BAKMAK  VE  GÖRMEK…

BAKMAK  VE  GÖRMEK… Bir zamanlar Türkiye’de en çok okunan yazarlardan Çetin Altan vardı. Günlük makale başlığı*ŞEYTANIN GÖR DEDİĞİ*adını taşıyordu. Neredeyse hayatının son gününe kadar görüş, fikir, düşünce, siyasi duruşu ile yazılarını aksatmadan yazdı. Olaylara bakış, zihniyet, anlayış farkımız hiç bir zaman yakın olmasa da yazılarını tâkip ederdim. Kendi zaviyesinden ele aldığı meseleleri derinlemesine irdeler, anlaşılır dili, kıvrak zeka’sı ve güçlü kalemi ile duruşunu tarif eder, bir şekilde kendi ifadelerini muhatabına aktarmasını bilirdi. Günümüzde ne yazık ki; bu tip örnekler iyice azaldı. Her birey kendi bulunduğu konumu itibarıyla farklı görüş serdeden muhatabını kalemiyle TÂBİR caiz ise;*EŞEK SUDAN GELENE KADAR DÖĞEN*hıncıyla kutuplaşma bâriz bir şekilde bütün bir topluma yayılmak üzere. Milli değerler, manevi şiar’lar, Muhafazakâr serzenişler, Mukaddesat hatırlatmaları, Ülkü, İdeâl gibi kavramlar Ekonomi, madde, bireysel MAL varlığının gölgesinde can çekişir hâle geldi. Mutlaka hepimiz Olaylara ve insanlara bakıyoruz, Lâkin gördüklerimiz ancak canımızın istediği kadarı kapsamında oluyor…Objektif olmayı kaybediyoruz sanırım…

 

BAKMAK  VE  GÖRMEK… Konuşmaya başladığımızda; Liyâkat, Meharet, kendi dalında uzmanlık mevhumu, Tecrübe, beceri gibi kavramlar en başta zikrettiğimiz unsurlar. Aslında TEORİK olarak hemen her birey’de belli bir BİLGİ birikiminin olduğu kesin. Ne zaman ki iş nazariyata, âmeli noktaya, pratiğe aktarılmaya başlanıyor işte O zaman sıkıntılar baş gösteriyor. Sanki, her kafadan bir laf çıkıyor, herkes haklı, hiç kimse birbirini dinlemiyor, yüzlerce şahıstan binlerce senaryo aktarımına şahit oluyoruz. Siyaset’te, Askerlik’te, eğitim’de, hukuk’ta, TIP ilminde, Trafik’te, mesleki yeterlilikte, İlmi konularda sanırsınız herkes, her konuda UZMAN…Çünkü insanlar farklı pencereden ŞARTLI bakıyor, görmek istediğini görüyorlar. Yoksa iki Proferörün biribirini uzun uzun zevksiz tartışma sonucunda; CEHALET sözcükleri ile hırpalamaları netice itibârıyla edebi, ahlâki seviyesizlik alâmetidir…Bu durum aradaki sevgi bağını koparıyor düşüncesindeyim. Muvatta’da bizlere ulaştırılan hadis mealen şöyle:** Birbirinizle el sıkışın ki, kalplerdeki düşmanlık silinsin. Hediyeleşin ki, birbirinizi sevesiniz ve aradaki dargınlıklar böylece kalksın…** Dilerim, Samimi bağ kurma çabalarımız yönünde karşılıklı ADIM atarız…

 

BAKMAK VE GÖRMEK…Muhalefet, Tenkit, Eleştiri ya da yapıla bir yanlışlığı, hata’yı düzeltme mutlaka olumlu karşılanmalıdır. Bizler her konuyu enine boyuna araştırsak ta, gözden kaçırdığımız, eksik bıraktığımız, kusurlu yaklaştığımız taraflar olabilir. Söz, fiil ve hareketlerimizde istemeden kırıcı tavırlar sergileyebilir, kendi kusurumuzu göremeyebiliriz, ne kadar mükemmelliyetçi olsak ta, nakıs bıraktığımız yönlerimizin sırıtmasına engel olamayabiliriz. Öz eleştiriye tabii tuttuğumuz şahsımız özür beyân etmekle küçülmeyecek, mütevazi tavırlarımız aksine bizlere ARTI itibâr sağlayacaktır. Mutlaka TAM İNSAN olma ideâlini gütmeliyiz, lâkin bu tavrımız TEK BİLEN olmamızı gerektirmez. Bilindiği gibi, Hazreti Ali Efendimiz;TAM, yarım ve HİÇ insanı şöyle târif ediyor. Tam insan; her konuda bilgili, görgülü, tecrübeli olsa da aynı zamanda diğer insanlarla İSTİŞARE edendir. Yarım insan; bilgi, beceri, görgü ve ilmi olsa da; başkalarına danışmadan, istişere etmeden hareket edendir. HİÇ İnsan ise; Bilgi, görgü,tecrübe’den yoksun aynı zamanda her işi kendi anlayışına göre yapan, hiç kimseye danışmayan, istişare etmeyan şahis HİÇ insandır…Kendi bilgi, beceri ve tecrübemize inanalım ama başkalarını da YOK saymayalım…

 

BAKMAK  VE  GÖRMEK… Kardeşlerim, Yaşadığımız her saniye bizlere bir şeyler öğretmekte, Önümüzdeki her materyal bilgi birikimimize hatırı sayılır güzellikler katmaktadır. Okumuş olduğumuz KİTAP, yapmış bulunduğumuz seyahat, izlediğimiz Film, belgesel, Tiyatro, Sohbetiyle müşerref olduğumuz ilim adamı, beraberliğinden HAZ aldığımız arkadaşlarımız, tâkip ettiğimiz MEDYA, sahip olmakla kıvanç duyduğumuz değer yargılarımız, Sevgide en büyük PAY sahibi diye nitelendirdiğimiz Ailemiz, HUZUR ortamını beraberce paylaştığımız komşularımız, binlerce yıllık tarihiyle öğündüğümüz milletimiz, ÖRF, adet, gelenek, ananesi ile içimizi ısıtan toplum yapımız, ğöğsümüzü kabartan güzelliklerin ve özelliklerin sahibi olduğunu düşündüğümüz MİLLİ değerlerimiz, Her ne biliyorsak doğrusunu ondan öğrendiğimiz mukaddes kitabımız, Örnek ve ÖNDER kabul ettiğimiz Peygamber Efendimiz (sav) ve Sünneti seniyyesi…Bizlere sayamayacagımız kadar fazilet aşılamıştır. Bakış ve gürüşümüz bu doğrultudadır…Buhari’nin zamanımıza ulaştırdığı hadis mealen şöyle:**Biriniz, kendisi için sevdiği bir şeyi, kardeşi için de sevmedikçe, tam îman etmiş sayılmaz…**Sallu alâ Rasulina muhamm…

 

Sermedkadir…          

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.