Berat, Mükafatlar Gecesi

Peygamber Efendimiz Mealen şöyle buyurmaktadır: **Şabanın on beşinci gecesi olunca, gecesini İbadetle, gündüzünü de oruçla geçirin. O gece Allahu Teala buyurur ki: Affedilmek isteyen yokmu, günahlarını affedeyim. Rızık isteyen yokmu, Rızık vereyim. Derde mübtela olan yokmu, Sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim. Bu hâl İMSAK vaktine kadar devam eder…**

** Bu gece göklerin kapıları açılır. Melekler, Mü’minlere müjde verir. İbadete teşvik ederler…**

** Berat gecesinde çok İBADET edin. Yoksa kıyamette pişman olursunuz…**

** Bu gece Salihakraba ile ilgisini kesen, büyüklenen ve Ana – Babasına asi olanlar affa ugramaz…**

Cebrail Aleyhiselam banageldi, KalkNamaz kıl ve DUA et. Bu gece, Şabanın on beşinci gecesidir, dedi. Bu geceyi İHYA edenleri, Allahu Tealaaffeder. Yalnız, Müşrikleri, büyücüleri, falcıları, hasisleri – Cimrileri, Alkollü içki içenleri, faiz yiyenleri ve Zina yapanları affetmez…**

Bu yıl içinde dogacakher çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin RIZKI tertip olunur. Bu gece herkesin AMELLERİ – İŞLERİ Allahu Tealaya arz olunur…**

Berat gecesini ganimet, fırsat biliniz. Çünkü belli bir gecedir. Şabanın on beşinci gecesidir.Kadir gecesi, çok büyük ise de, hangi gece oldugu belli degildir. Bu gece çok İBADET yapınız. Yoksa, Kıyamet günü pişman olursunuz…**

Şa’ban ayı, Peygamber Efendimizin (sav) ayıdır. Efendimiz bu ayda orucu çok tutardı; geceleri sabahlara kadar ibadet ederdi.. Hazret-i Aişe Vâlidemiz RA sebebini sorunca, buyurmuş ki: ** Yâ Aişe. Bu ay, Melekül mevt yani Ölüm melegi Azrâil’e o sene içinde vefat edeceklerin yazdırıldığı aydır. Ben de ismimin ancak oruçlu iken kaydedilmesini seviyor ve istiyorum…**

Allah hepsinden razı olsun Ashabı kirâm gelmiş geçmiş İslam Alimleri, zamanımıza kadar gelmiş geçmiş evliyâullah büyüklerimiz bu ayda çok oruç tutar, çok Kur’an-ı Kerim okurlar, Peygamber Efendimize (sav) çok salavat getirirler, af ve mağfiret olunmak için onu tevessül edinirlerdi. Hali vakti yerinde olan yani Zengin konumunda olanlar Zekâtlarını bu ayda fakirlere verip, onların Ramazan orucu için kuvvetlenmelerini düşünürler; Valiler ve İdareciler durumu Şer’an müsâit mahkûmları hapisten bu gecede salıverirler; Tüccarlar borçluların alacaklarını öder, hesaplarını kapatırlar; çoğu Ramazan hilâlini görünce de gusül abdesti alıp i’tikâfa girerler, Caminin bir bölümünde zamanlarını Allaha ibadet edeerek geçirirler, belli ihtiyaçları dışında Camiiden ayrılmazlardı…

Berat Gecesi, Şa’ban ayının en mühim ve büyük bir öneme haiz olan gecesidir. Yılın da en mübarek, en dikkat edilecek, ihyâ olunacak gecelerinden biridir. Meleklerin bayramıdır. Bu gece yeryüzüne çok rahmet, bereket ve hayır iner. Çok Mü’minler af ve mağfiret olunur; ancak şirke bulaşanlar, birbirlerine kin tutanlar, dostlar ve akraba ile ilgiyi kesenler, sihir yapanlar, kâhinler, ayyaşlar, gaspçılar, Namusunu satanlar hariç…

Berat Gecesi’nde eceller, rızıklar, hacca gidecekler, ölecekler, Allah yolundaki Saidler, Şeytana uymuş olan Haram yiyiciler, Şakîler, ve o yıl içinde vukuu bulacak olan senenin mühim olayları yazılır, tesbit olunur, kesinleşir. Kimi Allah’ın Rahmetine erer, kimi Allahın Rahmetinden mahrum kalır, kimi Allah tarafından büyük mükafatlar ile sevindirilir, kimi cezalandırılır…

Berat gecesinde verilecek hükümlerle Nicesinin kefeni hazırlanmıştır, o kişi belkide çarşıda, pazarda alışverişte hiç bir şeyden habersizken kiminin ecel anı kesinleşmiştir, belkide o kişi gafilce, bilinçsizce eğlencededir. Nice gülen vardır, eceli yakındır; nice binâ vardır, sahibi toprağa girecektir. Nice Cennet uman vardır, Cehennemde yanacak; nice sevab uman vardır, Cezaya uğrayacak; nice kâr bekleyen vardır, zarara çarpılacak…

