Beyat’ın Mahiyeti

Cenabı Hak Kuranı Kerimde Fetih suresi ayet.10.da mealen şöyle buyuruyor: *** Sana beyat edenler, ancak Allaha BEYAT etmiş olur. Allahın eli onların (Beyat edenlerin) elleri üstündedir. Şu halde kim (bu Beyat bagını, ahdini) çözerse, kendi aleyhine çözmüş olur. Kimde Allah ile sözleştigi şeye vefa ederse Allah ona büyük ecir verecektir…***

BEYAT: El tutuşup karar vermek, satış akdi yapmak ve anlaşmak manalarına gelir. DİNİ literatürdeki manası ise: (Istılahta) Siyasi şartlara uygun olan bir lidere meşru olan her türlü şartlarda itaat etmek üzere söz vermek manalarını taşır. Beyat: Kabul etmek, razı olmak ve tasdik etmek anlamında kullanılan bir terimdir. Beyat : Anlaşmak ve itaat etmektir.

Beyat: Karşılıklı akidleşme ve ahidleşme YAPMAKTAN İBARETTİR. O HALDE beyat: Masiyetin dışında sevinçte ve tasa da, zorlukta ve kolaylıkta, emir konusunda münakaşa etmemede, işleri ona havale etmede emir dinleme ve İTAAT üzere ahid vermedir.

İBNİ HALDUN (Rh.a) bu konuda diyorki: * Beyat: İtaat etmek üzere söz vermektir. Bir emire beyat eden, kendi ve bütün Müslümanların işlerine bakmayı ona teslim etmeye, hiç bir hususta onunla çekişmeyecegine, hoş görmedigi ve arzu etmedigi bir işe zorlansa bile, ona İTAAT etmeye söz vermektir…*

Beyat: Beyat eden kimseler üzerine İLAHİ AHKÂMI icra etme tasarrufunun bir şahısta toplanmasıdır… Beyat: Müslümanların işlerini üzerine almak durumunda olan bir kimse bu vazifeye geçince onun eli üzerinde edilen SADAKAT YEMİNİDİR. Bu yeminle beyat eden kimse, yemini ettikten sonra, ondan çıkmaya mecal- güç, kuvvet bulamaz. Bu yemin ne kadar yeminler varsa cümlesini içerisine alır.

Beyat: Beyatta bulunan kimseye, kendi ilşlerine bakmayı tevdi etme-verme, bununla ilgili hiç bir şeyde onunla çekişmeye gitmeme ve kendilerini sorumlu tuttugu işlerde istekli ve isteksiz olsa bile ona İTAAT etme konusunda SÖZ vermektir. Beyat ile: Sanki beyat eden ve edilenlerden birisi, digerine yanındakini satmış, ona kendi varlıgını, İTAATINI ve BENLİGİNİ vermiştir…

Beyat eden kimse Sanki, benim işime ve Müslümanlarla alakalı hususlara bakmayı sana havale ettim. Bu gibi şeylerde katiyyen seninle çekişmeyecegim. Hoşlansamda, hoşlanmasamda emirlerine İTAAT edecegim diye emiri ile muahede-anlaşma-sözleşme yapmış olmaktadır. Beyat eden insanlar sözleşme, anlaşma- muahede yaparken akdi kuvvetlendirmek için ellerini beyat ettikleri şahsın ellerine koyarlardı.

Bu durum satıcı ile alıcı arasındaki muameleye benzediginden (Bae) sattı mastarında Beyat (Satmak) adı verilmiştir. Bu şekilde Beyat elle musafaha halini almıştır. Beyatın günlük LİSANDA-dilimizde ve ŞERİATTAKi malum bilinen manası böyledir. Beyat: Kitap, Sünnet, Sahabenin İcmaı ile sabit olan SALİH bir ameldir. Aynı zamanda beyat iki taraflı bir FARİZADIR.

Buharinin Ahkâm bölümünde rivayet edilen bir Hadisi Şerifte Peygamber Efendimiz mealen şöyle buyurmaktadır: ** Müslümanlar gerek hoşlarına giden, gerek hoşlarına gitmeyen her hususta, kendilerinden olan emir sahiplerine itaat ederler. Bununla yükümlüdürler. Ancak günah işlemeleri emredilirse İTAAT ETMEZLER…**

Yine başka bir rivayette mealen : ** Allahı Tealaya isyan olan yer ve konuda MAHLÜKA İTAAT YOKTUR. İtaat ancak maruftadır. (Müslim,Ebu Davud,Nesei, İbni Mace)** buyurmaktadır… Dolayısıyla Beyat sonucunda ortaya çıkan itaat İSLAMİ hükümlerle sınırlıdır. Allahü Tealanın indirdigi hükümlerin hakkı ile eda edilmesi ve insanlar arasındaki ilişkileri düzenlemesi için BEYAT zaruridir.

