Peygamber Efendimiz (sav) Tirmizi de kayıtlı olan ve Ebu Hureyre’den rivayet edilen bir Hadisi Şerifte mealen şöyle buyuruyor: ** Ey insanlar Allah Teala tayyibdir, tayyibden başka bir şeyi kabul etmez. Allahın Mü’minlere emrettigi şeyler, Peygambere emretmiş olduklarının aynısıdır…**
Nitekim Allah (cc) Peygamberlere:*** Ey Peygamberler, temiz olanlardan yiyin ve salih âmel işleyin…(Mu’minun.51)*** Emretmiş, Mü’minlere’de: *** Ey İMAN edenler, size rızık olarak verdiklerimizin temizlerinden yiyin…(Bakara.172)*** diye emirde bulunmuştur.
Sonra seferi uzatıp, saçı sakalı dagınık, toz toprak içinde kalan ve elini semaya kaldırıp ‘’ Ey Rabbim, Ey Rabbim’’ diye dua eden bir yolcuyu zikredip dediki: ** Bu yolcunun yedigi HARAM, içtigi haram, giydigi haramdır. Ve netice itibariyle HARAMLA beslenmektedir. Peki böyle bir kimsenin DUASINA nasıl icabet edilir ..? buyurdular…**
İslam Dininin mukaddes amacı; İslami manada mükemmel bir İNSAN yetiştirmektir. İslam egitim ve ögretimi bu dünyada Allahın (cc) Emir ve yasaklarına uygun şekilde yaşamasını temin etmeye ve İNSANA ebedi saadetini kazandırmaya yöneliktir. Kuranı Kerimdeki egitim ve ögretim usullerine bakacak olursak konumuzu kısaca şu şekilde sıralayabiliriz:
1.Egitimde TEDRİCİLİK metodu: (Derece derece ilerlemek) Kainattaki en büyük İLAHİ kanunun tedricilik oldugu herkesçe bilinmektedir. Hiç bir şey bir anda aniden oluvermemiştir. Kuranı Kerimin birden degilde, 23.yıl gibi uzun bir zamanda inzal oluşu (inişi) , tedricilik metodunun en büyük misali, uygulanış şeklidir.
2.) Soru – Cevap Metodu: Allahu Teala Kuranı Kerimde İnsanları bu metodla egitip, ögretme metodunu göstermiştir. İnsanın yaratılışında soru sorarak ögrenme özelligi vardır. İnsan hem kendine, hem de başkalarına sorar, soruşturur, araştırır neticede sora sora hem kendi yetişir hemde başkalarını yetiştirir.
3.) Örnek edinme Metodu: İnsan oglunun bir örnege ihtiyaç duyması, beşer RUHUNA yerleştirilen bir özellikten kaynaklanır ki; O da taklittir. Taklit, ferdi, çocugu veya toplumu, her yönüyle üstün bir insanı veya toplumu örnek edinmeye teşvik eden, sevkeden bir duygudur. Her Müslüman Sevgili Peygamberimizi kendisine örnek edinmek zorundadır.
Çocuk Ana – Babayı, Çırak ustayı, asker Komutanını örnek alır. Egitimcinin talebeleri üzerinde etkili olabilmesi için söylediklerini bizzat yapması ve yaşaması gerekir. Talim ül Müteallim adlı degerli eserinde İmam Burhaneddin ez ZERNUCİ (RH.a) Ögrencinin Hoca ve KİTAP karşısındaki tavrını NASİHATLARI ile beraber şu şekilde açıklıyor: * Hocasını gücendiren Talebe ögrendigi İLMİN bereketinden mahrum olur. Bu ilimlerden çok az faydalanır.
Saygı geregi talebe Hocasının önünde yürümemelidir. Talebe, Hocasının yerinde, makamında oturmamalıdır. İzin vermedikçe hocasının yanında konuşmamalıdır. Hocasının yanında çok konuşmamalı, sözü de fazla uzatmamalıdır. Bıkkınlık zamanlarında hocasına bir şey sormamalı, müsait bir zaman gözetmelidir. Talebe yani İLİM taleb eden şahıs dersine vaktinde gelmelidir. Hocanın bulundugu mekanda kapıyı çalmamalı, belki Hoca çıkıncaya kadar sabretmelidir.
