DİL YARASI…

Dünya üzerinde konuşulduğu bilinen ortalama 7.000 civarında dil olduğu bilinmektedir. Bunlardan bazıları daha küçük coğrafyalarda hatta bazen sadece küçük bir topluluk tarafından konuşulurken bazıları milyonlarca hatta milyarlarca insanın iletişim kurabilmesine yardımcı olmaktadır. Türkiye de hangi dinin mahsulü olduğu belli olmayan bazı islam muhalifi tipler var ki, sanki büyük dedesi İngiliz, anneanesi Fransız, baba tarafı İspanyol, dayısının oğlu İtalyan, Teyzesinin babası Rus, halasının dip dedesi Sırp’lardanmış, amcası Yunan’mış gibi bu dilleri göklere çıkartıp sadece Arap lisanına kin kusarlar. Halbuki yakın tarihimizde bu devletlerle savaşan bir toplum olarak yedi düvel denilen bu düşmanlara bizim de düşman olmamız gerekmezmiydi diye sormaktan kendimi alamıyorum. Yavuz Sultan Selim hanın; Çaldıran, Mercidabık ve Ridaniye savaşları ve Dördüncü Murat hanın Bağdat seferinin üzerinden yüzlerce sene geçti. Vahhabi isyanları ise iç meselemiz olarak görülecek olursa Türk – Arap savaşlarına yakın tarihimizde rastlanmaz. Bu muzır İslam düşmanları İngiltereyi unutup aynı dinin mensuplarını bir kaşık suda boğacak hâle gelmeleri hangi akılla izah edilebilir anlamak için dil ve edebiyat kürsüleri mi kurmak gerekir izaha muhtaç…

Dünya nüfusuna göre en çok konuşulan dillerin sıralamasında baktığımızda; doğal olarak Çin’ce en başta gelmektedir. Hemen arkasından İngilizce onu tâkip etmekte, günümüzde Dünya nüfusunun en kalabalık olduğu ülke olan Hindistan, hintçe dil topluluklarını ülkesinde barındırmaktadır. Arkasından İspanyolca hem ispanya hem Latin amerika da konuşulan önemli bir lisan olarak karşımıza çıkmaktadır. Rusça ise yayğın bir dil topluluğunun olduğu ülke sıralamasında beşinci sırayı paylaşmakta, hemen arkasından Arapça, Bengalce, Portekizce, Malayca, Fransızca, Türkçe dilleri önemini korumaktadır. Bu çok önemli dilleri yaşatan kurumların başında üniversitelerde örneğin, Türk dili ve edebiyatı okutulan kürsü bölümleri vardır. Hakeza ingiliz dili ve edebiyatı, Alman dili ve edebiyatı olduğu gibi dünyanın en önemli üniversitelerinde Arap dili ve edebiyatı da okutulmaktadır. Lâkin İslam düşmanlığı genlerine kadar işlemiş olan sözde entellektüel Türkler bütün dillere evet derken Arapça eğitimini çağ dışı ve ortaçağın hortlaması olarak görüp itirazını her platformda dillendirmektedir…     

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda pay sahibi olan idareciler; önce İslami cenmiyetlerin bir arada toplanmasına vesile sayılan Hilafet makamını ortadan kaldırmış, Türk insanının miladı 1924. olarak belirlayip inkılap ve ilke yasaları hazırlamış, öncelikle sosyal, siyasal, kültürel alanda ilerleme kaydetmesi için batı ülkeleri gibi yaşantıyı belirlemenin şart olduğunu, harf devrimi ile beyân etmiş yazılı kaynakları tümden yok etme girişimi sergileyip kütüphaneleri boşaltarak fırınlarda yakmış, denize dökmüş, kamyonlarla Bulgaristan gibi en yakın ülkelere yok fiyatına satmış, gökten indirildiği zannedilen; Kur’an ve sünneti seniyye ye savaş başlatmış, Ezanı susturmuş, Afyonkarahisardan başlayarak bütün illerin merkez Camiilerini yıkıp yerine heykeller dikmiş, 1920. yılında Millet meclisinin üçte ikisini teşkil eden ulema sınıfını on senede darmadağın etmiş, ibadethaneleri işlevsiz hâle getirmişlerdir. Sanki  Türkiyenin en büyük şehri olan İstanbulu 5. sene İngilizler boşaltmamışlar gibi onların Kralı ve denize döküldüğü söylenen Yunanlıların Kralı ile dostluk babında beraber hareket edilip toplumun dindar kesimi İstiklâl mahkemelerinde analarından emdikleri süt fitil fitil burunlarından getirilmiştir…

Kardeşlerim, İlke ve İnkılapların en ağır darbesi kültür inkılabıdır. 1931. Yılından itibaren Türk dil kurumunun başına Agop Dilaçar getirilince, ilk yapılan uygulamalar bin yıldan daha fazla konuşulan ve adına sonraları Osmanlıca dil bütünlüğü dediğimiz kelimeler Arapça ve Farsça denilerek atılmış, bilinen kelimeleri konuşanlar istiklâl mahkemelerine sevk edilmiş, Fransızca ve diğer batı dillerinden binlerce kelime arı türkçe denilerek Türk dil kurumu sözlüğüne eklenmiş, Milli eğitim bakanı Hasan Ali Yücel marifetiyle yepyeni ve dinden arındırılmış köy enstitüleri hayata geçirilmiş, Müslüman Türk milletinin mukaddes değerlerine savaş açılmıştır. Nedense demiyorum, Kur’an lisanı olan Arapça dilinin dışında bütün dillere üniversitelerde Almanyadan kaçan Yahudi profesörlere kürsüler açtırılıp, Türk insanının en kısa yoldan kültür devrimiyle batılı olmasına çalışılmış, ne dinden yana ne dine karşı izahlarıyla Laiklik dini Anayasa ya girmiş, Müslüman Türkün tâbir caizse eli kolu bağlanmıştır…Dikkat edilirse, 1980. Yılına kadar İslami eserler telif ve tercemeleri yazılamamıştır. Meydanı boş bulan sahte aydınlar ise alabildiğine sözde Arap, özde İslam düşmanlığını halâ frensiz, son sürat ilerlemeyi sürdürmektedirler…

Sermedkadir…          

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.