İnancımız odurki; Bizi bizden daha fazla seven, düşünen, bizim sıkıntıya düşmemizi istemeyen hem Dünyamız hemde Ahiretimizin güzel olması için yol gösteren sevgili peygamberimiz (sav), bize baba ve annemizden daha şefkatlidir.
Anne ve babalarımızın en iyileri bize yalnız bu dünyada faydalı olurlar. Sevgili peygamberimiz ise iki dünyamızda da yol gösterir ve faydalı olur.Çocuğunu cami önüne, köprü altına koyan anne veya babaya rastlanmıştır ama Ümmetini yarı yolda bırakan peygamber hiç olmamıştır. Hatta kafirlerin inkarlarında direnmeleri nedeniyle onların akılsızlıklarından cehenneme gideceklerini bildiği için onlar adına üzülmüştür.
Taif’te kendisini taşlattıran şehir yöneticilerine hayır dualar yapmış, “Allahım, bunlar ne yaptığını bilmiyorlar, bunlara hidayet ver” diye dua etmiştir.Bizler Peygamber efendimizin Ümmeti olarak onu nasıl anacagız ? Ona nasıl hitap edilmiş ? bu konudaki edep nedir. Davranış ne şekilde olmalıdır ? bir bakalım:
Peygamber efendimizin (sav) huzuruna gelen bazı bedevilerin ( Yani ilimden yoksun avam tabakasının ) O’na ismi ve künyesi ile hitap ettiklerine dair, birçok delil vardır. Bedevi örfüne göre cereyan eden bu hitap şekli, muhkem nass ile yasaklanmıştır. *** “Allah Resulünü çağırmayı, birbirinizi çağırmanız gibi yapmayın.” (En Nur Suresi: 63) ***
Kadı Beyzavi, meşhur tefsirinde, “Resul-i Ekrem (sav)’e hitap ederken veya O’nu çağırırken, birbirinize yaptığınızdan farklı davranmanız farzdır. O’nun ismini veya künyesini zikrederek, yüksek sesle çağırmayınız. Hitap ederken veya çağırırken:
“Ya Resulallah (ey Allah’ın Resulü) Ya Nebiyallah (ey Allah’ın nebisi) gibi” tazim ifade eden ifadelerle anın ve tevazu gösterin. Yüksek bir ses ile değil, mülayim ve kısık bir sesle, çağırın” diyerek, meseleyi izah etmiştir. Allahu Teala (cc) bu muhkem ayeti ile Hz. Peygamber (sav)’e; uzaktan ismini anarak veya “Ya ebâl-Kaasım” gibi künyesini anarak hitap etmeyi yasaklamıştır.
Ayrıca,*** “Doğrusu Allah’ın Resulü yanında seslerini kısanlar (var ya) işte onlar, Allah’ın kalplerini takva için imtihan ettiği kimselerdir. Onlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.(El Hücurat Suresi: 3) *** Ayeti ile seslerini kısmalarını tavsiye etmiştir.
Hz. Sa’id b.Cubeyr ve Mücahid bu konuda şunları söylemişlerdir: “Ayetin manası ona rıfk ve mülayemet ile “Ey Allah’ın Rasulü” deyin, O’nun huzurunda, sesinizi yükselterek “Ya Muhammed” şeklinde hitap etmeyin” demektir.
İmam-ı Dahhak, Hz. Abdullah İbn-i Abbas’tan şu haberi nakletmektedir: “Müslümanlar önceleri Hz. Peygamber (sav)’e “Ya Muhammed, ya Ebâl-Kaasım” diyerek hitab ediyorlardı. Allah, Peygamberini ta’zim için ona böyle hitab edilmesini men etti, ona “Ya Nebiyallah, Ya Resulallah” deyiniz buyurmuş oldu.
Büyük İslam alimi Katade, “Allah bu ayette peygamberlerine tazim ve tebcilde bulunulmasını, ona saygı gösterilmesini emretmiştir” demiştir. İbni Abbasdan (R.a) gelen bir rivayette: *“Araplar, Hz. Peygamber (sav)’e “Ya Muhammed, ya Ebal-Kaasım” diye hitab ederlerdi. Bu ayetle Allah, peygamberine bu şekilde hitap edilmesini men etti. Sahabiler de ondan sonra “Ya Resulallah” diye hitab etmeye başladılar.” * diyor.