İslam Alimleri BEYAT ile ilgili ilimlerin mükellef- sorumlu olan her ERKEK ve KADIN üzerine FARZI AYIN oldugu hususunda müttefiktirler…Nitekim İbni Hümam: Mü’minlerin kendi içlerinden bir İMAM seçmelerinin lüzumunun sebebi, İslami emirleri hakkı ile eda etmek içindir. Diyerek meselenin hassasiyetine işaret eder. Diyen ve bu maddeyi yazan Yusuf Kerimoglu Hocaefendi izahına şöyle devam ediyor:

* Dolayısıyla BEYAT Müslüman Kadın ve erkegin, Müslüman lidere karşı görev ve sorumlulugu Kuranda belirtilip, Sünnet ile açıklanarak uygulandıgı şekilde kabul etmek için yaptıkları sözleşmedir. Beyat, Cemaatın selameti ve muhafazası, hududullahın tatbiki için müminlerin kendiklerine bir emir tayini ile bu emire itaat etmek üzere ahidleşmeleridir.

Hududullahın tatbiki, mutlaka organize edilmiş kurumları ve yetkileri belirtilmiş bir sosyal olgu gerektirdigine göre: İnanan Müslümanların böyle bir sosyal olguyu gerçekleştirmek için bir lider ve başkana meşru hudutlar içinde BEYAT etmeleri şart olmaktadır.

Kuran; Merkezi bir itaatı gündeme getirmişltir. Toplumun selameti; Emrine itaat edilen bir EMİRİN varlıgı ile mümkündür. Herkes o İmamın işareti ile hareket eder. İmama itaat edilmesi için onun kendisine itaat edilecek derecede dogru ve bilgi sahibi, cesur ve dirayetli olması, kendisine beyat edenler arasında bir ayırım yapmadan onlardan her hangi birine bir zarar geldigi zaman bunun bütün topluma geldigi için tehdit oluşturdugu görüşünde bulunması, düşmanın her türlü hile ve metodunu anlayacak kapasitede olması ve taguti metodlardan uzak olarak işlerini ŞURA ile yapması gerekmektedir…*

Günümüzde * Bir kimseye Beyatın farz olabilmesi için İslami bir yönetimin (Devletin) bulunması şarttır. * tezini ileri süren anlayışlar vardır ne yazıkki. Halbuki Rasuli Ekrem (sav) ile Mü’minlerin yaptıgı ilk BEYAT AKABE de gerçekleşmiştir. Bu tevatür derecesindeki haber bütün kaynaklarda mevcuttur. Aksini iddia eden hiç kimsenin varlıgından söz edilemez. Bu BEYATI Mekke teblig döneminin sonlarına rastladıgı da bilinmektedir. Mekke dönemiyle ilgili olarak İmam Serahsi (Rh.a) diyorki: * O dönemde Mekke, İslam Ahkâmının tatbik olunmadıgı bir DARUŞ ŞİRKTİ.*

Beyatın uygulanış şeklinin İlk’i Akabe de olmuştur. İkincisi Beyatür RIDVAN dır. Hudeybiye anlaşmasından önce ve Hz. Osman’ın Mekke de öldürüldügüne dair gelen haber üzerine gerçekleştirilmiştir Bu beyatın ana unsuru * ÖLÜNCEYE KADAR SAVAŞMAK ÜZERE * beyatlaşmaktır. Üçüncüsü: Bu iki beyatın dışında İsalam Dinine yeni girenler zaman zaman Peygamber Efendimize (sav) beyat etmişlerdir. Ferdi ve ikili beyatleşmeler hakkında gelen çok rivayetler mevcuttur.

Şu hususu her zaman hesaba katmalıyızki, Müslümanları yönetmek konusunda söz sahibi olabilmek, ancak BEYAT almak ile mümkündür. Aynı kıymette ve aynı dikkatte bilinmesi gereken bir başka husus ta şudur: Hiç bir hareket, hiç bir eylem, fertlerin kalbindeki inançtan kaynaklanmadıkça beklenen olumlu sonucu veremez…

Bu sebeple, beyat etme seviyesine, olgunluguna, anlayışına fedakar ve vefakarlıgına gelmemiş kimselerin duygusal yönlerini hesaba katarak beyatlarını almak, adeta onları İSRAF etmek demektir. Hiç bir hareket, beyat kapısını ulu orta açmamış, hadiseyi kılı kırk yararcasına tahlil etmiştir. İstisnai durumlar, BEY’AT konusundaki aceleciligi yerinde bir iş olarak gösteremez…

BEY’ATIN BÖLÜMLERİ: İslam Dininde –Şeriatta BEY’AT, beyat edilen işe göre kısımlara ayrılır. Ashabı Kiramın, Peygamber Efendimize (sav) üzerinde BEY’AT ettigi işlerin en mühimi dörttür.

1) İslam Dinine girmek için yapılan beyatlar: Bu beyat çeşitlerinin en gerekli ve en kuvvetli olanıdır. Sadece bu beyatın bozulması Küfürdür denilmiştir. Diger beyatların bozulması büyük günahlardandır. İslam dinine girmek isteyenler geliyorlar Peygambere selam veriyorlar, elini elinin üzerine koyuyorlar, KELİMEYİ ŞEHADETİ getiriyorlar, İslam Dinini kabullendigine ve İslama göre hareket edecegine dair söz veriyorlardı. İşte böylece Hz. Peygambere (sav) BEY’AT ederek Müslüman oluyorlardı. Peygamber Efendimiz (sav) İslama giren Ashabını önceleri yazdırmazdı. Ancak bir gün gördügü lüzum üzerine: ** İslama girmiş olanları yazın. ** buyurdu.

Muhammed Hamdi Yazır (Rh.a) Mümtehine suresi ayet.12.nin tefsirinde şu izahı getiriyor: Bu Ayetin *** Ey Peygamber. İnanan Kadınlar Allaha hiç bir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, Zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ile ayakları arasında bir İFTİRA uydurup getirmemek, iyi işler işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana bey’at etmeye geldikleri zaman, beyatlarını kabul et ve onlar için Allahtan magfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bagışlayan, çok esirgeyendir… Mümtehine.12.***

Fetih günü inip Peygamberin SAFA üzerinde erkeklerden Bey’at aldıgı sıra, Rasulullah adına Hz.Ömer de aşagıda Kadınlardan beyat aldıgını İbni ebi Hatim, Mukatilden rivayet etmişse de; Hz.Aişeden gelen rivayette bunun imtihan ayetiyle beraber indigi, Tirmizi den de bütün surenin Hatip bin ebi Belteanın mektubu üzerine inmiş oldugu anlaşılıyor. (Ahmed, Nesei, İbni Mace)

Tirmizi Sahih diyerek, Ümeyye binti Rukiyye den şöyle rivayet etmiştir: ** Ben Peygambere Beyat edelim diye vardıgımda bizden Kuran daki ‘’ Allaha hiç bir şeyi ortak koşmama ‘’ Ayetine göre Beyat aldı. Nihayet ‘’ Marufta sana asi olmamak ‘’ sözüne gelince ‘’ Güç ve takatları yettigi derecede ’’ buyurdu. Bizde, Allah ve Rasulü bizlere kendimizden daha merhametli ya Rasulullah dedik. Bizimle musafaha etmezmisin – tokalaşmazmısın ? deyince: ‘’ Ben kadınlara musafaha etmem. Ancak yüz kadına sözüm bir kadına sözüm gibidir. ‘’ buyurdu…**

Bazı rivayetlerde Peygamber kadınların beyatı esnasında mübarek eline bir bez koyardı. Bazılarında da bir bardaga su koyup mübarek elini daldırır, sonra da kadınlar ellerini daldırırdı. Demişlerdir. Meşhur ve güvenilir olan şudurki, Peygamber Kadınlarla tokalaşmamıştır- musafaha etmemiştir. Bununla beraber Peygamberin kadınlardan Bey’at alması bir degil bir kaç keredir. (Muhammed Hamdi Yazır.Hak dini Kuran dili.)

2.) Yardım etme ve koruma üzerine BEY’AT etme: Bu BEY’AT çeşidi Peygamber Efendimizin (sav) Ensar elçilerinden aldıgı beyatta görülmüştür. Bu beyat ikinci AKABE beyatıdır. Sayıları yetmiş üç erkek ve iki kadın idi. Hz.Peygamber (sav) onlara Kuran okudu, Allaha davet etti ve İslama girmelerini istedi. Sonra şöyle buyurdu: ** Sizden, hanımlarınızı ve çocuklarınızı korudugunuz gibi beni koruyacagınıza dair bey’at isytiyorum. ** El bera bin Marur elinden tuttu sonra şöyle dedi: ‘’ Evet seni Hak ile Peygamber gönderene yemin olsunki Eşlerimizi korudugumuz gibi seni mutlaka koruyacagız.’’ Ve nihayetinde Peygamber Efendimize (sav) Beyat edildi…

3.) Cihad etme üzerine BEY’AT: Bu beyat Hudeybiyede oldu. Sebebi hakında zikredilen bilgi şöyledir: Hz. Osman, Müşriklerle karşılıklı görüşebilmek ve Hz. Peygamberin gâza için degil, Umre için geldigini haber vermek için Mekke ye göndermişti. Kureyşliler onu Mekke de hapsettiler. Hz. Peygamberin (sav) yanında Hz. Osmanın öldürüldügü haberi yayılmıştı. Bunun üzerine Hz Peygamber (sav): ** Kureyş kavmi ile çarpışmadıkça buradan ayrılmayacagız.** dedi. Ve orada olanları Beyata davet etti. RIDVAN BEYATI agacın altında oldu. Buhari, Yezid bin Ebu Ubeyd den rivayet ediyor. Seleme bin el Ekva ya şöyle demiştir: ‘’ sizler Hudeybiye günü hangi şey üzerine Rasulullaha Bey’at ettiniz ? dedim Seleme, ölmek üzere dedi .’’

4.) Hicret etmek üzere BEY’AT etmek: HİCRET, önce her Müslüman üzerine FARZI AYIN idi sonra sona erdi.

5.) Dinleme ve İTAAT etmek üzere BEY’AT etmek: Müslümanlar için Halife tayininde İmamlara verilen beyattır. Bir örnek verecek olursak: Ubade bin es Samit (ra) Hadisi, Şöyle diyor: ** Allahın Rasulüne (sav) Darlıkta, varlıkta, neşeli ve kederli zamanlarımızda, amirlerimiz kendi arzularını, nefislerimiz üzerine tercih etseler dahi onları dinleyip itaat etmeye, emirlik hususunda ehil olanla çekişmemek üzere beyat ettik. Ancak emirin açıkça bir küfürünü görseniz, onun küfür hakkında yanınızda Allahın kitabından veya Rasulünden bir deliliniz olması hali müstesna…**

Diger bir Rivayette ise: ** Nerede olsak HAKKI söyleyecegimize, Allah hakkında hiç bir kınayıcının kınamasından korkmayacagımıza dair BEY’AT ettik.** Abdullah bin Ömerin Hadisi ise şöyle: ** Biz Rasulullaha (sav) dinlemek ve İTAAT etmek üzere BEY’AT ettik. Rasulullahta (sav) bize GÜCÜNÜZÜN YETTİGİ HUSUSTA buyurmuştu…** Üç şekilde BEY’AT alındıgı bildirilmiştir.

1.) Musafaha ve konuşma Hz.Peygamberin (sav) Beyat almalarında yaygın olan olan bu şekildir.

2.) Sadece konuşma şekliyleki; Bu Hz. Peygamberin (sav) Kadınlar ile, veya salgın – bulaşıcı hastalıga maruz kalmış kimsenin Bey’atını almadaki adeti böyle idi. Kadınlardan bey’at alması sadece söz ile idi. Çünkü Müslümanın, Yabancı bir kadının eline degmesi, dokunması caiz degildir.

3.) Yazışma. Bu durum, Necaşinin Peygamber Efendimiz (sav) ile bey’atleşmesinde görülmektedir. Tarih kitaplarındaki tesbitlere göre, halifelerin bazısı, bey’atleşme esnasında talak, yemin ve nezir şartlarıyla bey’at alırlardı.

Konumuzu bir Ayet ve bir Hadisle noktalayalım: nisa suresiayet.159.da mealen şöyle buyuruluyor: *** Ey iman edenler. Allaha itaat edin, Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine (ulul emre) de itaat edin…*** Peygamber Efendimiz mealen şöyle buyuruyor: ** her kim Ulul emre İtaattan bir karış kadar ayrılırsa kıyamet gününde, Allaha âmeli hususunda, lehinde hiç bir hücceti olmaksızın kavuşacaktır. Her kim ulul emre BEY’AT sorumlulugu olmadan ölürse cahiliye ölümüyle ölür. (Buhari,ahkâm. Muslim, el imare bölümü) **

Allah’ım. Bizleri vermiş oldugumuz BEY’AT lerimizde sadık kalanlardan eyle. Bizi yalnız senin için var olma şuuruna erdir. Bizi yüksek ahlâka erdir. Bizi îmân olgunluğuna erdir. Bizi tahkîkî îmâna erdir. Bizi kulluğuna ve yalnız senin rızâna erdir. Bizim kusurlarımızı, hatâlarımızı, ayıplarımızı, noksanlıklarımızı göster ve bizi tövbe-i nasûha erdir. Bizi Cehennem ateşinden koru. Bize dünyada îmân, Cennette mekân ver. Bize dünyada Salih âmel, Cennette rüyet-i cemâl ihsan eyle. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir…09.09.1992

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.