Kuranı Kerimde Ali imran Suresi Ayet.85-87.de mealen şöyle buyuruluyor: *** Kim İslamdan başka bir DİN (Hayat Nizamı) ararsa, ondan bu din asla kabul olunmaz ve o, Ahirette de en büyük zarara ugrayanlardandır. Kendilerine ap açık deliller gelmiş, O Peygamberin şüphesiz bir hak olduguna da şahitlik etmişlerken İmanlarının arkasından küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir (muvaffak kılar?) Allah zalimler güruhunu hidayete erdirmez. Muhakkak Allahın, Meleklerin, bütün insanların laneti onların
üzerlerinedir. İşte onların cezaları…***
NEVRUZ: Eski bir İran takvimine göre yeni yılın ve ilk baharın başlangıç günüdür. Nevruz bu günkü Takvime göre 21.Mart gününe denk düşer. Nevruz yeni gün anlamına da gelir. İranlılar, her yıl bugünde törenler düzenlerler, Ateş yakar ve üzerinden atlarlar, çeşitli şenlikler ve eglenceler düzenleyerek yeni bir yılı kutlarlar.(Genel bilgi ans.s.1064.)
İranda ve bazı Ortadogu ülkelerinde dolayısıyla Türkiyenin bazı bölgelerinde bir kısım insanlar tarafından kutlanan NEVRUZ Farsça’da * yeni gün * manasına gelmektedir. İslamiyetten önce İran’da Mecusilik ve Zerdüştlük inançları yaygındı. Ateşe tapan insanların yaşadıgı İran’da ilk olarak Devlet kuran Cemşid kendisinin Tanrı oldugunu ilan etti. İnsanları kendisine tapmaya zorladı. İran Tahtına geçtigi Mart ayının yirmi birinci gününü de kendisine YILBAŞI kabul ederek Bayram ilan etti.
NEVRUZ’UN Bayram günü olarak kutlanması böylece başlamış oldu. Asırlarca Bayram olarak kutlanan NEVRUZ İranlılar tarafından Güneşin Koç burcuna girdigi, Tanrının evreni ve insanı yarattıgı gün olarak kabul edildi. Eski İran takviminde birinci ay olan Ferverdi’nin ilk gününe rastlayan Nevruz bayramı iki bölüm halinde kutlanmaya başlandı. 21. Martta kutlanana *Nevruzu amme* 28.Martta kutlanana ise * Nevruzu hassa * adı verildi.
Günümüze gelene kadar İran şahları ve devlet ileri gelenleri bu NEVRUZ gününde halkın bütün isteklerini kabul ederler, halkın dert ve dileklerini dinler oldular. Nevruz kutlamaları sırasında başta çocuklar olmak üzere bütün halk yeni ve süslü elbiseler giyerlerdi. İran Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra da buranın halkı CAHİLİYE devrinden kalma olan bu adet ve törelerine devam ettiler.
Atalarının yadigarı adıyla halen günümüzdede kutlanan NEVRUZ, İran kültürünün tesiri altında kalan bazı ülkelere ve Milletlere de böylece geçmiş oldu. İranla siyasi ve kültürel münasebetleri olan bazı Türk boyları da Nevruzu bayram olarak kutlamaya başlamışlardır. (Bilhassa Azeriler ve Şiiler, Türkiyede dogu bölgesinde yaşayan insanlar gibi…)
Eski Perslilerin yani İranlıların Atalarının yadigarı olan bu hususa kısaca deginecek olursak Nevruz kutlamalarında ATEŞ simgesini anlamamız için öncelikle Zerdüştlügü yani Ateşe tapıcılıgı kısaca izah etmemiz konuyu anlamamızı kolaylaştıracaktır şöyleki: Spitamalar adıyla bilinen bir aileye mensub olan Zerdüşt, * Bilge Tanrı Ahura Mazda’dan vahiy aldıgını * öne sürerek eski İran dinini yeniden biçimlendirmeye çalışmıştır.
İnanç sisteminin temelini tapınılacak tek tanrı, en yüce tanrı Ahura Mazda oluştururdu. Ahura Mazda inançlarına göre göklerin ve yerin diger bir deyişle maddi ve manevi dünyaların yaratıcısıdır. Birbirini izleyen karanlıkla aydınlıgın kaynagı, evrensel adaletin yaratıcısı, Doganın merkezi, ahlaki düzeninin kurucusu ve tüm dünyaların yargıcıdır.
Bu inancın Kutsal kitabı, hikmet ve bilgi anlamına gelen Avestadır. Bu İnanca göre, ölümsüzlügün ve sonsuzlugun mutlulugun geçerli oldugu hak ve dogruluk ülkesinin mutlak hakimi olan Bilge Tanrı Ahura Mazdanın karşısında, kötülügü simgeleyen Ehrimen yer alır. Ehrimenin peşinden gidenler, özgür iradeleriyle onu seçtikleri için kötü olurlar.
Ateşperestlerde iki yönlü bir inanç sistemi hakimdir. Seçimlerini iyilik ve kötülük ilkelerine göre yaparlar. Adalet ve Hakikatin egemenligi iyilik ilkesiyle tanımlandıgı gibi, Yalanın egemenligi ise kötülük ilkesiyle baglantılıdır. Bu anlayışa göre başlangıçta * Hayat ile Hayat olmayan * arasında seçim yapma özgürlügü bulunan iki ruh karşı karşıya gelmiştir.
Bilge Tanrı, kutsal ölümsüzlerin de yardımıyla sonunda kötülügün simgesi olan Ehrimeyi yok edecektir. Bu anlayışa göre zamanın başlangıcında dünya, biri iyinin digeri kötünün egemenligi altında bulunan iki alana bölünmüştür. Dogru insanın ödülü, sonsuz dürüstlük ve ölümsüzlüktür. Yalanın ve kötülügün yanında yer alanlarsa, yalnız Bilge tanrı tarafında yargılanıp cezalandırılmayacak, kendi vicdanlarınca da mahkum edileceklerdir.
Böylece iyilerle kötüler birbirinden ayrılacaklar iyiler Cennete, kötüler Cehenneme gideceklerdir. Üç gün kalındıktan sonra bütün yaratıkları ATEŞ ırmagından geçecek, ATEŞ kötüleri temizleyecek, şeytanlarla bütünleşenler dışında herkes AhuraMazda’nın ülkesine geçecektir.
Zerdüştün kurdugu bu inanç sistemi, Onun ölümünden sonra bugün Afganistanı oluşturan topraklara dogru güneyde ve batıda, Medlerle Persler arasında yayıldı. Bu arada eski dinlere özgü ögeler de canlandırıldı. Eski Tanrılarla tanrıçalara tapınılmaya başlandı. Bu dönemde Zerdüşt Rahipler Dini temizlik idealini ATEŞLE simgelediler. Bu Rahipler * ATEŞ YAKICILAR * olarak anılmaya başladılar.
Müslümanların, İranlıları * ATEŞE TAPICILAR * olarak nitelendirmelerine neden olan ATEŞ simgesi İran Dini yapısının en göze çarpan niteligi halini aldı. ATEŞ tapınakları, Güneş ışıgının bile sızmasına izin vermeyecek şekilde yapılıyor, buradaki kutsal ATEŞE insan eli degdirilmiyor, nefesle kirletilmiyordu. Ateşi maşa ve kürekle besleyen Rahipler ellerine eldiven giyiyor, agızlarını örtüyorlardı.
Ayinle temizlenmiş odunlarla beslenen ateşten evlere götürülmesi durumunda kesinlikle söndürülmüyordu. İslam Dininin İran’da yayılmasından sonra Ateşe tapıcılık sınırlı biçimde varlıklarını sürdürdüler ve sonra İranı terk ederek Hindistan da varlıklarını sürdürmeye devam ettiler. Bu insanlara Parsiler de denmektedir.
Günümüzde Parsilik olarak adlandırılan Ateşe tapıcılık’ta özellik yine *ATEŞ * Tanrıyı simgelemektedir. Eskiden oldugu gibi içinde sürekli ateş yanan tapınakları vardır. Günde beş kez, Ateşin temizligini korumak için Rahipler tarafından temizleme ayinleri yapılır.
Konumuza açıklık getirmesi açısından bir de Halkımız arasında HIDIRELLEZ diye bilinen hususa açıklık getirmeye gayret edelim: HIDIRELLEZ, Hızır ve İlyasın (AS) her bahar başlangıcında buluştuklarına inanılan gün’e verilen isimdir. Hızır Arapça bir kelime olup, yeşillik manasına gelmektedir.
İslam Alimlerinin çoguna göre Kuranı Kerimin Kehf Suresinde geçen Salih adam kıssasından Hızır’ın (AS) anlaşıldıgı ve onun Peygamber oldugu görüşü Tefsir Alimlerinin tercih ettigi bir görüştür. Ebu Hureyre’den (ra) nakledildigine göre Peygamber Efendimiz(sav) Hızır a(AS), Hızır denmesinin sebebini izah ederken; ** Hızır otsuz kuru bir yere oturdugunda ansızın o otsuz yer yeşillenerek hemen dalgalanırdı…** buyurmaktadır. (Buhari)
İlyas (AS) İsrail ogulları Peygamberlerinden olup Kuranı Kerimde ismi geçen ve Tevratta * Elia * diye zikrolunan Peygamberdir. İlyas (AS) İsrailogullarına Allahın elçisi olarak gittiginde onlar * Ba’l * adında dört cepheli puta tapıyorlardı. Hz. İlyas’ın bütün gayretlerine ragmen İsrailogulları bu puta tapmaktan vazgeçmemişlerdir.
Hz. İlyasın Peygamberligini yalanlamışlar onu ülkelerinden çıkarmışlardır. Fakat Allahın gazabı bunların üzerine geldiginde pişman olmuşlar ve İlyas Aleyhiselamı geri çagırmışlardır. Ancak tekrar nankörlük eden İsrailogullarının bu durumunu gören Hz. İlyas oradan uzaklaşmış ve bu olaydan sonra Hızır Aleyhiselamla buluşmaları gerçekleşmiştir. Bu buluşma * HIZIR İLYAS * iken sonradan * HIDIRELLEZ * şeklinde degiştirilmiştir.
Halkın inanışında Hıdırelleze gelince: HIZIR’da darda kalanlara yardımcı olma, bereket getirme ve gelecekte dilekleri gerçekleştirme vasıfları ortaya çıkar. O gece şu gibi işler yapılır: Geceden gül dalına GÜMÜŞ kuruşlar, çeyrekler, kırmızı BEZ baglanır, Gül dibine genç kızlar yüzük atar, mani söyler, İÇKİ SOFRALARI hazırlanır, Davul zurna eşliginde oyunlar oynanır halaylar çekilir, Su kenarlarında yeşilliklerde eglenilir, * ATEŞTEN ATLANIRSA EV SAHİBİ OLUNACAGINA * inanılır.vs..vs..
Bu ve bunun gibi İslam Dini ile taban tabana zıt bin bir türlü inanç şekilleri ortaya çıkar. Buna benzer uygulamalar Hristiyan inancına göre Saint Georges yortusunda yaşanmaktadır. Nevruz ve Ateşperestlerde olan bazı uygulamalar İslam Dininin ögretisinden tamamen uzak, sahte mitolojik bilgiler taşıyan, aynı zamanda ŞAMANİT kalıntıların uzantılarının yaşandıgı ve Hristiyan Saint Georges yortusu paraleligi de göstermektedir ki; İslam dışı her şeye yakınlık duyma ama İslamın gerçek kimligine karşı çıkma düşüncesinin neticelerini NEVRUZ gününde gözler önüne serildigine şahit oluyoruz ne yazıkki…
Günümüzde geçerli ve halen yürürlükte bulunan Hristiyan Laik, seküler kültürüne parelel olarak Siyasilerinde, İslam öncesi yapılan bu tür etkinliklere kolaylık saglandıgını görüyoruz. Hatta Nevruz günü Bayram ilan edilecekti ama ne hikmetse bu düşüncelerinden caydılar. Yinede NEVRUZ gününde Valisi, Kaymakamı, Milletvekili, Bakanı, Başbakanı o günde ATEŞ üzerinden atlama gösterileri yapmayı ihmal etmezler.
Tekrar edecek olursak Ateşe tapan Mecusilerin yaşadıgı İranda ilk devleti kuran ve kendisini Tanrı ilan eden Cemşid’in tahta geçiş günü olan Mart ayının yirmi birinci gününün NEVRUZ’UN yıldönümü İran, Azerbaycan, ve Türkiyenin çeşitli bölgelerinde hem bir İslam karşıtı propagandalarla güya bahar bayramı adı altında olaylardan ve çogunlukla Dininden de habersiz olanbir kısım insanlar tarafından kutlanmaya devam ediliyor.
Bilhassa Şiiler (Aleviler) NEVRUZ kutlamalarına çok önem verirler. Ve bu günü Hz. Ali’nin dogum günü, Hz. Ali’nin, Hz. Fatıma ile evlendigi gün ve Hz. Ali’nin Halife ilan edildigi gün olarakta kutlarlar. İrandan Türkiye’ye, Araplara, Azerbaycana, Mısıra ve Iraka da geçen bu gelenekler her sene artan bir yaygınlıkla sürmektedir.
Günümüzde Şiiler-Aleviler, Bazı Kürt grupları ve Zerdüştlük (Ateşe tapıcılık) inancını sürdüren Parsiler arasında Bayram olarak kutlanan NEVRUZ gününde Kava adlı demircinin zalim Hükümdar Dahhaka isyan etmesi ve ona galip gelmesi şeklinde efsaneler canlandırılır, Koruyucu ruhlar ve ölüler için çeşitli duaların okundugu ayinler yapılır. Bilinen bir gerçek vardırki o da; İslam Tarihinde hiç bir zaman NEVRUZ kutlamaları olmamıştır.
Muhterem Abdurrahim Karakoç bir makalesinde diyorki: * Derler ki: “ Nevruz Türk Bayramı’dır..“ Lahavle“ çekmemek elde degil. A canlarım, Türkler Türk bayramına niye Türkçe bir isim koymamışlar ? Farsca „Nevruz“ yerine „Yeni gün“ deseler, dillerini eşek arısı mı sokardı?
Zerdüst takviminde 21 Mart yılbaşıdır.. Yılbaşını folklorik bir kalıp içinde kutladıklarına dair bilgiler elde mevcut.. Tabii ki yakın ülkeler arasındaki kültür alış verişleri olmaktadır, olacaktır. İran’a yakın bölgelerde başta İran, Kürt, Türk, Arap kavimleri de ilkbaharın gelişini kıra çıkarak kutlamışlardır.
Nevruz kutlamalarında ateş yakmak, ateş üzerinden atlamak, ta Zerdüşt’ler döneminden kalma batıl bir adettir. İran’da, Kuzey ve Güney Azerbaycan’da, Türkmenistan’da, Kuzey Irak’ta (Kürt, Türk, Arap, hatta Süryani) Turkiye’nin bilhassa Güneydogu bölgesinde her kavmin kendilerine gore efsanevi bir Nevruz versiyonu oldugu gorülmektedir. Arapların tamamı böyle bir bayramdan bi haber..
Resmi ve ideolojik tarih tezleri gerek kütüphaneleri, gerekse insanların beyinlerini yalan çöplügune çevirmek için bire birdir.. Gerçeklere degil, konjonktüre göre kalıplar dökmek ve içine düşüncelerini sıkıştırmak bilinen bir hakikattir.. Efsaneler uzerine senaryolar uretmek, daha da vahim..
Bundan 20 sene önce bile Nevruz günlerini kimler kutlar, kimler kutlamaz, bilen olmazdı.. 21 Mart’lar fırıl fırıl geçer, aldırış eden olmazdı.. Kurban Bayramı herkesin muşterek dini bayramıdır. Deri savaşçıları ve „Hayvan avukatları“ da olmasa, vakar içinde geçecek Kurban Bayramı..
Amma Nevruz geldiginde sahiplenme kavgaları kızışmaktadır. Türk bayramıydı, Kürt bayramıydı, Acem bayramıydı, Arap bayramıydı.. Hepsi de boşa kürek çekiyor.. İslamiyet öncesi İran’da hüküm süren Zerdüşt dinine inananların bayramıdır Nevruz Bayramı.. Benim Nevruz diye bir bayramım yok.. İnanmıyorum ki olsun.. Amma Noel’i sessiz sedasız milli bayram şekline sokan zihniyet, Nevruz’u kendi haline bıraksa, bu denli patavatsızlıklar olmazdı kanaatindeyim.. (A.Karakoç.Vakit.26.02.2000.) *
İslam Dinine göre Nevruz gününü mübarek gün olarak kabul etmek Dini bayram olarak kutlamak yoktur. İslam Dininde Hinduların bayram günlerine, Ateşe tapanların NEVRUZ günlerine ve Hristiyanların NOEL geceleriyle Paskalyalarına hürmet etmek ve böyle gün ve gecelere mahsus hediyeleşmek kesinlikle yasaklanmıştır. Allah firasetimizi artırsın.
Bizler inanıyoruz ki; İslam Dinine dayanmayan, İslam Dininin özünden kaynaklanmayan, İslam Dininin mükemmel yapısına ters düşen her hareket reddedilir, İslam Dinine uymayan her türlü her türlü yaşantı şekline cahilye yaşantısı diyoruz. Cahiliye düşüncesi; Bir anlayış ve düşünce tarzından ziyade bir yaşantı biçimidir.
İslam dini Cahiliye düşüncesini kökünden kurutan bir inanç yapısına sahiptir. İslam Dini kendi emir ve yasaklarının dışında kalan bir beşeri düşünce ve sistemle bir ortaklık kurmayı asla kabul eden bir yapıya sahip degildir. İslam Dini sadece Allahın hakimiyetine dayalı Allahın iradesinden başka irade ve güç tanımayan bir yapıya sahiptir.
Allahım dogru düşüncemizi ve firasetimizi artır. Müslümanlar arasına ayrılık verme, gayrılık verme, ihtilaf verme, düşmanlıkları yok et. Müslümanları kardeş kıl. Kırgınlıkları gider. Dargınlıkları yok et. Husûmeti kaldır. Müslümanlar arasında dönen fitne ve fesâdı, fitnecilerin ve fesatçıların ayaklarına dola.
Müslümanlara düşmanları karşısında birlik ver, berâberlik ver, kardeşlik ver, çalışkanlık ver, vefâkârlık ver, dirlik ver, düzenlik ver, güç ver, kudret ver. Müslümanları âciz kılma, zayıf kılma, fakir kılma, tembel kılma, miskin kılma, başarısız kılma, basîretsiz kılma. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 23.03.2005