AKIL; EN NADİDE ÖLÇÜMÜZ…

AKIL; EN NADİDE ÖLÇÜMÜZ… Akıl Niğmeti Rabbimizin insanoğluna bahşettiği güzellik ve özelliğinin başında gelir. İnsanın düşünme, bilme, davranışlarını belir­leme, denetleme ve yargılaması ya da iyiyi kö­tüden, doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan ayırmasıyla ilgili kâbiliyeti veya dirayetini bütünüyle AKIL kapsamı içerisinde değerlendiriyoruz. AKIL, İnsanı diğer canlılardan ayıran ve Allahu Tealanın insanlığa en büyük hediyesidir. Yaşadığımız hayat içerisinde önümüze çıkan O kadar çok değer yargıları vardır ki; Belli yargıların başka çözümlerinin MANTIKİ bağlantılarını kavramak; olayları yönlendiren ve düzenleyen İlke’leri, kanun’ları bulmak, dolayısıyla geleceğe ilişkin ya da gelecekte olacak olaylar konusunda öngörüde bulunma kabiliyeti ancak AKIL niğmeti ile çözümlenebilir…Akıl yürütme, düşünme, akletme kavramlarının nasıl olması gerektiğini yine bizlere TÂLİM ettiren Rabbimizdir. Bakara Suresi ayet. 13. mealen şöyle:***Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit „Biz hiç, sefihlerin AKILSIZ VE AHMAK kişilerin iman ettikleri gibi iman eder miyiz“ derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler veya bilmezlikten gelirler…***

 

2.  AKIL; EN NADİDE ÖLÇÜMÜZ… Düşünmek ve akıl yürütmek için ZİHİN açık seçik reddetmediği temel bazı ilkelere dayan­mak ve bu ilkeleri doğru biçimde uygulamak durumundadır. Bu bakımdan aklın doğru düşünmesinde temel alınan ilkeler, akıl yürütme­nin de ÖZ’ÜNÜ oluşturan esasların ya da kalıpların, yani kategorilerin varlığını gerekli gö­rür. Buna sosyoloji’de *aklın kategorileri*, *aklın ilkeleri* ya da *bilginin yönetici İlkeleri* denilmekte­dir. Pratik yönden AKIL ulaşılması istenen ama­ca veya hedefe götürücü araçların bilerek ve tam olarak uygulanmasıdır. Bu anlamda akıl duyu organlarının yetenekleriyle akıl yürütmeyle hareket etme ve yargılama ka­biliyeti etkili olur diyebiliriz. Daha özel anlamda, doğru düşün­me, İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırma kabiliyeti bu konuda en büyük desteğimiz konumundadır. Aklımızı doğru yerde, doğru zamanda kullanırsak her yönden kendi menfaatımıza olan faydalar sağlamış oluruz…Nahl Suresi ayet. 12. mealen şöyledir: ***O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah’ın emri ile hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda AKLINI KULLANANLAR için pek çok deliller vardır…***

 

3.  AKIL EN NADİDE ÖLÇÜMÜZ… İnsan, akleden, düşünen, fikir yürüten, ZEKA değeri ile yüklü, İDRÂK kâbiliyeti olan bir canlıdır. İnsanlar AKIL niğmetinin vermiş olduğu cesaret ve hür iradesiyle TERCİH ehli olan bir canlıdır. Yalnız bu TERCİH sınırlı bir seçme hürriyetini beraberinde getirir örneğin; Allahu Teala dilemedikçe İmandan nasibi olmayanlar hidâyeti bulamayacağı gibi, yine Allahu teala dilemedikçe, İZİN vermedikçe hiç kimse de mü’min olamaz. İnsanların imana yönelişleri de Allahu Tealanın iznine tabidir. Ama tabii Allah’ın bu konudaki izninin gelmesi de kişinin özgürce kendi tercihini bu istikâmette kullanmasıyla mümkündür. Yani biz buna Cuzi İradenin AKIL desteğinde kullanımı diyoruz. Kişi HÜR iradesiyle tercihini imandan yana, MÜ’MİN olmadan yana kullandığı takdirde Allah izin verir değilse Allahu Tealanın izni gelmez. Çünkü Rabbimiz, küfrü, şirki, pisliği, murdarlığı ve en kötü azabı akılsızlara, iradelerini kötüye kullananlara yazmıştır. Akılsızlar, akıllarını kullanmayanlar kötü olacaklar, kötü bir azabı hak edecekler. Ama onları kâfir yapan, onları bu kötü azabın mahkumu yapan Allahu Teala değil kendileridir, tercihlerini, Cuzi iradelerini YANLIŞ kullanma sonucudur…

 

4.  AKIL EN NADİDE ÖLÇÜMÜZ… Kardeşlerim, Akıl yürütme ilkeleri sadece teorik değil, aynı zaman­da pratiktir. Mesela kesin bir zorunluluk ola­rak görülen görev ve sorumluluklarımız vardır. Bu mesuliyet bilindiği gibi İnsana; AKIL BALİĞ olma yaşında verilmiştir. Dolayısıyla teorik olan AKLIN kavradığı yapması zaruri olan hususları AKLIN pratik unsurlarına aktarmadığımız anda sorumlu, mes’ul ve yapılmadığında da günahkâr oluyoruz. Düşünerek, aklederek, İDRÂK ederek anlayıp, kavrayıp İMAN ediyoruz. Şayet inandıklarımızı İSLAMİ gerekliliği yerine getirmeden yaşarsak AKIL niğmetine aynı zamanda zulmederiz. İnanç için bir bilgi temeli oluşturduğumuz hâlde Pratiğe geçemiyorsak Aklımızı, ters, ZIT, aksi yönde kurgulama yanlışına sapıyoruz demektir. Bu uygulama bizleri huzur ortamına değil, KAOS çukuruna yuvarlayacaktır…Aklımız, Zihnimiz, Fikrimiz, Zeka^mız, İdrâkımız, sezgi’miz  bizleri hakka, hakikate yaklaştırsın dileğindeyiz…Taberani’nn zamanımıza taşıdığı hadis mealen şöyle:** Müminin sezgisinden sakının. Çünkü o, Allahın nuruyla bakar…** Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.