Netice olarak Ögrenci Hocasının gönlünü kazanmalı, hoşnut olmadıgı işlerden sakınmalıdır. Allaha isyanı gerektirmeyen emirlerini yerine getirmelidir. Ancak Allaha isyanın söz konusu oldugu yerde KUL’A İTAAT YOKTUR. İLİM ögrenmede ve derste beraber oldugu arkadaşlarına saygılı olmakta İLME ve ALİME, yani hocaya saygılı olmanın bir geregidir.
Hocaya saygıdan dolayı çocuklarına saygı göstermeli, akraba ve yakınlarını hoş bir tavır ile karşılayarak gücendirmemege çalışmalıdır. İLİM ve HİKMET ögrenecek olan ögrenci, bir meseleyi, bir kelimeyi Hocasından bin kere duymuş ta olsa İlim ve Hikmeti Hocasından saygı ile dinlemelidir. Hatta bu sebeple şöyle denilmiştir: Bin kere dinledikten sonraki saygısı ilk defa dinledigi zamanki saygısı kadar olmayan kişi İLİM ehli degildir.
Ögrenci Hocasına danışmadan kendi başına bir İLİM dalı seçmemelidir. Belki bu işi HOCASINA bırakmalıdır. Çünkü HOCA bu hususta tecrübe sahibidir. Her ögrencinin kabiliyetine göre kendini hangi bilgiye vermesi gerektigini daha iyi bilir. Zaruret olmadıkça talebe derste Hocasına yakın oturmamalıdır. Belki Hoca ile ögrenci arasında bir arşın mesafe bulunmalıdır. Zira Hoca ile ögrenci arasında böyle bir uzaklıgın bulunması saygılı olamaya daha yakındır.
Ögrenci DİNİ yönden kötü sayılan huylardan ve davranışlardan sakınmalıdır. Zira kötü ahlâk mana bakıımından sahibine karşı köpekler gibidir. Ögrenci kötü ahlâklar içinde özellikle kibirli olamktan yani kendini büyük görmekten sakınmalıdır. Ögrenci mutlaka İLME sarılmalı, dersine çalışmalı ve devam etmelidir. İLİM ögrenmede üç kişinin gayret göstermesi gerktigi söylenmektedir. Bunlardan biri ögrenci; Digeri Hoca; Üçüncüsü eger hayatta ise BABADIR.
Ögrenci mutlaka gece uykusunu feda etmeli, uykusuz kalmalıdır. Mutlaka gecenin evvelinde ve sonunda derslerine çalışmak icap eder. Zira Akşam ile Yatsı arası, birde Sahur vakti mübarek vakitlerdir. Bir şair şöyle demiştir: * Ey İlim yolcusu TAKVAYA sarıl, uykudan uzak ol, toklugu terk et. Ey İlim yolcusu gece gündüz çalış, Zira ilim çalışmak ve tekrarla elde edilir.
Her şeyin bir afeti vardır, İLMİN afeti ise çalışmamak, tekrar etmemektir. * İlim yolcusu ögrenci, ömrünün taze günlerini ve gençligin ilk zamanlarını GANİMET bilmelidir. Ama ögrenci çalışacagım derken ilerideki çalışmalarına engel olmaması için vücudunu ve sıhhatini, zayflatacak tarzda kendini zorlamamalıdır. Belki kendisine karşı merhametli davranmalıdır. Çünkü her şeyde MERHAMET esastır.*
Bir Hadisi Şerifte Mealen şöyle buyurulmaktadır: ** Nefsin senin binegindir. Binegine karşı iyi davran…** Ögrenci İLİM ögrenmede yüksek bir düşünce sahibi olmalıdır. Zira denilmiştirki ; Kişi himmet ve gayreti sayesinde yükselir. Ögrenci İLMİN üstünlüklerini düşünerek kendini tahsile, çalışmaya, derse devama zorlamalıdır. Zira İLİM, bilinen şeylerin devam etmesi sayesinde yaşar. Mal ise yok olur.