Kaadi İyaz; bir başka inceliğe dikkat çekerek, şöyle demektedir: “Resul-i Ekrem (sav)’in Allahu Teala (cc)’nın katındaki yüce makamına işaret eden hususlardan birisi de, Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de diğer peygamberlere isimleriyle hitab ettiği halde ona yalnızca risalet ve nübüvvet vasfıyla hitap ederek, “Ya Eyyühe’n-Nebi, Ya Eyyühe’r-Resul” buyurmuş olmasıdır”
İmam-ı Zerkeşi’de, Kur’an-ı Kerim’le ilgili ilimlere dair meşhur eserinde “Hitabu’l Medh” (bir kimseye övgü yoluyla hitab etme) başlığı altında şunları söylemektedir: * “Hz. Peygamber (sav)’e, “Ya Eyyühe’n-Nebi” diye hitab edilmesi medh hitaplarından bir türdür. Allah umumi bir hüküm vazederken, “Ya Eyyühe’r-Resul” özel bir durum için “Ya Eyyühe’n-Nebi” buyurmuştur diyor.*
Hücurat Suresi nazil olduktan sonra sahabeden Hz. Sabit b. Kays (ra), Hz. Peygamber’in huzuruna çıkmamaya, devamlı olarak evinde kalmaya başlamıştır. Resul-i Ekrem (sav), huzuruna gelmeyen bu sahabesinin durumunu, komşusu Hz. Sa’d b. Muaz’a (ra) sormuştur. Bunun üzerine Hz. Sa’d b. Muaz (ra), komşusunu ziyaret eder ve bu davranışının sebebini sorar. Hz. Sabit b. Kays (ra) şöyle cevap verir: “Sesim fıtraten çok yüksektir. Resul-i Ekrem (sav)’in yanında konuşurken, sesim O’nun sesinden yüksek çıkıverir diye endişe ediyorum. Allahu Teala (cc) nehyine uygun davranamazsam, amellerim boşa gidiverir.”Her Müslümanın; Âlemlere rahmet olarak gönderilen Resul-i Ekrem (sav)’e, ta’zim ve hürmette bulunması farzdır.(Yusuf Kerimoglu.Fıkhi meseleler.)
Buraya kadar olan meselede Peygamber efendimize (sav) nasıl hitap edilecegi üzerindeki İslam alimlerinin görüşlerini aktardık. Tabiidirki takdirlerin en güzeli, Tazimlerin en güzeli, hürmet, saygı ve sevginin en güzeli Peygamber efendimize yapılmalıdır. Çünkü O (sav) her zaman kendi ÜMMETİNİ düşünmüştür. Her zaman Ümmetim, Ümmetim demiştir.
Bizlere Yolların en güzelini, SIRATI MÜSTAKİMİ tarif etmiştir. Hayatımızın her anında onun mübarek sözlerine muhtacız. Ve dilimiz döndügü nisbette her adının anıldıgında Peygamber efendimize SALAVAT okuyacagız. Onun sancagı altında bulunmak için dua edecegiz.
Asıl önemlisi onun (sav) tarif ettigi şekilde hayatımızı şekillendirecegiz. İşte Peygamber efendimizin Ümmetine bazı ögüt ve tavsiyeleri:
** “Ey Ebu Hureyre. Borçlu olduğun kimseye doğru borcunu vermek için yürürsen, melekler, sana selam ve dua ederek, seni uğurlarlar. Ey Ebu Hureyre. Allah, borcunu ödemek niyetinde olan kimseye hiç ummadığı yerden rızıklandırır. Ve hayatında veya öldükten sonra borcunu ödemeyi nasib eder.
“Ey Ebu Hureyre. Kim helal mala sahib olur ve zekatını verir de çocuklarına da miras bırakırsa, varislerinin de bu malla yaptıkları her iyiliğin bir misli ona da verilir. Varislerinin sevapları da eksilmez.
“Ey Ebu Hureyre. Kim namuslu bir adama veya namuslu bir kadına (zina) iftira ederse, kıyamet günü, söylediğini isbat edene ve bir delil bulup getirene kadar oradaki “Habal” vadisinde hapsedilecektir.” Ebu Hureyre (R.A.): “Habal vadisi nedir, Ya Resulullah?” Allah Resulu (S.A.V.) : “Cehennemde, Cehennem ahâlisinin vücutlarından akan irinlerin, karınlarından çıkan şeylerin toplandığı bir vadidir.”
“Ey Ebu Hureyre. Allah yolunda öldürülenin (şehid olanın) kul borcundan, iffetli bir kadına veya erkeğe zina yaptı diye iftira etmesinden başka bütün günahları affedilir.
“Ey Ebu Hureyre. Kıyamet gününde her günah bir kederdir. Nice keder var ki, karşılığında kısas ve intikamlar vardır. Müslüman için kan dökmek (adam öldürmek ), mala veya namusa tecavüz etmek gibi zulümlerden daha uzun intikamı ve kısası olan hiçbir günah yoktur.
“Ey Ebu Hureyre. Sana kötülük edeni insanlara şikayet etme ve kötülüğünü insanlara duyurma. Onun yaptığı kötülüğü, insanlara duyurursan, sen de ona müsavi olursun.
“Ey Ebu Hureyre. Zulmü bağışlayan kimse, ister küçük, ister büyük olsun, mükafatını Allah verecektir. Allah’ın mükafatlandırdığı kimse, cennete ilk girer, mükafatını ve Allah’ın yakınlığını kazanmış olur.
“Ey Ebu Hureyre. Aziz ve Celil olan Allah’ın yaratmış olduğu hiçbir kimseyi korkutma. Yoksa kıyamet gününde Allah’ın melekleri de seni korkutur.
“Ey Ebu Hureyre. Hayatta iken ve öldüğün zaman, mezardayken ve mahşer günü dirildiğin vakit, Allah’ın rahmetinin üzerinde olmasını ister misin? Öyleyse, geceleyin kalk, Allah rızasını isteyerek namaz kıl. Sonra ev halkına emret ki, onlar da namaz kılsınlar. Onlar namazlarını bitirince seni uyandırsınlar. Evinde, geceleyin üç saat ve gündüzün üç saat ibadet edilen kimseye, bütün bu ibadetlerinin sevabının bir misli, Allah tarafından ihsan edilir.
“Ey Ebu Hureyre. Evinin bütün köşelerinde namaz kılarsan, gökyüzü ahâlisinin ve dünya halkının yanında evinin nuru, gökyüzündeki büyük sıra yıldızların nuru gibi olur.
“Ey Ebu Hureyre. Sabah ve akşam yemeklerini muhtaç akrabalarına ikram eder dağıtırsan, dünya ve âhirette, Allah’ın velileri ve dostları arasında ettiği her hayırdan sana büyük bir pay düşer.
“Ey Ebu Hureyre. Allah’ın bütün mahlukatına merhamet edersen, Allah da kıyamet gününde, Cehennem’den kurtulman için sana yardım eder.”
“Ey Ebu Hureyre. Sana bir musibet isabet ettiği zaman, Allah’ın verdiği şeye rıza gösterirsen, musibete sabretmenin sevabı, sana, verdiği acıdan daha sevimli gelirse ki, bunu Allah bilir. Allah sana rahmet, mağfiret ve hidayet verir.
“Ey Ebu Hureyre. Üzüntülü kimseye geçmiş olsun de ve teselli et. Zira sen de teselli edilmeyi seversin. Müsibete karşı (sabredenlere) Allah’ın hazırladığı sevabı hatırlarsan, attığın her adımdan dolayı, bir köle azad etmiş kadar sevab alırsın.
“Ey Ebu Hureyre. Bir Müslüman, diğer bir Müslüman’a selam verdiği zaman, selam verilen selamı alırsa, melekler onun için yetmiş defa istiğfar ederler.
“Ey Ebu Hureyre. Müslüman’la karşılaştığı halde, ona selam vermeyen Müslüman’a melekler şaşarlar.
“Ey Ebu Hureyre. Selam vermeyi adet edin. Çünkü o, Cennet hasletlerindendir, Ve Cennet ahâlisinin (birbiri ile) selamlaşma şeklidir. Ey Ebu Hureyre. Güzel ameller, suyun kiri temizlediği gibi günahları temizler.
“Ey Ebu Hureyre. Din kardeşinin kusurlarını örtersen, Allah yardımcın olur.” Kaynak:(Futuhat-ı Mekkiye : 8 / 409-417
Buharinin sahihinde Kitab-ül edep 5727 nolu hadisinde Ebu Said el-Hudri, sevgili peygamberimizi tarif ederken:*** “Peygamber (S.A.V) bekâr bir kızdan daha utangaçtı” *** diyor.
Bizlerde Edeb, Hâya,âhlak ölçülerinde Peygamber efendimizi, her hususta örnek alalım. İnşaallah kaybedenlerden olmayacagız…
Allahım bizleri o nurlu yolun, yolların en hayırlısı Sıratı müstakimden ayırma, Bizleri Ehli sünnet vel cemaat yolundan ayırma. Bizleri Peygamber efendimizin şefaatına nail eyle. Sen her şeye kadirsin Allahım Amin…
Sermed Kadir…27.08.2004