Kainat’ta düzeni, nizamı, intizamı, en dakik şekilde işlerliği koyan Allahu teâladır. İslam şeriatını kabul eden müslümanlar imanları gereği rabbimizin kanununa yasasına, düzenine, nizama uyar, itaat ederler. Cenâbı hak Âdem Aleyhiselamdan peygamber efendimize (sav) kadar emrettiği düzende: kan dökmeyin, adam öldürmeyin, fitne ve fesada kalkışmayın, hırsızlık etmeyin, rüşvet yemeyin, faizden uzak durun, zina etmeyin, küfretmeyin, münâfıklık etmeyin, namaz kılın, oruç tutun buyurmuş ve böylece inanan insanlara intizamlı olmayı, nizamın güzelliklerini öğretmiştir. Bu düzene riayet eden muttaki mü’minler olduğu gibi; isyan bayrağını çekerek itaat dışına çıkan, haddi aşan, ifsad edici bozğuncu insanlarda olmuştur örneğin; Âdem aleyhiselamın oğlu Kabil bu düzeni bozuverdi. Adam öldürdü. Sonra her düzen bozulduğu dönemlerde Allah Celle şanuhu bozulan düzenlere çeki düzen vermek için peygamber’ler gönderdi… Peygamberler bozulan düzenleri ıslah ediyor, düzeltiyordu. Bir zaman sonra düzen yine sapıklar tarafından bozuluyordu. En son islam şeriatı ile intizamı sağlamak için peygamber efendimiz (sav) gönderildi…
İslam dininde hiç bir şekilde intizamı, düzeni, nizmı ifsad edici bozğunculuğa fırsat verilmemiştir. Her şeyden önce ifade edelimki, Müslümanın vasfı ıslah edici, düzelticidir. Yeryüzünü mamur edici hareketlerinin yanında insanları iyilige, güzelliğe, doğru olana, hakikate yönlendirici tavrın sergileyici sahibidir.Kesinlikle terör, fesat, bozgunculuk, yıkıcılık, devrimcilik, yakma, yıkma ve talan müslümanın kimliğini taşıyan mü’min düşüncesi olamaz. Allahu teâlanın rasulüne indirdiği mukaddes kitabından, vahiyden uzaklaşmak sûretiyle, kitabın beyân buyurduğu ifadelerin dışında bir hayat yaşamak sûretiyle yeryüzünün düzenini dengesini bozmak tek kelime ile İslam şeriatını anlamamak demektir. Düzen bozmayı, bozğunculuğu, isyan fiillerini işlemeyi dinimiz en büyük günahlardan saymıştır. Rabbimiz Ar’af suresi ayet. 56. da mealen şöyle buyurmaktadır:***Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozğunculuk yapmayın. Allah’a korkarak ve rahmetini umarak dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah’ın rahmeti çok yakındır…***Bu ayetleri duyan, anlayan, kavrayan bir mü’minin bu ayetlerin hilâfına hareket etmesi kesinlikle iman ilkeleri ile bağdaşmaz…
Kur’anı kerimi baştan sona okuduğumuzda alarız ki; Rabbimizin buyurduğu güzelliklerin hepsi düzen’dir, nizam’dır, intizam çağrısıdır, ıslah edici emir ve yasaklar büyünlüğüdür. Düzensizlik ve bozğunculuk ise, yine Rabbimizin ihtar ettigi, yapmayın beyân buyurduğu, yaklaşmayın dediği ikaz’ların hepsidir. Kesinlikle ifade edelim ki; inanan mü’minlerin tavrı iyileştirmek, ıslah etmek, İnanmayanların, müşriklerin, kafirlerin, münafıkların tavrı ise ifsat etmek, düzeni bozmak, fitne, fesat ortamı hazırlamak insanları isyana hazırlamak, yıkıcılığı esas alan tavır sergilemektir. Tarih boyunca yeryüzünde en büyük bozgunculuk ıslah adı altında yapılmıştır. En büyük bozgunculuk din kisvesine bürünerek millete kötülük yapmaktır. En büyük bozgunculuk dinin muazzez değerlerini istismar ederek insanları aldatmaktır. Sahihi Muslimin zamanımıza aktardığı bir hadiste, Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır:**Bizi aldatan bizden değildir…**Bozğuncu, ifsat edici, yıkıcı olmamak için; din’imizi, sahih kaynaklardan doğru bir şekilde öğrenmeliyiz. Kalbimizi, gönlümüzü, ruhumuzu, aklımızı, fikrimizi, irademizi başkalarına teslim etmemeliyiz. Bizi Allah’a kulluk yerine kendine kul ve köle olmaya davet edenlere zerre kadar itibar etmemeliyiz. Birlik ve beraberliğimiz büyük bir nimettir…
Kardeşlerim, imanımızın sonucu salih amelerle iştiğal etmek, söz, fiil ve hareketlerimizde imanımızın geregi olan İslamca bir hayatı yaşamaya ğayret etmektir. Her şey zıddıyla bilinir kaidesince İmansızlığın göstergeside ğayrı salih amel işlemek yani isyan, tuğyan diye nitelendirdiğimiz her türlü olumsuzluklara meyletme halidir. Öyleyse müslümanın işi küfür ve şirk değil iman, isyan değil itaat, bozmak değil yapmak, ihtilâl değil intizam, zulüm değil adâlet, fesat değil ıslahtır. Yüce Allah, garibe, yetime, kimsesize gönlünü açanları mahrum bırakmaz. İslam ümmeti, ırk, dil, din, coğrafya ayrımı gözetmeksizin kendisine sığınanlara her daim gönül kapılarını açmış, onlara sığınak olmuştur. Bu ümmet tarih boyunca mazlumu, yetimi, garibi, kimsesizi gözetmiştir. Ve bu millet zalime karşı mazlumun yanında durmuştur. Ve bu ümmet her şart ve durumda hakkı savunmuş, medeniyetler kurmuş, dünyanın dört bir yanına medeniyetler taşımıştır. Bizler inanıyoruz ki; yüce Rabbimiz, İslam Ümmetini mahzun etmeyecektir. Zira bu ümmet, geçmişten günümüze, imanını, vatanını, istikbâl ve istiklalini en değerli varlığı gibi korumayı bilmiştir. Zaten şeriatın korumayı ğaye edindiği hususlarda açıkça bu ifademizin göstergesidir. Can, mal, din, akıl ve nesil emniyetini koumak İslam şeriatının hedefidir…
Sermedkadir…