Berat gecesi müthiş bir gecedir. Hasan-ı Basrî Hazretleri bu gecede evinden çıkmıştı; yüzü sapsarı, sanki kabre konulmuş da kalkmış… Sebebini sordular bu korku, hüzün ve kederin… Buyurdu ki:

* Vallahi, gemisi parçalanmış bir kimse benden daha fenâ durumda değildir. Çünkü, işlediğim günahlarımı biliyorum ama, iyiliklerimin kabul olduğundan şüphedeyim, aceb hâlim n’olacak diye telâştayım…*

Şaban ayının ondördüncü gününü onbeşinci gününe bağlayan gece.Berat gecesi: değişik adlarla da anılmaktadır: Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle ‚Mübârek‘; kulların günahlarının affolunması ve temize çıkmaları sebebiyle ‚Beraet‘; kulların ihsana, iyilige, berekete, mükafatlara kavuşmaları nedeniyle RAHMET, geceyi iyi değerlendiren kulların seçilerek salih kullar arasına alınması sebebiyle ‚Berae veya Sakk‘ adı da verilir.(Şamil İsl Ans.)

Bu gecenin beş özelliği vardır:

1) Bu gecede önemli işlerin seçimi ve ayırımı yapılır.

2) Bu geceyi ibadetle geçirenlere yardımcı olması amacıyla Allah tarafından melekler gönderilir.

3) Bu gece bağışlanma ve af gecesidir.

4) Bu gecede yapılan ibadetlerin fazileti çok büyüktür.

5) Bu gecede Peygamberimize şefaat yetkisinin tamamı verilmiştir. Bu yetkinin üçte biri Şaban’ın onüçüncü günü, üçte biri Şaban’ın ondördüncü günü, geri kalan üçte biri de Şaban’ın onbeşinci günü verilmiştir.

Yukarıda da beyan edildigi gibi Berat gecesinin mükafat ve Bereketinden: Anne ve Babasını incitenler, büyücüler, başkalarına kin besleyenler içki düşkünleri, Faiz yiyiciler ve Namusunu başka kötü gözlerden korumayanlar, bu gecenin faziletinden yararlanamazlar…

Berat gecesiyle alakalı olarak daha başka şu hadisler rivayet edilmektedir:

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu geceyi Hz. Âişe validemize tanıtırken şöyle buyurmuştur:

* Bu gece Şaban’ın onbeşinci gecesidir. Allah Teâlâ bu gecede Benü Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca insanları Cehennem’den kurtarır. Ancak kendisine şirk koşanların, müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenlerin, akrabaları ile münasebeti kesenlerin, gururlu ve kibirlilerin, Ana-Babasına asî olanların ve içki içmeye devam edenlerin yüzüne bakmaz. “ (Buhârî, et-Tergîb ve’t-Terhib, II, 118).

İnsanların bir sene içerisindeki rızıkları, zengin veya fakir olacakları ve ecelleri gibi mühim hususlar o gece içerisinde Meleklere bildirilir. O geceyi ibâdet ve tâatla geçirmek ve nafile Namaz kılmak sevaptır. Fakat o geceye mahsus belirli bir Namaz şekli yoktur. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav) bu geceyi ibadetle geçirmiş ve Allah’a şöyle DUA etmiştir: ** Azabından affına, gazabından rızana sığınır, senden yine sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamdetmekten âcizim. Sen seni senâ ettiğin gibi yticesin. “ (et-Tergib, II, 119, 120)…**

Tevbelerimizi bu gecede aşk ile şevk ile yenilememiz gerekmektedir. Cenab-ı Hakk’a canı gönülden ve samimi bir şekilde göz yaşları içinde çokça yalvaralım, iltica edelimki: Rabbimiz Bütün inananları ALLAH yolunda olan iyi kullarını Saidler ve Salihler zümresinden eylesin, Haram yiyicilerden ve Şakîlerden değil; bir dahaki Berat gecesine kadar kadar bahtımız açık, Rızkımız bol, Sıhhat ve Afiyetinizi tam ve mükemmel kılsın; Cenabı Hak bizlere acı ve kötü günler göstermesin İnşaallah…

Bu Mubarek gün ve gecelerde İslam Dinine gönül vermiş Müslümanlar için çok hayr dua edelim; Allahu Teala belaları, fitneleri, musibetleri, gamları, kederleri, şerleri cümlemizin üzerimizden def edip hayırları lutufları, her türlü iyilikleri, Nimetleri, Nusretleri bizlere ihsan eylesin. Şayet varsa Kardeşlerimizle aramızda bulunan dargınlık, Kırgınlık, Küslük, tefrika, düşmanlık, husûmet, Lüzumsuz rekabetler kalksın; birlik, bereberlik, sevgi, saygı, dostluk, kardeşlik gelsin. Güzellikler ve iyilikler hayatımıza huzur ortamını beraberinde getirsin…

Hususiyetle bu gün ve gecelerde, umumiyetle her gün: Allah’a çok dua edelim. zalimlere asla destek vermeyelim, onlara tebessüm bile etmeyelim; Rivayete göre bir dalkavuk bir zalime „ya seyyidî: Yani ey efendim“ dese Allah gazablanır, arşı ala titrer; bunu hiç bir an aklımızdan çıkarmayalım. Hele hele bu günlerde İsrailli kann içici vampirlerin İslam memleketlerinde şehirlerin altını üstüne getirdigi bir zamanda dostumuzu ve düşmanımızı iyi belleyelim…

Kesinlikle Kuranı Kerimi çok okuyup onunla irtibatımızı asla ve katiyyen kesmeyelim. Maide Suresi Ayet.51. de Rabbimiz mealen şöyle buyuruyor: *** Ey İman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim ki, onları dost edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zalimler güruhunu – toplulugunu hidayete erdirmez…***

Bu Ayetin tefsirinde İbni Kesir de şu ifadeler yer alıyor: Allah Teala; Mü’min kullarını, Yahudi ve Hristiyanları dost edinmekten alıkoyuyor. Çünkü onlar, İslamın ve Müslümanların düşmanıdırlar. Allah onları kahretsin. Ayrıca onların, birbirlerinin dostu olduklarını da bildirmiştir. Ve onları dost edenleri tehdit ederek şöyle buyuruyor: ‚’ Sizden her kim ki, onları dost edinirse; o da onlardandır…

Kuran: Müslümanları, akideleri ugruna teşvik ettigi muharebelerde – savaşlarda selim bir anlayışa sahip kılmak, yer yüzünde yeni bir NİZAMIN tahakkukunu temin etmek, Müslümanın vicdanında kendisiyle, bu DİNE intisab etmeyen – baglı bulunmayan , onun sancagı altına girmeyen insanlar arasında, Ahlaki müsamahası bitmeyen kesin bir ayrılık, fikir ve şuurunu yerleştirmek için gelmiştir…

İşte bu Müslümanın daimi sıfatıdır. Bu sıfat, Müslümanın kalbine Allahın Rasulünden ve İman edenlerin dostlugundan başka hiç kimsenin yerleşmesine müsaade etmez. Anlayış ve ayrılık, iki hususiyettir ki; her yerde ve her nesilde Müslümanın ondan ayrı kalması düşünülemez…

Ey İman edenler; Yahudi ve Hristiyanları dost olarak benimsemeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa, o da onlardandır. Allah, zulmeden kimseleri dogru yola eriştirmez. Bu Nida; medinedeki Müslümanlara tevcih edilmiştir. Fakat aynı zamanda, KIYAMETE kadar yeryüzünün her hangi bir bölgesinde gelip geçecek olan Müslümanlara da hitap etmektedir. Bu hitap İMAN EDENLER vasfına sahip olan her ferdedir…

Hz. Muhammedin Risaletinden sonra Allah, kimseden İslamdan başka bir DİN kabul etmez. Hz. Muhammedin getirdiginden ayrı bir DİNİ asla istemez. Hz. Muhammedin Peygamberliginden önce Allah Teala, Hristiyanlıgı kabul ederdi, ama ondan sonra bunun kabulüne imkan yok. Tıpkı Hz.İsanın Peygamberligi,nden önce Museviligi kabul ettigi halde, ondan sonra kabul etmedigi gibi…(İbni Kesir.Hadislerle Kuranı Kerim Tefsiri.c.5.sayfa.2374-2382.)

Ruhul Beyan Tefsirinde İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri diyorki bu Ayet hakkında: Ayetin iniş sebebinin sadece bir kısım Mü’minler olması, genelligini etkilemez. Nitekim rivayet edildigine göre, Ubade bin Samit Hz. Peygambere demiş ki: ‚’ Benim bir takım Yahudi dostlarım vardı, ben Allah ve Rasuli için onların dostlugunu bırakıyorum; Allaha ve Rasulüne sıgınıyorum’’ Mü’min kardeşlerini bir kenara bırakıp DİN düşmanlarını dost edinen; Müslümanların küfür ve sapıklıga düşmelerine seyirci kalan, onları kendi haline bırakan ve böylece kendi kendisine zulmeden kimseleri Allah dogru yola yöneltmez. Şöyle bir DUA nakledilir: ‚’ Ya Rab Göz açıp kapayıncaya kadar; hatta daha az bir zamanda bile; beni, NEFSİME teslim etme…( Ruhul Beyan.İ.H.Bursevi.C.2.sayfa.436-437…)

İki bin altı yılının dokuzuncu ayın yedisinde Dünya da olup bitenlere baktıgımızda; Müslümanlar olarak nereye gidiyoruz demekten kendimizi alamıyoruz. Kimileri İsrailli kann içici canileri koruma ve Müslümanları kıskaca alarak Silah, gıda ve bütün insani ihtiyaçlarını sınırlayıcı çabanın yapıldıgı, Müslümanların tabir caizse açık bir Hapishanede zillet içerisinde öylesine bir yaşantıya terk edildigi zamanda Yahudiler ve Hristiyanlarla kol kola ve birlikte hareket etme durumunu içimize sindiremiyoruz…

Kimisi Hoşgörü ve Dinler arası diyalog gafleti ve sapıklıgı içinde, kimisi ucuz bazı hesaplar yüzünden büyük devletlerin bagımlısı olmuş, kölesi olmuş ne derlerse boyun büker vaziyette Allah sonumuzu hayreylesin. Bu Mübarek Berat gecesi hürmetine Müslümanların Firasetini artırsın. Duamız odur ki; Bu Mübarek Berat gecesi hürmetine dogru yolu bulsunlar, hatalarından geri dönsünler, dostunu ve düşmanını tanısınlar dilegimiz ve arzumuz bu dogrultudadır…

Yo hala bizler bildigimiz ve inandıgımız bu yoldan dönmeyecegiz derlerse: İnanıyoruz ki; Ahirette kişi, sevdiği kim ise onunla haşr olunacak, dost, müttefik ve arkadaşlarını hemen kendi yanında bulacaktır.Son sözümüz o dur ki; Zalimlerle dost olmayalım. Müslümanları bırakıpta ne kadar kuvvetli olurlarsa olsunlar Onlara dost elini uzatmayalım. Allah korusun içimizdeki beyinsizler yüzünden Cehennem ateşi bize de dokunur Allah korusun…

Bütün kalbimle inanıyorum ki; Haksızlığın devamında kötüler kadar, iyiler de sorumlu ve veballi, kusurlu, hatalı ve mesuliyet içerisindedirler; çünkü haksızlığı engellemek ve durdurmak için gerektiği kadar ciddi çalışmazsak, gayret etmezsek, Zalimlere fırsat vermiş oluruz. Hele hele bırakalım fırsat vermeyi bir de aynı safta Yahudi ve Hristiyanlarla bir olup bölge insanı olan Müslümanları düşman bilirsek ve bu günkü gazetelerin yazdıgı gibi 30.maddeden birisi olan Hizbullah oldugu bilinen kişilerin görüldügü yerde Birleşmiş Milletler askerleri tarafından sorgusuz vurulacagını okuyunca İnsanın kanı duruyor. Cenabı Hak Yahudilerin, Hristiyanların ve onlarla birlikte hareket eden gafillerin hesaplarını ayaklarına dolandırır inşaallah…

Tabiidir ki; Müslümanlar olarak arzu ettigimiz hayat tarzımız: Her zaman doğru yolda, Kuran ve sünnet düsturunca yüce gayeler uğrunda, Allahın rızasına uygun tarzda Samimi mü’minlere yakışır şekilde çalışabilelim, hayatlarımızı öylece devam ettirelim. Bu günlerde en fazla ihtiyacımız olan İnsanlığa çok özledikleri Huzur, Barış, Sulh, Sükûn, Refah ve saadetli günlere kavuşuruz düşünce ve gayretleriyle dünya da İnsanlıga sadece bu Kutsal ve Yüce degerler ugrunda hizmet edelim, İtaat edelim, Müslüman olmamız hasebiyle Rabbimizin emir ve yasakları dogrultusunda yaşantımızı düzene koyalım İnşaallah…

Hele bu günlerde ve bu gecelerde Allah (cc) ın Lûtfuna, Rahmetine, Yardımına çok ihtiyacımız var. Dünyanın bir çok yerinde kafirler, Zalimler, İslam ve Müslüman düşmanı hainler, mâsum insanlara saldırıyor, insan haklarını pervasızca ihlâl ediyor, katliamlar yapıyor. Sözde Uygar, Medeni ve Aydın Batı dünyası ile el ele vermiş olan Dünyanın Jandarmalıgına soyunan Amerika ve onun güdümündeki, iki yüzlü ve çifte standartlı; süper güçlü devletler, gizli hesaplar ve oyunlar peşinde; Halkı Müslüman olan devletler ve milletler ise ne yazıkki irtibatsız, birbirinden habersiz, Birbirlerine karşı duyarsız, Birbiriyle baglantısız, Tamamen dağınık, Oldukça güncel olaylara karşı lâkayt; Onlarca devlet konumundayken bile kimsesiz ve hâmisiz, korumasız Mümin toplumlar, mazlum, mağdur ve bütünüyle yardıma muhtaçlar toplulugu halindeyiz…

Halbuki yeter artık uyudugumuz deyip Allah’tan korkan, Ahirete gününeve iyice yaklaşan hesap gününe inanan, İman eden, Cenneti arzulayan bütün Müslümanların artık uyanması ve kendilerine bir çeki düzen vermesi icap etmektedir. Komşumuzda yanan ateş çemberinin er ya da geç bizim hanemizi, evimizi çoluk çocugumuzu tehdit edcegi tabiidirki etkisi altına alacagı mutlaka göz önünde bulundurularak bir an önce çareler aramak, bulmak hepimizin görev ve sorumlulugu içerisindedir…

Eger birazcık düşünsek ne güzel bir manevî ve RUHANİ mevsim var önümüzde. Allah’ın lûtfuna, inayet ve nusretine ermek için ne güzel fırsatlar peşpeşe gelmekte. Üç aylar başladı. Regaib gecesini ardından Miraç gecesini ihya ettik. Bu gün yani 7.Eylül. Perşembe Berat gecesi daha sonra İçinde Kadir gecesinin olmadıgı bin aydan hayırlı olan Kadir gecesini barındıran Ramazan ayını, Ramazan Bayramını, Bilahare Kurban Bayramını İhya edecegiz inşaallah…

Receb, tevbe ayı, davranma ve uyanma ayı, ibadete yönelme ayı; Dinî yönden çok mühim ve muazzam bir ay. Allahu Tealanın kullarına çok af ve mağfiret eylediği, yapılan salih amellere , hayır ve hasenâta kat kat, bol bol mükafât verildigi bir ay…Bu manevî mükâfatlara, Rahmet, feyz ve bereketlere nail olabilmek için bizim de gayrete gelmemiz, harekete geçmemiz lâzım. Çünkü Peygamber efendimiz (sav) Receb ayına çok itibar eder, bu ayda ibadet ve itaatlerini daha da artırır, onun pek çok günlerinde Oruç tutar, gecelerini sabahlara kadar uyanık durur, ihya eylerdi…

O halde, biz de artık harekete geçelim, davranalım artık uyudugumuz yeter. İhlâs ve içtenlikle, „tevbe-i nasuh“ ile tevbe edelim, içinde bulundugumuz hâli islâh, iyilik ve güzelliklere çevirmeye, güzelleştirmeye çalışalım. yönümüzü HAK yola çevirelim, Allah’a yönelelim, her işte ve her hareketimizde Allahın Rızasını arayalım.Takvâ’ya sımsıkı sarılalım, ibadet ve taatimizi artıralım, Zamanımız el verirse gündüzleri oruçlu geçirelim. Kur’an-ı Kerîm’i anlayarak ve çokça okuyalım. Fakirleri ve muhtaçları sevindirelim. gönül kazanmaya bakalım. Öncelikle kendimiz İbadetlere samimiyetle sarılalım, Ailemizi çoluk çocugumuzu gaflet uykusundan uyandıralım. Hayırda, güzellikte örnek insan olma yolunda ğayret sarf edelim…

Bu mübarek gün ve gecelerde: Önce kendimizin daha sonrada Toplumun yamuk taraflarını düzeltmeğe ğayret edelim, Elimizden, dilimizden, gönlümüzden geldigi kadarıyla İçinde bulundugumuz Müslüman toplumu, Cemaatı, halkı irşada çalışalım; konu komşu, eş dost, akraba ahbab, uzak, yakın herkesi, her fırsatta hayra ve hakka, dogruya, güzele, iyiye, makbul olana çagıralım iyiliklere teşvik edelim. * Benim elimden bir şey gelmez ben ne yapabilirimki * diyerek kenarda durmayalım…

İslâm’a hizmet azmimizi bileyelim, şevke gelelim, gayretlerimizi artıralım. güç ve kuvvetlerimizi tazeleyelim, Tabir caizse hayata yeniden konsantre olalım. Bir gün ansızın ölebileceğimizi, belki bir dahaki ÜÇ AYLARA ardından Ramazan bayramına ve bilahare Kurban Bayramına yetişemiyeceğimizi düşünelim. Degerli ve o nisbette aziz bildigimiz ömrümüzün bir saniyesinin bile kıymetini bilelim, her saniyeyi iyi değerlendirelim, boşa geçirmeyelim…

Evimize kucak kucak sevgi ve muhabbetin yanında bu günlerde ve gecede ev halkımıza ister gıda yönüyle olsun ister giyecek nasıl hoşlarına gidecekse o nisbette hediyeler götürelim evimize. Çünkü, bu gece böyle eve bol bol şeyler götürmenin sevap olduğu hadis kitaplarında yazılmıştır. Hediyeler, yiyecekler, içecekler, giyecekler artık zamanımızda hediye namına ne varsa o yönlü Ailemizi çoluk çocugumuzu sevindirmeye gidecek olursak ayrıca bu sebeptende mükafaat alacagız inşaallah…

Bu gecede Peygamber Efendimize bol bol Salat ve selam gönderecegiz. Bu geceyi ihya mümkün oldugunca en iyi bir şekilde ihya etmeye gayret sarf edecegiz. Borcun iyisi ödemektir düşüncesiyle, Varsa bol bol kaza Namazları kılacagız. Veya Nafile Namazlar kılacagız. Bilhassa bu Akşam ve akabinde gecede yatsı Namazlarımız Camide kılınırsa ve Sabah Namazını da Camide kılarsak; Berat gecesi diye bildigimiz bu Mübarek geceyi tümüyle İbadet etmiş sevabını alacagız İnşaallah…

Allah İbadetlerimizi dergahında kabul etsin. Berat gecesi düşüncesiyle Bugün oruç tutan kardeşlerimiz yarın da Oruç tutmaya devam ederlerse Mükafat ve sevapları kat be kat artar diye bizlere bildirilmiştir.Kardeşler arasında Birbirlerimizle dargınlıklarımız, kırgınlıklarımız, küskünlüklerimiz varsa en kısa yoldan barışmamız menfaatımız icabıdır. Hatalarımız varsa, Kusurlarımız olmuşsa bundan dolayı muhatabımızdan özür dileyecegiz. İnanıyoruz ki İnsanın hatasından dönmesi fazilettir. Birbirlerimizi sevecegiz, birbirlerimize muhabbet duyacagız ki, Yüce Rabbimiz de bizleri sevsin ve Amellerimizden dolayı mükafatlar versin…

Yüce Rabbimiz yaşayanlarımıza saglık, sıhhat ve Selamet versin. Aramızdan ayrılan cümle geçmişlerimize engin Rahmetiyle Rahmet eylesin. Şu güzide Cemaatımızı, Hepinizi, hepimizi daha nice böyle Beraat ve Mükafat kandillerine, gecelerine, Ramazanlara, hayırlı günlere, mübarek vakitlere erdirsin. Ama hiç bir zaman aklımızdan çıkarmayalım bu mübarek vakitler uyanık insanlar içindir, gaflet, dalalet ve sapıklık içinde dolaşan kimselere bu mübarek geceden bir pay yoktur denilmiştir. Allah bizi gafletten uyandırsın, bu güzel vakitlerin kıymetini bilmeyi ve o degerde yaşamaı nasib eylesin…

Rabbimiz Ömrümüzü kendi rızasına uygun bir şekilde geçirmeyi nasib etsin. Hayatımız boyunca Yüce Dinimize hizmet etmeyi nasib eylesin. Malımızla, canımızla, düşüncemizle, fikrimizle, zikrimizle, konuşmamızla, işimizle, halimizle İslamı güzel temsil etmeyi, İslama faydalı olmayı Allah cümlemize nasib ve müyesser eylesin. Ve sonunda bizleri Razı oldugu kulları içine dahil eylesin…

Aziz ömürlerimiz rüzgar gibi geçiyor, yıllar sular gibi akıyor, hayat sermayemiz gittikçe azalıyor, her gün ayrılık ve kavuşma zamanı biraz daha yaklaşıyor: Dünyadan, akrabadan, dostlardan, meşgalelerden, yorgunluklardan, kederlerden, imtihandan ayrılma, Bunun yanında Ahiret dostlarına, Peygamberimize, Cenabı Hakka kavuşma zamanı…

Bizi en fazla düşündürmesi icap eden hadise orası için ne hazırlık yapıyoruz? Bizi cennete, ebedi ve sonsuz saadete ulaştıracak ne gibi Salih amellerimiz var ? Ömür muhasebemizin hasılası, sonucu ne ? Karda mıyız, zararda mıyız ? Huzura kabul edilebilecek miyiz, iki cihan güneşinin iltifatına, memnuniyetine nail olabilecek miyiz, Kevser havzından içmek nasib ve müyesser olacak mı ? Cennete girebilecek, Şehidlerle, Evliyaullah ve salihlerle beraber olabilecek miyiz ? Sevdiklerimize, sevimli, mutlu, iyi, güzel bir hal üzre kavuşabilecek miyiz ?

Acaba kabirde – Mezarda halimiz nice olacak; mahşer günü ne gibi durumlarla karşılaşacağız; Sırat köprüsünden nasıl geçecegiz ? Mizan ve İlahi mahkemede sorgulanmamız nasıl sonuçlanacak; yüzümüz ak pak, pırıl pırıl parlayarak nur içinde, neşeli mi olacagız Yoksa yüzümüz simsiyah, mosmor, buruşuk, kırışık, gamlı, kederli, pişmanlık içerisinde perişan vaziyette mi olacagız ?

Yüzümüz ak pak Cennete girebilecek miyiz ? Allah Cümle Mü’minleri korusun Cehennem ateşinin içine düşüp cayır cayır yanacak mıyız ? Bütün salih ve mübarek dostlardan ayrı düşmek; kâfirlerle, zalimlerle, pis, çirkin, iğrenç, süflî, suçlu, âsi, mücrim kullarla yan yana olmak, türlü türlü ezalara, cezalara uğramak, yüzbinlerce sene o izbe, pis kokulu, katranlı, karanlık, irinli, zakkumlu, işkenceli yerlerde azap çekmek yoktur inşaallah kaderimizde. İşte asıl Firasetli Mü’minleri düşündürmesi gereken sorular. Sorular ardı arkası gelmeyen sorular…

İşte bizim için o son gün gelmeden daha son nefesimizi vermeden önce diyoruzki artık gaflet uykusundan kurtulmak, silkinip dogrulmak gerekmekte. Gerçekleri dogruları anlamak gerekmekte. İlerde başımıza gelebilecek halleri düşünüp, şiddetli felaketleri düşünüp geçici ve fani olan bu dünya hayatının lezzetlerine aldanmamak gerekmekte. Lanetli ve huzurdan kogulmuş İblisin, Şeytanın ve şeytanın askerlerinin aldatmalarına kanmamak gerekmekte. Cahillikten,gafillikten ve her türlü olumsuz harama sevk edici düşüncelerden kurtrulmak gerekmekte.

Zamanında tedbir almak, gayretli olmak, vakit henüz varken İslama sımsıkı sarılmak gerekmekte. Samimi ve gerçek manada Müslüman olmak, kendi kendimizi hesaba çekilmeden önce hesaba çekmek gerekmekte. Dünya için oldugu kadar Ahiretimiz içinde çalışmak, kendi kendimizi Cehennem ateşinden korumak gerekmekte. Cehennemden kurtulmaya çalışırken, Cenneti elden kaçırmamak, Hızla geçen Seneleri, ayları, Haftaları, Günleri, saatları, Dakikaları ve hatta Saniyeleri boş yere geçirmemek gerekmekte…

Yoksa hepimiz biliyoruz ki; Bu dünya kimseye kalmadı ve kalmayacak, Bizlerde mutlaka bir gün bu Dünyadan ayrılacagız. Ahiret yurduna göç edecegiz.Ölüm ansızın ve habersiz geliverecek, bir gün, kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında Azrail Aleyhisselam yakamıza yapışıverecek. İnanıyorum ki Akıllı müslüman ölüme hazırlıklı olandır; Ahmak, vurdumduymaz, Aymaz kişilerde sadece heva ve hevesine, Nefsinin götürdügü her yere sürüklenen yapıya sahiplerdir. Hesap gününü düşünen Müslümanlar olarak O son güne nasıl hazırlanmamız gerekiyorsa öylece hazırlanmamız en muteber olan harekettir diye inanıyorum…

Ve yine İnanıyorum ki; Hiç kaçış yok, Bir gün gelip de elbette öleceğiz. İşte bu hayatın sonu ölümdür. Hepimiz öleceğiz, hiç çare yok. Onun için inanan insanlar için, ölümden korkmaya hiç lüzum yok. En degerli varlıgımız İmanımız bizimlşe beraber olduktan sonra Ölüm Bir kere gelecek çünkü, bir kerecik, bir defacık. Hani bazen doktorlar çocukları teselli etmek için, „Azıcık bir şey duyacaksın, onda sonra bir şey yok!“ dediği gibi, insan bir defa ölecek…

Ölümden korkmayan insan, bir defa öleceğini bilen bir insan, rahat eder. Ama ölümden korkan insan, her an ölür. Biz hem Dünyamızı şenlendirir ve hem de Ahiretimizi unutmazsak Ölümün sadece bir çizgiden öteki tarafa atlamak olduguna inanırız ve mademki Rabbimizden geldi hoş geldi safa geldi düşüncesiyle İslamı yaşamaya gayret eder ve öylece tevekkül ederiz Allah sonumuzu hayır eylesin. Allah İmanımızı bizlere yoldaş eylesin, İman zenginligimizi kat be kat artırsın…

Ölümden kokmaya lüzum yok, ölüm korkusuyla Allah yolunda çalışmaktan geri durmaya ise hiç gerek yok. İnancımız o dur ki; Allahu Tealanın kaderi değişmez; ölüm bir an geriye de gelmez, bir an öteye de gitmez. Allah bize ölümümüz geldiği zaman güzel bir hal ile, salih bir amel işlerken, sevdiği bir kul durumunda iken, iman-ı kâmil ile, amel-i sâlih ile, Kur’an-ı Kerim ile ve dilimizde „Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhû ve rasûlühû“ diye diye, La İlahe İllallah Muhammeder Rasulullah diye diye son nefesimizi, can emanetimizi sahibine teslim etmemizi nasib eylesin…

Dilegimiz o dur ki; Öldükten sonra kabrimizi cennet bahçeleri eylesin. Kabirden kalktığımız zaman da, bizi böylece bu Dershanede, Bu mübarek Berat gecesinde buluşturduğu gibi; Peygamber Efendimizin sancagı altında, Hamd Sancağı altında bütün Peygamberlerle, Sıddıklarla, Şehidlerle, Salih Mü’minlerle beraber haşreylesin, cem eylesin. Mahşer gününün sıkıntılarından bizleri korusun ve muhafaza eylesin. Arşı Alasının gölgesinde gölgelenen has kullarının zümresine bizleri de dahil eylesin. Kahrına, gazabına uğratmasın; cehenneme düşürüp ateşler içerisinde yakmasın, mahzun olan kullarından eylemesin…

İlk giren has kulları, bahtiyar kulları, Peygamber Efendimiz ve sair Peygamberler, Şehidler, Sıddıklar, Salih kulları ile beraber bizi de cennetine dahil eylesin. Ebedi hayat mektebimiz; Kuranı Kerimde geçtigi gibi Huriler, gılmanlar, hizmetçiler nasib eylesin. Rabbimiz Cemâlini görmeyi, Selamına ermeyi, kelamını kendisinden duymayı nasib eylesin…

Rabbimiz bu Mübarek Berat gecesine hazırlanan, Oruçlar tutan, Zekat ve Sadakalar veren, Kuran okuyan, Zikirle meşgul olan, Müslüman kardeşlerinden hayır DUALARINI eksik etmeyen, Geçmiş günahları için nasuh bir tevbe ile tevbe eden bütün Mü’minleri içlerinde de bizleri af ve magfiret eylesin. Bahtımızı açık eylesin, Rızkımızı bereketli ve bol eylesin. Cümle mücahidleri, İslam için ter döken kann akıtan mücadele eden Müslümanları her vakit galip ve muzaffer eylesin. Bizleri iki Cihanda aziz ve bahtiyar olan kulları zümresine dahil eylesin…

Allahım bizleri bu Mübarek Berat Gecesi hürmetine: Senin Dininden taviz verenlerden eyleme. Senin Şeriatından taviz verenlerden bizleri uzaklaştır. Senin İlahi mesajına tavır alanlara karşı bizleri İzzetli, Aziz ve üstün eyle. Bizleri Peygamber Efendimizin (sav) Sünnetine sımsıkı baglanmakta sebatkar ve devamlı eyle…

Allah’ım. Bize Mukaddes dînini her şeyden daha fazla sevdir. Bize Peygamber Efendimizi (sav) herkeslerden daha fazla sevdir. Bize, Sana giden O yüce yolu bütün yol ve izlerden daha fazla sevdir. Bize Seni sevenleri sevdir. Bizi günahlardan arındır. Bizleri haramlardan uzaklaştır. Bize; küfürden İmana, batıldan hakka, bid’at ve sapıklıklardan sünnete, seyyiâttan- kötülüklerden hasenâta- güzelliklere, enâniyetten- büyüklenmekten, gurur ve kibirden ubûdiyete- yani senin arzu ettigin gibi kul olmamıza, dalâletten yani her türlü sapıklıklardan hidâyete, isyandan teslimiyete, benlik duygusundan tevekküle, gururdan tevâzûya, günahlardan sevaplara, kötü amelden salih amele döndür…

Allahım Bütün İslam Aleminin ve Müslümanların gelecegini Nurunla aydınlat. Bu mübarek Berat Gecesini İslâm Alemi için hayırlara vesîle eyle. İslam Aleminin kanayan yarasını ve bütün acılarını dindir. Bizi küfürden, inkârdan, isyandan, tuğyandan, dalâletten ve bilinen bilinmeyen bütün sapıklıklardan, olumsuzluklardan, riyâdan ve ucubdan – Kendini begenmişlikten muhafaza eyle. Bizi Sana ulaşmaktan alıkoyan engellere takılmaktan koru. Nefis ve şeytan gibi azılı düşmanlarımıza karşı bizden inâyet ve yardımını esirgeme…

Bizi hak olan ve dogru olan yola teslim eyle. Bizi hakîkate götür. Bizi katındaki doğruya yönlendir. Aklımızı Nurunla aydınlat. Kalbimizi hidâyetinle arındır. Gönlümüzü Sana ulaşma arzûsuyla uyandır. Nefsimizi Senin güzel korkunla terbiye eyle. Duygularımızı Senin güzel sevginle yandır.

Allahım sen büyüksün bizlere idrak ver, bizlere anlayışta bütünlük ver, bizlere irfan ver, Anlayışımızı kuvvetlendir. Din kardeşlerimize karşı kalplerimize merhamet ver. Onlar hakkında yüzümüzü kara çıkartacak söz söylemekten, tavır sergilemekten bizi koru. Senin gücün her şeye yeter. Kalplerimiz kudret parmaklarının arasındadır. Diledigin tarafa çevirirsin. Kalplerimizi sevgiye, muhabbete dogru çevir…

Ya rabbi. Esmâ’yı hüsnan (O güzel isimlerin) hürmetine, Peygamber Efendimizin (sav) hürmetine, mübarek aylar, kandiller, geceler hürmetine sen iyi kullarına kuvvet, cesaret, metânet, izzet, hürmet, nusret ve galibiyet ihsan eyle, Ümmet-i Muhammed’e genel bir bâsiret bahşeyle ki aldanmasınlar, hakkı hak olarak görebilsinler; Hoşgörü ve Diyalog tacirlerine, Zalimlere, Fasıklara, Kafirlere değil, Dininden taviz vermeyen Muttakilere, Salihlere, Alimlere baglansınlar. Bizleri senin en güzel yolun olan Sıratı Müstakimden ayırma. Bizleri Ehli Sünnet yolundan ayırma. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…

Sermed Kadir… 07.09.2006

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert