Rabbimiz Mü’minın suresi ayet.8 ve 9.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Ve o mü’minler ki, onlar, emanetlerine ve ahdlerine riayet edenlerdir. Ve onlar ki, namazlarını muhafaza ederler…*** Muhterem Müslümanlar. “Mü’min” ismini bizlere bizzat Yüce Rabbimiz vermiştir. O, bu ismi de bütün nimetleri de bizlere emanet etmiştir. Hiç şüphesiz en yüce emanet, imanımız ve İslâm’davasındaki teslimiyetimiz, itaatımız ve itikadımıza sahip oluşumuzdur. Bizler, dünya ve ahiret saadetimizi ancak iman nimeti sayesinde elde edebiliriz. Her ne olursa olsun bizlere düşen görev şuur ve bilinci, bu yüce emanete asla ihanet etmemektir. Ona her koşulda sahip çıkmaktır. Kelime-i şehadetlerimizle, kelime-i tevhidlerimizle Rabbimize verdiğimiz ahdimize sâdık kalmaktır. İmanın gereği olarak, hayatımızı salih amellerle ve güzel ahlâkla taçlandırmaktır.
Muhterem Mü’minler…İmanımızı ve İslam dinine bağlılığımızı bozmak, ifsat ve istismar etmek, sarsmak ve zedelemek isteyenlere karşı uyanık olmak zorundayız. İman ve İslâm üzerinden maneviyat hırsızlığı yapanlara, yüce dinimizle insanları aldatanlara, ihanet içinde bulunanlara fırsat vermemek için elimizden gelen ğayreti göstermek zorundayız.Asrı saadetin ilk yıllarında Tevhid inancı, Mekke’de her geçen gün dalga dalga yayılıyordu. Müşrikler, bu durumu bir türlü içlerine sindiremiyorlar, hazmedemiyorlardı. İslam düşmanları, Peygamber efendimize (sav) ve müminlere türlü işkence ve düşmanlığı reva görüyorlardı. Nihayet Peygamberimizi davasından vazgeçirmek için amcası Ebu Talib’e geldiler. Peygamberimize makam-mevki, şan-şöhret gibi türlü imkânlar vaad ettiler. Davasından vazgeçmediği takdirde onu ölümle tehdit ettiler. Lakin Allah Resûlü (sav) ne onların tehditlerinden korktu, ne de tekliflerine iltifat etti. Ve onlara, şöyle cevap verdi: “Amca! Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler, ben bu davadan asla vazgeçmem. Allah, ya dinini üstün kılar, ya da ben bu yolda canımı veririm.”
Değerli Müslümanlar. Peygamber efendimiz (sav) İslam ve İman davasından asla vazgeçmedi. Rabbinin yüce emanetine daima sahip çıktı. Zira o, Muhammedü’l-Emin idi. Söz, fiil ve hareketlerine güvenilir peygamberdi. Her zaman mukaddesata sâdık kaldı., emanete riayet etti. Ümmetine de güvenilir olmayı, emanete sahip çıkmayı öğütledi Peygamber Efendimiz (sav) Ashabına, her ne surette olursa olsun, ihanetten kaçınmamız gerektiğini bildirdi. O, mü’mini inanan insanı güven veren, itimat edilen, şerrinden emin olunan kişi diye tanımladı.
Sözüne güvendiğim Muhterem Kardeşlerim… Bugün bizlere düşen, Kur’an ve sünneti seniyyenin hayat veren mesajlarıyla içimizi, dışımızı, kalbimizi, gönlümüzü mamur eylemektir. Mümince bir hayatın, ancak Kur’an ve sünnetin çizdiği yolda yani SIRATI MÜSTAKİMDE yürümekle mümkün olduğunu unutmamaktır. Kur’an ve sünnetle yoğrulmuş on dört asırlık muazzam ilim ve irfan birikimimizi iyi idrak etmek zorundayız. Bizler bu iki yüce emanetten ilham alarak, insanlığa yeni medeniyetler takdim etmek için gayret göstermekle yükümlüyüz. Inanıyoruzki ademoglunun en güzel hasletlerinden birisi Emanete riayet etmesidir. Çevre çevre genişleyen sosyal sistemde hepimiz, birbirimize emanetiz. Bu emanet, sevgi, saygı ve anlayış içerisinde yaşamayı gerektirir. Bu emanet, kardeşimizi kendimiz gibi görmeyi, kardeşimizin neşesini kendi neşemiz, onun kederini kendi kederimiz bilmeyi gerektirir. Bu emanet, “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona hainlik yapmaz, yalan söylemez, onu zor durumda yüzüstü bırakmaz…” hadisi gereği, her durumda sadakat ve vefayı gerektirir. Paylaşmayı, yardımlaşmayı ve dayanışmayı gerektirir. Örnek ve önderimiz Peygamber efendimiz EMANET hususunda da bizlere takip edeceğimiz yol ve yöntemi belirlemiştir… Peygamber efendimiz (sav) bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Emaneti güvendiğin kimseye ver. Sana hainlik yapana sen hıyanet etme…Ebû Hureyre (ra). Tirmizî…**
Muhterem kardeşlerim…Sayılı nefeslerimiz, akıp giden vaktimiz, şu kısacık ömrümüz bizlere EMANET olarak verilmiştir. Aklımız, kalbimiz, dilimiz, bütün bedenimiz emanettir. Huzur ve muhabbet ocağı ailemiz, göz aydınlığı çocuklarımız, unutulmaya yüz tutsada külüne muhtaç olduğumuz komşularımız, malımız, mülkümüz, bilgimiz, birikimimiz bizlere EMANET olarak verilmiştir. Bizlere düşen, bu emanetlerle Rabbimizin rızasına ulaşmanın gayret ve çabasında izzetli ve şerefli bir hayat sürmektir. Bizlere düşen, bu emanetleri canımız gibi aziz saymaktır. Yüce Rabbimiz, bizleri emanete riayetle izzetini, şerefini muhafaza edenlerden eylesin…
Sermedkadir…LU…23.09.2016…