Cinlerden Korunma Yolları

Tarih boyunca ve Zamanımız da İnsanları en çok meşgul eden meselelerden birisi de; Şerli ve Kafir cinlerden nasıl korunacagız meselesidir. İslam alimleri de Yıllarca bu hususta kafa yormuş, emek vermiş ve büyük ilmi çabalar sarfetmişler, ve bu hususlarda bizlere çok degerli tavsiyeler sunmuşlardır. Bunlardan bazılarına bakalım:

Cinlerin insanı çarpması meselesinde; Şeyh Ebul Abbas demiştirki: Cinin insan ogluna çarpması, bazan şehvet ve aşk tan dogar.Nitekim bazı insanlarla cinler arasında sevişme hasıl olup evlenirler ve onlardan çocuklar dogar.Bu bilinen bir şeydir. Alimler bu konuda çok şeyler zikretmişler ve uzun uzun fikir yürütmüşlerdir. Bazan da insanoglunun bilmeyerek onları işkenceye maruz bırakmasından meydana gelir. Üzerlerine bevl etmek (Abdest bozmak), Bazılarını katletmek, veyahut üzerlerine kaynar su dökmek gibi.

Cinler umumiyetle harabelerde, boş arazilerde, necaset yerlerinde, mezbelelikte -–ani çöplük gibi yerlerde ve mezarlıklarda bulunurlar. Onlardan her hangi biri, insanogluna saldırdıgında, kendisine ilahi hükümler hatırlatılır, maruf ile-iyi,güzelliklerle emredilir, münkerden nehy edilirler. –sakındırılırlar. İnsanlara yapılan ögüt onlara da yapılır. Yukarıda zikredildigi gibi Kuranı kerimden belirli ayetler okunur.

Cin çarpmasından ugrayan hasta, dua ve zikirle, cinleri lanetlemek, nehyetmek gibi hususlarla iyileşirse mesele kalmaz. Eger cin, ifrit taifesinden olur da okuyan kimse zayıf olursa, o zaman o cin, o kişiye zarar verebilir bu sebeple dirki, Bu gibi cinlere Muvazeteyn(felak ve nas sureleri), salavatı şerife okuması ve fazlaca dua etmesi lazımdır. Olanca gücü ile günahlardan uzaklaşması, İmanını takviye etmesi gerekir. Çünkü ister cinler olsun, ister, şeytanlar olsun, insanlara günahların açtıgı pencerelerden nüfuz ederler girerler.Cinlere karşı en büyük silah Ayetel kürsidir. Şurası bir gerçektirki, cinler, insan, hayvanyılan, akrep, deve ve sıgır kılıgına bürünüp muhtelif şekiller alırlar. Hatta katır ve merkep şekline girdikleri, kuş kılıgına bürünüp havada uçtukları da görülmüştür.Cinlerin ömürlerine gelince , En iyisini bilen muhakkak Allah tır.

Cinlerin ömürleri, insanların ortalama ömürleri olan 70 senenin aşagı yukarı 10 ile 13 katı yani 700. Ile 1000. Sene arasında degişmektedir. Bazı cinlerin ömrü 1400.seneyi bulur. Bu gün fizikte –öz zamanın kısalması- denilen şaşırtıcı bir durum bütün ilim çevrelerince kabul edilmek zorunda kalınmıştır. Bu hadiseyi basit bir şekilde anlatmak gerekirse- hız yükseldikçe zaman yavaşlar. Hız belirli bir noktaya ulaştıgında ise zaman durur- şeklinde izah edlirse yeterli olur. Bu konularda yazılmış bazı eserler mevcuddur.[1] ama biz en iyisi bu konulara daha fazla dalmamak daha dogru olur düşüncesiyle diyoruz ki her şeyi en iyi bilen Allahtır.

Burada Muhammed Hamdi Yazır (Rh.a)ın Cinler hakkında verdigi malumatada kısaca bakalım. Müşrikler eskiden Cinleri ilahlık derecesine çıkararak onları ilah kabul ediyorlardı. Dev, peri, melek, Şeytan, cinn, namlarıyla anılan hayırlı-şerli esrarengiz ruhani mahlukat veya hayal ürünleri türlü türlü ilah tanıyarak onlara tapan ve suretlerini tasvir eden ve onların havaslarına-ileri gelenlerine göre tılısımlar, sihirler yapan sabiiler, süryaniler, Gıldaniler, yunaniler, Romalılar ve cahiliye arapları gibi sair müşrikler bütün bunları cinn namı umumisi-genellemesi ile ilah ediyor ayetleriyle beyan olundugu üzere Allaha ortak edip ona ogullar, kızlar uyduruyorlardı. Sonrakilerde meharet, işgüzarlık ve beşerin erebilecegi en yüksek derece diye cinni, jenniyi,cin fikirlilik, deha veya dahiy manasıyla söylemişlerdir.

Arapçada deha, hakkından gelinmez bela manasınadır. Yahudilerin kabala denilen tılsımcıları ve sihirbazları, kahinleri bunları ilah kabul etmemekle beraber sabiiler gibi tılsım ve sihir için esrarlı vasıtalar olmak üzere takip etmişlerdir. Bunlar ta Hz Nuha, Hz. İbrahime, Hz. Musaya karşı gelenler tarafından takib oluna gelmiş Şeytan tabiatlı olup Hz. Süleymana karşı da yapılmış ve mülkünde o suretle fitne çıkarılmıştır.

Fakat Kuranı kerimde geçtigi üzere netice de Allahın inayetitiyle-yardımıyla- Süleyman aleyhiselama o şeytanetli cinn soylular esir edilmiş çifte çifte prangalara baglanarak esaret altında agır ve ince işlerde çalıştırılmışlardı, onun vefatı üzerine o esaretten kurtulmuş olan o şeytanlar, -Süleyman, mülkünü bu ilimlerle idare ederdi, cinleri, şeytanları bununla esir ederdi.- diye bir takım tısım ve sihir kitapları yazmışlardı,

Bakara suresinde beyan olundugu gibi Yahudiler Allahın kitabı olan tevratı arkalarına atıp bir taraftan Süleyman aleyhiselamın mülküne, Devletin idari, işlerine ait diye bir takım küfür söz ve davranışları uydurarak sihir ve tılısım arkasına düşmüşlerdi.Dini ve mucizeyi bir sihirbazlık sanan sonraki gelenlerde bu guruba aldananlardı.

Hıristiyanlarda kötü ruhlu cinnileri çıkarmak için cinlere ehemmiyet vermişlerdir. Cahiliye araplarıda bütün bunların arasında çalkalanarak kendilerini, sihirbazlara, kahinlere, cinlere kaptırmışlardı ve bir yere, tenha vadiye vardıkları vakit oranın cinlerine sıgınırlar ve bu suretle onların istilalarını artırırlardı. Hz. Muhammedin gelişi ile o cinlerin, jenilerin hadleri bildirilmiş Nuri Muhammedi ile hak tarafından tepelerine indirilen ateşli alevler ve ayetler onları yakmaya başlamıştı.[2]

Yazılanlardan da anlaşılacagı üzere İslamiyetin güneş gibi parlamasından önce bütün insanlık cehalet içinde cinlere bel baglamış, onlardan medet ummuştu. Ne zamanki İslamın kirleri paklayan nuru gönülleredolmuş, dayanılacak bir noktanın yüce Rahman olacagı anlatılmış, işte o zaman bu saçmalıklar yavaş yavaş silinmeye başlamıştı. Yalnız günümüzde dini inancı zayıf bazı çevreler cin çagırma seanslarını hala sürdürmektedirler.Bu yollarla cinler bu beyinsiz yada dinden nasibi az olan insanları kendine itaat ettirmektedirler.

İmam şıblinin cinlerin esrarı adlı eserinde cin çagırmayla alakalı şu bilgilere yer veriliyor: Bazı insanlar vardır rind hayatı yaşarlar, dervişdirler. Devamlı zikir yaparlar. Bazan bir kelimeyi, kutsal manası olan bir kelimeyi defalarca tekrar ederler. Bunun neticesinde de akıllarını yitirirler. Burada gerçek o zatın cinlerin esareti altına girmesidir. Bazı kelimeleri defalarca belirli makamlarda tekrarlamak cinleri celbeder . Artık o kişi cinlerin esareti altına girmiştir.

Falcıların, sözde ruhçuların cin çagırması da bu yollarla olmaktadır.Bazı kelimeleri defalarca tekkrar etmek tehlikesi büyük oldugundan tesbih çekenler dahi ikaz edilmelidir. Eger mürşidi kamil yoksa yani dini meseleleri iyi bilen ögretici kişi yoksa tesbih çekmemesi söylenir. Zira ne kadar kelimenin ne kadar ve ne şekilde tesir yapacagını ancak o olgun kişiler bilebilir. Allahın belirli isimlerini belirli zamanlarda ve belirli miktarlarda söylemek cinleri çagırdıgı gibi onların insanlara musallat olmasını da önleyebilir. Buna –okuma- denir.

Bilhassa zamanımızda da anadoluda bu işten anlayanlar hastaya okurlar ve ondan cinin çıkmasını saglamada vasıta olabilirler. Bu okuma olayı kısmen netice verir.[3]

Yusuf kerimoglu hocaefendi cin ve şeytan konusunda şu degerli bilgileri veriyor.Tarih boyunca insanlar görülmeyen veya diğer duyu organlarıyla hissedilmeyen varlıklar hakkında ihtilafa düşmüşlerdir. Gaybe iman eden Müslümanların, varlıkları muhkem ayetlerle haber verilen (melek, şeytan, cin vs) canlıların keyfiyetini tartışmaları caiz değildir.

Cinlerin varlığı, kitap ve sünnetle sabittir. Cinlere de peygamberler gönderilmiştir: „Ey cin ve insan topluluğu; size içinizden, ayetlerimi okuyan, hesap gününün geleceğini haber veren ve sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?“ (El-En’am: 130) Allahü Teala’ya (cc) ilk isyan eden iblis, cin taifesindedir.

Cinlerin bir tek ferdine „cinni“ denir. Ğul ve ifrit de cinlerin değişik türleridir. İslam alimleri, cinlerin hava ile karışık alevli bir ateşten yaratıldığını belirtmişlerdir. Cinlerin erkek ve dişi olanları vardır. Evlenirler, çoğalırlar, yerler ve içerler. Allahu Teala’nın (cc) „Cinleri ve insanları ancak ibadet etsinler diye yarattım.“ (Ez-Zariyat:56) buyurdugu sabittir. Cinlere de peygamberler gönderilmiştir. Peygamberimizin (sav) cinleri görüp görmediği konusunda, muhaddisler farklı görüştedirler.

Sahih-i Müslim’de, Hz. Abdullah İbni Mesud’dan gelen rivayete yer verilmiştir. Bu rivayete göre Resul-i Ekrem (sav) cinnilerin davetine icabet etmiş, onlarla görüşmüş ve tebliğde bulunmuştur. Sahih-i Buhari’de (Hz. Abdullah İbn Abbas’tan gelen rivayete göre) Resul-i Ekrem (sav) „Nahle“ denilen beldede ashabına sabah namazını kıldırırken; „Bir grup cinin geldiği, Kur’an-ı Kerim’i dinlediği ve Müslüman olduğu“ kayıtlıdır.

Müfessir İmam Kurtubi, bu iki rivayeti şu şekilde izah etmiştir „İbn Abbas’ın rivayetine göre, Hz. Peygamber o olayda, cinni görmedigi. onların Kur’an dinleyip Müslüman olduklarını vahiyle haber verilmiştir. Fakat bu hadise, Hz. Abdullah ibn Mes’ud’un rivayet ettiğinden farklıdır.

Zira İbn Mes’ud (ra) şöyle demiştir: „Bir gece Resul-i Ekrem (sav) ile beraberdik. Derken aramızdan kayboldu. Vadilerde, dağlarda aradık bulamadık. O geceyi hep endişe içinde geçirdik. Nihayet sabah olunca bir baktık ki Hira tarafından geliyor. „Ya Rasulallah dedik, sizi kaybettik. Aradık bulamadık. Bu yüzden bütün gecemiz endişe içinde geçti.“ Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu: „Bana cinlerden bir davetçi geldi. Onunla beraber gittim. Onlara Kur’an okudum.“ Kafir olan cinlerin, insanlara zarar vermeleri mümkündür. Başta vesvese olmak üzere; bazı kuruntulara, cinlerin vesile olduğu bilinmektedir.

Allah’ım. Müslüman kardeşlerimizle aramızdaki İblisi, şeytanı, Cinnileri, deccalı ve fitnesini kaldır, şeytânî desiseleri kaldır, Kardeşlerimizle aramızda olan düşmanlıgı ve kini kaldır, husûmeti kaldır, güvensizliği ve sevgisizliği yok et, barışık olmamıza yardım et, gözlerimize barış, sevgi ve saygı bakışı ver. Bizi birbirimize sevdir, İblisin, Şeytanın, Cinlerin ve deccalın şerrinden sana sıgınırız. Sen her şeye kadirsin Allahım…Amin…

Sermed Kadir…20.09.2004

Dipnotlar:
[1] Cinlerin esrari. İmam Şibli.
[2] Hak dini kuran dili. Cin suresi tefsiri.s.5383
[3] Cinlerin esrari.imam siblis.18,22

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.