Ailede Kadının Yeri ve Önemi

Cenabı Rabbulalemiyn Nisa suresi,ayet,74.de Mealen şöyle buyuruyor: *** Ey rabbimiz bize zevcelerimizden ve nesillerimizden gözlerimizin nuru müminler olacak iyi kimseler ihsan et Ve bizi takva sahiplerine önder yap…***

Sahihi Buhari geçen bir rivayette: ‘’ Hz.Ömer sordu Ya Rasulallah dünya dan ne alalım ?’’ Resuli Ekrem (sav) şöyle buyurdu; ** Zikir eden dil, Şükreden kâlb ve saliha kadın.**

Peygamberimiz (sav) Yine şöyle buyurdu: ** İslami ölçülere uyarak evlenen kimse dininin yarısını tamamlamış olur. Diger yarısı içinde Allahtan korkun.**

İslam hukukunun evlilik öncesine verdigi önem, evliligin saglam temeller ve prensipler üzerine bina edilmesini amaçlamış olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak böyle kurulan bir evlilikten beklenen hayırların gerçekleşmesi mümkün olacaktır. Bu hayırlar, evliligin devamı, ve kalıcılıgı, Ailenin mutlulugu, İstikrar, Ailevi çözülmeyi engelleme bu kutsal bagı kavga ve çekişmelerden koruma gibi hususlar içinde en önde gelen Sevgi, Saygı ve karşılıklı güven duygusudur diyebiliriz.

Biliyor ve inanıyoruzki; İslam dininin dışındaki tüm kanunlar ve yasalar batıldır. İslam dininin dışındaki ölçüler yetersizdir. Fertler arasındaki ilişkiler , Müslümanlara tanınan hak ve vazifelerin inandıgımız İslam dininin düzenledigi dogrultuda olması gayet dogaldır. İyi bir Aile düzeninin meydana gelebilmesi için, İslam dininin koymuş oldugu prensipleri öncelikle çok iyi araştırmalı, ögrenmeli ve ögrendiklerimizi güzelce hayatımızda tatbik etmeliyiz. O zaman daha huzurlu, daha güvenli en önemlisi: Rabbimizin istedigi ölçüler içerisinde bir inanan kul oluruz…

Biz Müslümanlar tabiiki gelip geçici olana degil, kalıcı olana talip olmalı ve öylece hayatımızı devam ettirmeliyiz. İnancımız odur ki; Örnek Müslüman, Örnek insan, Diger insanlara Numuneyi imtisal-örnek olarak parmakla gösterilen kimseler ancak ve ancak Allaha geregince kul, Onun Rasulüne (sav) ise mümkün mertebe Sünneti seniyesine uyan ÜMMET olma vasfını ve güzelligin koruyandır.

Bir Aile yapısı olarak dünya hayatında: Erkek deniz ise, KADIN gemi gibidir. Erkek kaptan ise, KADIN rota gibidir. Erkek fidan ise, KADIN meyve gibidir. Erkek yolcu ise, KADIN yol gibidir. Erkek okul ise, KADIN Egitici-hoca gibidir. Erkek bulut ise, KADIN yagmur gibidir. Erkek şiir ise, KADIN İlham gibidir. Erkek çıra ise, KADIN Ateş gibidir.

Velhasıl öyle içiçe birbirinin tamamlayıcılarıdırki, biri digerinin eksikligine kesinlikle tahammül edemez. Gemisiz deniz, Yagmursuz bulut, Egitmcisiz-ögretmensiz okul, İlhamı olmayan şiir, Rotası olmayan kaptan, ateş vermeyen çıra ve sayısız örneklerle artıracagımız misallerimiz gibi hep eksik olan, birbirinden ayrılmayan, koptugunda bozulan , dagılan, sorumsuzlaşan ve degeri azalan itibarı eksilen canlılardır kadınla erkek vesselam…

Şu güzel nasihatlara beraberce bakalım: Senelerce müminler rivayet ede ede zamanımıza kadar getirmiş. Hayatımızı bu muhteşem nasihatlarla şekillendirsek acaba Aile içerisinde bir karmaşa, bir anarşi saygı, sevgi ve hürmet dışında bir hareket olurmu bilmiyorum. İnşaallah bu tavsiyeleri hayatımızda yaşayan mesud Müslümanlardan oluruz. Bu toplumun Annelerin manevi hallerine göre şekillendigi malumdur-bilinmektedir…

Maişet temini (ekmek parası kazanmak çabası) için çalışan bir aile reisi, Hanımının verdigi destek ve moralle kazancını temin edebilir. Yine ilim tahsiline giden bir evlatta annesinin uyarı ve yardımıyla başarılı olabilir. Günün getirdigi yorgıunluklarla eve döndüklerinde ise,kendilerini karşılayan güzel yüz ve teselli nazarıyla huzur bulur ve rahata ererler. Bu ortam saglanamadıgı takdirde hayatın akışı sekte yapmaya başlar.

Nitekim Peygamber efendimizinde (sav) en büyük yardımcısı da H. Hatice annemiz idi. Sevgili Peygamberimiz, insanlar tarafından yalanlanıp eziyetlere maruz kaldıgı , üzüntü içinde evine döndügü günlerde, Yüce Allahın bir nimeti olarak Hz. Hatice onu basiretli sözleriyle teselli eder, sebatını saglar ve vazifesini kolaylaştırırdı. (ibni Hişam,es sire,1,259)

Hatice annemiz Peygamber Efendimiz için İslâm davasında sâdık bir müşâvir, bir dert ortağı ve sükûnet kaynağı olmuştu İslami kaynaklardan ögrendigimize göre….

Yine Anne, evlatlarını en güzel şekilde terbiye eder ve hayâta hazırlar. Onlara yeni bir yuva kurmanın sırlarını, âile içinde ve insanlar arasında yaşamanın kurallarını öğretir. Rabia kabilesinden Avf bin Mahlem’in zevcesi olan Ümâme bint-i Hâris, kızı Ünâs’ı, Kinde krallarından Hâris bin Amr ile evlendirirken ona şöyle nasihat etmiştir:

* Bak yavrum. Bir kimseye nasihat ve tavsiye, eğer o kimsenin edebine, terbiyesine, asâletine ve haysiyetine bakılarak terkedilmiş olsaydı benim de şimdi sana tavsiyelerde bulunmama ihtiyaç olmazdı. Lâkin tavsiye, bilene hatırlatma, bilmeyene anlatma demek olduğundan herkes için faydalıdır.

Kızım. Eğer bir kız, ana-babasının servet ve zenginliğinden dolayı kocaya muhtaç olmasaydı senin herkesten ziyâde müstağnî olman lâzım gelirdi. Fakat öyle olmayıp erkekler bizim için yaratıldığı gibi biz de onlar için yaratılmışızdır.

Ey kızım. Sen ana-babanın evinden, büyüyüp yürüdüğün yuvadan çıkıp bilmediğin ve şimdiye kadar alışmadığın bir adamın evine gidiyorsun. Şimdi o kimsenin rızasını gözetip hizmetçisi gibi kendisine itaat eyle ki o da sana kul köle olsun, seni sevsin ve hoşnud olman için gereken her şeyi yapsın. Sana şimdi 10 şey söyleyeceğim. Onları ezberle ve gereğince hareket eyle ki kocanla güzel geçinmeye muvaffak olasın.

1. Sana yiyecek ve giyecek olarak her ne getirirse onu cânı gönülden kabul etmelisin.

2. İsteklerini yerine getirmeye itina etmeli hoşnud olmadıkları şeylerden de kaçınmalısın.

3. Evini ve üstünü başını temiz tutmaya dikkat etmelisin.

4. Görüldüğünde veya kokusu alındığında hoşlanılmayacak olan şeylerden kaçınmalısın ki kendinden iğrendirip gözünden düşmeyesin.

5. Uyuyacağı, yemek yiyeceği vakitleri iyi tâkip etmelisin. Yani bunları hangi vakitte yapmayı alışkanlık hâline getirmişse o vakitleri gözetip yemeğini ve yatağını hazır etmelisin.

6. Zira bilmelisinki açlık insanı ateşlendirir, uykusuzluk da öfkelendirir.

7. Kocanın malını muhâfaza ile israf ve telef etmekten korumalısın.

8. Kocanın itibarını gözetip akraba taallukâtına riâyet etmelisin.

9. İsyan ve muhalefet de güzel değildir.

10. Evinin sırrını kimseye ifşâ etmemelisin. İsyan kin doğurur, sırrını ifşâ ise gadir-meşakkat ve cefa olarak geri döner.Kızım sakın ola ki kocan kederli iken yanında ferahlı-neşeli durmayasın, onun ferah ve neşeli vaktinde de keder göstermeyesin.

İşte fazîletli bir annenin güzel bir yuvanın temeline koyduğu köşe taşları. Bu tavsiyeler üzerine kurulan bir âile sağlam ve karakterli nesillerin müjdecisi olur. Bu nedenle ecdâdımız-Atalarımız bu hususları dâima göz önünde bulundurmuşlar ve evlatlarına tâlim etmişlerdir. (bu ögütleri anlatmışlardır).

Nitekim Osmanlı ulemâsından Saîd Efendi, bu on nasihati esas alarak kadınlık âdâbı, çocuk terbiyesi ve evlilik hakları konusunda Vazâifu’l-İnâs (Kadınların Vazîfeleri) isminde bir eser meydana getirmiştir

Diğer taraftan oğlunu evlendiren annelerin de evlâdına sunacağı hayat iksirleri vardır. Bir âile reisinin en güzel ahlâkla yetiştirilmesi gerekmektedir. Sabrı, sebâtı, azmi, güzel muâmeleyi, gönül kırmamayı öğrenmelidir. Oğlunun huzurlu bir hayat sürmesini isteyen tecrübeli bir Annenin şu hikâyesi ne kadar ibretlidir:

Aşçılığıyla ün yapmış yaşlı bir kadın, akşam yemeğine gelecek oğlu ve yeni gelini için yine mutfağa kapanmış, yemek yapıyordu. Aynı akşam yemeğe eski bir aile dostu da davetliydi. Beklenen misafirler gelip sofraya oturduklarında çok şaşırtıcı bir durumla karşılaştılar. Yaşlı kadının o gece yaptığı yemekler değme oburların bile iştahını kapatacak kadar berbattı. Tatlılar un kokuyor, patatesler yanmış, köfteler ise nerdeyse pişmemişti. Oğlu, yeni gelini ve aile dostu kadına durumu fark ettirmemek için ellerinden geleni yaptılarsa da, yemek sırasında pek iştahlı görünmüyorlardı. Nihayet yemek bitti ve yeni evli çift annelerinin ellerini öperek evlerine gittiler.

Aile dostu, yaşlı kadına dönerek:

* Senin harika bir aşçı olduğunu adım gibi biliyorum. Bana söyler misin, bu gecedeki yemekler neden o kadar kötüydü ? Bence ya hastasın ya da bir sorunun var.* dedi.

Yaşlı kadın gülümseyerek şu fazîlet yüklü cevabı verdi:

* Hayır, hiçbir şeyim yok. Kasten yaptım. Bundan sonra oğlum, annesinin yemeklerini hatırlayarak asla karısının kalbini kıramayacak.*

İşte fazîletin zirvesi. İşte basîret-ileri görüşlülük ve firâsetin şâhikası-en tepe noktası.

Evlâdının hayrını düşünen bir anne ancak böyle davranabilir. Akıl veriyorum zannıyla,

* Aman oğlum. Kadınlara yüz vermeye gelmez, daha ilk günden terbiyesini vermelisin.* gibi sözlerle onu hanımına karşı sert ve katı davranmaya teşvik etmez.

İşte böylesine yetişmiş ve âile terbiyesi almış evlatlarla kurulan yuvalar sağlam ve huzurlu olur. Toplumların başarı ve gelişmesi de birinci derecede buna bağlıdır. Yüce Allâh, ülkemize ve bütün insanlığa böyle güzellikler nasîb etsin.

Biliyoruzki; Hayat Erkek ve KADININ birlikte yüklendiklerinde kolayca taşıyabilecekleri büyük bir yük gibidir. Ben bu yükü yalnız başıma da hâllederim diyenler çabuk aldandıklarını hemen fark edeceklerdir…

İnsanlar kendilerine barınmak için ev yaparlarken Kumdan, çimentodan, demirden, herhangi birini noksan-eksik kullandıkları takdirde bir kaç yıl sonra Yagmur, kar, deprem veya herhangi bir tabii afet yada sarsıntı karşısında kısmen çöker, çatlayıp dökülmeye başlarsa, evlerinin suçunu insanlar kendilerinde aramak zorundadırlar. O İnşaatın yapımı sırasında eksik tutulan malzeme, o zaman kendisini hemen hissettirir. Ama bu evin tamiratı her zaman mümkündür.

Fakat evlilikle birlikte Aile yuvası kurarken KADIN ve erkegin olması gereken hasletleri- özellikleri eksik ise, Bu eksiklikte ileride hayatın şartlarına cevap verilmesi gerekirken ortaya çıkmış ise, bunun sebebini geçmişte aramak gerekir. Yani daha evlenmeye kara vermeden önceki aşamada yapılan tahkikat, şartlar ve istekler bir daha gözden geçirilmeliydi.

Barınma için yapılan yuvalarının tahammül edebilecegi ne yazıkki söylenemez. Onun için diyoruzki; Başlangıçta iş çok sıkı tutulmalı, saglam adım atılmalı, en ince detaylarına varana dek araştırılmalı karar verdikten sonra da Allaha (cc) dua ve tevekkülle yaklaşılmalıdır…

Son zamanlarda yapılan araştırmalar neticesinde Bunalım ve Stres kaynagının büyük bir bölümünün Aile içerisinde dogdugu gerçegi ortaya çıkmıştır. Demek oluyorki, Bunalımların, stresin , gerginligin vatanı Ailedir. Buna göre Aile hayatında dengeyi kurup huzuru saglayabilenler sosyal ilişkilerinde, beşeri münasebetlerinde, hayatın büyük bir bölümünde genelde başarılı olmakta, sosyal hayatın olabilecek zorluklarına karşı kolayca mücadele verebilmekte ve bu hayatın üstesinden gelebilmektedirler…

Dikkat edilirse bu gün dış dünya ya yansıyan huzursuzlugun kaynagı Ailelerin içerisinde bulundukları mutsuzluktan gelmektedir. Zaten ev içerisinde mesut ve mutlu, huzurlu olmayan eşlerdenher hangi birisi o huzuru dışarıda aramak zorunda kalmakta; işte o zaman yaşantısı alt üst olmakta büyüklerin söyledigi gibi: * Anasından emdigi süt burnundan getirilmektedir.*

Her Müslüman erkek evlenmeyi arzu ettiginde hayatta mesut ve bahtiyar olmak için Aile yuvası kurarken, Hayatının temel taşını atarken, kendisini mutlu edebilecek bir hayırlı ve her yönüyle temiz eş ararken çok dikkatli olması, İslami esaslara ve dini ölçülere göre hareket etmesi, kendi mizacına, tabiatına, ahlakına ve yaşayışına uygun olanı seçmesi lazımdır.

Peygamber efendimiz (sav) bu konudaki tavsiyelerinde daima ruh güzelligini maddi güzellige tercih etmişler ve bir Hadislerinde mealen şöyle buyurmuşlardır: **

** Kadınları yalnız güzellikleri için nikah etmeyin. Muhtemeldir ki güzellikleri onları Âhlaken alçaltır.. Onlarla mallarının hatırı için de evlenmeyin. Belki malları kendilerini azdırır. Kadınlarla dindarlıkları yüzünden evlenin. Muhakkak yırtık elbiseli, siyah fakat dindar bir kadın daha kıymetlidir.**

Bir başka Hadileri ise mealen şöyledir: ** Kadın dört şey için nikah edilir: Malı, soyu sopu, güzelligi ve dindarlıgı için. Sen bunlardan dindar olanı araştır, bul, mesud olursun.**

İslam dinini kendilerine bir yaşayış tarzı, bir din olarak seçen ve ömürleri boyunca ona uyan, teslim olma yolunu seçen kimseler, İslam dininin tamamına talip olan bahtiyar kimselerdir. Bu itibarla gerek Mümin erkek, gerekse Mümine KADIN , İslam dininin bütününe talip olmak zorunda olan kimselerdir.

Birbirlerinin haklarına karşılıklı olarak saygı gösterilmedigi, Emir ve yasaklara riayet edilmedigi yerlerde refah ve huzurdan Aile saadetnden bahsedilemeyecegi gayet açıktır. Halbuki İslam dininin gayelerinden biriside. Müntesiplerinin- baglılarının dünya ve Ahiret saadetini temin etmektir. Bu sebeple Aile yuvasının Huzur ve saadetini gerçekleştirmek için , Erkege hakimiyet görevini yükleyen Allah (cc) KADINA da kocasına itaat etme görevini vermiş ne Nisa .suresi. ayet.24.te mealen şöyle buyurmuştur:

*** İyi KADINLAR itaatkâr olanlardır. Allah kendi haklarını nasıl korumuşsa, onlarda öylece kocalarının haklarını koruyanlardır.***

İnanıyoruzki; Kadının sahih imana ve salih amele sahip olması, dünya hayatının mutlulugunun yakalanmasıdır. Saliha kadın; Namuslu, dindar ve terbiyeli kadın demektir. Ailenin saadete ermesi, o toplumun huzura kavuşması saliha kadın ile mümkündür.

Allahtan gerektigi gibi korkan, dinine baglı, Allaha ve onun Rasulüne itaatkâr, hesap günü şuuru ve bilinci içerisinde olan saliha kadıın olmadan aile mesud olamaz, o cemiyet huzur bulamaz. Dolayısı ile her inanan mümine kadın önüne bakmasını bileliben, Ailesine kol kanat geren, nereden geldim ve nereye gidiyorum diye tefekkür edebilen sonuçta adımlarını ona göre atandır SALİHA KADIN…

Allah’ım. İman ettim. Senden başka ilâh yoktur. Ey kurtarıcıların hayırlısı, İman etttim inandım: Muhammed Aleyhissalatü vesselâm Senin kulun ve Resûlündür. Allah’ım, bizlere hayırlı kapılar aç. Sen mü’minlere hayırlı kapılar açansın. Bizleri korktuklarından emin kılacağın kulların zümresine dahil eyle. Allah’ım. Bizi korktuklarımızdan emin kıl.

Allah’ım. Senden başka ilâh yoktur. Sen, mülkün hakikî sahibisin. Bizi umduklarımıza lütfunla ulaştır. Merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım merhametinle bizlerin yüzümüzü güldür. Hanemize Huzur ve Selamet ver. Sen her şeye kadirsin Allahım. Amin…

Sermed Kadir…11.12.2004

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert