ALLAH RIZASI…

ALLAH RIZASI… Müslümanlar; Din, İman, Mukaddesat ve Kültürel değerler uğrunda yapmış oldukları görevlerine karşılık hiç kimseden bir ÜCRET beklentisi içerisinde olamaz, olmamalıdırlar. İslami çalışmalar ücretle yapılırsa muhatabımız üzerinde, KARŞI TARAF nezdinde etkisini kaybedeceği açıktır. Tarih şahittir ki, ÜCRETLE yapılan DİN’İ faaliyetler ve bütün çalışmaların etkisi istenen neticeyi ortaya koyması mümkün değildir. Biz müslümanlar kendi nefsimizden SORUMLU, MES’ÜL olduğumuz gibi, İçerisinde yaşadığımız aynı havayı beraber soluduğumuz, aynı inançları paylaştığımız toplum yapısındanda sorumluyuz. Bizim Müslüman ve Mü’min oluşumuz; İnandığımız mukaddes bildiğimiz değerler uğrunda anlamlı, faydalı ve insanlığın işine yarayacak mücadelelerde bulunmamızı gerektirir. Müslüman birey; RIZIK temini için mutlaka bir MESLEK sahibi olmalı, bu anlamda bir İŞ’İN UCUNDAN tutmalı NAFAKA temininde alın terini esas alıcı çalışmaları yürütmelidir. Yani kısaca Müslüman *VEREN TARAF* olmalıdır, ALAN taraf değil… Taberâni’nin zamanımıza taşıdığı hadis mealen şöyle: **Allah, insanların İHTİYAÇLARINI gidermek için bir kısım insanlar yaratmıştır ki, insanlar İHTİYAÇ duyunca onlara koşarlar. işte onlar, Allahın azabından güvende olanlardır…**

 

ALLAH RIZASI… Müslüman BİREY, Din’i faaliyetler adına yaptığı her türlü çalışmayı, ğayreti, çabayı görevi yalnız Allahu Teala için yapmalı ve karşılığını da yalnız Rabbinden beklemelidir. Şayet iyilik ettiği taraf kendisine bir saygı ve minnet duyğusu beslerse,  bunu da kendisinde  bir HAK olarak bilmemelidir. Gönlünü Allaha yaklaştırdığı kimselerin faziletine ve anlayışına bağlamalı ve asıl kendisi onlara MİNNET duyğuları beslemelidir. İnsanları, Allaha, dini değerlere,  mukaddesata ve  peygamber  efendimizin (sav) işaret  buyurduğu hakikatlere çağıran, davet eden kimse  davet ettiği kimselerden aslında DAHA KÂRLI bir yerde olduğunun  şuurunda, bilincinde olmalıdır bu ŞUUR hiç bir yerde  kazanılmıyacak  bir  huzur’dur… Müslümanların sadece *ALLAH RIZASI* için yapmış oldukları çabalardan dolayı alacağı mükafat anlayamayacağımız kadar fazladır. İslam dinini İnsanlara tanıtma ve benimsetmede en etkili faktörlerden biri tabiiki ÖRNEK bir şahsiyet olmasıdır… Örnegi canlı olarak göstermek tabiidir ki daha etkili olacaktır. Yalnız anlatım yoluyla bazı zorlukları aşabilmek epey zordur. Peygamber Efendimiz (sav) DAVET ettiği hususları bizzat yaşar ve örnek olarak gösterirdi. ÖRNEK ve önderimizi tâkip etmek bizleride SIRATI MÜSTÂKİMDE tutacaktır inşaallah… 

 

ALLAH RIZASI… Tekraren ifade etmem gerekir ki; her Müslüman VEREN TARAF olmalıdır. Eger alan ve EL AÇAN taraf olursa o kimse DAVASININ değerini düşürür. Cemiyet, toplum nazarında kişiye ve hareketlerine DEĞER verilmez. Bizler Müslüman olarak iyiye, güzele, doğru olana, HAK olana insanları DAVET etmek sorumluluğunu üzerimizde taşımaktayız. Bunun içinde öncelikle Önder ve örnegimiz Peygamber Efendimiz (sav) ve O’na kadar gelen Peygamberler Allah tarafından nasıl yönlendirilmişler ise öncelikle ona bakmamız lazımdır. Öncelikle bilmemiz gerekir ki; İnsanları DOĞRUYA, hakka, İSLAM SARAY’INA, Allahın dinine davet noktasında Peygamberler HER ZORLUĞA katlanarak mücadelelerini yürütmüşlerdir. Peygamberlerin yapmış olduğu bu *İLAHİ GÖREV* çok mübarek bir görevdir. Onlar yapmış oldukları bu göreve karşılık kimseden  BİR ÜCRET beklememiş, Onlar yalnız *ALLAH RIZASINI* gözetmişlerdir. Peygamber Efendimiz dahil geçmiş Peygamberler Kavimlerini Dine davet ederken her hangi bir ÜCRET tâlep etmemişlerdir. Rabbimiz Şuara Suresi ayet. 109.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Buna karşı sizden hiçbir ÜCRET istemiyorum. Benim ECRİMİ verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir… ***

 

ALLAH RIZASI… Kardeşlerim, İfade  edelim ki; İnanç, İnanmak ve İMAN tabii ki  büyük bir ihtiyaçtır. İnsanlar bir şekilde bu ihtiyaçlarını yaşama gayreti içerisinde olacaklardır bu ğayet doğaldır. Eger bizler İslam dinini okullarımıza sokmazsak ki, BİR ASIR’DIR soktuğumuz söylenemez, Hıristiyanı, Yahudisi, Moonu, Şintoisti, Yoga’sı, Lama’sı ve İnek’perestleri kollarını sıvayıp HUZUR DAĞITMA AV’INA çıkacaklar kendi inanç, itikad ve düşüncelerini hayatımıza sokmaya  çalışacaklardır… Bu konuda bir ölçüde başarılı olmuşlardır. Şu anda Türkiye ve  diğer  halkı  müslüman olan ülkeler, Dini ZAAF bakımından bulunmaz bir ortamdır diye düşünüyoruz. Allah sonumuzu hayırlara yönlendirsin. Din gayreti içerisinde olması gereken Müslüman için; Toplumun, Cemiyetin gidişatını HAK ölçüler çerçevesinde düzenlemek gibi ulvi, mukaddes bir vazife önümüzde dururken, Müslümanların; eyyam’cılıkla, hurafe’lerle, statüko’culukla, derin devlet ilişkileriyle şu ya da bu gibi meselelerle gününü gün etmesi ve zamanını, vaktini boşa harcaması yalnızca lüzumsuz konuşmalarla, malayani sözlerle oyalanması kabul edilecek bir davranış degildir. *ALLAH RIZASI’NI* esas alacak Müslümanlara ihtiyacımız BÂKİ’DİR… Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.