İslam itikâdının yayılmaya başladığı zamanlarda nazil olan, Maide suresinde, devlet olma özellikleri net bir şekilde anlatılmış; Siyasi, Askeri, Hukuki, Ekonomik hakimiyet yolları izah edilmiş,*Size din olarak İslamı seçtim*mutlak hükmü doğrultusunda tatbik edilecek doğruların tesbiti yapılmıştır. Müfessirlerimizin izahları mucibince, Maide suresinden anlıyoruz ki; Müslüman, İslâm dininin kabul şartı olan *kelimeyi tevhidi* ikrar ettiği zaman Allahu teâlanın bizlere yapmakla emrettiği her şeyi yerine getirmeye söz vermiş oluyoruz. Allahu teâlanın, yüceliğinde, hükümran, hiçbir ortağı bulunmayan yegâne ilah oluşuna ikrâr veriyoruz. Maide Suresinde, yahudi ve hıristiyanların Allah’ın kitabını, peygamberlerinin yolunu bırakıp kendi hevâ ve heveslerine tabi olarak dinden çıktıkları anlatılmakta ayrıca İsrâil oğullarının Musa aleyhiselamı yalnız bırakma kıssaları. Adem aleyhiselamın evladı, Habil ile Kabil’in kıssası ibret vesikası olarak beyân edilmektedir. Maide Suresi ayet. 55. mealen şöyledir:***Sizin asıl dostunuz Allah’tır, O’nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir…***ifadeleriyle Müslümanlara huzur aşılanmaktadır, elhamdulillah …
Bu sure, Allahu teâlanın kainatta hakimiyetini açıkça beyân ederken aynı zamanda, müslümanca bir hayat yaşamaya başlamış olan İslâm toplumu eğitilmektedir. Maide suresinde en belirğin dini, kültürel ve siyasal tâlimatlara da yer verilmiştir. Müslümanların birbirleri arasında yapmış olduğu anlaşmaları, akitlerini yerine getirmeleri konusunda, kesilecek hayvanlar konusunda, ihramlıyken avlanma konusunda hükümler açıklanmış, kitap ehli kadınlarla evlenme konuları,dinden dönme yani irtidat konuları gündeme getirilmiştir. Hırsızlığın, yol kesiciliğin, yeryüzünde fesat çıkarıp, Allahu teâlanın düzenini bozma cezası, içki, kumar ve yemin kefaretleri anlatılmış, Müslümanların, daha önceki toplumların içine düştüğü tehlikelerden korunmaları öğütlenmiştir. Maide suresi ayet. 8. mealen şöyledir:***Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz.Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır.Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır…***Sübhanallah…
Maide suresi Kur’anı Kerimin en son nâzil olmuş ayetlerini ihtiva eden bir sûredir. Maide *sofra* demektir. İsa aleyhiselamın havarileri, kendilerine yemeleri, kalplerinin itminana kavuşması, Allahın peygamberinin kendilerine söylediklerinin doğruluğuna kesin kanaat getirmeleri ve şahit olmaları için Rablerinin gökten bir *sofra* indirmesini istemişlerdi. İşte bu hadiseyi içeren sure *maide* adını almıştır. İlk ayetlerde; eti yenebilecek hayvanlarla ilgili hükümler yer alalmakta ve en büyük hüküm zikredilmektedir: Şüphesiz Allahu teâla dilediği hükmü koyar. Rabbimizin vermiş olduğu hükmün sorgulanamayacağı gerçeği bir kez daha kvvetli bir şekilde vurgulanmaktadır. Daha sonra av hayvanları ile alâkalı hükümler, Kurbanlık hayvanların zikredilişi, ayetlerin akışı içerisinde, helâl ve haramlara dair beyân edilen hükümler, emir ve yasaklarla ilgili insanlar uyarılmaktadırlar…Maide Suresi ayet. 3. mealen şöyledir:***Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili taşlar putlar üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet şans aramanız size haram kılındı…***Allahuekber…
Kardeşlerim, bu sureye isim olan hadise İsa aleyhiselam ile havarileri arasında geçen olaydır. Havariler, İsa aleyhiselamdan gökten kendilerine bir sofra indirilmesini istemişlerdir. Havariler bu isteklerinde gerekçe olarak demişlerdir ki; biz böyle bir sofra istemekle ondan yemeyi ve kalplerimizin tatmin olmasını, yakîn bir îmanla doyuma ulaşmasını, sükûnete ermesini istedik. Zerre kadar bir şüphe duymadan senin bize söylediklerinin mutlak doğruluğunu bilmek için bunu istedik ey Îsâ dediler. Bir de bu olaya şahit olmayanlara onun hakkında kesin bir bilgiyle şehâdette bulunalım diye istedik dediler. Bizim böyle bir *sofra* istememizin sebebi işte budur. Değilse ne Rabbimizden, ne o’nun gücünden, ne de peygamber olarak senden bir şüphemiz yoktur. Zaten şüphe ile imanın bir arada olmayacağı bilinen bir gerçektir. Tabiidir ki; Allahu teâla her şeyleri yapmaya kadirdir…Maide Suresi ayet. 120. Mealen şöyledir:***Göklerin, yerin ve bunlarda bulunan herşeyin mülkü Allah’ındır. O herşeye kâdirdir…***La ilahe illallah, Muhammeder Rasulullah…
Sermedkadir…