Ruha Musallat Olanlar

Cenabı hak Melekleri nurdan yaratmış, Cin ve şeytanı kızıl ve kor ateşten yaratmış, İnsanıda topraktan yaratmıştır. Yüce Allah İnsanı Şeytaniyet ve Melekiyet arasında hareket edebilme serbestisi ile yaratmiştır. Onun için inanıyor ve diyoruz ki; İnsan tamamen kötülüklerden uzak, kendisinden hata, kusur, kabahat ve günah sadır olmayan bir varlik olmadıgı gibi İyiliklerin semtine ugramayan, şer, kötülük, fesat ve çirkin işler abidesi bir yaratık da degildir. Yani İnsan iyilikleri işledikçe Meleklerin katına çıkma başarısını gösterdigi gibi, Kötülüklrei işledikçe de Şeytan ve Kafir Cinlerin alçaldıgı kadar alçaklıga ve çukurların çukuruna düşme gafletine düşebilen bir iradi güce sahiptir…

Farzedelim kli; İnsan iradesini duvar saatinin o bir saga bir sola gidip gelen sarkacına benzetecek olursak, İnsan bu irade sarkacını Bir Meleklik tarafında bir Şeytanlık tarafında ki yelpaze arasında bir sag tarafa bir sol tarafa kullanma hürriyetine sahiptir. Aklı başında hareket eder ve dilerse bu insan Amel defterini sag tarafından alacaklar zümresine dahil olmak için çaba ve gayret sarfeder bütün enerjisini o yönde sarfeder Ebedi kazananlardan olur…

Dilerse bu insan her türlü işini, yanlış hareketlerini, Allahın kendisine bagışlamış oldugu aklı nimetini yanlış yönde kullanarak yine Cuzi iradesiyle Amel defterini sol tarafından ve arka tarafından verilecekler zümresine dahil olur, kendisini o yöne sevkedici çalışma ve gayret içine sevkeder. Bütün bunların sonucuna da katlanmak zorunda oldugunu bilen insan Amel defteri eline uzatıldıgında ve yüzüne çarpıldıgında kesinlikle İlahi iradenin hiç bir hükmüne itiraz edemeyecek ve sesini çıkaramayacaktır…

Mükafat ehliyse yani Allahın taraftarlıgını yapmışsa büyük bir mutlulukla verilen mükafatın tadını çıkaracak Şeytanın taraftarlıgını yapmışsa yüzüne çarpılan günah yüklü defterinin zilleti ve üzüntüsü altında ebediyyen ezilecektir. İslam Alimleri İnsanda dört sıfatın bulundugunu bildirmişler ve şöyle izah yönüne gitmişlerdir. 1.) Sebuiyyet yani Yırtıcılık yönü: Canavarlık, yırtıcılık, vasfı olan bu sıfatıyla İnsan dünyanın en yırtıcı hayvanlarından daha vahşi olabilir. Aslan, Kaplan ve Sırtlanların yapamayacagı vahşilikleri hayata sergiler…

Mesela Tarihte Kazıklı Voyvoda isimli İnsanlık düşmanı ve sadist İnsanları kazıklara oturtmaktan zevk alıyordu bu günümüzden bir kaç sene öncesi de Bosna-Hersekte onun Sırp torunları, çocukları kıyma makinelerinde çekip köfte yaptıktan sonra anne babalarına yedirdiklerini gazetelerden takip ettik ne yazıkki…

Bugünlerde ise Yahudiler bir İsrail askerinin kaçırıldıgını bahane ederek Bütün filistini üç dört gündür yerle bir ediyorlar tabir caizse taşı taş üzerinde koymuyorlar seçilmiş insanları Milletvekillerini, bakanları dahi zindana tıkabiliyor binlerce kişiyi eza, cefa zulüm altında eziyorlar. O yüzden şimdi soruyoruz hangi vahşi hayvan bir Sırplıdan ya da bir Yahudiden daha azgındır. İnsan Ruhunun azgınlaşmasının tabiidirki birde zıt kutbu vardır. Bu iyi haller ise İnsana duyulan Sevgi, İnsanın insanlıga olan merhameti ve Allahın İnsana vermiş oldugu en güzel hislerden birisi olan Vicdan’dır. Bizler bu güzel duygu ve hislerimizi harekete geçirirsek İnsanlıga karşı faydalı olacagımız inancındayım…

