Dostluk ve Kardeşlik

İslam hukukuna göre Dine dayanan kardeşlik bagı, Nesep yönündeki kardeşlikten daha kuvvetli ve daha üstün olarak vasıflandırılmıştır. Bilinmelidir ki Müminlerin birbirlerini sevmesi , Kelimeyi şehadete dayanan bir sevgi bütünlügüdür. İman ve İmana dayanan sevgi bütünlügü oluşturulmadıgı müddetçe yer yüzündeki imtihanı, denemeyi, sınamayı kazanmamız mümkün görünmemektedir…

Her Müslüman kendi Dininin korunması ugrunda elinden gelen çabayı, gayreti, mücadeleyi göstermek mecburiyetindedir. İslami olarak anlıyacagımız mücadele ise: Birbirlerini Allah için seven ve Din kardeşini kendi nefsine tercih edebilen, gayretli, muttaki, İhlaslı, samimi ve sadık Müslümanların ortaya koyacagı salih bir amel olarak anlatılmıştır…

Cenabı Rabbulalemiyn maide suresi ayet. 55.te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allahtır, Rasulüdür, iman edenlerdir; Onlarki Allahın emirlerine boyun egerek namazı kılarlar, zekatı verirler. Kim Allahı, rasulünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsinki) Üstün gelecek olanlar şüphesiz allahın tarafını tutanlardır.***

İbni Mace de geçen bir hadisi şerifi Abdullah bin mesud (ra) rivayet ediyor Peygamber efendimiz mealen şöyle buyuruyor. ** Kitap ve Sünnetten başka uyulması gereken üçüncü bir yol yoktur. Sözlerin en güzeli Allahın (cc) kelamı ve yolların en güzeli de Hz. Muhammedin yolu (sünneti) dur. ** [1]

Hasan el benna (rh.a) diyorki: * Kardeşlikten kasdımız: Kalplerin ve ruhların akide bagıyla birbirine baglanmasıdır. İnsanları birbirine baglayan en kuvvetli ve en yüce bag, akide bagıdır. Kardeşlik , iman kardeşligi, ayrılık ise küfrün kardeşligidir. Kuvvetin birinci kaynagı birlik gücüdür. Sevgisiz birlik te düşünülemez. Sevginin asgari derecesi kalbin temizligi, en yüksek derecesi kardeşini kendine tercih etmektir.

Sadık kardeş, kardeşini kendisinden daha çok sever ve daha üstün tutar. Çünkü düşünürki kardeşleri ona muhtaç degil, kendisi onlara muhtaçtır. Ahmed bin hanbel, ebu davud, nesai, ibn huzeyme, ibn Hibban ve hakim rivayet etmiştirki: ** Kurt, ancak sürüden ayrılan koyunu yer.** rezzin de insanın kurduda şeytandır. Yalnız buldu mu kapar ziyadesini eklemiştir. Müminler, taşları birbirine kenetleyen bir bina gibidir.(Buhari ve Muslim) Tabiiki bizim de böyle olmamız gerekir.*[2]

Said Havva (rh.a) diyorki: * Üstad Hasan el Benna bize, kendisi ile kardeşligi tanıyacagımız bir alamet vermiştir: asgari düzeyi kardeşlere karşı kalbini temizlemek,azami düzeyde de; makamdan, çıkar ve şöhrete kadar bütün dünyevi hususlarda kardeşlerini kendisine tercşih etmektir. Her kardeşin digerinin elindekileri hakkında (zühd) sahibi olması kadar saftaki sevgiyi hiç bir şey gerçekleştiremez Dünya hakkında zühd sahibi ol ki , Allah ta seni sevsin.

Allaha itaat etmek ve ona isyan etmekten uzaklaşmak gibi kardeşligi devam ettiren bir şey yoktur. Takva üzerinde kurulan kardeşlik hem dünyada hem ahirette sürekliligi korur. İman ve Salih amel gibi kardeşligin bozulmasına engel olan bir şey yoktur. Allaha davet edenler arasındaki sevgi ve kardeşlik Allah düşmanı iblisi çok öfkelendirir. Şeytan müminleri birbirine düşürmek için çalışır. Bu yüzden kardeşler konuştuklarında en güzel sözü söylemeli ve aralarındaki görüş ayrılıkları, aralarındaki sevgiyi bozmamalıdır.*[3]

İnanıyoruz ki; İslam dini insanları birleştiren ve kaynaştıran bir Rahmet nizamıdır. İslam, sevgi ve saygı medeniyetşinin alternatifsiz sahibidir. İslamın her hükmü bir sevgi ve saygı hazinesidir. Bundan dolayıdırki; hayatlarını Allahın hükümleri üzerine bina edinen müslümanlar, birer sevgi ve saygı abidesi oluvermişlerdir.