Ögrenci derslerinde azami gayretli olmalı ve bu konuda çalışmalarıyla beraber Allaha DUA edip yalvarmalıdır. Ögrenci TAHSİL esnasında mutlaka dersleri ile ilgili olarak müzakere, münazara ve talebeler birbirleriyle bilgi alış verişinde bulunmalılardır. İlim ögrenmede münazara ve fikir alış verişinin faydası, tek başına bir konuyu tekrarlamanın faydasından daha büyüktür. Zira MÜNAZARA’da hem tekrar vardır, hem de bildiklerinin fazlası vardır.
Hatta bu konuda şöyle denilmiştir: * Bir saat mutaraha yapmak (fikir alışverişinde bulunmak) bir konuyu bir ay tekrar etmekten daha hayırlıdır.* Ancak münazara düzgün tabiatlı , insaflı bir kişi ile yapılmalıdır. Tabiatı bozuk inatçı kimselerle münazara etmekten sakınmalıdır. Zira huy çekicidir. Ahlâk sirayet (bulaşıcıdır) edicidir. Yakınlık tesir edicidir.
Yani; kişi yakın oldugu arkadaşının huyunu ve tabiatını almaya yatkındır. Böyle inatçı kişilerle konu müzakeresinde bulunan bir ögrencide farkında olmadan İNATÇI olur. İnatçılık ise İslam egitim ve ögretiminde yeri olmayan kötü bir huydur. Ögrenci her zaman İLMİN incelikleri hakkında düşünmeli ve kafa yormalıdır.
Bilhassa İLMİ konularda düşünmeyi tefekkür etmeyi adet edinmelidir. Zira İLMİ ve FİKRİ konuların inceliklerine ancak düşünerek ulaşılabilir. Hatta bu sebeple : * DÜŞÜN MAKSADINA ULAŞIRSIN.* denilmiştir. Ögrenci ve egitici olan şahıs konuşmadan önce mutlaka iyice düşünmelidir. Öyle ki konuşulan söz isabetli olabilsin. Zira SÖZ atılan OK’a benzer. Hedefine varabilmesi için Ok’un nasıl düzgün olabilmesi gerekiyorsa, SÖZÜN’de hedefine varabilmesi için düzgün ve yerinde olması lâzımdır.
Eger ögrenci Kendi Ailesinin geçimi için mutlaka çalışmak zorunda ise bir taraftan çalışmalı, bir yandan da İLMİ tekrar etmeli tahsiline devam etmelidir. İlim ögrenme, bilgi edinme hususunda hiç bir zaman tembellige müsade edilmemiştir. Zira bedeni ve akli melekeleri saglam kişi için, İLMİ ve dini çalışmaları, Dinini ögrenmeyi terk ettiginden dolayı Allah katında bir özür beyanı söz konusu degildir.
Ögrenci her zamanda ve her durumda, mümkün olan her şahıstan faydalanmalıdır. Süneni TİRMİZİ de kayıtlı bir Hadisi Şerifte Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmaktadır: ** Bilgi; Mü’minin kayıp malıdır. Onu nerede bulursa almaya daha layıktır…**
Ebu YUSUF’A (Rh.a) Bu ilmi seviye ye nasıl ulaştın denilince şöyle cevap verdi: * Önüme gelen herkesten faydalanmaktan kaçınmadım. Ögrendiklerimi başkalarına ifede etmekten de çekinmedim- cimri olmadım…*
İbni Abbasa (ra) da aynı soru sorularak ‘’ Bu ilme nasıl ulaştın ‘’ denilince * Çok soru soran bir dil, çok düşünen bir KALP ile * cevabını vermiştir.
