EHVENİ  ŞER…

EHVENİ  ŞER… Yeri ve zamanı geldiğinde ÖZÜ VE SÖZÜ  birbirine uyan kişleri sevdiğimizi söyleriz. Yeter ki, kıvırmadan, gizlemeden, saklamadan her ne ise olduğu gibi görünenler makbulümüz. Söz ile ifade ederken de, fiili olarak DÜŞMAN dahi olsa MERT olanı tercih sebebimiz olacağı mâlumdur. Dikkat edersek inanç grupları için de aynı kural’ın geçerli olduğu bir gerçektir. Örneğin Mü’min bellidir, Allaha onun şanlı Rasulüne, kitabına, mukaddes bilinen değerlere bağlılığını her platformda alenen belli eder. Kafir de inanmadığını, ALLAH, PEYGAMBER, DİN, İMAN, KİTAP, SÜNNET O kişi için fazla bir şey ifade etmez. Hatta mukaddes değerleri yerli yersiz diline dolar, eleştiri konusu yapar, *BU KADAR İLAHİYAT FAKÜLTEMİZ VAR HALÂ BİR PEYGAMBER ÇIKARTAMADIK* gibi saçma sapan mantık döküntüsü sergiler. Bunun yanında birde, Münafık zihniyetliler vardır ki DÜŞMAN BAŞINA…Müslüman gördüğünde Mü’min gibi konuşur, kafir gördüğünde ise aynı onun söz ve hareketlerini aynen taklit eder. Bu nokta da diyoruz ki; Kafir biriyle uğraşmak, Münafık zihniyetli birisini çözmekten daha EHVEN, daha kolay… en azından Aziz Nesin misâli inanmadığını Ahirete bırakmadan dünyada AŞİKÂR ediyor… Bizler de vermiş olduğumuz SELAMIN hebâ olmadığını net bir şekilde anlıyoruz…

 

2.  EHVENİ  ŞER… Kavramları yerli yerinde kullanmak bizim için asıldır. En çok sinirimize dokunan sözcük *YANLIŞ ANLAŞILDIM* gölgesine sığınma zilletidir. Kardeşim, yanlış anlaşılmaya mahâl verecek ifadelerden kaçın ve dosdoğru anlatımları TERCİH ET, ne sen yorul ne de beni yor…*EHVEN* tabirinin dilimizdeki karşılığı manâ itibarıyla *DAHA HAFİF* olma hâlidir. *ŞER* kelimesi ise bilindiği ve halâ kullanıldığı gibi; hayrın ve hasenatın ZIDDI olan ve *MEŞRU OLMAYAN HER TÜRLÜ MELÂNETLİ İŞ* diyebileceğimiz kötülüğün simgesidir. *EHVENİ ŞER* tabiri ise ÖTEKİNE NAZARAN daha hafif kötülüğü içerir. DİĞERİNE GÖRE daha az zararlı olduğunu anlatır. Şeddeli bir kirlilik, pasak, leke içermese de; piru PAK, temiz, makbul görülecek kadar iyilik içermez. İlim adamlarımız ZARURİ durumlarda; Câiz ve meşrû olmayan iki şeyden birinin işlenilmesi durumunda kalınırsa, bunlar arasında kötülük ve fenalık bakımından DAHA AZ HAFİF OLANI TERCİH edilir diyerek, daha hafif olan dururken, daha ağır ve büyük bir HARAMI İŞLEMEK zarûret sınırını aşmak olur ifadeleriyle belli bir *SINIR* çizmişlerdir. Yoksa HARAM yollarla HELÂL olan güzelliğe ulaşma imkanı yoktur…

 

3.  EHVENİ  ŞER… İslam Şeriatında HARAM olan ameller kesinlikle belli, açık ve kesin delilleriyle ortaya konulmuştur. HARAM deyince belli bir KATİYYET ifade eden hüküm vardır. HARAM bilinen her türlü açıklamaya, izaha, yoruma göre *MUTLAK ŞER* hükmündedir. Her ne şekilde olursa olsun Allahu Tealanın HARAM olarak bildirdiği bir konuyu ve Peygamber Efendimizin (sav) açıkça HARAM olarak zikrettiği her hangi bir nesneyi başka şekilde Müslümanların istifadesine sunmak ancak ZIR CEHALET’LE mümkündür. İslam Şeriatında kanun, yasa ve hükümlere konu olmuş *EHVENİ ŞER*: İki kötülükle karşı karşıya kalındığında DAHA HAFİF OLANI işlenerek, ŞERRİN, kötülüğün, zararı daha fazla olacak ŞERRİN büyüğünden kurtulma çaresi aranır. Örneğin Mecellenin bu kuralında; Daha şiddetli olan zarar, daha hafif olan zararla izâle olunur… Hastalıklar, felaketler, İnsanların maruz kaldıkları zararlar yine insanların menfaatı doğrultusunda, insanların, ihtiyarına, gücüne, imkanına yönelik FAYDA sağlayabileceği KESİN olan çareler aranarak bazı nesneler TERCİHEN kullanılabilir. *EHVENİ ŞER* kavramı FIKIH kitaplarımızda detaylarıyla icelenmiş bir konu’dur…

 

4.  EHVENİ  ŞER…Kardeşlerim, Kainatta her ne varsa inanıyoruz ki; Rabbimizin emriyle insanlığa HİZMET etmektedir. Biz Mü’minler olarak mükellef olduğumuz fiilleri yerine getirmekle emrolunmuşuz. Bu konuda Tövbe haşa; YARADANI aldatmak, kandırmak, Allahın emir ve yasaklarının AKSİNE, ZIDDINA hareket etmek İBLİS mantığıyla izah edilir ki biz böyle emrolunmadık… Allah Celle şanuhu, elimizde olmadan, gücümüz yet­meyerek içimizden geçenlerden hesaba çekmeye­cektir ümidindeyiz. Yâni insanın kendisinden kurtulma imkânı olma­dığı, nefsin, şeytanın vesvesele­rinden hesaba çekilmeyeceğimizi ÜMİD ediyoruz. Ancak bu düşünceler bizi sardığı za­man bunlardan kur­tulmaya çalışacağız, unutmaya çalışacağız, Rabbimize sığınacağız, İnanıyoruz ki; Rabbimiz hiç kimseye gücünün yettiğin­den başkasını yüklemeyecektir. Allahu Tealanın kullarına yükleye­ceği yük ancak kulların GÜÇ yetireceği kadardır. Hattâ onun çok çok altındadır. Allahu Teala mer­hametlidir, kullarını ASLA zorlamaz, sı­kıntıya sokmak istemez… Rabbim bir zorluğu İRADE buyurmuşsa mutlaka çaresini de göstermiştir… Yani aradığımız ne varsa İSLAM dairesinin içindedir… Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.