Allah yolunda kardeş olanlar, allahın sevgisine mazhar olanlardır. Yani allah yolunda dost olanlar, her şeyden önce Allaha dost olanlardır. Allaha dost olmadan birbirlerine dost olmaya kalkışanların dostlukları sahte bir dostluktur. Bizim kültürümüzde bir Uhuvvet terimi vardırki Dinde kardeşlik diye tarifini yapabiliriz yani İslam kardeşligi…

Uhuvvet; Canlı bir imanın ruhu, müminin mümin kardeşine besledigi ince duyguların özüdür uhuvvet. Mümin bu iman ile müminlerle birlikte ve onlar için yaşar. Uhuvvet, aynı itikadı paylaşan iki müminin amelel dert ortagı olmalarıdır. Kurtubi de deniliyorki; Müminin mümin için -ihvan- olarak isimlendirilmesi, kardeşinin mezhebini kucaklamasından ötürüdür. Denile bilirki; aynı itikadı paylaşmayanları dost edinip halil-dost muamelesine tabi tutmanın neticesi nedamettir, pişmanlıktır.[4]

Yusuf kerimoglu hoca efendi bu konuda diyorki: Günümüz müslümanlarının içerisinde bulundukları hüsranın temelinde bu nedamet, bu pişmanlık yatmaktadır. Çünkü günümüzde müslümanlar; önce iktidarlarını, sonra birbirlerine karşı olan sevgilerini ve edeplerini kaybettikleri için , ne yapacaklarını şaşırmış vazıyettedirler. İman ve imana dayanan sevgi ihya edilmedigi müddetçe imtihanı kazanmak mümkün degildir.*[5]

Öncelikle bilmeliyizki; Müslüman, müslüman kardeşini Allah için sever. Zaten Müslümanın en belirgin vasfı kardeş ve arkadaşlarına , menfaat duygusundan arınmış, herhangi bir gayeden uzak ve her türlü şaibeden şüphe çekici durumlardan temizlenmiş ve sevgi besleyici olmasısdır. Bu sevgi de tabiiki inandıgı dinin özünden yani vahiyden ve hadisi şeriflerden kaynaklanmaktadır…

Çünkü Müslümanı müslüman kardeşine baglayan bag; rengi, dili ve cinsi ne olursa olsun İman bagıdır. İman kardeşligi, gönül baglarının en kuvvetlisi, kalp ilişkilerinin en metini,muhkemi, saglamı ve ruhi baglantıların en yücesidir. Bu eşsiz kardeşligin yüceliginde, temizliginde, derinliginde ve devamında hayret verici bir sevgi şeklinin ortaya çıkması şaşılacak bir durum olmamalıdır.

Bu sevgiyi İslam dini –ALLAH UGRUNDA SEVGİ- diye isimlendirmiştir. Sevgisinde sadık olan müslüman İmanın tatlılıgını ve iç huzurunu hisseder taa benliginde hisseder. Allah için birbirlerini sevenlere şeref olarak Allahın kıyamet günü haşir meydanında onlarla ilgilenmesi yeter. Müslimde rivayet ediliyor mealen: ** Benim için birbirlerini sevenler nerede ? Gölgemden başka gölge bulunmayan bu gün onları ben gölgeleyecegim.** Ne yüksek bir şeref. Ne güzel bir mükafat. O dehşetli, O Şiddetli, O müthiş korku ve dehşet gününde, Allah için birbirlerini sevenlerin mükafatı ne güzel…

Rivayetlerden ögrendigimize göre Peygamber efendimiz (sav) Müslümanlara sevgi ve kardeşlik tohumunun nasıl bina edilecegini bizzat göstererek belletiyordu. Ebu Davud ve Nesai de geçen bir Hadisi şerifte Rasulullah muazın elini tutup mealen şöyle buyuruyordu: ** Ey Muaz, vallahi hiç şüphesiz ben seni seviyorum. Sonra da sana nasihat ediyorum ey Muaz ! Her Namazın peşinden: Allahım bana zikrin, şükrün ve ibadetin için yardım et demeyi unutma.**

Muaz da (ra) İslam topraklarında bu temiz sevgiyi müslümanlar arasına yayarak Allahın kendisi için birbirlerini sevenlere hazırladıgı sevap ve mükafatı Rasulullahtan (sav ) duydugu şekilde anlatıyordu. İnanıyoruzki; Şuurlu Müslüman Peygamberinin bellettigi bu tavır karşısında dost ve kardeşlerine sevgi göstermekten, kalbini onlara açmaktan ve onlara bütün gönlüyle yönelmekten kendini alamaz. Ve böylece dünyada en saglam bir duvarın yapı taşlarını oluştururken Ahirette de Rabbinin rızasını kazanır.

İslam dinine baglı ve baglı oldugu Din’in emrettiklerini ve yasakladıklarını iyice ögrenen ve bilen bir Müslüman sevgi, şefkat ve birlige, vahdete davet eden İslam Dininin buguzu, ayrılıgı, ve küsmeyi de yasakladıgını, birbirlerini içtenlikle, samimiyetle sevenleri bazı fitne ve hataların ayıramayacagını dinimizin açıkladıgını da bilir. Çünkü Allah için sevme bagı, birinin yapabilecegi bir hata ile hemen kopmayacak saglam bir bagdır. Buhari nin Edebul Müfred de şu hadis rivayet edilmektedir Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyuruyor: ** Birinin işleyecegi ilk hatanın ayırdıgı iki kimse, Allah için veya İslam için birbirlerini sevmemişlerdir.**

Bununla beraber İslam Dini insan nefsinin tabiatından olan bazı durumlarda kızgınlık ve zayıflık anlarında duyguların degişebilecegini hesaba katarak oluşabilecek öfke ve kızgınlıgının dinmesi için bir müddet tanımiştır. Ve bu müddet zarfında kızgınlıkların, dargınlıkların, küsmelerin bitmesi gerektigini ve en kısa zamanda barış ortamına dönülmesi gerektigini Dinimiz emretmektedir. Yine Buhari ve Muslimde geçen bir Hadisi şerifte Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: ** müslümanın kardeşini üç günden fazla terk etmesi helal olmaz. Bir araya geldiklerinde bu yüz çevirir öteki yüz çevirir. En hayırlıları selamı ilk verendir.**

Bu kesin nassı, Peygamber emrini düşünen Müslüman sebeb ne olursa olsun kardeşinden uzak durmaya sabredemez. Bilakis onunla barışmaya ve selam vermeye gayret eder. Çünkü en hayırlıları selamı ilk verenlerdir.Öteki de selama selamla mukabele eder cevap verirse her ikiside barışma sevabını alırlar. Ebu Hureyreden gelen bir rivayette Peygamber efendimiz mealen buyruyorki; ** Bir kimsenin bir mümini üç günden fazla terk etmesi (yani dargın kalması) olmaz. Üç gün geçtyikten sonra onu bulsun ve ona selam versin. Eger selamı alırsa ikiside ecirde, sevapta ortaktırlar. Eger selamı alınmazsa selam veren ayrılık (dargınlık) günahından kurtulmuş olur. (Buhari edebul müfred)**

İslam nizamı nefislerin terbiyesinde karşılıklı sevmeye, yakınlaşmaya ve ülfete çok önem verir. Bu yüzden buguz, hased kırgınlık, kızgınlık, dargınlık, küslük gibi menfi, olumsuz huyları hayatımızdan mümkün oldugu kadar çıkarmaya, defetmeye yanımıza yaklaştırmamaya dikkat edelim ve özen gösterelim inşaaallah.

Burada Peygamber efendimizden (sav) bir müjdeli rivayeti alalım Sahihi Muslim rivayet ediyor mealen: ** Pazartesi ve Perşembe günleri cennet kapıları açılır. Allaha şirk koşmamış her kul bagışlanır. Ancak kendisi ile kardeşi arasında düşmanlık bulunan kimse bunun dışında. Şu ikisini barışıncaya kadar bekletin, şu ikisini barışıncaya kadar bekletin, şu ikisini barışıncaya kadar bekletin, denilir. **

İnanıyoruzki; Müslümanlar kardeşlerine kızsalar dahi kızgınlıklarını gizlemeyi ve muhatabını affetmeyi küçük hatalarına göz yummayı bilirler. Kardeşini, dostlarını affetmeyi aşşagılık ve ar olarak görmez. Bilakis kendisini Allaha yaklaştıracak bir ihsan olarak degerlendirir. İslam Dininin emirlerini nefsine sindirmiş Müslüman kin tutmaz, öfkesini yendiginde karşısındakini affeder ve böylece iyilerden , muhsinlerden olur. Öfke, gizlendigi zaman nefse çok agır gelen bir yüktür. Kalbi karartan bir ateş ve dumandır. Ama nefis bagışlar kalbde affederse bu yük ortadan kalkar genişlik dogar, Kalb serinler ve gönül rahatlar.

