AYASOFYA’DA EZAN…

Osmanlı, son devir edebiyat önderlerimizden Yahya Kemâlin güzel bir sözü vardır der ki:  Bu milletin iki temeli var. Birisi Ayasofya’da okunan ezan ikincisi Hırkayı saadette tilavet edilen Kur’an. Bu milletin iki önemli temel değerine yabancı kalanlar tarafından 30. Ocak.1932. Yılından itibaren ezan sesine asli şekliyle yasak getirilmiş. Hırkai Saadet dairesinde, Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren sürekli okutulan Kur’an tilaveti susturulmuştur. 30 Ocak 1932 günü Fatih Camiinden ilk Türkçe ezan okundu…Aynı gün, Sultanahmet camiinde de hafız Sadettin Kaynak minbere çıktı…Üzerinde Avrupalıların  giydiği  ve resmi elbise addedilen frak vardı…Başı açıktı. Hutbeyi Türkçe okudu. O güne kadar asli şekliyle okunan ezan yasaktı artık. Okuyan hapse gönderiliyordu. Millet camileri terk etmeye ev’lerde cemaatler kurmaya başladı. 1932. Ramazanı bütün Müslümanların karalar bağladığı hüzün yılıydı. Ebu Davud’un zamanımıza ulaştırdığı hadiste Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: **Ezanlarınızı seçkinleriniz okusun, namazlarınızı da Kur’anı iyi bilip okuyanlarınız kıldırsın…**Cumhuriyeti kuranlar, her iki değerimizin de köküne dinamit koymuşlardı…

Cumhuriyetin kuruluşu üzerine daha 10. yıl geçmeden başta Ayasofyayı kebir ve Sultanahmet camiilerimiz olmak üzere Türkçe ezan ve basılması ve okunması şiddetle yasaklanan Kur’anı kerime olan sert tavırlar yüzündendir ki, camii ve mescitlerimiz boşalmıştı. 1928. yılında İstanbulda 685. camiiden ibadete açık olanlar bir elin parmakları kadar kalmıştı. Ayasofyayı kebir camii müze olmuş, Sultanahmet Camii ise Kubbeden daha fazla ışık geçsin diye açılmak istenip resim galerisi, caz klubü olarak düzenlenmek istenmiştir. 1945 yılında, Ayasofyayı kebir camiini, Katolikler satın almaya tâlip olmuştu. Sadece namaz kılmak için bu nadide eserlerin atıl kalmasını istemeyenler; empati, evrensel değerler, evrensel bakış, Dünya milletleri ailesi…gibi yararlar  sağlanacak mekâna dönüştürme planları ortaya koymuşlardır. Ayasofyayı kebir cami minareleri yıkılmak istenmiş, millî mimarîmizin kurucularından olan mimar Kemaleddin bey’in *siz kafayı mı yediniz ?* diye ortalığı velveleye vermesi sayesinde yıkıma mâni olunabilmişti…Rabbimiz Tevbe suresi ayet. 18. de mealen şöyle buyurmaktadır: ***Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır…***Elhamdulillahi Rabbul âlemiyn…

Bir nesne’nin içinde ne tür bir  madde varsa dışına çıkacak şey de aynı cins olacağı ğayet açıktır. Büyüklerimiz bu hadiseyi; Dervişin zikri neyse fikri de o’dur diye dile getirmişlerdir. Benim için; 2020. Yılının en muhteşem olayı Ayasofyayı kebir camii’nin 86. Yıllık uzun bir aradan sonra tekrar ibadete açılması olayıdır. Ayasofyayı kebir bir camii bir  mescid olmaktan ziyade, İstanbulun İslam beldesi olmasını simgeleyen bir mühür mesabesindedir. Tarihimizde müslümanlar uygulama olarak Cuma namazını şehrin en büyük camiilerinde kılmışlardır. İbadete kapatıldığı yıla kadar Ayasofyayı kebir camii *Cuma mescidi* hüviyetini muhafaza etmiştir. Osmanlı döneminde Ayasofyayı kebir camii en yüksek rütbe’li cami ünvanına sahipti yani mareşal rütbesiyle, Süleymaniye, Sultanahmet ve Fatih Camiinin önündeydi…Camiilerimizde sadece namaz kılmakla yetinilmez bunun yanında Sultanahmet camii örneğinde olduğu gibi en üst seviyede, Medrese eğitiminin de verilmiş olduğu mekanlar idi… Sahihi Buhari’nin zamanımıza taşıdığı hadiste, Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: **Kim Allahın rızasını umarak bir mescid yaparsa, Allah onun için cennette bir ev yapar…**Ne mutlu camii ve mescitlerimize gönül verip ihyâ edenlere…

Kardeşlerim, yakın tarihimiz incelendiğinde görülür ki; Ayasofyayı kebir, Sultanahmed  camii’leri başta ibadethanelerimiz çileli bir dönem geçirmişlerdir. Örneğin 1930. Yılında, Doktor Reşit Galip, İbadethane, Vakıflar, Ezan, Kamet, Kur’an gibi hususları yeniden anlaşılması, anlatılması hususunda plan, proje ve raporlar hazırlamış… Bu hazırlanan plan bütünüyle Ankara’daki idareciler tarafından onaylanmıştır. Planda; camiilerin satışı, kiralanması yanında, Müslümanlığın bir Türk dini olduğu ispat edilecek ve kâlbin dili ana dil’dir, İbadetin, duaların anadilde yapılması için çalışmalar hızla başlayacaktır deniliyordu…Bu plan neticesinde camii ve saraylar; ahır, depo, ardiye, kumarhane, müzikhol olarak kullanılmıştır. Abdulhamid hanın İstihbarat birimlerini yönettiği yıldız sarayı, İstanbul belediyesi tarafından, lüks kumarhane olarak hazırlanmış, New York Times gazetesinin yazdığına göre; *Amerikan caz orkestraları Birliği’nin*  Amerikan büyükelçiliği vasıtası ile hem İstanbul belediyesi’ne, hem de hükümete başvurarak Ayasofyayı kebir camiinin kendilerine tahsisi olumlu bulunmamış, 1926 Ağustosunda, maarif vekili Necati bey bir sanayii nefise encümeni yani güzel sanatlar komisyonu toplasa da Ayasofyayı kebir camiini, senfoni orkestra salonu yapmayı başaramamışlardır. Kısacası o yüzden diyorum ki; 2020.Yılının en önemli olayı Ayasofyayı kebir camiinin tekrar ibadete açılması olayıdır…Sebep olanlara müteşekkiriz…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert