أَمْ تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا
CUMA HUTBESİ…BELHUM ADALL KAVRAMI ÜZRİNE NOT’LAR…Rabbimiz Furkan suresi ayet.44.te mealen şöyle buyurmaktadır:*** Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun… Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar….*** Muhterem Müslümanlar…Bize can veren, bize mülk veren, bize akıl ve duygu veren ve her şeyi elinde tutan Allah’û Tealâ, insanı ruh ve beden bakımından tüm canlılara karşı, en mükemmel bir surette yaratmıştır. Bu yaratılıştan sonra insan hür iradesiyle; ya ilâhi çizgilere uyarak en güzel surete lâyık olarak kalacak; veya aksi yönde hareket ederek, canlı varlıkların en aşağı seviyesinde yerini alacaktır. Bizleri Allah yaratmış ve en güzel suretlere bürümüştür. Korunalım ve sakınalım diye, hidayet yollarını açmış, cennetine ulaşalım diye de cennet kılavuzları göndermiştir. Ancak ille de korunmam, ille de sakınmam, ille de cennet yollarını istemem diyenleri de, ayrı bir kategoride sınıflandırmış bu düşünceler içerisinde olan kişilerin hâl, tavır ve durumlarını açık ve net bir şekilde belirlemiştir…Azönce saymış olduğumuz özellik ve güzelliklerin aksine ifadeler beyan ediliyor şöyleki; Bırak onların bu özelliklere sahip olmalarını, sen zannediyor musun ki bunların çoğu işitiyor, aklediyor? Zannediyor musun ki bunların akılları var? Hayır hayır onlar hayvanlar gibidirler, bilâkis hayvanlardan çok daha sapıklar. Çünkü dinlemeden, işitmeden, anlamadan, akletmeden, akıllarını kullanmadan körü körüne tutkularının, hislerinin, zannettiklerinin, arzu ve heveslerinin peşinden gidiyorlar. Tıpkı çobanın sözünü, bağırıp çağırmasını anlamadan bir otlağa mı, yoksa bir kesim haneye mi götürüldüklerinin farkında olmadan onun sürdüğü yere doğru giden hayvanlar gibidirler. Ama hayvanların akılsız, bunlarınsa akıllı olmalarına rağmen, onlar gibi hareket etmeleri onların hayvanlardan daha sapık olduklarını göstermektedir.
Muhterem Mü’minler… Bu tür insanlar, Allahın peygamberi karşısında, Allahın kitabı karşısında, kitabın ve peygamberin uyarıları karşısında âdeta sürü kesilmiş insanlardır. Önceki Peygamberler ve Peygamber efendimiz (sav) ne kadar ğayret etsede, dogruları göstersede bu inanmayan zümreye anlatımların en güzeliyle hitab etsede, Sıratı müstakimden sapmasınlar, takva ehli müslüman olsunlar mutlak dogrulara teslim olsunlar yani Müslüman olsunlar diye ikaz ve uyarılarıyla içinde bulundugu toplumu Allaha itaata çagırsada. Onlar bu peygamberin ikazlarına, sakındırma çabalarına hak olan dogruları beyan etmelerine rağmen inadına duymamaya, inadına akıllarını kullanmamaya, inadına inkâra ve küfürlerine devam ediyorlar. Hayat Allah’ın emrinde olsun, ölüm Allah’ın emrinde olsun, rızık Allah’ın emrinde olsun, ama bu insanlar Allah’ı Rab kabul edip O’nun yasalarına göre bir hayat yaşayacakları yerde bıraksınlar Allah’ın dinini ve kendilerini, kendileri gibileri tanrılaştırıp İlâhlaştırma yarışına giriyorlar. Gerçekten bu hiçbir zaman olmayacak bir şeydir ama bakıyoruz ki Allah’ın Resûlü onların arasında, onlardan ümit kesmeden, onlara merhametinin gereği yine onların hidâyeti için çırpınmaya devam ediyordu da işte bu âyetiyle Rabbimiz bu düşüncede, bu fikirde, bu görüş içinde olanları açık bir şekilde uyarıyor. Günümüzde de bu uyarılara kulak veren itaat eden, teslim olan Müslümanlar şükürler olsunki var ve olacaklar…Lakin bunu karşısında olan aslında Ahsen-i takvim” yani en güzel suret üzere yaratılmış insanlardan bazıları, dünyalık yaşantılarında yaptıkları kötü işlerle, “esfele safiline” yani aşağıların aşağısına düşmüşler ve ölçüsüz hareketlerinden dolayı, kendi elleriyle kendilerini cehenneme hazırlamışlardır.
Peygamber efendimiz bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: **Akıllı kişi, nefsini hesaba çekip, ölümden sonrası için çalışandır. Aciz olan ise, kendini boş istek ve heveslerine uydurup, Allahtan dileyip bekleyendir…**(Tirmizî.) Muhterem kardeşlerim…İsyan içerisinde kıvranan bahtsız kişiler, akli ve ilâhi delillere uymayıp; sırf hissi hareket etmelerinden dolayı, hayvanlara benzetilmişlerdir. Ancak şu var ki, hayvanlar hissi hareket etseler bile, yaratılış gayelerinin dışına çıkmazlar. İşte bunlar, yaratılış gayelerine uymadıklarından dolayı, hayvanlardan daha sapıktırlar ve daha da geridirler. Bunlar vazifelerini yapmayan boş insanlardır. İşte bunlar, bu hareketleriyle ilâhi görevlerini yapan tüm mahlûkata, dağlara, taşlara, bitki ve hayvanlara, hatta insanlık soyuna hakaret ederler. Bunlar, Allah’ın her türlü nimetlerinden faydalandıkları halde; Allah’ı bilmez ve yaratılış gayelerini düşünmezler. Oysa, Allah (c.c.) kendisini bilsinler diye onlara akıl ve duyu organları vermiştir. Bu insanların duyguları, anlayışları, anlama ve yorumlama kabiliyetleri vardır, vicdanları vardır, hüzün ve sevinç hisleri vardır, ancak; kalplerini gerektiği gibi kullanmazlar. İlâhi kaidelere karşı duygusuz, anlayışsız ve sorumsuz kalırlar.Kainatta her şeyin Allah’ı tarif ettiğini algılamazlar. Zerreden kürreye, her mahlûkatın Allah’ın eseri olduğunu anlamazlar. Bütün yaratılmışlar lisan-ı halleriyle Allah’ı ispat ederken, onlar körü körüne yaşantılarını sürdürürler. Bunlar şeytani çağrılara kulak kabartırken; Rahmani seslere karşı sağır gibi davranırlar.Bunlar, Allah ve peygamberin yolunu tercih edenleri hazmedemez ve inançlarının gereği olan mukaddes değerlerine saldırırlar. İşte bu tür kimseler; Kur’an ifadesiyle belhum adall” olan zümredir. Allah’û Tealâ, bizleri iman yolunda; kalbini gözünü ve kulağını kapatan kullarından eylemesin. “Belhum adall” lerin şerlerinden muhafaza buyursun. Sermedkadir…
Sermedkadir…LU…DAR’UL ERKAM…10.03.2017…