Ahid ve Misak

Cenabı Rabbul alemiyn şura suresi 13.ayette mealen şöyle buyuruyor:*** Allah size dinden Nuh‘ a tavsiye ettigini, size de din olarak buyurmuştur. Sana vahyettigimizi, ibrahime, musaya ve isa ya tavsiye ettigimizi Şeriat yaptı. Şöyle ki, Dini dogru tutun, Allahın birligine inanın ve onun gönderdigi hükümlere teslim olun. Hurafeler karıştırıp dini bozmayın. Ve onda ayrılıga düşmeyin. İşte Allahın gönderdigi bütün dinlerin temeli budur. Fakat kendilerini çagırdıgın bu şey Allaha ortak koşanlara agır geldi. Allah diledigini kendine kendine seçer ve ona yöneleni kendisine iletir.***

Sevgili Peygamberimiz bir Hadisinde mealen şöyle buyuruyor. ** Bana itaat eden Allaha itaat etmiş olur. Bana isyan eden Allaha isyan etmiş olur. Emirime itaat eden bana itaat etmiş olur. Emirime isyan eden bana isyan etmiştir.Buhari, Muslim,Tirmizi.**

Öyle inanıyorumki; her toplumun kendine göre bir bagı, her cemaatın kendi yapısına uygun bir bagı vardır. Alimler, araştırmacılar, mütefekkirler, düşünürler, aydın denilen zümre kendi düşüncelerine göre insanlar arasında bazı baglar bulmuşlardır. Bu baglar: Vatan birligi, Tarih birligi, Dil birligi vs… gibi ele alıp onların özelliklerini belirlemeye, çeşitli ilişkiler ve baglar bulmaya çalışmışlardır.

Bu çalışmaların sonucunda; başka başka doktrinler, farklı farklı düşünceleri ve inançları benimseyen toplumlar ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu çalışmaların şu veya bu beşeri çerçeveyi esas alması istekleri daha da kabartmış, fitneyi yaygınlaştırmış, insanlıgı şaşkınlıga itmek ve sapıklıgını artırmaktan başka bir şey kazandırmamıştır. Fakat müminlerin durumları farklıdır.

Allahu teala müminlerin bagını kurmuş, kendi ipini onların arasına uzatmış ve kalplerini saglamlaştırmış, onları iman bagıyla birbirlerine baglamıştır ve her mümin inanmıştırki;

Müslüman müslümanın kardeşidir. Bu Rabbani bir kural, ilahi bir ölçüdür.Bu beşeri bir boya degildir. O, sınırları belirlenmiş sorumluluklar, açık bir emanetle yüzyüzedir. Müslüman müslümana zulmetmez, onu zalimlara teslim etmez. Bu inanç kuru bir duygusallık degildir ve asıl önemlisi slogan vari düşünce hiç degildir. O İslam kardeşligi dir. Tüm asabiyet, kavmiyetçilik baglarından uzaktır. Her türlü cahiliyeden arınmış, ayrılıkçı, nizah ve çekişmeci arzulardan sıyrılmış bir kardeşliktir bu. Bu kardeşlik beşerin ve beşer düşüncesinin ideolojinin ortaya koydugu bir anlayış degildir. Bu Allah katından gelen bir emirdir.

Müminlerin bir bag üzerine buluşması bölgesel, milliyetçi, makam, rütbe, neseb ve başka başka menfaat birleşmeleri türünden bir buluşma degildir. Şüphesiz inanıyoruzki; Müminlerin iman bagıyla buluşması, kaynaşması Rabbani bir buluşma, Rabbani bir kaynaşmadır. İnsanların görevi ne olmalıdır ? sorusuna derizki; bu ancak bir hatırlatma, nasihat, çagrı, önderlik etme, gayret ve girişimlerde bulunmadır. Bu davet görevi bu teblig sorumlulugu her müslümanın hakkı, hatta tüm müslümanların görevidir.

Ne yazıkki; bu günkü hayatımızda, yaşantımızda kardeşlik bagı zayıflatılmış ve koparılma noktasına getirilmiştir. İnanıyoruzki; hiç bir müminin ihmal edemiyecegi bir denge olmalıdır. O imanını kendi evinde hanımı ve çocuklarıyla bir hazırlık, egitim ve idare olarak yaşayacaktır. Din kardeşleri ile sevgi ve fütüvveti (yani din kardeşligini) ihya edecek, çevresiyle komşuluk ve yardımlaşma görevinde emanet ve sadakat duygularuyla vefakârlık ve verimlilik şeklinde imanını tezahür ettirecektir, ortaya koyacaktır.

Sıratı müstakim yolununun sınırlandırdıgı biçimde ve tüm Rabbani özellikleriyle müminlerin hayatında vermiş oldugu Misak ahdine baglı kalarak hayatını devam ettirmesi zorunludur. Allahın verdigi gücü oldugu gibi bu yolda harcayarak menfaatlarına geldigi şeyleri duygu ve isteklerinin arzu, heva ve hevesi dogrultusunda degil bizzet müminin bu gücü, Allahın şeriatından kaynaklanan ahid ve misakı her zaman hatırında tutmalı , Allah katında sorumlu olacagını unutmayan mümin bilirki; Kıyamet günü, hesap günü hiç bir kimse onu bu sorumluluktan kurtaramayacaktır.

Hiç bir kimse sözünde durmadıgından, antlaşmasını bozdugunda tek ve bir olan Allaha, Rabbine, Yaratıcısına, Esma ül hüsna sahibi bulunan yüce zata tam bir ibadet yapmaktan yüz çevirdiginde mazereti ve ileri sürecegi delil kabul edilmeyecektir. Ahd ve Misak‘a tek bir açıdan bakan bu birleştirici uyanış hareketi müminlerin kaynaşmasını tamamlar. Çünkü, onlar tek bir ahid tek bir Misak üzerine dirler.

Onları tek bir olan Allah (cc) sınırlandırmıştır.Tek bir olan dinlerinde tekamül ettiren Allah (cc) , Tek bir yolTek bir usül izleyerek, yek bir gaye, tek bir amaca dogru yöneltmiştir. Bu şekilde müminlerin buluşma ve kaynaşması hakkıyla gerçekleşir. Şuurlu, bilinçli, İmanlı bir kaynaşma olur. Çünkü, arzu edilen, heva ve heveslerin arzu ve isteklerin, koyun ve sürülerin, sınıf ve grupların buluşması degil. Bu eşsiz bir beraberliktirki; tamamiyle müminlerin kaynaşmasına özgü bir yapıdadır. Bu yapıyı biraz genişletirsek aklımıza hemen Ehli sünnet vel cemaat ve Sıratı müstakim dedigimiz dosdogru yollar gelir.

SIRATI MÜSTAKİM: Peygamber efendimiz (sav) in ve Raşid halifelerin takip ettigi yoldur. Bu yolu dosdogru takib edenlere * Ehli sünnet vel cemaat * ismi verilmiştir. Ehli sünnet vel cemaatten, sıratı müstakim den ayrılmak istemiyorsak ki; kesinlikle ayrılmak isyemiyoruz, Duamız Müslüman olarak yaşayıp, Müslüman olarak ruhumuzu bu yolda teslim etme çaba ve gayretidir arzumuz da bu dogrultudadır. O zaman Sıratı müstakime sımsıkı sarılmamız icabeder. Yaptıgımız her amelin hükmünü ögrenmeli ve şuurla hareket etmesini bilmeliyiz.

Hangi durumda olursak olalım, bulundugumuz halde meydana gelen işlerle ilgili bilgileri edinmek hepimizin üzerine FARZ oldugunu unutmamalı, aklımızda tutmalı, bu ugurda çaba ve gayret sarf etmeliyiz. İnanıyoruzki; İslami tekliflere muhatab olan her insan sahih bir itikada sahip olmak ve ihlas la amel etmek mecburiyetindedir. Bir mümin bulundugu konumu ve zamanı bahane ederek, Şeriattan taviz verip heva ve hevesine tabii olamaz. Müslümanların hangi hallerde, hangi vasıtalarla ve ne şekilde mücadele edecekleri Kitap, Sünnet ve icmaa ile sabittir.

Ehli sünnetin Müctehid imamları bu hususları en ince ayrıntılarına kadar hükme baglamışlardır. Bize düşen vazife bunları ögrenmek ve bu ögrendiklerimizle amel etmektir. Böylece şahsi kanaatlarımızı ve dünyevi kaygılarımızı bir kenara bırakıp, İslamın ve Müslümanların düşmanı olan zalimlere karşı saf tutabiliriz. Müslümanlar İslam davasına hiç bir mazeret ileri sürmeden emrolundukları şekilde hizmet etmek zorundadır. Müminler Allahın koydugu hükümleri ve ölçüleri dikkate almak, dostluk ve düşmanlıgını buna göre tayin etmek durumundadırlar.

Günümüzde müminler birbirlerini suçlar hale gelmişlerdir. Hizip ve meşrep taasubu ile kardeşlik hukukunun çignenmesi büyük bir zulümdür. İnsanlar başkasının ayıp ve kusurundan bahstme noktasına geldigi zaman kendi halini tefekkür ederse mesle kalmaz herhalde.

Müttaki müminler, serseri mayın gibi dolaşan; her hangi bir müctehid mezheb imamına baglı olmayan mezhepsizlerin, modernistlerin, müslümanları birbirine kışkırtan yazarların, televizyon ekranlarında devamlı ahkam kesen aydıncıkların, kendinden haberi olmayan hatiplerin ve sorumlulugunu idrak edemeyen modern, çagdaş hocaların faaliyetlerini durdurmak durumundadırlar. Müminleri birbirine kışkırtan bu gibi kişiler, yayın kurumları ve iletişim araçları ile bunlara çanak tutan teşkilatlar ve şahıslar kim olursa olsun müminlerin kaynaşmasını, müminlerin birbirlerine sımsıkı sarılmalarını engellemektedir.

Bizler Müslüman kardeşliginin devamı için egitim ve ögretim çalışmasının zaruri oldugunu düşünüyoruz. Bu kardeşligi bozmaya çalışan, ve İslam büyüklerine ileri geri konuşan kim olursa olsun anında kendimize hakaret ediliyormuş gibi Peygamber efendimizi, onun ashabını, tabiini, Etbai tabiini, mezheb imamlarını ve onları takip eden bütün İslam alimlerini Hayırla yad etmek(anmak) mecburiyetindeyiz. Sünnet ve cemaat ehli bir inançla bilmediklerimizi ögrenmek, bildiklerimizi de amel sahasına koymak şiarımız olacaktır inşaallah. İnanıyoruzki; Allahu tealaya teslim olup İhlasla kulluga devam edenler ve yalnızca ona güvevenler sızlanmaktan kurtulurlar. Zira bilirlerki; içinde yaşadıkları alem imtihan dünyasıdır. Bütün imkanını ve gücünü Allahın rızası için sarfeden mükellef hesap gününe hazır olmanın huzurunu hisseder.
Ahid ve Misak: Mü’minlerin Buluşma ve Kaynaşması

Allah ve Rasulüne kayıtsız şartsız teslim olan müminler imtihan alanını ve zamanını kendilerinin tayin etmediklerinin şuurundadırlar. Hangi halde bulunurlarsa bulunsunlar şeri hususları muhafaza hususunda titizlik gösterirler. Allaha ve Rasulüne itaat etmenin farz olduklarını bildikleri için katiyyen pazarlık etmezler. İslamın kendilerine degil kendilerinin İslama teslim olmasının zaruri oldugunun şuurunda dırlar. Işte başından beri izaha gayret ettigimiz, Ehli sünnet vel cemaatın özelligi budur.

Bir ibadetin sahih olabilmesi için iki önemli şarta baglı kalmak esastır. Birincisi: Sadece Allahın rızasını esas almak yani İHLAS. İkincisi: İslamın; Şeriatın koydugu ölçülere aynen riayet etmek. Allahın emir ve nehiyleri(yasakları) altında sızlanmamak, sabretmek ve her an imtihan üzere oldugumuzu hatırımızda tutmak İHSAN makamına ulaşmaya çalışmak görevimizdir.her amelini ihlasla eda eden ve her şeyin hesabının sorulacagı güne hazırlanan müminlere ne mutlu. Sonuç ne olursa olsun İslama İhlas la hizmet eden kimseler, İmtihanı kazanmışlardır.

Sevgili Peygamberimiz Ebu davutta rivayet edilen bir hadisi şerifte mealen şöyle buyuruyor.** Her kim kelimetullah yüce ve üstün olsun diye savaşırsa işte o Allah yolundadır.** Konumuzun başına dönecek olursak ÂHD ve MİSAK ın müminlerin buluşmasında ve kaynaşmasınada en önemli özellik oldugunu görürüz. Kalpler köreldiginde insanlar gaflete düşer. Kişinin azmi zayıfladıgında yılgınlıkla karşı karşıya kalır. Kişi nefsiyle düştügü bu kötü durumdan ancak ÂHD VE MİSAKA sarılmakla kurtulacaktır inşaallah.

Allah’ım Müslümanım diyenlerle aramızdaki şeytanı kaldır, şeytânî desiseleri kaldır, Düşmanlıgı ve kini kaldır, husûmeti kaldır, güvensizliği ve sevgisizliği yok et, barışık olmamıza yardım et, gözlerimize sulh ve saygı bakışı ver. Bizi birbirimize sevdir, bizi birbirimizden ayırma, aramıza şeytan, deccal fitnelerinin girmesine izin verme, bizi hissî olmaktan kurtar, bizi barış ehli kıl.

Bizi huzur ve saadet ehli kıl Allah’ım. Bizi kararlarımızda isâbetli, işlerimizde başarılı, dînimizde ihlâslı, hizmetimizde verimli, davranışlarımızda istikâmetli, hayatımızda huzurlu kıl. Bizi yanlıştan, batıldan, hurâfelerden, dalâletten, riyâdan, gösterişten, nifaktan, kendini beğenmişlikten, boş ve faydasız işlerden koru. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…

Sermed Kadir… 15.4.2004

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert