BİR AYETİN ZİYASIYLA…

BİR AYETİN ZİYASIYLA…Rabbimiz , Enam suresi ayet.59. da mealen şöyle buyurmaktadır:***Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır…*** Allahu teala gayb bilgisine sahiptir. Bu bilgiye ulaştıran yollar Rabbimizin elinde­dir. O’ndan başka bunlara kimse sahip değildir. Bu bilgiye kimi muttali kılmak isterse muttali kılar, öğretmek istemediğine de bu bilgiyi öğretmez. Böyle bir bil­giyi ise ancak rasullerine ihsan eder. Allahu teala genel ve özeliyle gizliyi de açığı da bilendir. Kehânet yani geçmişi ve gayb ilmini bilme iddiası ile irâfe yani geçmişi ve geleceği bilme iddiası her kim söylerse söylesin yalan iddialardır. Bu onların her biri Allah’ın gaybı bildiği ve bu­nun Allah’a münhasır olduğu ilkesine aykırıdır. Rabbimiz, Kur’anı Kerimde, anahtarlarını Allah’dan başka kimsenin bilmediği, bir „gayb alemi“ nin olduğunu bildirmektedir. Ayrıca insana bu konuda çok sınırlı bir bilginin verildiğini belirtmektedir…

Bu az bilgi de insana, yüce Allah’ın bildiği insanın gücü ve ihtiyacı oranında verilmiştir. Buna göre insanlar Allahu tealanın kendilerine verdiği bilginin ötesinde zandan başka hiçbir şey bilemezler. Zan ise, hakka göre hiçbir şey ifade etmemektedir. Ayrıca yüce Allah, bu evreni yarattığını, onu değişmez bir kanuna dayandırdığını, insan ilminin bu kanunların bir kısmını araştırıp kavrayabileceğini, gücü ve ihtiyacı oranında bu kanunlara göre hareket edebileceğini ve Rabbinin katından gelen şeyin gerçek olduğuna olan inancını arttıracak ve pekiştirecek şekilde iç ve dış dünyada bu kanunlardan bir kısmını ortaya çıkarabileceğini bildirmektedir. Ancak bu ortaya çıkarma olayı, insanın bilmediği *gayb* gerçeğine ilişkin Allahu tealanın değişmez kanunlarının ihlâli anlamına gelmez. Çünkü bu hep*gayb* olarak kalacaktır. Ayrıca bu durum, yüce Allahın iradesinin serbestliğine ve her şeyin Allaha özgü gaybi bir kader uyarınca meydana gelişi gerçeğine de ters düşmez. İslâm inancındaki ve bu inancın gerçeklerinden meydana gelen müslümanın düşüncesindeki uyuma denk bir şekilde yokdan var olup, varlıklar arasında görülür. Allahu teala Kur’anın birçok yerinde müminleri *gayba* inanan kişiler olarak nitelendirmektedir. Böylece bu sıfatı imanın temellerinden biri saymaktadır…

Mutlak surette; İnsanı, herkese gizli olan *gayb* aleminin sırlarına ulaştıracak olan bilgi­ler, sadece yüce Allahın katındadır. Müfessirlerimizin izahına baktığımızda; Gayb ilmi Rabbimizin nezdindedir. Zira ilim, bir sıfattır. Bu sıfatı sayesinde, görülen ve görülmeyen aleme ilişkin bilgiler Allaha keşf olunur. Bu gaybi sırlar, kilitli kapılar ardındaki hazine­ler gibidir. Sağlam kilitleri ve anahtarları vardır. Gaybın ha­zineleri Allah katındadırr. Bu sırları, gizliyi ve gizlinin de gizlisini, Allahtan başka kimse bile­mez. Karada ve denizde her ne varsa, Allah onları bilir. Gayb alemindeki şeyleri bildiği gibi, görülen alem­deki şeyleri de bilir. Yerin en uzak noktasının ve en alt noktasının karanlıklardaki bir tane, yaşı ve kurusu müstesna olmamak üzere, Allahın ilim hazinesindedir. Allahu tealanın ilmi sabittir; asla silinmez. Tıpkı kayda geçirilip tescil edilen şeyin silinip yok edilemeyeceği gibi, O’nun ilmi de yok olmaz. Bütün bunlar *levhi mahfuzda* tescil edilmiştir. Allahu teala akla gelen gelmeyen her ne varsa en iyi bilendir…

Kardeşlerim, içinde bulunduğumuz toplumda ne yazık ki bazı ilim ve bilimden nasibini tam alamamış kişiler:*Allahın her şeyi bilemeyeceği* tezini savunur olmuşlardır. Bu kişinin ya da kişilerin fıkıh ilmini okuması ya da fetva komisyonunda bulunması söylediği sözün vehametini azaltmıyor bilakis mazarrat fikirleriyle önce kendine sonra takipçilerine zarar veriyor. Allah ıslah etsin demekten başka elimizden ve dilimizden başka şey gelmiyor ne yazıkki. Mahmut Toptaş hocaefendi bir misal veriyor şöyle ki; Hoca efendi konuşurken „herşey Kur’an da var“ demiş. Cemaattan biri „hocam saatim bozulmuş, bak bakalım neresinde bozukluğu“ demiş. Ho­ca,“Eğer bilmiyorsanız ehline sorunuz“ ayetini okuyuvermiş. Kur’anı Kerimin emrine göre sen bu saati saat­çiye götüreceksin demiş. Çünkü Kur’anı Kerim „ehline sorun, işi ehline verin“ diyor, saatinde ehli saatçidir. Hoca efendi o zekasıyla gerçekten çok ince bir hususa dikkat çekmiş. Kur’anı Kerimde saat şöyle tamir edilir diye ayet yoktur. Ama „herşeyi ehline verin“ denildi mi binlerce meseleyi halletmiş oluyoruz. Bu devlet yönetiminden saat tamirine kadar herşeye şamil bir ayeti kerimedir. Zaten Kur’anı Kerimin güzelliği de özelliği de buradadır. Rabbim bizleri, aklını putlaştıranlardan ırak eylesin… Selam hakka tabii olanlara…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.