وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
BİD’ÂT VE ZARARLARI… Rabbimiz Enam suresi ayet.153.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti…*** BİDAT: Daha önce mevcut olmayan, sonradan ortaya çıkan amel ve inançlardır. Bid’at, Peygamber Efendimiz ve Ashâb-ı Kirâm dönemlerinde görülmeyip onunla amel edilmeyen inanç şekilleridir. Bid’ât bir benzeri olmayan ve İslâm’dan olmadığı halde sonradan ortaya çıkan ve ibâdet kabûl edilen görüş ve ameller bütünlüğüdür. BİDÂT, sünneti seniyyeye aykırı yapılan davranışlardır. BİD’ÂT tabir caizse Sünneti seniyyenin karşıtı olarak düşünülen bozuk fikri üretimdir. BİD’ÂT, ŞARİ’NİN yani din koyucunun açıkça ya da dolayısıyla aksini iddiadır. BİD’ÂT Peygamber efendimizin (sav) sözlü ya da fiili izni olmaksızın sahabeden sonra dinde ortaya çıkan eksiltme ve fazlalaştırmalardır.Bazı Alimlerimizin ifadesine göre BİD’ÂT, Peygamber efendimizden sonra meydana getirilmeye çalışılan her şeydir. Peygamber Efendimizin, dinde hoş karşılanmayan bid’atın kötülüğü, ondan kaçınmanın, Kitab’a, Sünneti seniyyeye ve cemaata sarılmanın gerekli olduğu konusunda pek çok emir ve tavsiyeleri vardı. Bunlardan birisinde mealen şöyle buyurmuştur: ** Benim ve benden sonraki hidayete erdirilmiş râşid halifelerimin sünnetine uyunuz ve onlara sımsıkı sarılınız. İşlerin sonradan icat edilenlerinden de sakınınız. Çünkü her sonradan icat edilen şey bid’attır, her bid’at da dalalettir, sapıklıktır…**
Muhterem Mü’minler…Bid’âtlerle uğraşmak sadece zamanımızın hastalığı değil İslam Tarihinin her döneminde insanların başvurduğu bir uğraş haline gelmiştir ne yazıkki. Halbuki, Âmellerinin kabul edilmeyeceğini bilen bir müslüman korkar ve neyin bid’ât olup, neyin olmadığını araştırmasını kendisine öncelikli vazife bilmesi gerekir. Aslında Bid’âtların dini hükümlerden olmadığı kolayca anlaşılan bir husustur. Örneğin, Peygamber efendimize (sav) salat ve selam Allah’ın emridir. Ama Rasûlullahı anmak için dini törenler yapmak ve mevlit okutmak kimin emridir? Ölüleri hayırla anmak ve onlara dua etmek sünneti seniyyede vardır. Ama ölüler için cenaze evine üç gün yemek getirmek yerine Cenaze sahibinde yemeklerin yenmesi, Cenaze sahibinin mevlit okutması, Cenaze için Perşembe günü yemeği verilmesi, Cenaze için perşembeler düzenlemek yedinci, kırkıncı, elli ikinci geceler tertip etmek İslâm dininin hangi hükümleriyle bağdaşır. Müslümanım diyen her kişinin dikkatli olması zaruri bir durumdur inancındayız… Ha keza, Allah için Zekat vermek, sadaka dağıtmak, Fitre vermek Allah celle şanuhunun emri gereğidir. Ama ölen birisi için devir, yani ölünün ibadet borcunu düşürmek için mal ve para taksimi yapmak, sabun, iğne, iplik dağıtmak kimin emridir? Şurası bir hakikattirki; İslam dininin aslına olan ilâve ya da aslından yapılan eksiltmeler yasaklanmış olup, kötü bir bid’attir…
Peygamber efendimiz (sav) bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Size iki şey bıraktım, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapıtmazsınız: Allahın „Kitâb“ı ve Allah Resûlünün „Sünneti”.(Mâlik.)** Muhterem kardeşlerim… BİD’ÂT olan hususlara baktığımızda görürüzki; Ücretle Kur’an-ı Kerim okumak bid’âttır. Ölü için ziyafet vermek bid’âttir. Bunun gibi mezarlarda mum yakmak, cenaze başında sesli zikir yapmak, kabirlerin üzerine bina yapmak, Mezarın yanında yatmak, nafile namazda ta’dili erkanı terketmek. Namaz kılarken İmamı geçmek, Namaz saflarını düzeltmemek, Kur’an okunurken ve zikir yapılırken lahn yani sesi dalgalandırma yapmak, sallanmak ve raks etmek, hutbe okunurken salatü selam okumak, amin demek, israfçıya ve mescidde dilenene sadaka vermek, hatim ve gösteriş için ziyafet vermek… Bid’âtlerden bazılarıdır… Ayrıca Raşid Halifeler döneminden sonra İslâm’a sokulmaya çalışılan itikâdî ve siyasî doktrinler bid’at hükmündedirler.
Kardeşlerim…Unutmayalımki; Halkı müslüman olan ülkelerin uğradığı felâketlerin temelinde BİD’ÂTLER yatmaktadır. Çünkü, bid’ât, Kur’anı kerim ve Sünneti seniyyenin zıddıdır. Her bid’atın; mutlaka bir sünneti ortadan kaldırdığı dikkate alınırsa, işin tehlikesi daha kolay kavranır. Zira bid’at çıkarma arzusu; tam ve kâmil olan İslâm nizamında noksanlık veya fazlalık varmış vehmine,şüphesine dayanır. Unutmayalımki; Bid’âdların en tehlikelisi itikadi olan bid’adlardır. İslâm dininde olmayan herhangi birşeyi, İslâm’a sokmaya çalışmak veya hükümlerin bir kısmının çıkarılmasını arzu etmek, küfrü beraberinde getiren büyük bir tehlikedir. Ehl-i Sünnet’in bütün müctehid imamları: *Kur’ân-ı Kerim’den olduğu sabit olan herhangi bir harfi, bir kelimeyi veya bir âyeti inkâr eden kimsenin küfrü üzerinde İTTİFAK etmişlerdir. Ayrıca, *delâlet-i ve subûti kat’i olan mütevatir bir sünneti inkâr etmek de* insanı küfre götüren hastalıktır. İmam-ı A’zam Ebû Hanifenin (rh.a) *Bid’atçının arkasında NAMAZ kılmayın* buyurduğu dikkate alınırsa, mesele kolayca kavranır… İnanıyoruzki; Bid’adsız bir hayat ancak Kur’anı kerim ve Sünneti seniyyeye sımsıkı sarılmakla mümkündür…
Sermedkadir…LU…DAR’UL ERKÂM…29.09.2017…