2.) İnsandaki Hayvaniyet sıfatı: İnsanlardaki Hayvaniyet sıfatına gelince: Eger insanın bu vasfı azgınlaşırsa toplumda ar, namus, haya kalmaz. Fuhuş toplum içinde git gide yayılarak artar. Şehevi-Hayvani arzuların tatmini için İnsanlar her türli sapık ve çarpık ilişki içerisine girerler. İçinde bulundukları toplumsal yapı içten içe çürümeye başlar. Bu tür toplumsal çürümeye maruz kalmış olan insanlık, günümüzde yaşandıgı gibi, AIDS belası ve daha adını bilemeyecegimiz türlü türlü belaların içine düşer. Ve günümüz de de Yüz milyonlarca insan bu tür belalarla baş etmeye ugraşıyor…

Halbuki bunun zıddı olan uygulamalarını, İnsan bu tür yönlerini iyiye, güzele ve meşru ilişkiye yani Nikah yönüyle kullanmış olsa hem nefisler terbiye edilecek hemde İnsan NESLİNİN çogalması saglam temellere dayalı Aileler kurulmasına sebep olacaktır. Aynı zamanda Allahın insanlıga emri yerine getirilecek, Peygamber efendimizin emir ve tavsiyelerine uyularak aynı zamanda büyük mükafatlar alınacaktır diye inanıyorum…

İnsanda bir de Rububiyet sıfatı vardır. Yani bu sıfat İnsanın bir şeye sahiplenme sıfatıdır. Eger insanlık bu vasfını azgınlaştırırsa İnsandaki bu vasfın, bu olgunun azgınlaşmasından, her şeyin bütün Kainatın sahibinin Yüce yaratıcı oldugu unutulur ve odak noktasına İnsan kendisini koyar. Dünyadaki her şeyin sahibinin insan oldugu ve ona başka ortak ve ortaklar tanınınamayacagı sonucuna varılır ondan sonra cesaretle * Hakimiyetin kayıtsız şartsız insanındır* gibi sözlerin söylenecegi isyan ortamına kadar vardıerılır Allah muhafaza eylesin…

Bu sıfatın azgınlaştırdıgı insanlar kendi dülşünce ve güçlerini o kadar büyük görürlerki fikirleri, düşünceleri, güç ve kuvvetleri, otoriteleri onların İmanlarıdır artık. Hatta bu durumun en uç noktasına, doruk noktasına ulaşıldıgı zaman, bazı Ateistler, komunistler ve felsefi akım nasipsizlerinin dedigi gibi haller düşüncelerinde ve hayatlarında vuku bulur onlar için artık haşa: Allah diye bir varlık yoktur, Allahı halkın düşüncesi, muhayyilesi yaratmıştır, Allah düşüncesini Allah inancını öldürmedikçe ileri toplum seviyesine ulaşılamaz Modern ve Çagdaş toplum olunamaz…

Bu ve bunun gibi saçma sapan fikirlerle zamanımızda oldugu gibi işi çıgırından çıkarırlar. Kendileride zıvanadan yani dogru ve sagduyulu düşünceden çıkarlar. Halbuki insanlar aciz bir varlık oldugunu İmanıyla, inancıyla şereflerin en yüksek mertebelerine vardıklarını bilseler Allah inancını bayraklaştırır. Dinsizlige set çekerek asla ve katiyyen sapık inançlara ve düşüncelere geçit vermezler diye inanıyorum…

Karakteristik yapı olarak; İnsandaki sıfatlarının dördüncüsü ve en azgınlarından biriside Şeytaniyet sıfatıdır. Bu sıfatla sıfatlanan Şahsiyetsizlere asla güven duyulmaz. Bu sıfatın mensupların aldatma, dalavere, entrika, gibi toplum huzurunu bozucu davranışları alenen sergilerler. Bu şahsiyetsizler toplumu bozmaktan, karşı tarafı aldatmadan ve onları sömürmeden zevk alırlar bunun getirdigi sonuç olarakta Toplumsal kirlenmeler artar. Zamanımızda oldugu gibi önüne geçilemez bir boyut kazanır…