İmamı azam Ebu HANİFE (RH.a) kumaş ticareti yaptıgı sırada dükkanında çok münazara ve fikri müzakerelerde bulundugu için büyük bilgiye sahip olmuş, Fıkıh Alimlerinin üstünlerinden sayılmıştır.
Bundan anlaşılıyorki; İLİM ve FIKIH tahsili, geçim ve rızık temini için çalışmakla beraber bir yandan da ilmi tahsil yapılabilir. Büyük İslam Alimlerinden Ebu Hafs el KEBİR de (Rh.a) bir taraftan geimini çalışarak saglar bir yandan da İLİMLERİ tekrar eder, okuturdu.
Peygamber Efendimiz (sav) Riyazus Salihinde kayıtlı bir Hadisi şerifinde mealen şöyle buyuruyor: ** Mü’minlerin imanca en olgunu, huy itibariyle en güzel olanıdır. Hayırlılarınız, kadınlarına hayırlı olanınızdır.**
Kuranı Kerim nasıl gönüllerimizi parlatan NUR ise, İnanıyoruzki; Hadisi Şerifler de gönlümüzü HİKMETLE doldurmaktadır ve bizler en güzel ögüdü Kuran ve Sünnetten, Hadislerden almaktayız. Konumuzu baglarken bir kaç madde halinde kısaca dersimizden bir sonuç çıkarmaya gayret edelim. Müslüman nasıl hareket etmeli ve nasıl olmalıdır..?
1.) Her hal ve her şartlarda İmâni olgunluğu elde etmeye çalışmak görevimiz olmalıdır.
2.) Ahlâkımızı güzelleştirmek adına elimizden gelen her türlü gayreti göstermeliyiz…
3.) Güzel huylar edinmek noktasında azami çaba sarfetmeliyiz…
4.) Kötü huylardan mümkün oldugu kadar sakınmamız icap etmektedir…
5.) İmânî olgunluğun, ancak güzel huyla ifadesini bulduğunu unutmamalıyız…
6.) Hayatta hayırlı olmayı hedef bilmeli, Bu idealimizi ömür boyu korumalıyız…
7-Allah’ın rızasını ancak hayırlı olanın kazanabileceğini akıldan çıkarmamalıyız…
Denilmiştirki; Geçmişini bilmeyen gelecege emniyet içerisinde bakamaz. Bizler genelde ders notlarımızı Ya ASRI SAADETTEN örneklendirerek ya da bizden önce yaşayan, daha dogrusu Asrı saadete yakın olan o saadetli şanlı Müslümanların hal, tavır ve hareketlerini esas alarak onlara benzemeye gayret gösteriyoruz. Yine uzaklara taa Abbasiler dönemine gidelim.
İbni HALDUN (Rh.a) Mukaddimesinde şu olayı naklediyor: * Abbasi Halifelerinden harun Reşid, oglu Emini egitmek üzere hocaya verince, oglu hakkında nasıl davranması gerektigini şöyle bildirmiştir: ‘’ Ya Ahmer. Mü’minlerin emiri gerçekten canının bir parçasını , kalbinin meyvesini sana teslim etmiştir. Artık sen elini ona karşı açık tut ( Yumrugunu sıkarak üzerine varma) Ona bir bakıma itaat etmen vaciptir. Mü’minlerin emiri onu sana nasıl bıraktıysa o ölçüde davran.
ONA KURAN OKUT, Tarihi olayları ona bellet, Şiirler nakledip edebi düşüncesini geliştir. Hz. Peygamberin (sav) Sünnetlerini ögret. Ayrıca sözün yerini ve ne zaman söylenecegini anlaması hususunda basiretini aç. Yeri gelmeyince gülmesine pek izin verme. Üzerinden bir saat geçmesinki o saatte ogluma yarar saglayacak faydalı bir şeyi ifade etmemiş olasın ama bütün bunları onu üzmeden, zihnini öldürmeden yerine getireceksin.
Senden müsamaha görür şekilde pek kolaylık yüzünü gösterme, sonra boş vakit geçirmek kendisine tatlı gelir de onunla kaynaşıp dost olur. Elinden geldigince, gücün yettigince ona ölçülü şekilde hem yakınlık, hem yumuşaklık göstererek kişiligini takviye edip ayakta tut. Bu iki hususa yanaşmadıgı, buna ragmen yatışkanlık göstermedigi takdirde ona karşı ölçülü şiddet kullan ve biraz da kabalaş…*
Akabe bin Ebi Süfyan (Ra) çocugunu, kendisine edeb ve terbiye verecek HOCAYA teslim ettiginde, Ona şöyle tavsiyede bulundu: * Çocugumu ıslaha başlarken ilk önce kendini ıslah et, kendini örnek duruma getir; Çünkü çocukların gözleri senin gözüne baglı sayılır. Onlara göre iyi güzel şey, senin iyi – güzel kabul ettigin şeylerdir.
Onlara göre çirkin ve kötü, senin çirkin ve fena kabul ettigin şeylerdir. Çocuklara HİKMET erbabının hayatını, ediplerin ahlâkını ögret. Sen onlara, hastalıgı teşhis etmeden ilaç vermede acele etmeyen doktor gibi ol; benden yana bir özüre güvenip itimat etme, çünkü ben seni yeterli bilip itimat etmiş durumdayım…*
Emevi Halifelerinden Abdulmelik bin mervan, oglunu egiten HOCAYA şunları söylemiştir: * Onlara KURAN ögrettiginiz gibi, dogrulugu, dogru sözlü olmayı da ögretin. Çocuklarımızı güzel, begenilen ahlâka yöneltip şekillendirin. Güzel şiirlerden naklederek konuşma kabiliyetlerini geliştirin.
Kahramanlıktan söz ederek cesaretlerini artırın. Egittiginiz çocukları yanınıza alıp şerefli kişilerle bir arada oturun. İLİM ehliyle kaynaşın. Çocuklarınızı aşagılık pespaye kişilerden uzak tutun. Çocuklarınız yalan söyledikleri zaman bagışlamayıp gerekirse dayak atın. Çünkü yalan DİN ve ahlâk dışı hayasızlıklara davet eder; hayasızlıklarda cehennem ateşine çagırır…*
Ana – Babalar, Egitimciler, ögretim işiyle ugraşanlar ve Terbiyeciler çocukları en güzel bir şekilde egitim metoduyla egittikleri vakit ugraşlarının, gayretlerinin ve emeklerinin semerelerini en kısa zamanda alacaklardır. Ve her şeyden önemlisi Allaha dosdogru İMAN eden MÜSLÜMAN bir Nesil yetiştigine şahit olacaklardır. Bundan büyük bir mutluluk ve huzur kaynagının olmadıgını göreceklerdir.
Bizim her zaman ifade ettigimiz husus şudurki; Bizim inancımızda yatırım Eve, arsaya, borsaya, taşınır ve taşınmaz mallara yapılan yatırım degildir. Bizim inancımızda yatırım İNSANA YAPILAN YATIRIMDIR. Onun için göz nurumuz olan çocuklarımızı onların nasıl olmasını arzu ediyorsak onları öyle yetiştirmeye gayret edelim. Bu konudaki sorumlulugumuz altından kalkamayacagımız kadar büyüktür vesselam…
Allah’ım. Hesap gününde bizi, Annemizi, Babamızı ve bütün Mü’minleri bağışla. Annemize, Babamıza, çocuklarımıza; Saglık, sıhhat, afiyet ve huzur ver. Ahirete intikal edenlerimize tükenmez rahmetinle rahmet eyle. Hepimize İslam Ahlâkıyla ahlâklanmayı nasip eyle. Bizleri ayakları kayanlardan eyleme, Bizleri Ehli SÜNNET vel Cemaata baglanan kulların zümresine dahil eyle. Bizlere iki cihan saadeti nasip eyle. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 22.12.1996