Rabbimiz Yusuf suresi ayet.108.de mealen şöyle buyurmaktadır:*** De ki, İşte benim yolum budur. Ben Allah’a (körü körüne değil) bir basiret üzere davet ediyorum. Bana tabi olanlarda öyle (basiret üzere hareket ederler)…*** Cenab-ı Hakk’ın Basîr, Habîr, Latîf, Rakîb ve Şâhid gibi isimlerinin tecellisi olup, basiret ve fıraset ehli Cenab-ı Hakk’m kendisine bu isimlerinden istifade ettirdiği ve ihsan ettiği, basiret ve firaset nuruyla gözü açık, uyanık ve dikkatli olan kimsedir. Ve artık Müslüman gafillerden ve duygusuzlardan değildir. Gözüne çarpan her hadiseden ibret dersi çıkarır. Firaset ehli Müslüman ruh, akıl ve kalp planında huzura, olgunluğa ve doygunluğa erer, gözü ve gönlü açık olur. İnsanda bir basar yani baş gözünün görmesi, bir de basiret yani kalp gözünün görmesi hadisesi vardır.Basiret: Kalp gözüyle görüş, işin iç yüzüne nüfuz etmek, bir şeyin içini-dışını, önünü-sonunu, aslını ve hakikatini bilmektir. Basiret ilahi bir nur ve hakkın bâtıldan ayırt edilmesine yarayan bir bilgidir. Firaset: Derin seziş, zihin uyanıklığı, bir şeyi çabukça anlayış kabiliyeti, bir kimsenin niyet ve düşüncesini, karakter ve kabiliyetini yüzünden ve halinden sezip anlamak demektir.Bir Müslüman kalbini kin, nefret, münafıklık, çekememezlik, düşmanlık ve benzeri. her türlü kalp hastalıklarından temizleyip, iman nuru ile takva muhabbetiyle doldurduğunda aynaya akseden eşyanın sureti gibi bazı sırlar âdeta cilalanmış olarak kalbine akseder. Cenabı hak bizlere dinde derin anlayış ve kavrayışlar nasib eylesin.
2.Rabbimiz haşr suresi ayet.2.de mealen şöyle buyurmaktadır:*** Ey basiret sahipleri, ibret alınız…*** Kardeşlerim: İman bir basirettir. Basireti açık olanlar Allah’ın dinine ve hükümlerine talip olurlar. Basireti kapalı olanlar da Allah’ın nizam ve hükümlerine sırt çevirirler. Bu yüzden diyoruzki: Mü’minler basiretlidirler, firaset sahibidirler: Mutlak surette; İman bir basirettir. Basireti açık olanlar Allah’ın dinine ve hükümlerine talip olurlar. Basireti kapalı olanlar da Allah’ın nizam ve hükümlerine sırt çevirirler. Görme, yani basar hem insanlarda hem hayvanlarda olduğu halde, basiret duygusu sadece insana verilmiştir. Her şey zıddı ile bilinir denilmiştir, dolayısıyla Basiretin zıddı gaflettir. Yani habersiz, dikkatsiz, bilinçsiz ve körü körüne yaşamak, nefsani hislerine mağlup olarak yaşamaktır. İnsanın kötülük ve ahlaksızlıklara dalması onun basiretini bağlar. Fakat Allah’a itaat, salih bir amel, mükemmel ve gerçek tevhidi akide mü’mine üstün bir basiret verir. Basiret sahibi bir mü’min, başkalarından önce kendi kusur ve eksiklerini görür. Basiret ve fıraset ehli ile anlayışsız, vicdansız, kalpsiz ve idraksiz ve gafil olan kimse de bir olmaz.Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır:**Körlüğün en kötüsü hidayete erdikten sonra tekrar sapıklığa düşmektir. En kötü körlük kalp körlüğüdür…Münavi** Dileriz: Cenabı hak bizleri bakar körlerden eylemesin.amin.
3. Peygamber efendimiz (sav) Muslimde bizlere ulaştırılan bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır:** Allah bir kulu hakkında iyilik murad ederse, ona kendi kusurlarını görme kabiliyeti verir…** İman ve takvayla kazanılan basiret ve firaset sayesinde mü’min, her türlü hile, tuzak ve entrikaya karşı uyanık davranır, tedbirli olur, tuzaklara düşmez. İnanıyoruzki; Mü’min bir delikten iki defa ısırılmaz. Mü’min karakter sahibi, ahlaklı, fırasetli, basiretli, dirayetli, keskin görüşlüdür. Önüne gelen her hadiseyi iyi değerlendirir. Sonucu baştan görmeye çalışır. İmanın kuvvetliliği ölçüsünde bu özellik mü’minde kendisini gösterir, gelişir. Mü’min anlayışlı ve şuurludur. Mü’min Allah’ın nuruyla bakar. Bu keskin görüşünü, uyanıklılığını, tedbirini bilen inançsızlar ve münafıklar hile, aldatma ve düzenbazlıklarının ortaya çıkacağını bildiklerinden mü’minlerden çekinirler. Kalp, akıl ve hislerin, şeytanların savaş alanıdır. Bilindigi gibi kalp Stratejik bir bölgedir. Öyleyse orası “dünyaya kapalı Allah’a açık” olmalıdır. Gönül evimizi temizlemek, her zaman temiz tutmak zorundayız. Kalbimizden, Rabbimizin istemediği, sevmediği şeyleri söküp atmalıyız. Kalp gözümüzün açılması ve hep açık kalması için, hem içimizi, hem dışımızı temiz tutmak zorundayız. Kalplerinde bu özellik bulunmayan kimseler hakkında Allah celle şanuhu araf suresi ayet.179.da:*** Onların kalpleri vardır ama onunla gerçekleri anlamazlar…*** buyurmaktadır. Şeytanın şerrinden sana sıgınırız Allahım…
4. Peygamber efendimiz (sav) Bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır:** Mü’minin fırasetinden sakınınız, zira o Allah’ın nuruyla bakar…Mü’min akıllı, zeki ve ince görüşlüdür.** Kardeşlerim: Gözümüzü haramdan, midemizi haram lokmadan, nefsimizi şehvetten ve dilimizi yalandan, gıybetten korumalıyız. Bize şah damarımızdan daha yakın olan “Rabbimizi unutmamalı ve iç alemimizi, kalbimizi temiz tutmalıyız. Sünneti seniyyeye uyarak da dış alemimizi tamir etmeli ve böylelikle; basiret, hikmet, fıraset ve irfan sahipleri olmaya çalışmalıyız. Gafillerden, cahillerden olmamalıyız. “Kalbim temiz” gibi, boş iddialarla kendimizi aldatmamalıyız. Rabbimizin razı oldugu kul olmaya gayret etmeliyiz. Bilinmelidirki; İnsana isabet eden en büyük, en şiddetli musibet dinine gelen musibettir. Dinsizlik, Allah’ı, Peygamber’i, İslam’ı tanımamak, İslam’ın hükümlerini beğenmemek, Allah’a şirk koşmak, küfre, nifaka düşmek en büyük kötülük ve musibettir. Dinsizlik insanın en kıymetli azası olan iki gözünü kaybetmesinden daha şiddetlidir. Gözlerini kaybeden dünya güzelliklerinden mahrum kalır. Dünyası kararır. Gözlerini kaybeden sadece dünyada kör olur, dünya güzelliklerini göremez. Dinini, imanını kaybeden ise iki alemde de kör olur. Cehenneme girer. Hadisi şerifte buyuruluyorki:** Gerçek âmâ -yani kör,- baş gözü görmeyen değil, asıl âmâ kalp gözü görmeyendir…**Rabbimiz hac suresi ayet.46.da mealen şöyle buyurmaktadır:*** Hakikat şudur ki; gözler kör olmaz, sinelerin içindeki kalpler kör olur…***.Asıl felaket, kalp gözü olan basiretin kör olmasıdır. Çünkü insana gerçekleri gösterecek olan odur. O göz burada kör oldu mu, ahirette de kör olur. Allahım bizlere hem dünyada hem ahirette güzellikler ihsan eyle. Sen her şeye kadirsin.
Sermedkadir