İnsanların kurmuş oldugu beşeri sistem ve yönetimlerde ve bu İdarecilerin egitim yuvalaraından yetişen nesillerde aslında hep bu olumsuzluklar gündemdedir.Mesela menfaatlar ön plana alınır, günbü geçiriyimde nasıl olursa olsun zihniyeti, kimsenin haberi olmadan bir yolunu bulup çalıp, çırpma teşebbüsleri gözüaçıklık ya da iş bilirlilik adı verilerek sanki teşvik edilir. Toplumda ticari anarşi, rüşvet, faiz batagı, her türlü haram ilişkiler, sahtekar tutum ve davranışlar, namussuzlugun her türlüsü bu sıfatın getirdigi sonuçlardır…

Çünkü Şeytaniyet sıfatıyla sıfatlananlarda dürüstlük, dogruluk, namusluluk gibi kavramlara yer yoktur. Onlar bu güzel sıfatların taşıyıcılarına ENAYİ, Aptal ve beceriksiz gözüyle bakarlar. Nasıl bakılırsa bakılsın bizler bu olumsuz tavrın sergileyicisi olanlardan uzaklaşıp, İslami egitimimizle, firasetli, ölçülü, namuslu ve dogru, dürüst bir hayatın temsilcileri olmamız gereklidir diye inanıyorum…

İşte insanın karakteristik yapısı, bunun getirdigi sonuç olarak etkilenme ve etkileme bakımından Ruhi yapısı birazcık anlatmaya gayret sarfettigimiz gibi böyle bir seyir sergiler. İnsan inanıyorumki Cenabı Hakkın istedigi, emrettigi gibi egitildiginde dünyayı şenlendiren, imar eden, güzelleştiren varlık olurken, diger yönden sahte ilahların ve Şeytanın, Cinlerin ve bilemedigimiz varlıkların esiri olursa, kurbanı olursa, kulu, kölesi olursa, hizmetçisi ve gönüllü Askeri olursa, Dünyayı yaşanmaz hale getirir, dünyayı imha eder, hem kendi gelecegini, hemde diger insanların yaşantısını harap eder…

Özü TOPRAK olan yaratılmışların en şereflisi sayılan İnsan üzerinde böylece olumlu ve olumsuz yönleriyle birazcık tanımış olduk. Şimdi de Mayası, Kızgın Kor ateş olan Cinler üzerinde durmaya gayret edelim. Tabiiki bütün bilgilerin kaynagı olan Kuranı Kerim bizlere bu yönde de yol gösterecek her meselede oldugu gibi… Çünkü Kuranı Kerim en kuvvetli kulp, tutunacak mercii, ve insanı hedefine yetiştirici en saglam tutanagımızdır…

Kitabımız Kuranı Kerim azı, çogu, küçügü, büyügü, hasılı hakikat adına ne varsa hepsini içine alan tek kaynagımızdır. O kitabın içindeki hikmetler bitmez ve tükenmezdir. O kitaba muhalefet eden, düşmanlık eden diktatörlerin, kralların, Tiranların, Nemrutların, Firavunların ve bütün Şeytan ve Şeytan taraftarlarının belini Cenabı hak kudret eliyle kırmış ve de kıracaktır.O kitaptan başka her hangi bir kaynaktan İlim talep edebleri, beslenenleri, Cenabı Hak dalalete, sapıklıga götürür. O kitap Allahın kopmaz ipidir Kuranı Kerim apaçık NUR’dur…

Kuranı Kerim, Allahın kelamıdır, Kuranı Kerim Allahın İlahi kanunudur, Kuranı Kerim Nasihattir. Kuranı Kerim Mü’minler için şifa kaynagıdır. Kuranı Kerim, gönüllere vesvese, şüphe, kin, nefret, haset ve İftira çukuruna düşmekten koruyan HABLULLAH yani Allahın ipidir. Hasılı Kuranı Kerim İnsanları ve Cinleri hayretler içerisinde bırakan muhteşem bir kitaptır. Evet Kuranı Kerimin ışıgında şimdi Cinler bahsine geçebiliriz…

Cenabı Rabbulalemiyn. Enam suresi ayet.128.de mealen şöyle buyuruyor: *** O gün ki Allah onların hepsini toplayacaktır. Ve şöyle hitab edecektir: Ey cin cemaatı, insanlardan bir çogunu baştan çıkarıp almak, kendinize tabii kılmak kaydına diştünüz ha…! *** Cin : Gizlenmek, gizli kalmak, gözle görülmeyen gizli kuvvetler gibi manalara gelir. Cinlerin bir tek ferdine-cinni- denir.-cann – kelimesi cin ile eş anlamlıdır. Gul ve ifrit cinlerin degişik türleridir.

Cinler latif varlıklardır. İnsanlar gibi sorumludurlar. Onların da Müslümanı ve kafiri vardır. Cinlerin kafirleri şeytanlardır. İblis de bunlardandır.[1] Cinin varlıgı Kuran ve Sünnet ile sabittir. Hayat sahibi yaratıklar yalnız şu madde dünyasındaki insanlarla, çeşitlerini bilmedigimiz hayvanlardan ibaret degildir. Bir de ancak Peygamberlerin ve dinde yüksek mertebe sahibi kimselerin gördügü varlıklar vardır ki, bunlar melekler ile CİN’lerdir. Bunlar çeşitli şekillere girecek vaziyette yaratılmışlardır…

Melekler Allaha itaattan asla ayrılmazlar. Göklerde bulunurlar, ancak Allahu tealanın emriyle yeryüzüne iner, tekrar göklere yükselirler. Cinler ise, insanlar gibi yeryüzünde bulunurlar. Cinlerin Mümin olanları ve kafir olanları vardır. Meleklerin ve cinlerin varlıgı, kuran ve Sünnetle sabit oldugundan, bunları inkar etmek, İslam akidesini zedeler. Cinler de insanlar gibi mükellef olup onlara da peygamberler gönderilmiştir. (Enam suresi.Ayet.130.cin suresi.13.ahkaf suresi.29.32.) Sahihi müslim de İbni Mesud (ra) dan rivayet edildigine göre, Peygamber efendimiz (sav) cinnilerin davetine icabet buyurmuş, onları görmüş ve irşad etmiştir.

Buhari ve Muslimin, İbni Abbasdan rivayetine göre ise, Hz. Peygamber ashabıyla –ukaz- panayırına giderken –Nahle- denilen mevkiide sabah namazını kıldırmış, bir gurup cin gelip Kuranı kerimi dinlemiş ve müslüman olmuşlardır. Bu durumu Cenabı hak, cin suresi ayet .1-3 te haber vermiştir.

Cinler gaybı bilmezler. (sebe suresi.ayet.14.) Cinler insanlardan önce yaratılmışlardır, Kuranı kerimde çok zehirli bir ateşten yaratıldıkları haber verilir.(şuara suresi.212.) Cinlerin erkek ve dişi olanları vardır Evlenirler, çogalırlar, yerler içerler. İhtiyarı ve gençleri vardır. Cinlerde mükellef olup İnsanlar gibi Allahın emir ve yasaklarına uymak zorundadırlar.

Zariyat suresi, ayet,56.da Rabbimiz mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ben cinleri ve insanları ancak ibadet etsinler diye yarattım.*** Cinlerin yaratılışları türlü şekillere girmeye, agır işler görmeye elverişlidir. (Neml suresi.39) [2]

Yine neml suresi ayet.17.de mealen şöyle buyurulmaktadır: *** Süleymanın cinlerden, insanlardan, kuşlardan orduları toplandı. İşte bütün bunlar(onun tarafından) zapt ve idare ediliyorlardı.*** ve Sad suresi.ayet37.38.de mealen:*** Şeytanları (onlardan) her bina ustasını, her dalgıcı, (yine onlardan) bukagılarla baglanmış olan digerlerini de (emrine ram ettik).*** Bu ayetlerden anlıyoruz ki, cinler insanların emrinde ve hizmetindedirler.

Cinlerin yalnız Süleyman Aleyhiselama yaptıkları işler bile bu hususu aydınlatmak için kafi gelir. Büyük islam Alimi Es Süddi diyorki: Süleyman Aleyhiselam Cinleri çalıştırma konusunda muhayyerdi. Cinlerden diledigini serbest bırakır, diledigini de kendisine hizmet ettirmek için yanından ayırmazdı. İmam Şibli (rh.a) Cinlerin esrarı adlı degerli eserinde çok geniş bilgilere yer veriyor biz kısa kısa bu bilgilere bir bakalım. Cinlerin kafirleri cehenneme girer, cinlerin müminleri cennete girer.

Hz Peygamber efendimiz cinlerinde peygamberi idi. Ve Peygamber efendimizden Kuranı kerim dinlemişler idi. Rivayet olunduguna göre; Hz.Peygamber(sav) onlara Rahman suresini okumuştur. Her ne zaman –Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz ?- mealindeki ayetini okumuşsa onlar, -Rabbimizin nimetlerinden hiç bir şeyi inkar etmiyoruz- cevabını vermişlerdir.

Tarih boyunca ve Zamanımız da İnsanları en çok meşgul eden meselelerden birisi de; Şerli ve Kafir cinlerden nasıl korunacagız meselesidir. İslam alimleri de Yıllarca bu hususta kafa yormuş, emek vermiş ve büyük ilmi çabalar sarfetmişler, ve bu hususlarda bizlere çok degerli tavsiyeler sunmuşlardır. Bunlardan bazılarına bakalım:

Cinlerin İnsanları çarpması, İnsanlara zarar vermesi meselesinde; Şeyh Ebul Abbas demiştirki: Cinin insan ogluna çarpması, bazan şehvet ve aşk tan dogar. Nitekim bazı insanlarla cinler arasında sevişme hasıl olup evlenirler ve onlardan çocuklar dogar. Bu bilinen bir şeydir. Alimler bu konuda çok şeyler zikretmişler ve uzun uzun fikir yürütmüşlerdir. Bazan da insanoglunun bilmeyerek onları işkenceye maruz bırakmasından meydana gelir. Üzerlerine bevl etmek (Abdest bozmak), Bazılarını katletmek, veyahut üzerlerine kaynar su dökmek gibi.

Cinler umumiyetle harabelerde, boş arazilerde, necaset yerlerinde, mezbelelikte -yani çöplük gibi yerlerde ve mezarlıklarda bulunurlar. Onlardan her hangi biri, insanogluna saldırdıgında, kendisine ilahi hükümler hatırlatılır, maruf ile-iyi, güzelliklerle emredilir, münkerden nehy edilirler –sakındırılırlar. İnsanlara yapılan ögüt onlara da yapılır. Yukarıda zikredildigi gibi Kuranı Kerimden belirli ayetler okunur…

Cin çarpmasından ugrayan hasta, Dua ve zikirle, cinleri lanetlemek, nehyetmek gibi hususlarla iyileşirse mesele kalmaz. Eger cin, ifrit taifesinden olur da okuyan kimse zayıf olursa, o zaman o cin, o kişiye zarar verebilir bu sebeple dir ki, Bu gibi cinlere Muvazeteyn Surelerini yani felak ve nas surelerini, salavatı şerife okuması ve fazlaca dua etmesi lazımdır. Olanca gücü ile günahlardan uzaklaşması, İmanını takviye etmesi, kuvvetlendirmesi gerekir…

Çünkü ister Cinler olsun, ister, Şeytanlar olsun, insanlara günahların açtıgı pencerelerden nüfuz ederler girerler. Cinlere karşı en büyük silah Ayetel kürsidir. Şurası bir gerçektirki, cinler, insan, hayvan, yılan, akrep, deve ve sıgır kılıgına bürünüp muhtelif şekiller alırlar. Hatta katır ve merkep şekline girdikleri, kuş kılıgına bürünüp havada uçtukları da görülmüştür. Cinlerin ömürlerine gelince, En iyisini bilen muhakkak ve mutlak surette Allah tır…

Cinlerin ömürleri, insanların ortalama ömürleri olan 70 senenin aşagı yukarı 10 ile 13 katı yani 700. ile 1000. Sene arasında degişmektedir. Bazı cinlerin ömrü 1400.seneyi bulur. Bu gün fizikte –öz zamanın kısalması- denilen şaşırtıcı bir durum bütün ilim çevrelerince kabul edilmek zorunda kalınmıştır. Bu hadiseyi basit bir şekilde anlatmak gerekirse- hız yükseldikçe zaman yavaşlar. Hız belirli bir noktaya ulaştıgında ise zaman durur- şeklinde izah edlirse yeterli olur. Bu konularda yazılmış bazı eserler mevcuddur.[3] ama biz en iyisi bu konulara daha fazla dalmamak daha dogru olur düşüncesiyle diyoruz ki her şeyi en iyi bilen Allahtır.

Burada Muhammed Hamdi Yazır (Rh.a)ın Cinler hakkında verdigi malumatada kısaca bakalım. Müşrikler eskiden Cinleri ilahlık derecesine çıkararak onları ilah kabul ediyorlardı. Dev, peri, melek, Şeytan, cinn, namlarıyla anılan hayırlı-şerli esrarengiz ruhani mahlukat veya hayal ürünleri türlü türlü ilah tanıyarak onlara tapan ve suretlerini tasvir eden ve onların havaslarına-ileri gelenlerine göre tılısımlar, sihirler yapan sabiiler, süryaniler, Gıldaniler, yunaniler, Romalılar ve cahiliye arapları gibi sair müşrikler bütün bunları cinn namı umumisi-genellemesi ile ilah ediyor ayetleriyle beyan olundugu üzere Allaha ortak edip ona ogullar, kızlar uyduruyorlardı. Sonrakilerde meharet, işgüzarlık ve beşerin erebilecegi en yüksek derece diye cinni, jenniyi, cin fikirlilik, deha veya dahiy manasıyla söylemişlerdir.

Arapçada deha, hakkından gelinmez bela manasınadır. Yahudilerin kabala denilen tılsımcıları ve sihirbazları, kahinleri bunları ilah kabul etmemekle beraber sabiiler gibi tılsım ve sihir için esrarlı vasıtalar olmak üzere takip etmişlerdir. Bunlar ta Hz Nuha, Hz. İbrahime, Hz. Musaya karşı gelenler tarafından takib oluna gelmiş Şeytan tabiatlı olup Hz. Süleymana karşı da yapılmış ve mülkünde o suretle fitne çıkarılmıştır.

Fakat Kuranı kerimde geçtigi üzere netice de Allahın inayetiyle-yardımıyla- Süleyman Aleyhiselama o şeytanetli cinn soylular esir edilmiş çifte çifte prangalara-Zincirlere baglanarak esaret altında agır ve ince işlerde çalıştırılmışlardı, onun vefatı üzerine o esaretten kurtulmuş olan o şeytanlar, -Süleyman, mülkünü bu ilimlerle idare ederdi, cinleri, şeytanları bununla esir ederdi.- diye bir takım tılsım ve sihir kitapları yazmışlardır

Bakara suresinde beyan olundugu gibi Yahudiler Allahın kitabı olan tevratı arkalarına atıp bir taraftan Süleyman Aleyhiselamın mülküne, Devletin idari, işlerine ait diye bir takım küfür söz ve davranışları uydurarak sihir ve tılısım arkasına düşmüşlerdi.Dini ve mucizeyi bir sihirbazlık sanan sonraki gelenlerde bu guruba aldananlardı.

Hıristiyanlarda kötü ruhlu cinnileri çıkarmak için cinlere ehemmiyet vermişlerdir. Cahiliye araplarıda bütün bunların arasında çalkalanarak kendilerini, sihirbazlara, kahinlere, cinlere kaptırmışlardı ve bir yere , tenha vadiye vardıkları vakit oranın cinlerine sıgınırlar ve bu suretle onların istilalarını artırırlardı. Hz. Muhammedin gelişi ile o cinlerin, jenilerin hadleri bildirilmiş Nuri Muhammedi ile hak tarafından tepelerine indirilen ateşli alevler ve ayetler onları yakmaya başlamıştı.[4]

Yazılanlardan da anlaşılacagı üzere İslamiyetin güneş gibi parlamasından önce bütün insanlık cehalet içinde Cinlere bel baglamış, onlardan medet ummuştu. Ne zamanki İslamın kirleri paklayan nuru gönüllere dolmuş, dayanılacak bir noktanın yüce Rahman, biricik yaratıcı olacagı anlatılmış, işte o zaman bu saçmalıklar yavaş yavaş silinmeye başlamıştı. Yalnız günümüzde DİN’i inancı zayıf bazı çevreler CİN çagırma seanslarını hala sürdürmektedirler. Bu yollarla Cinler bu beyinsiz yada dinden nasibi az olan insanları kendine itaat ettirmektedirler…

İmam şıblinin cinlerin esrarı adlı eserinde cin çagırmayla alakalı şu bilgilere yer veriliyor: Bazı insanlar vardır rind hayatı yaşarlar, dervişdirler. Devamlı zikir yaparlar. Bazan bir kelimeyi, kutsal manası olan bir kelimeyi defalarca tekrar ederler. Bunun neticesinde de akıllarını yitirirler. Burada gerçek o zatın cinlerin esareti altına girmesidir. Bazı kelimeleri defalarca belirli makamlarda tekrarlamak cinleri celbeder . Artık o kişi cinlerin esareti altına girmiştir.

Falcıların, sözde ruhçuların cin çagırması da bu yollarla olmaktadır.Bazı kelimeleri defalarca tekkrar etmek tehlikesi büyük oldugundan tesbih çekenler dahi ikaz edilmelidir. Eger mürşidi kamil yoksa yani dini meseleleri iyi bilen ögretici kişi yoksa tesbih çekmemesi söylenir. Zira ne kadar kelimenin ne kadar ve ne şekilde tesir yapacagını ancak o olgun kişiler bilebilir. Allahın belirli isimlerini belirli zamanlarda ve belirli miktarlarda söylemek cinleri çagırdıgı gibi onların insanlara musallat olmasını da önleyebilir. Buna –okuma- denir…

Bilhassa zamanımızda da Anadoluda bu işten anlayanlar hastaya okurlar ve ondan cinn’in çıkmasını saglamada vasıta olabilirler. Bu okuma olayı kısmen netice verir.[5]

Yusuf Kerimoglu hocaefendi cin ve şeytan konusunda şu degerli bilgileri veriyor. Tarih boyunca insanlar görülmeyen veya diğer duyu organlarıyla hissedilmeyen varlıklar hakkında ihtilafa düşmüşlerdir. Gaybe iman eden Müslümanların, varlıkları muhkem ayetlerle haber verilen (melek, şeytan, cin vs) canlıların keyfiyetini tartışmaları caiz değildir.

Cinlerin varlığı, kitap ve sünnetle sabittir. Cinlere de peygamberler gönderilmiştir: „Ey cin ve insan topluluğu; size içinizden, ayetlerimi okuyan, hesap gününün geleceğini haber veren ve sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?“ (El-En’am: 130) Allahü Teala’ya (cc) ilk isyan eden iblis, cin taifesindedir…

Cinlerin bir tek ferdine „cinni“ denir. Ğul ve ifrit de cinlerin değişik türleridir. İslam Alimleri, cinlerin hava ile karışık alevli bir ateşten yaratıldığını belirtmişlerdir. Cinlerin erkek ve dişi olanları vardır. Evlenirler, çoğalırlar, yerler ve içerler. Allahu Teala’nın (cc) „Cinleri ve insanları ancak ibadet etsinler diye yarattım.“ (Ez-Zariyat:56) buyurdugu sabittir. Cinlere de peygamberler gönderilmiştir… (Fıkhi Meseleler.Yusuf Kerimoglu)

Kişiyi cinlerden koruyan hususlar bahsinde imam Şibli diyorki: on şey vardırki Cinlerin şerrinden muhafaza eder. Onların şerrinden Allaha sıgınmak. Cenabı hak, Fussilet suresi ayet.36.da mealen şöyle buyuruyor: *** Eger seni şeytandan gelen bir dürtüş fitlerse hemen Allaha sıgın çünkü O hakkıyla işiten(niyetini,salahını,iyiligini) çok iyi bilendir.***

1.) Muavizzeteyni (Felak ve Nas sureleri) okumak.

2.) Ayet el Kürsi yi okumak.

3.)Bakara suresini okumak Sahihaynda (Buhari ve Muslim) Ebu Hureyre den nakledilmiştir: Allahın Rasulü (sav) şöyle buyurmuşlardır: ** Evlerinizi kabirlere çevirmeyin. İçinde Bakara suresi okunan bir eve asla şeytan girenmez.**

1.) Bakara suresinin sonunu okumak. Yine sahihaynda nakledilen Ebu Mesud el ensari rivayetinde şöyle buyuruluyor:** Her kim, Bakara suresinin sonundan iki ayet okursa o gece ona onlar kafi gelir.**

2.) Ayetel kürsi ile mümin suresini okumak.

6. Yüz kere, La ilahe illallahu vahdehü la şerike lehü, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli şeyin kadir diye okumak.

7.) Allahın adını çokça zikretmek. Allahı çok zikreden kimse, kendisini takip eden düşmandan kurtulup bir kale ye sıgınan kimse gibidir. Kul da böyledir, kendisini şeytanın şerrinden ancak Allahı zikretmek sayesinde kurtarabilir.

8.) Abdest alıp Namaz kılmak. Öfke şiddetlenince, kişiyi o afetten kurtaracak en büyük silah bu ikisidir. Çünkü öfke, ademoglunun kalbinde ateş gibi alev alev yanan bir şeydir. Bir Hadisi şerifte şöyle buyurulmaktadır: ** Şüphe yokki, gazap şeytandandır. Şeytan ateşten yaratılmıştır. Ateş ise ancak su ile söner. Şu halde içinizden birisi öfkelendigi zaman hemen abdest alsın.**

9.)Fazla bakmak, çok konuşmak, fazla yemek, ve insanlarla fazla münasebetten sakınmak. Çünkü şeytan adem ogluna bu dört kapıdan musallat olur. İmam ahmed bin Hanbelin Müsnedinde şu rivayete yer verilmektedir:** Bakış (haram) iblisin oklarından zehirli bir ok tur. Allah rızası için gözünü haramdan sakınan kişi kıyamete kadar kalbinde hissedecegi Allah tarafından ihsan edilmiş bir tad bulur.**

Konumuzu Fıkhi hükümlerle baglayalım inşaallah: Bilinmelidir ki; Küçük veya büyük çapta olsun , bir eve heykel girerse, o eve MELEK girmez. Bu husus ne bir masal, ne de bir kanaattir. Bu, Sevgili Peygamberimizin (sav) Kuranı Kerimden sonra en emin kaynakkabul ettigimiz Buharide rivayet edilen bir Hadisi şerife dayanmaktadır. O da: ** İçinde heykeller bulunan eve Melekler girmez (Buhari,Muslim) Bu heykel ve heykelciklerin büfelerde olması, evin en itibarlı köşesini işgal etmiş olması farketmez. Evin içine girince iş tamamdır. Heykel girer, Rahmet melekleri çıkar. Bazı insanlar kızsa darılsalarda durum böyledir…(Ribat. Fıkhi meseleler.110-34)

Namaz kılan her Müslüman kardeşimiz şuna inanmalıdır ki, Namazın sünnetleri tevatür yolu ile gelmiştir. Namazın Sünnetlerini inkar eden kafir olur. Çünkü mütevatir Hadis ve Sünnetleri inkar, kişiyi küfre düşürür…

İmam Zernuci (Rh.a) Et Talimul Müteallimde diyorki: * Peygamber efendimizden rivayet olunduguna göre uyku yedi çeşittir.

1.) Gaflet uykusu bu durum Zikir ve vaaz meclislerinde uyumak gibi…

2.) Şekavet uykusu: Namaz vaktinde uyumak gibi…

3.) Lanet uykusu: Özellikle sabah Namazı vaktinde uyumak gibi…

4.) Ukubet yani Ceza uykusu: Sabah Namazından sonra güneş dogup yükselinceye kadar uyumak. Bu konuda Alkama bin Kays (Rh.a) şöyle demiştir.: Bize ulaştı ki,yeryüzü Alimin SABAH Namazından sonraki uyumasından dolayı Allaha şikayette bulunur.

5.) Rahmet uykusu: Ögleden önce Kuşluk vaktinden sonra uyumak gibi…

6.) Ruhsat yani İzin uykusu: Ögle Namazından sonra uyumak Yani Kaylule uykusu gibi…

7.) Hasret yani Pişmanlık uykusu: Cuma gecesinde uyumak gibi…

Allahım İblisin, Şeytanın, ve Cinlerin şerrinden, kötülüklerinden, saptırmalarından bizleri koru ve bizleri muhafaza eyle. Bizleri Müslüman kardeşlerimizden ayırma, aramıza İblis, Şeytan, Cin, Deccal ve Münafıkların fitnelerinin girmesine izin verme, bizi kötü gözlerden koru, Bize huzur ver Allah’ım. Müslüman kardeşlerimizle aramızdaki İblisi, Şeytanı, Cinnileri, Deccalı ve fitnesini kaldır, şeytani desiseleri kaldır…

Kardeşlerimizle aramızda olan düşmanlıgı ve kini kaldır, husumeti kaldır, güvensizliği ve sevgisizliği yok et, barışık olmamıza yardım et, gözlerimize barış, sevgi ve saygı bakışı ver. Bizi birbirimize sevdir, İblisin, Şeytanın, Cinlerin ve deccalın şerrinden sana sıgınırız. Allahım bizleri Ehli Sünnet yolundan ayırma, Bizleri sıratı müstakimden ayırma. Bizleri her türlü şerlilerin şerrinden koruyan sensin, Sen her şeye kadirsin Allahım…Amin…

Sermed Kadir… ..07.07.2006

[1] Cinlerin esrari, iMAM Sibli
[2] samil islam anskl. S.314.315.
[3] Cinlerin esrari.ımam sibli.
[4] Hak dini kuran dili. Cin suresi tefsiri.s.5383
[5] Cinlerin esrari.imam siblis.18,22

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert