Emperyalizm Üzerine Notlar

Cenabı hak,hud suresi ayet.118.de mealen şöyle buyurmaktadır. *** Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı. (Fakat) onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler. ***

İnancımız odurki; Bu dünya şu veya bu sahada büyüklüğünü göstermiş binlerce insana şahit olmuştur. Bir kısmı mührünü tarih sayfalarına da basmış¬tır. Nice büyük krallar, savaşçılar, fatihler, fi¬lozoflar, kanun adamları, şairler ve kuman¬danlar bu dünyadan gelip geçtiler. Hepsi de şöyle veya böyle insanların hayatlarını bir dö¬nem için etkilemişlerdir. Ancak hiçbirinin etki¬si ebedî ve kalıcı olmamıştır. Böyle adamla¬rın kimisi insan hayatını bazı yönleriyle et¬kileyebilmişlerdir. Fakat hiçbiri insan haya¬tım her yönüyle, tamamen etkileyememişlerdir. Hayatı bütünüyle etkileyen sadece Allah’ın Peygamberleri olmuşlardır.

Adem aleyhiselamdan başlayarak Peygamber efendimize (sav) kadar Bütün Peygamberler İnsanlığa fazilet ve iyilik getirerek günah ve zulüme karşı mücadele et¬mişlerdir. Zamanlarının hâkim sistemlerini ekonomik, sosyal ve siyasî olarak aşırılık, fe¬nalık ve yolsuzluklardan paklamış, tertemiz eylemişler, spıklıktan kurtarmışlardır. Ha¬yatın her anına adalet ve iyiliği hâkim kıl¬mışlardır. Peygamberler, bu köklü inkılâbı, tevhidi öğreti ve örnek hayatlarıyla yapmış¬lardır. Baskı ve zora dayanmaksızın; sadece toprak ve ülkelere değil, insanların kalpleri¬ne de hükmetmişlerdir. Çünkü onlar insanlık için gerçekten hayırlıydılar. Gece – gündüz ve kar¬şılık beklemeksizin insanların mutluluğu ve kurtuluşu için çaba sarfetmişlerdir.

Seçkin kabi¬liyet ve şahsiyetleriyle çok sayıda insan bu dünyadan geçti. Aynı zamanda bu insanların bazıları ilahi dine Allaha inanır, iman ederken bazılarıda kendi görüş,düşünce ve fikriyartı yönünde insanları yönetme ve idare etme sanatına yani kendine özgü bir siyasete soyunmuşlardır.Tarih nice nice firavunlar, nemrutlar, kayserler, kral ve padişahlar, hakan ve hanlar, şah ve şehinşahların hayatını bizlere aktarmıştır. Hiç bir zaman ölmiyecekmiş gibi kendini vazgeçilmez zanneden bu gurur ve kibir timsali insanlar şu anda toprak altındadırlar. İşte bu insanların yönetim şekli olarak insanlara sunmuş oldugu siyasi ve idari şekillerden biriside emperyalizmdir.

Emperyalizm en kısa tarifiyle: bir ülkenin sınırlarını genişletme politikası şeklinde ifade edilebilir. Emperyalizm: Bir devletin sınırlarını, siyasî, askerî, ekonomik güç ve nüfuz alanını sürekli genişletme politikasına dayalı bir sistem biçimidir. „İmparatorluk kurma eğilimi“ anlamına gelen emperyalizm sözcüğü, eski çağlarda kurulmuş birçok imparatorluğun politikaları için de kullanılır. Mısır, Roma, Pers İmparatorluğu, Napolyon Fransası kendi zamanlarında, geniş topraklar üzerine yayıldılar ve bu topraklarda yaşayan halklardan uzun yıllar boyunca çıkar sağladılar, sanki hükümleri hiç bitmeyecekmiş gibi hakimiyetlerini kurdular.

Büyük devlet olmanın gereklerini yaptıklarınıa inanan bu imparatorlu mensupları, çeşitli halkları egemenlik altına alma zorunluluğu, emperyalist rejimlere otoriter ve saldırgan dayatmacı bir nitelik içerisinde diger ülkelere sahip oldular. 19. yüzyılda, üretimin belirli ellerde toplanması, karteller, tröstler gibi tekelci grupları oluşturdu. Birkaç büyük banka, ekonomik hayatı bütünüyle egemenliği altına aldı ve tekelci bir nitelik kazanmış olan malî sermaye, banka sermayesiyle kaynaştı. Bvilhassa 1800.lü yıllardan itibaren mal, meta ihracatı yerine, sermaye ihracı ön plana geçti. 19. yüzyılın son yarısı, kapitalist devletlerin, dünyanın fethedilmemiş sömürgelerini ele geçirme çabaları ve bu konuda birbirleriyle yarışmaları şeklinde geçti. Ekonomik bakımdan en ileri durumda bulunan İngiltere ve Fransa, 19. yüzyılın sonlarından itibaren Almanya, ABD ve Japonya’nın rekabetiyle karşılaştılar.

Emperyalizm, serpilip geliştiği ilk ülke olan İngiltere’de sömürgeci bir karakter taşıyordu. Fransız emperyalizmi de, sömürgeci niteliğinin yanı sıra, finansal, ekonomik dayatmalar egemenliğine dayanıyordu. Diger taraftan Almanyada, Alman kapitalizmi,Alman Birliği’nin kurulmasıyla, emperyalizme dönüşmeye başladı. Alman İmparatorluğun temel dayanağı, Prusya askerî örgütünün çekirdeği olan Junkerler ile tröst sermayesi arasında kurulan yakın ilişkiydi.

Rus emperyalizmine gelince, doğuda Japonya ile çatışırken, güneyde Akdeniz’e inebilmek için Balkan ülkelerine ve Boğazlara yani Osmanlı ülkesine karşı saldırgan bir politika geliştiriyordu. Japon emperyalizmi de, Alman emperyalizmine benzer bir nitelik gösteriyordu. Amerikan emperyalizmi, bir yanda geleneksel bir sömürgecilik biçimi olan askerî işgal yöntemini benimserken, öte yandan kendi hükümet çıkarları doğrultusunda hareket eden bir devletler zinciri geliştirme eğilimi gösterdi.

Emperyalizmin dogasını anlatırken; Bir devletin kendi sınırları dışında yaşayan halkların üzerinde denelim kurmak, diğer dev¬letler aleyhine genişleyebilmek, onlara siya¬sal, ekonomik veya kültürel gücünü kabul etti¬rebilmek amacıyla giriştiği faaliyetler ve izledi¬ği politika oldugunu ifade etmiştik. Mesela o yılların en gözde ülkelerinden birisi olan Sovyetlert birliginin komunist lideri olan Lenine göre kapitalizmin en yük¬sek aşaması şeklinde tanımını bulur emperyalizm. Yinede her ideoloji içinden çıktıgı ülkeye izafe edilecek olursa, emperyalizmin beşigi ingiltere olmuştur.

Siyasi politika olarakta ingiliz devlet adamlarının ideali “ güneşin üzerinde batmadıgı bir ülkeye sahip olma istegidir.” Zaten ilk defa emperyalizm deyimi İngiltere’de 1870’lerde günümüzdeki anlamından oldukça farklı bir anlamda kullanılmış, imparatorluk rejimi taraftarlarına bu sıfat verilmiştir. Winston Churçhil gelene kadar bütün ingiliz devlet adamları bu fikri yapılarıyla ögünmüşler ve emperyalizmi yani ingiliz emperyalizmi düşüncesini geliştir¬mişlerdir.

Sömürgelerin dağılmasını önlemek ve onları bir federasyon içinde toplamak için hazırlanmış, olan programa „Emperyal fede¬rasyon“ ve bu programı gerçekleştirmek için İzlenen politikaya da „emperyalist politika“ adını vermişlerdir. 1900.lü yıllardan itibaren, Marksizmin de etkisi ile emperyalizm, karşı olunan politikaları kü¬çük düşürmek amacıyla tahkir edici küçük düşürücü bir keli¬me ve siyasal alanda bîr karalama aracı olarak kullanılmıştır. İmapartorluk kurma isteği ve eğilimi, emper¬yalizmin başlıca nedeni,sebebi ve gayesi olmuştur. Yukarıda da kısaca ifade etmiş oldugumuz gibi,Tarihte im¬paratorluk kurmak amacıyla pek çok devlet emperyalist politika izlemiş ve kuvvete daya¬narak genişlemeye çalışmışlardır. Pers İmpa¬ratorluğu, Büyük İskender’in kurduğu İmpara¬torluk, daha sonra Roma ve Bizans İmparator¬lukları döneminde emperyalizm zirveye ulaş¬mıştır.

1600.lü yıllardan itibaren emperyalizmin sömürgecilik yönü daha belirgin hal almıştır. Fransa, İngiltere, Portekiz, İspanya, Belçika ve Hollanda Devletleri Afrika, Güney Asya ve Ame¬rika’ya kadar yayılan sömürgeciliğe dayalı im¬paratorluklar kurmuşlardır. 1900.Yılından itibaren de bu emperyalist imparatorluklara Rusya, İtalya, Almanya, Japonya ve ABD de katılmışlardır. Birinci dünya Savaşından sonra Almanya, Fransa, İtalya ve Japonya emperyalist politikayı sürdürmüşler¬dir. Kuvvet yoluyla genişlemeyi, imparatorluk kurmayı, ırk, kuvvet, kültür, ekonomi ve benzeri fak¬törlerle haklı çıkarmaya çalışan emperyalizm teorileri, İkinci dünya Savaşından sonra canlılığı¬nı kaybettilerse de, farklı şekillerde yaşamaya devam etmişlerdir. Yakın zamana kadar, Sovyet sosyalist cumhuriyetler birligi ve zamanımızda da, Amerika birleşik devletleri birer İmparatorlukturlar ve İzledikleri politikaların emperyalizm politikası olduğu bilinen bir gerçektir. İkinci dünya Savaşı sonrasında ku¬rulan İki kutuplu uluslararası sistemin temsil¬cileri olan Amerika ve Sovyet Rusya askerî, İktisadî ve kültürel alanlarda üstünlük kurmak ve genişlemek hedefine yönelmişlerdir. Amerika birleşik devletleri Batı Avru¬pa’ya, Sovyet Rusyada 1989. Yılına kadar, Doğu Avrupa’ya egemen ol¬muşlardı. İsrail’in Filistin halkına, Güney Afri¬ka’nın Namibya’ya karşı İzledikleri politikala¬rı da emperyalizm politikası şeklinde değer¬lendirmek gerekir. Emperyalizm, genişlemede kullandığı temel alan itibariyle birkaç türe ayrılmıştır.

Siyasal emperyalizm yoluyla tarihte uzun ve kısa ömürlü imparatorluklar kurulmuştur, iktisadî nedenler, üstünlük hırsı, hanedan kavgaları ve dinî sebepler siyasal emperyalizmde önem¬li rol oynamışlardır. Nispeten yeni sayılabilen iktisadî emperyalizmin doğuşu kapitalizmin gelişmesiyle olmuştur. Kapitalist sanayinin ge¬lişmesi bir yandan ham maddeye duyulan ihti¬yacı artırmış, diğer yandan yeni pazarların bu¬lunmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu neden¬le kapitalist sanayi devletleri dünyayı paylaş¬ma yarışma girmişler ve sömürgecilik politika¬sına önem vermişlerdir. İktisadî emperyalizm böyle bir sürecin sonucu oluşmuştur.

Nüfus fazlasını yerleştirmek amacıyla demografik emperyalizm, bir dinin inancını yayma gayesi¬ne yönelik genişleme, dinî emperyalizm şeklin¬de ortaya çıkmıştır. Yazar, düşünür ve fikir adamları tarafından, Bir devleti emperyalizm politikasını izleme¬ye sevkeden çeşitli nedenler üzerinde durul¬muştur. Yukarıda değinildiği gibi ham madde temini ve yeni pazarlar bulma amacına yöne¬lik iktisadî nedenler, devletlerin emperyalizm politikası izlemelerinde ana sebep ve etkenlerden biri olmuştur. Stratejik ve güvenlik nedenleriyle de devletler bazı ülkeleri ve bölgeleri ele geçir¬meye yönelmişlerdir.

Şu hususu önemle ifade etmeliyizki; Emperyalizm ile devlet¬lerin yöneticilerinin tabiatı arasında da kuvvetli bir ilişki kurulmuştur. Irk, kültür, medeniyet ve benzeri nitelik¬ler açısından üstün olduğuna inanan yönetici¬ler diğer toplumlar üzerinde egemenlik kur¬ma hakkını kendilerinde görmüşlerdir. 1930.lu yıllardan sonraki politikalarıyla, Hitler, Mussolini, Stalin gibi liderler buna örnek veri¬lebilir. Bazı ülkeler izledikleri emperyalizm politikalarını aynı zamanda ahlakî görüşlere dayandırmak is¬temiş, halkı zorba idarecilerden kurtaran ve üstün bir hayat yaşantısı sağlayan bir poli¬tika olarak sunmuşlardır.

Bu konuyu inceleyen yazarlar, za¬ferle biten savaş, yenik düşülen savaş ve zayıf ve güçsüz olma gibi üç değişik durumun em¬peryalizme gidenyollar olduğunu; emperyaliz¬min dünya imparatorluğu kurmak, kıtaya ege¬men olmak veya yerel üstünlük sağlamak şek¬linde üç temel amacı olduğunu; askerî, ekono¬mik ve kültürel olmak üzere üç yöntemi bulun¬duğunu belirtmişlerdir. Günümüzde emperyalizm terimi özellikle 1870 sonrası gelişmeleri açıklamak için kullanılmaktadır. Bu süreci başlatan ve sürdüren temel nedenler, değerli madenleri elden geldiğince metropollere yığmak, tekelleşmeye yönelmek, üretim fazlasına yeni pazarlar ve yeni hammadde kaynakları bulmak, sermaye fazlası için yeni yatırım imkanları aramak ve nüfus artışını önlemek gibi sebepleri gündeme getirmişlerdir.

Emperyalist düşünceyi sömürü manasında alacak olursakki zamanımızda en çok üzerinde durulan ekonomik sömürgeciliktir diyebiliriz, şu maddelere yer verebiliriz. Ticaret Yoluyla Sömürü, Azgelişmiş ülkelerde üretilen mal ve hizmetlerin değerlerinin altında fiyatlarla satın alınması. Hammaddeler. Küçük üreticilerin ürünleri. İşgücü (yurtdışındaki işçiler ve beyin göçü). Azgelişmiş ülkelere değerlerinin üstünde -tekel fiyatlarıyla- mal ve hizmet satılması; Mal satışı (hammadde, yarı-mamul yatırım malı) Hizmet ve bilgi satışı (ulaştırma, Müşavirlik hizmetleri ve teknoloji transferi).Yatırım Yoluyla Sömürü. İmalat sanayii yatırımları (montaj, taşaron ve dayanıksız tüketim malları sanayilerinin kurulması), 2- Doğal kaynakların sômürülmesi.Banka ve sigortacılık. Borç Verme (Borçlandırma) Yoluyla Sömürü gibi çeşitlerini ifade etmek mümkündür. Cemil Meriç rahmetli bu konuda diyorki: „ Emperyalistler, tuzağa düşürmek istedikleri ülkeleri kültürleriyle fethetmez, kültürsüzleştirerek, ‚kültürsüzlüklerine inandırarak‘ yok ederler..“ Emperyalist oldugunu kabul ettiren devletler özde sömürgeci, kan emici ve ülkeleri ve toplumları sosyal, siyasal, kültürel ve askeri olarak modern ve çagdaş bir şekilde işgal eden, her türlü degerleri sanki bir limon gibi sıkıp sonunda posasını bırakan bir ideolojik, politik ve siiyasal bir sistemin adıdır Emperyalizm. Yakın zamana kadar Fransa, İtalya ve Almanya gibi ülkeler Afrikadaki toplumları bu hale getirmişlerdir.

Belçika ve Hollanda gibi devletler güney asya ülkelerinde emperyal çıkarları dogrultusunda milyonlara varan katliamları gerçekleştirmişler, aynı düşüncenin gerçekleştirilmesi dogrultusunda ispanya ve Portekiz orta ve güney amerika devletlerinin tabir caizse, sıkıp suyunu içmişler, soyup sogana çevirmişlerdir. Birinci dünya savaşından sonra Japonya aynı emeller dogrultusunda büyük devlet olma gayretlerini en acı biçimde yaşatmış dogu ve güney asya ülkelerinin neredeyse hepsine hakim olmuş lakin kısa bir süre sonra aynı acıları kendi halkı ilk atom bombasıyla tanışarak unutamayacakları bir travma yaşamışlardır. İngiltere neredeyse bütün dünyayı kendi çıkarları için kullanacak duruma gelmiş Biritanya krallıgı adı altında Kanadadan, Avustralyaya, Hindistandan Yeni zelendaya, Filistinden Keşmire kadar kadar sömürmedigi ülke kalmamıştır. Zamanımızda ise en büyük emperyalist çalışmaları, sömürüyü, baskı ve dayatmaları Amerika birleşik devletleri yerine getirmektedir.

Her türlü güç, kuvvet ve otoritesini kullanarak Bütün dünyayı sosyal, siyasal, kültürel ve askeri alanda parmagında oynatan Amerika birleşik devletleri şu anda tek emperyalist güç olarak işlevini sürdürmektedir. Şurası bir gerçektirki; Allahın dinine mukabil yeni yeni sistemlerle dünyaya şekil verme gayreti içerisinde olan hangi millet olursa olsun sonları felaketle bitecek, asla emellerine ulaşamayacaklar, en kuvvetli olduklarını sandıkları bir zamanda zirveden dibe çakılacaklardır. Çünki zulmün sonu yoktur. Zalimler ise ebedi cehennemi mekan olarak tanıyacaklardır. Bir islam aliminin dedigi gibi bizde aynı ifadelerle konumuzu bitiriyoruz. “zalimler için yaşasın cehennem…”

Allahım yaratan, yediren, i,çiren, doyuran, yaşatan ve sonunda öldüren ve ilahi adaletle hükmeden yine sensin. Bizi ancak senin istedigin şekilde itaatkar ve teslimiyet gösterenlerden eyle. Bizleri senin dinine sımsıkı sarılanlardan eyle. Küfür ve sapıklık içinde olanları, zalimleri ve kötülük içinde hayat sürenleri gözümüzde büyütme. İnanan insanları inandıkları dogrular üzerinde hayat sürmelerini nasib eyle.Demokrasi, laiklik, komunizm, faşizm, emperyalizm, liberalizm, sosyalizm ve daha ne kadar insan fikriyatının ürünü olan sistemler varsa bunların şerrinden sana sıgınıyoruz. Bizleri senin en güzel yolun olan sıratı müstakimden ayırma. Bizleri ehi sünnet vel cemaattan uzaklaşanlardan eyleme. Sen her şeye kadirsin Allahım…Amin…

Sermedkadir…11.02.2012

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.