BARIŞ, SULH, İTİDÂL ARAYIŞI…

BARIŞ, SULH, İTİDÂL ARAYIŞI… Kamplaşma, Ötekileştirme, kendi gibi düşünmeyeni dışlama, her ne yaparsa yapsın fikir birliği içindeki yandaşını koruma gayreti, kendi hırsızının suçunu örtme çabası, eğer benden isen en üstün konumdasın değilsen namert anlayışı… günümüz sosyal hayatını zedeleyen unsurlardan bazı olumsuz örneklerdir.  Her hâlukârde doğruyu, gerçeği, realiteyi ifade etmek bizlerin vazgeçilmez uygulaması olmalıdır. Yumuşak huylu kişiden ne yakın çevresine ne diğer toplum üyelerine zarar gelmeyeceğini ümid ederiz. Karakterine güvendiğimiz insanlar kendine yapılmasını istemediği muameleyi başkalarının üzerinde denemez. Sabır ve teenni ile yaklaşanlar mutlaka neticede pişmanlık duymayacaktır inancındayız. Hâlim selim diye tanıdığımız şahısları seneler sonra görsek yine bağrımıza basarız. Velhasılı BARIŞ’TAN zarar gelmez diyoruz…Sahihi Muslim’in kayıt altına aldığı bir hadis mealen şöyledir:** Kendisine yumuşaklık verilen kimseye dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir. Yumuşaklıktan mahrum olan kimse ise dünya ve ahiret iyiliklerinden mahrum olur…**

 

2.  BARIŞ, SULH, İTİDÂL ARAYIŞI… Bazı platformlarda aynı inancın sahibi, aynı dili konuşan, aynı ülke insanının hiddet, şiddet ve celâlleşmesi bizleri ileriye dönük umutlarımızda endişeye sevk etmektedir. Bizim gibi olayları TAHLİL etmeyen ve edemeyen şahsı LİNÇ etmenin yollarını bulmakta mehâret sahibi olduğumuz kesin. Ne kadar kabalaşırsak kabalaşalım, etrafımızı yaksak, yıksak, darmadağın etsekte ÖZÜR dileme konusunda bin bir dereden su taşıdığımız gerçek. Kendi nefsimizin en tepelerde gezmesi uğrunda muhatabımızı yerin dibine geçirme alışkanlığımız dostluklara onulmaz darbeler vurmaktadır. Bencil, egoist, kendini beğenmiş halimiz ne yazık ki; istikbâlimizi karartacak geleceğimize sıkıntı aşılayan uygulama biçimimizdir.Büyüklerimizin ifadesi ile eğer bu yöntemlerden medet umuyorsak:*Gittiğimiz yol, YOL değildir.*Unutmayalım, sulhun karşıtı, zıddı savaştır…Rabbimiz Enfal Suresi ayet.46. da mealen şöyle buyuruyor:***Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir…***

 

3.  BARIŞ, SULH, İTİDÂL ARAYIŞI… Ahlâki erdemler sadece öğrenilmek için değil uygulamayı da beraberinde getiren güzellikler bütünlüğüdür. Fazilet sahibi insanlar ÖZELEŞTİRİ yapmadan karşıdaki şahsı rencide etme eylemine girişemez. Kızgın, asabi, sinir küpü diye tavsif edilen insanların kırdığı, döktüğü, bozduğu, yıktığı her ne varsa yaptıklarının her zaman üzerinde olmuştur. Sabır, itidâl, müsamaha ile hareket etmeyenler ömür boyu fayda vermeyen nedamet içinde kalmanın sıkıntısını çekerler. Zira muhatabı ezip onu rencide edecek sert ve kaba bir üslup tam aksi neticelere sebep olabilir. Böyle bir üslupla yapılan ikazlar karşısında insanlar bazen ana babalarına karşı bile tahammülsüz olabilmektedir. Bu yüzden söylenen doğrular da gönüllere aksi tesir yapmakta, sonradan *GÖNÜL ALMA* gayretleriyle yapılan etkili söz ve davranışlar, fayda ve cazibesini kaybetmektedir…Muvatta’da günümüze aktarılan hadis mealen şöyledir:**Bir kimseye zarar vermek doğru olmadığı gibi, zarar gördüğü birine, aynı şekilde zararla karşılık vermek de doğru değildir…**

 

4.  BARIŞ, SULH, İTİDÂL ARAYIŞI… Kardeşlerim, Alemlere RAHMET olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (sav), Risalet görevi verilmeden önce de, sonra da insanların en halimi, en yumuşak huylusuydu. Allahu Tealanın emirlerini insanlara TEBLİĞ sırasında Kureyş müşrikleri O’na her türlü hakarette bulunuyordu. Kendisiyle alay ediliyor, ölümle tehdit ediliyor, geçtiği yollara çalı çırpı ve diken seriliyor, üzerine pislik atılıyor, boynuna kement atarak sürüklemeye çalışıyorlardı. Ayrıca Allah Rasulüne;sihirbaz,büyücü,kâhin, şair diyorlar, öfkelendirip kızdırmak için her türlü yola başvuruyorlardı. Fakat Peygamber Efendimiz (sav) kendisine yapılan bütün bu hakaretlere tahammül ediyor, kızmıyor, kendi nefsine yapılan bu çirkin muameleleri bağışlıyor, şahsına yapılan kötülüklerden dolayı hiçbir şekilde İNTİKÂM alma yolunu tercih etmiyordu. Öfke, kızgınlık, asabi tavır yerine sukunetini koruyan bir dinin müntesiplerini unutmayalım diyorum…Tirmizi’nin bizere aktardığı hadis mealen şöyle:**Allah, bir kulu sevdimi, onu dünyadan korur, tıpkı birinizin, hastasına suyu yasaklaması gibi…** Bizlerde öncelikle dilimizi koruyup, itidâli elden bırakmayalım inşaallah…Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.