AZİM…

AZİM… ÂZİM  ya da ÂZM; Lüğatte *ISRARLA İSTEMEK*, kasdetmek, KARAR VERMEK, KESİN KARAR, İRADE, SABIR*… gibi anlamlara gelir. Bir işin yapılmasından önceki aklî teamüllerle PSİKOLOJİK ARZU ve eğilimlerin doğurduğu tereddüt döneminden sonra o işi şu veya bu şekilde yapmak husûsunda bir tercihe ulaşılırsa bundan AZİM, ulaşılmazsa tereddüt ve ŞAŞKINLIK hali oluşur. Kuranı kerimde beş yerde  *KESİN KARAR VERMEK* anlamında olmak üzere toplam dokuz yerde ÂZİM den bahsedilmekte, bunlardan birinde Peygamber efendimize (sav) *AZİM’Lİ PEYGAMBERLER* gibi sabırlı olması, acelecilikten SAKINMASI emredilmektedir. Hadislerde AZİM ve bundan türemiş fiillerle, ifadeler *KARARLILIK, SABIR, NİYET, HAYIRLI İŞ, FARZ*… gibi mânâlarda kullanılmıştır. İmam Gazzâlî bunları hadisi nefs yani fiilin zihinde doğması, tabii ilgi, hüküm, azim veya kasıt, amel şeklinde sıralamış ve incelemiştir. Rabbimiz Âli imran suresi ayet. 200. de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ey iman edenler. Sabredin, düşmanlarınıza karşı SEBAT GÖSTERİN, nöbet bekleşin, Allah’dan gereğince korkun ki, kurtuluşa eresiniz…*** Rabbim bizleri inandığı doğruları AZİMLE yerine getirenlerden eylesin…Sallu alâ Rasulüna Mu…

 

2.  AZİM… Ele aldığımız HANGİ İŞİMİZ OLURSA OLSUN Sabır ve AZİM’LE, kararlılıkla işimize yoğunlaşırsak Rabbimiz bizleri başarıyla buluşturacaktır inşaallah. Bu ameli meselelerde böyle oldugu gibi, İMANİ meselelerde de böyledir kanaatındayız. Eğer mü’minler, Allah’ın âyetlerine yakinen İMAN EDER, Allahın emirleri gereği gibi sabrederlerse; Allah Celle şanuhu onlara kendi içlerinden, onları iyi yola sevkedecek, onları güzelce yönetecek ÖNDER’LER, İMAM’LAR var eder. Mü’minler, Allah yolunda yaptıkları çalışmalarda ve Allah Celle ve alâ’ya olan ibadetlerinde SABIRLI olacaklar. Hatta bu sabırlarında ISRARLI davranacak olurlarsa İnşaallah neticede büyük mükafatın sahibi olacaklardır inancındayız… Sahihi Muslim’de bizlere ulaştırılan bir hadis’te Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: ** Kuvvetli mü’min, Allah katında zayıf mü’minden daha hayırlı, DAHA ÜSTÜN ve daha sevimlidir. Bununla beraber her ikisinde de hayır vardır. Sana YARARLI OLAN ŞEYİ elde etmeye çalış. Allah’tan yardım dile ve ASLA ACİZLİK GÖSTERME. Başına birşey gelirse, Eğer KEŞKE şöyle yapsaydım, şöyle olurdu, diye hayıflanıp durma. ALLAHIN TAKDİRİ BU. O NE DİLERSE YAPAR DE. Çünkü *EĞER KEŞKE* kelimesi, şeytanı MEMNUN edecek işlerin kapısını açar…** Rabbim bizleri Şeytanın şerrinden muhafaza eylesin…Sallu…

 

3.  AZİM… Bazı kavramlar sanki birbirlerini TAMAMLAR mahiyettedirler. Mesela *AZİM* sözcüğünü ele aldığımızda SABIR kavramını anlamadan ifade etmemiz gayet zor olur kanısındayız. Sabredemeyen insanlar AZİM VE KARARLILIK SAHİBİ olamazlar. Azimli olmak için sabretmek ve bazı zorluklara gögüs germek, ACI VE EZİYET’LERE katlanmayı göze almak icabeder. Burada bir tarihi rivayeti harırlamadan geçemeyecegiz şöyleki; Timur hana cesaretini toparlayıp gelen birisi şöyle bir soru sorar. Ya hakan’ım önünüze gelen HERKESİ yeniyor her yerde GALİP geliyorsunuz. Yıldırım Bayezidi’de yendiniz, Önünüzde hiç bir GÜÇ VE KUVVET saglamca duramıyor bu gücü, kuvveti nereden buluyorsunuz, bu işin SIRRI nedir diye sorar. Soruyu soran adama Timur Han derki parmagını ver benim parmagımıda sen dişleriyin arasına al ikimizde kuvvetle ISIRALIM, denilen yapılır. Adam kısa bir süre sonra CAN ACISIYLA bağırır ve bağırıncada tabii Timur hanın parmagı kurtulmuş olur. Lakin adamın parmagı hala TİMUR HAN’IN dişleri arasındadır bir müddet daha canını yaktıktan sonra bırakır ve derki: Senin can acısıyla bağırman sana fayda vermedi, ama benim SABIR VE AZİMLE  O acıya katlanmam bana FAYDA sağladı işte OLAYIN SIRRI burada der. Rabbim vermiş olduğumuz kararların arkasında AZİMLE durmayı nasib eylesin…Sallu…

 

4.  AZİM… Kardeşlerim, AZİM’Lİ OLMAK, azimet sahibi olmak, KARARLI olmak, Allahın yapılmasını emrettiği ve yapılmamasını istediği hususlarda tam bir TİTİZLİK GÖSTERİP emir ve yasaklara kuvvetle ve KESİN KARARLILIKLA uymakla ifade edilen güzel haslet’lerdendir. Burada bir fıkıh terimi olarak *AZİMET* kavramını da kısaca izah edecek olursak denilir ki; Azimet: KUVVETLE, ISRARLA ve büyük bir KARARLILIKLA bir şeyi istemek veya yapmaktır. Azimetin karşıtı olarak; RUHSAT yani ŞER’İ İZİN tabir ve ıstılahı kullanılmıştır. Bir İslâmî emir ve hükmü tam ve mükemmel olarak yerine getirme hususunda dikkat ve sağlam irade kullanılırsa BU TAVIR AZİMET’TİR. Fakat bu hükmü tam ve mükemmel bir şekilde yerine getirmek mümkün olmazsa o zaman RUHSAT’LARI yani DİN’DE İZİN VERİLEN HUSUSLARI kullanmak sözkonusudur. Bu duruma göre AZİMET; FARZ, VACİP, SÜNNET, MÜSTEHAP, MÜBAH, MEKRUH ve HARAM’LARIN tümünü içerir. Meselâ vaktinde ve bütün şartlarını yerine getirerek NAMAZ KILMAK bir azimettir. Fakat HASTALIK hâlinde oturarak; yolculukta CEM VE TAKDİM takdim yaparak NAMAZ kılmak ruhsattır. Oruç, normal zaman ve şartlarda bütün müslümanların tutması ve yerine getirmesi gereken bir ibadettir. Fakat HASTALIK VE YOLCULUK halinde daha sonra KAZA etmek şartıyla orucu Ramazan’dan sonraya bırakmak bir RUHSAT’TIR. Rabbim bizleri Kur’anı Kerim ve Sünneti seniyye nurundan ayırmasın… Sallu…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.