kendisini, kendi anlayışlarını, kendi hayatlarını din haline getirmek istiyenler bu metoddan, usülden kopuk, hareket etme yarışına yani mealciliğe yönelmişlerdir. Tabii dir ki; hiç bir ilim adamı bu tür kolaycılığı benimsememiş, tarihi süreç içinde gereken ilmi tahlillerle kuru aklın kekremsi ve ham meyvelerine geçit vermemişlerdir…
Bilhassa ilim eksikliğinin en fazla hissedildiği bir dönem olan yirminci yüzyılda müstekbirler, Kur’anı kerimin nazil olduğu arapça eğitime set çekmiş, Kur’anı kerimin anlaşılması ve uyğulamasını tamamen unutturma çabasında olan islam dini muhalifleri uzun yıllar Kur’anı kerimin basımına ve yayımına dahi yasak koymuşlardır. Bilinmelidir ki; Kur’anı kerimin her lisanda anlaşılır olan muhkem ayetleri bile tefsir ulemasının izahına muhtaçtır. Tabii ki, abdest, namaz, zekat, hac ve ibadet şekilleri her lisanda meallerlede okuyucuya sunulsa da… Örneğin Zekat meselesi hadisi şeriflere ve fıkıh kitaplarımız bakılmadan ne miktarda verileceği izaha muhtaçtır. Davar’da ayrı, sığırda ayrı, altın ve gümüşte ayrı, deve’de ayrı miktarlar mealde belirtilmez, sadece *zekat ver* emri sorunu çözmemektedir. Namaz kılarken dahi nasıl kılacağımızı Peygamber efendimizin (sav) sünneti seniyyesine göre tesbitini yapan fıkıh uleması günümüzde sofrayı önümüze koymuştur. Bizi bize bırakmamışlardır…
Kardeşlerim, mealcilik hastalığı sadece günümüz insanının meselesi değildir tabii ki. Olayı bütün yönleriyle inceleyen alimlerimiz bu illetin reçetesi mahiyetinde günümüze kadar 75. binden fazla tefsir kaleme almışlar hemen her yüzyılda yaşayan insanların; anlamıyorum, anlıyamadım, bilmiyorum demelerine fırsat vermeden izah, yorum ve tefsirleriyle mü’minleri aydınlatmışlardır. İbni Abbas’dan, Fahruddini Raziye, Taberi’den Kurtubiye, İbni Kesirden, Maverdiye, Zuhayli’den, Ebussud efendiye müfessirin ulema görevlerini bihakkın yerine getirmişlerdir. Tefsir dilini ağır bulanlar Elmalılı merhumu, Mehmed Vehbi efendiyi, Ömer Nasuhi Bilmen merhumu okumuşlar dahası; Seyyid kutuba, Sabuni’ye, Mevdudi’ye, Derveze’ye, Hicazi’ye, Ali Arslana, Mahmud Tpotaş hocaefendiye, Ali Küçük merhuma müracaat etmişlerdir. Kuru aklın nahoş meyvesini yemek istemiyorsak, keşke’lerimizden kurtulma ğayesi güdüyorsak mealcilik illetini bırakalım diyorum ezcümle…
Sermedkadir…