İşte ihsan ve iyilik duygusu budur. İnancımız odur ki; İnce ruhlu yani Rikkatli Müslümanın kalbinde kine yer yoktur. Dinini anlamış ve Dininin emir ve yasaklaını idrak etmiş, dininin nassları vicdanının derinliklerinde nüfuz etmiş bir Müslüman, affetmenin ve Allahın bagışlaması için kalb temizliginin kıymetini idrak eder, hayatını bu dogrultuda sürdürmek onun vazgeçemeyecegi bir prensibi haline gelir.

Bütün bunlardan sonra Müslümanın temiz kalpli, güler yüzlü, yumuşak sözlü, tatlı dilli olması gerekir. Güler yüzlülük İslam Dininin teşvik ettigi güzel bir ahlaktır. Güleryüzlülügü sahibine ecir ve sevap kazandıran salih amellerden sayılmıştır. Güler yüz temiz, pak ve saf kalbin aynasıdır. Bu nezahet, temizlik ise İslam Dininin sadık Müslümanların zahirinde aradıgı bir özelliktir…

Bu yüzden bizim önder ve örnegimiz Peygamber efendimiz (sav) ve onun şanlı Ashabı birbirleriyle karşılaşınca musafaha ederler, tokalaşırlar, yolculuktan geldiklerinde kucaklaşırlar böylecede birbirleri arasında sevgi ve muhabbet yaygınlaşırdı. İslam Dini selamın, musafahanın ve Din kardeşlerin karşılaştıklarında kucaklaşmasının yaygınlaştırılmasına teşvik etmiştirki kalpler arasındaki sevgi bagları devam etsin, Müminler arasındaki kardeşlik bagları kuvvet bularak artsın da toplum Müslümanlıgını yaşasın ve hayattaki sorumluluklarını yerine getirsin.

İbnu sa’d tabakatında Şa’bi den rivayetle şöyle diyor: Rasulullah (sav) Hayber den dönünüce Cafer bin Ebu Talib (ra) kendini karşıladı. Rasulullah onun yanına giderek onu bagrına bastı iki gözünün arasını öptü ve buyurdu: ** Ben hangisine sevineyim ? Cafer in gelişine mi, Hayber’in fethinemi ?**

Ayrıca, Müslüman Allah, Rasulü, Müslümanların idarecisi ve bütün müslümanlar için nasihat edicidir. İnce ruhlu bir Müslümana göre nasihat: ilk Müslümanların Rasulullaha (sav) üzerinde biat ettikleri temel kaidelerden biridir. Muslim de rivayet edilen bir Hadiste Peygamber efendimiz: ** Din Nasihattir** byuruyor Kimin için ya Rasulullah diye soruldugunda: ** Allah için, kitabı için, Rasulü için, Müslümanların imamları ve hepsi için.** buyurdu.

Kendisi için sevdigini din kardeşi için de sevmek ulaşılması güç bir makamdır. Fakat bir Müslüman kendisi için istedigini kardeşi için de istemesinin imanının gereklerinden biri oldugunu bilirse bu zorluk kalkmış olur. Dinin nasihattan ibaret oldugunu bilen bir müslüman için bu normal bir şeydir. Kalbi İslam la yogrulmuş samimi Müslümanın her hareketinde bu durum vardır.

İslam tarihi bunun örnek şahsiyetleriyle doludur. Nasihat ve muhabbetle yücelmiş ve yükselmiş büyük sahabi Ebu Hureyre şöyle buyuruyor: * Mümin müminin aynasıdır. Onda bir ayıp görürse onu giderir.* Ebu Hureyre bunu söylerken Rasulullahın şu Hadisinden iktbas etmektedir: ** Mümin kardeşinin aynasıdır. Mümin müminin kardeşidir. (mümin kardeşinin) malını korur ve onu kollar. (Edebul Müfred. Buhari)

Samimi ve sadık müslümanın Din kardeşine böyle davranması onun tabiatındandır. Bunun aksi bir davranış içine Müslüman giremez. Çünkü o yüce ve parlak ufukta yaşayan bir insan özel menfaatinin ve enaniyetinin bencilliginin esiri olup yüksek mertebeden aşagı inermi ? Bildigimiz gibi her kap içindekini sızdırır. Çiçek etrafına kendi kokusundan başka bir koku yaymaz. Tabiidirki iyi toprak iyi ürün verir . Bizlerde mutlaka en iyilerine talip olmak mecburiyetindeyiz.

İyilik ve vefakarlıkta müslümanların tabii halidir. İslam dini Müslümanları vefa ve arkadaşa, kardeşlerine, dostlarına iyilik duygusunu vererek yetiştirir. Bu durum da kardeşlik ve dostluk bagının ne kadar önemli oldugu bizlere gösterir. Allah hepsine rahmet etsin önceki Müslümanlar tüm davranış ve ahlaklarıyla gerçekten insanlar arasında en hayırlı ümmet olma vasıflarını korumuşlardır. Peygamber efendimiz (sav) Dostlarına o kadar önem verirdi ki Hazreti Hatice nin arkadaşlarına, Hz. Aişeyi kıskandıracak kadar, iyilik ederdi.

Hz. Aişe bu konuda şöyle der: * Peygamber eşlerinden Hatice yi kıskandıgım gibi hiç birini kıskanmadım. Onu hiç görmemiştim. Fakat Peygamber onu çok zikrederdi. Bir koyun keser, onu parçalar, sonra da Haticenin arkadaşlarına gönderirdi. Kaç defa ona: Sanki dünya da Haticeden başka kadın yok dedim. Şöyle buyurdu: ** Şüphesiz onun şu güzel hasletleri vardı ve benim ondan çocugum vardır. Müttefakun aleyh)** Bu vefa İslam vefasıdır iyiligi uzak dostlarına kadar varan, anne ve babanın uzak dostlarına kadar ulaşan, ölmüş eşlerin akrabalarına kadar uzayan İslam vefakarlıgı…

Ölmüş olanların akrabalarına bu vefa gösterilirse yaşayan akraba ve dostlara yapılan iyilik nasıl olmalıdır ? İslam yolunda sevgi, nasihat, iyilik ve vefanın gereklerinden biride ne pahasına olursa olsun kişinin her türlü şartlarda kardeşine yardım etmesidir. Eger hak üzerindeyse onu destekler ona kuvvet verir. Eger hak üzerinde degilse onu o hallerden vaz geçirir, ona nasihat eder, bu hataya düşmesini engellemeye çalışır ve böylece yine ona yardım etmiş olur.

Samimi müslüman dostunu zalim de olsa mazlum da olsa terketmez. Çünkü İslam dini kişiye kendisi için sevdigini kardeşi için de sevmeyi emretmiştir.Samimi Müslüman dininin hükümlerine uyan dostlarıyla, kardeşleriyle iyi geçimli onlara karşı yumuşak ve sevilen biri olmalıdır. Böyle olması da, İslam dininin teşvik ettigi üstün ahlaktan kaynaklandıgı içindir.Samimi müslüman kardeşlerinin, dostlarının arkalarından konuşmaz, gıybet etmez. Çünkü Gıybetin Kuranın nassıyla,ayetleriyle haram oldugunu bilir.

İslam edebiyle edeplenmilş bir müslüman Kuranın çizdigi yoldan yürür,yanlış söz ve hareketlerden sakınır. Samimi Müslümanın iki degil tek yüzü vardır. Ve o yüz parlak, açık ve aktır. Bu tavır bir topluluga degil bütün insanlar için aynıdır. Çünkü samimi Müslüman iki yüzlülügün nifak oldugunu ve nifak ile İslamın bir araya gelemiyecegini çok iyi bilir.

Samimi Müslümanın ahlakından biride kardeşlerine dostlarına karşı bitmeyen münakaşalarla sert davranmaması, rahatsız edici şakalarla onlara yük olmaması ve verdigi sözü, vaadi yerine getirmesidir.Boş mücadele , tartışma bir fayda getirmez ve rahatsız edici şakalar çogu defalar nefrete yol açar. Vaadinde sözünde durmamak ise nefsi bulandırır ve kalpten sevgiyi çıkarır. Samimi ve sadık Müslüman bunların hepsinden uzak kalmasını bilmelidir.

Samimi müslüman cömerttir. Çünkü cömertlik İslami bir ahlaktır. Sahibini güzelleştirir, insanlara sevdirir ve yakınlaştırır Bu büyük sıfat Sahabi nefislerine iyice yerleşmişti. Samimi müslümanın eli kardeşlerine , dostlarına açıktır. Şuurlu müslüman cömertlik yapılacak yerleri ve münasebetleri iyi bilir. Malını cömertlik adı altında saçıp savurmaz ve sadece mümin ve müttaki kardeşlerine verir. Ve şerlerinden kurtulmak için toplumun cahillerinin sapıklarının, yoldan çıkmışlarının kullandıgı bir kişi ve oyuncagı olmaz.

Kendisi için sevdigini kardeşi için de seven samimi Müslüman Kardeşlerinin, dostlarının arkasından DUA etmeyi ihmal etmez. Bu Dua da kalbinin ona olan sadakati ve muhabbeti, ruhunun ona karşı berraklıgı ortaya çıkar. Ona hayır duada bulunması sevgisinin kuvvetlendigini ve kalbindeki kardeşlik bagının güçlendigini gösterir. İhlas sahibi Müslüman bu sıcak Dua’nın, kabul edilmede duaların en süratlisi oldugunu bilir. Çünkü Dua, İhlas, Sadakat ve gönül saflıgı içinde yapılmaktadır.

Samimi Müslüman kardeşlerini, dostlarını arkadaşlarını seven, onlara nasihat eden ve onların şeref, mal ve namuslarını bulundukları ve bulunmadıkları zaman koruyan birisidir.Özetle toparlarsak Samimi Müslüman; Kardeşlerinin, dostlarının hatalarını bagışlar. Onlarla iyi geçinir. Kapısı onlara açıktır. Hoş sohbettir. İçi, eli, dili ve bütün azaları temizdir. Cömerttir, cimrilik etmez. Vefakardır, ihanet etmez. Merttir, sözünden dönmez. Samimi müslümanın bütün bu vasıflarla vasıflanması tabiidir. Çünkü o, İslam dininin istedigi şekilde olan Müslümandır vesselam…[6]

Allah’ım. Âile yuvamızda Kur’ân’ın tavsiyesi doğrultusunda birlik ve berâberliği hâkim kıl. Bizi, eşine,dostuna, kardeşlerine takvâda ve dindarlıkta uyan bahtiyar kullarından eyle. Münazaralarımızda, münakaşalarımızda, Tartışmalarımızda şeytana fırsat verme, meleğe izin ver. Anlaşmazlıklarımızı anlaşmayla sonuçlandır. Kırgınlıklarımızı barışla neticelendir. Ayrılıklarımızı birleşmeyle tatlandır. Bizi sevmediğin ve buğz ettiğin davranışlarda bulunmaktan koru. Bizlere haramlardan uzaklaşmayı nasib eyle. Elimizi, belimizi, dilimizi, ayağımızı, gözümüzü, kulağımızı ve sâir organlarımızı haram amel işlemekten koru.

Bizi gazabına uğramaktan muhafaza buyur. Bizi hoşnutluğundan ayırma. Bizi Sana yakın kılan adımlarımızda, bize başarılar nasib eyle. Bize—karınca kararınca—Senin adını tanıtmak ve yükseltmek için gösterdiğimiz çabada başarılı kıl. Bize Senin nûrunu anlamayı ve anlatmayı nasip eyle.

Bizlere senin Rızâna ulaştıracak iş ve çalışmalarımızda yardım et. Sırat-ı müstakimde yürümemiz ve Ehli sünnet ve cemaattan ayrılmamamız için bize yardım et. Bize sadakatta, doğrulukta, hayırlı işlerde, güç ver, kuvvet ver, kudret ver, hidâyet ver. Bizi şeytanın her türlü hîle ve tuzağından muhafaza et. Bizleri şeytanın gönüllü askerlerinin tuzagından muhafaza eyle. Allahım sen her şeye kadirsin…Amin…

Sermed Kadir… . 22.07.2003

Dipnotlar:
[1] İslama göre dost ve düşman. El Kahtani.c.1.s.8.ve173.
[2] egitim risalesi.s.139.
[3] Said havva.egitim risalesi.s.140.
[4] Mustafa çelik. İhtilaf ahlakı.s.102.103.
[5] Yusuf kerimoglu.İslami hareketin mahiyeti.s.197.
[6] Kuran ve sünnette müslüman şahsiyyet.. Ali haşimi.s137-164

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert