En Faziletli Dava: İslam Davası

Ebedi Hayat mektebimz Kuranı Kerimde. Furkan Suresi Ayet.30-31.de Rabbimiz mealen şöyle buyurmaktadır: *** Peygamber dediki: Ey Rabbim dogrusu kavmim bu Kuranı bırakmıştı. Böylece biz her Peygambere suçlulardan bir düşman peydah ettik. Dogruyu gösterici ve yardımcı olarak Rabbim yeter…***

Dava lügatte; Takip edilen fikir, iddia, bir kimsenin hakkını aramak üzere ugraş vermesi, hakkı olanın iddia etmesi, kendini haklı görüp veya zannedip üstün fikirlilik iddia etmek, Cenabı Haktan Hayır ve Rahmet dilemek. Bir kimseyi bir şeye sevk etmek gibi manalar taşır dava…

Gerçek olan şudurki; Kuranı Kerim hayatın her yanını kaplayan şumüllü ve mükemmel bir NİZAM getirmiştir. Gerçektende Kuranı Kerim bir egitim metodu ve bir hayat sistemi olarak gelmiştir. Tabiidirki en yüce HİKMET Allahındır diye inanıyoruz. Ama Allaha inanmayanlar, onun Rasulüne itaat etmeyenler, dosdogru yol olan SIRATI MÜSTAKİM den sapanlar Kuranı Kerime yeterince kulak vermiyorlar demektir.

O nasipsiz insanlar Peygamber Efendimizin (sav) getirdigi mukaddes HİDAYETİ reddediyorlar ve böylece dogal olarak yer yüzünde Hak ve Batıl mücadelesi sürüp gidiyor. Ahirete kadar da sürüp gidecek. Burada asıl başlayan mücadele inananlar ve inanmayanların mücadelesidir.

Dogal olarak bir davaya inanan insan kendi davasının yer yüzüne hakim olması için her türlü mücadeleyi, ugraşı yerine getirmek mecburiyetindedir. Başka türlü bir anlatış ve izah tarzı sahte ve yüzeysel olur gerçegi ifade edemez. Dava adamı girdigi her kavgadan, yaptıgı her mücadeleden, katlandıgı her fedakarlıktan ve verdigi her kurbandan DAVASININ başarıya ulaşmasını arzu eder.

Davasını gerçekten savunan o davaya baş koymuş dava eri Rahatını ve keyfini, eglencesini hasılı Dünya nimetlerine karşı inandıgı davayı tercih eder. Hatta öyle zamanlar olurki; İnandıkları dava ugrunda gerektirdigi zaman ŞEHİT olarak hayatlarını bile adarlar.

Davadan kasdımız: En mukaddes dava, en hayırlı mücadele, en güzel ugraş tabiiki İSLAM DAVASIDIR. Davası için çalışması icap eden, kan verecek olan, ter dökecek olan, nihayetinde CAN verecek olan da Müslümandır. Gayelerin en faziletli yolu bu Dine davet yoludur. Ya da bu yola kısaca CENNETE götüren, Cennete giden yol da diyebiliriz.

Bu dava öncelikle başta Peygamberlerin yürüdükleri yoldur. Onların arkasından Salih kulların, Hak ehlinin üzerinde yürüdügü sapasaglam ve dosdogru yoldur bu yol. Bu yol müjdeciler yoludur. Bu yol cennete götüren yoldur. Bu yol Emniyet yoludur. Bu yol korkulardan ve endişelerden emin olma yoludur. Bu yol İnanan insanlar için mutlaka üzerinde yürünmesi ve takip edilmesi gereken yoldur.

İslam Davası ugrunda çalışmak lazımdır. İslam davası ugrunda ter, kan ve can vermek gerekir. İslam dinini İnanç, Âmel ve Âhlakıyla temsil etme azmi ve gayreti içerisinde olan Müslümanlar hayatlarının her anının hesabını Rablerine verecekleri gibi, Kendilerinden sonra gelecek olan nesillerine de örnek bir yol gösrtermenin sorumlulugunu taşırlar.

Müslümanlar itikadları ve İmanları geregi kendi Dinlerinin dışında hiç bir görüşü ve ideolojiyi benimseyemez ve o tür başka yönetim şekillerine meyledemezler. Samimi ve sadık bir Müslüman için davası inandıgı ve ikrar verdigi dini İslam dini davasının özünü ve temelini teşkil eder.

Müslüman bireyin takip edecegi yegane önderi ve örnegi, rehberi tabiidirki; Allahın Rasulüdür. Bu inancıyla her Müslüman bilirki; aynı zamanda Peygamberinin teblig ettigi Mukaddes dine inandıgı gibi, O Örnek ve önderinin, rehberinin görevlerini de bir bakıma üzerine alıyor ve o büyük sorumlulugu üstleniyor. Peygamberinin yolunu ve izini takip ediyor demektir. Ne kadar büyük bir SAADET Müslüman için…

Yüce davannın mensubu olan bir Müslüman davasını hayatının her alanında Öncelikle kendi şahsında, Ailesinde, evinde en güzel bir şekilde kimligi, kişiligi, şahsiyeti saglam karakteri ile etrafına örnek olma özelligini verebilmesi lazımdır. Kendi yaşamadıgı bir inancı bir başkasna anlatmak, bir başkasına teblig etmek sahte bir karakterin ortaya çıkmasından başka bir işe yaramaz diye düşünüyorum…

Müslüman ferdin ve Müslüman bir toplumun oluşumuna temel teşkil edecek saglam yapıda bir cemiyetin ortaya çıkmasına hizmet edecek bilgi birikimi, âhlaki olgunluk, saglam bir şahsiyet ve aranan en muteber özelliklerin sahibi olacak olan Dava adamı öncelikle kendisi Allaha, Peygamberine, Kitaba, Mukaddes bilinen degerlere harfiyyen uyacak Hakimiyeti yalnızca Allaha has kılan bir inanışın sahibi olacak, saglam karakterli yol göstericilik vasfına bihakkın sahip olacaktır…

Şüphesizki; Müslümanım diyen her ferdin sorumlu ve mesul olması gereken Allahın adını yer yüzüne hakim kılma hareketi büyük bir vazifedir. Allahın bütün Müslümanları mükellef tuttugu emirler cümlesinde sayabilecegimiz Kendi dinimizi dava bilme mesuliyeti ibadet şuuruyla yapılırsa gereken başarı kendiliginden gelecektir diye inanıyorum…

İslam davası ugrunda çalışmak bir ibadettir. Lakin bir hususa olan inancın isbat edilmesi o şeyle ilgili ortaya konulan pratik yaşantıyla anlaşılır. Eger zamanımızda İslam davetçilerinin davetlerinde, tebliglerinde başarısız olduguna şahit oluyorsak, çalışmalarının bereketsizliginden bahsediyorsak, Yapılan davetlerin yüzeysel olması, ve samimiyetten uzak bir anlatımın ya da dava adamı diye ortaya çıkan şahısların ehliyetsiz kişilerden oluşu bu başarısızlıkta önemli rol oynuyor diye düşünüyoruz.

Allahın dinini dava bilmenin isbatı, Allahı sevmenin isbatı, Allahın emir ve yasklarına riayet etmekle olur. Peygamber Efendimizi sevmenin onun yolunda olmanın isbatı ise Onun sünnetlerine uymakla olur. Müslüman dava adamının çevresine güzel örnek olması ve küçüklerine güzel önder olması için inandıgını yaşaması gerekir.

Bilinen bir gerçektirki inandıgını yaşamayanların zaman içerisinde yavaş yavaş inanmadıgı gibi yaşamaya başladıgını görüyoruz. Bizler Müslüman olarak hangi işe başlarsak başlayalım öncelikle Allahımızı, Peygamber Efendimizi, ve Kuranı Kerimin emirlerini düşünmek durumuındayız.

Yaptıgımız her âmelin sonunda El âlem bizlere ne der sorusu yerine öncelikle Allah ve onun Rasulü bu davranışımızdan dolayı bizlere ne der diye kendi kendimizi sorgulamalıyız. Birilerinin yanında acaba rezil olacakmıyım sorusu yerine; Öncelikle Allah ve Rasulüne karşı yapmış oldugum âmelden dolayı rezil olacakmıyım diye düşünmemiz icabeder.

Eger Dünya hayatında fitne, fesat, şer ve kötülükler iktidar makamında diye düşünüyorsak; Öncelikle bu tehlikelerden korunmanın çaresini araştıracagız, Hakkı batıldan ayırmanın ugraşı içine girecegiz Kurtuluşumuzun yegane şartının İslam Dinine sımsıkı sarılmaktan geçtigini bilecegiz. İnandıgımız gibi yaşama gayreti içerisinde olacagız. Cehalet bataklıgından korunmanın tek yolu İlim deryasına atılmaktır diye düşünüyorum. Okuyacagız, ögrenecegiz ve bildiklerimizle âmel edecegiz. O zaman inşaallah Rabbimiz bilmediklerimizi de bizlere ögretecektir…

Yirminci yüzyılın en büyük dava adamlarından Hasan el BENNA nın(Rh.a) Hayatını şöyle bir gözden geçirdigimizde, çalışmalarını yürüttügü hareketin esaslarını, uyguladıgı yöntemleri, İslami dogrularını, beraber yola çıktıgı Arkadaşlarını, arkadaşlarıyla ne denli çileli ve sıkıntılı günler geçirdiklerini, Davaları ugrunda yapmış oldukları fedakarlıkları…

Davaları ugrunda ölümüne kadar birlikte hareket etmelerini, Birbirlerine olan samimi baglılıklarını, Müslüman olarak sırdaşlıga olan faziletli tutumları, Nimetlerde ve külfetlerde yani her türlü varlık ve yoklukta nasıl mücadele verdiklerini, Allah düşmanlarına karşı verilen birlik mücadelesini, Cehalet içerisindeki halk kitlelerine karşı samimi ve içten yaklaşımlarını, Geceleri abid- ibadet ehli, gündüzleri nasıl mücahidlik yapılabildigini…

Hasılı Müslüman davetçinin Samimi davasında Canıyla, malıyla örnek bir şahsiyyet sergilendigini okudukça gıpta ediyoruz ve Ellerimiz Allaha açılmış Ya rabbi ben senin sevdiklerini seviyorum. Beni de onların sancagı altında topla diye DUA etmekten kendimizi alamıyoruz. Allah (CC) Kendi adını yüce tutmak gayesiyle mücadele eden her kulundan razı olsun. Onların davaları çok yüce idi. Onun için onların adları da zaman geçtikçe yüceliyor. İnşaallah hep öyle kalacaktır…

Zaten Müslümanın her işi ve her ameli büyüktür. Müslüman birey mademki inandıgı DİNİ dava biliyor öyleyse aynı zamanda kendisinin bir davetçi oldugu gerçegi de ortaya çıkar. İşte vazifelerin en muhteşemi çünkü davetçi olmak aynı zamanda hayatının her safhasının İbadet ederek geçeceginin de bir müjdesi demektir.

En korkunç ve acı savaşlar ve en şiddetli kavgalar o dava adamlarının dirençlerini daha da artırır. İmanlarını daha da kuvvetlendirir. Dava adamı ne kadar meşakkatlerle yüzyüze gelirse gelsin, davasının önünde ne kadar engeller dikilirse dikilsin, Samimi davasına inanan insanlar basit menfaatlar peşinde koşmadan, İnançlı bir duruşla sırf davasına hizmetten başka bir şey düşünemezler.

Allah ve Onun şanlı Rasulüne itaat eden İslam davasını dava olarak kabul eden MÜSLÜMAN zaten hayati endişe taşıyan bir yapının sahibi degildir. Müslüman neticede HAKKIN galip geleceginden emindir. Eger davası ugrunda hayatını kaybederse kazançlıdır çünkü ŞEHİT olmuştur İtikaden * şehitler ölmezler * diye inandıgımızdan yine kazançlıyız.

Yok eger davamız ugrunda her hangi bir şekilde agır ya da hafif yaralandıysak yine kazançlıyız. Çünkü GAZİ ünvanı bizim en deger verdigimiz madalya olarak göğsümüze takılmıştır. Dolayısıyla İSLAM DAVASINI yüklenen kişinin sadece bir tek istegi vardır. Allahın razı oldugu bir KUL olmak. Allahın rızasına nail olmak. Arzuların en anlamlısı, emellerin en mukaddesi, dileklerin en ihlaslısı…

Bütün yakın bilinenlerden daha yakın olan Allahım. Sen bütün sevilenlerden daha Sevgili olansın. Bütün izzet sahibi bilinenlerden daha izzetlisin. Bütün azametli bilinenlerden daha Azîzsin. Bütün kuvvetli bilinenlerden daha kuvvetlli ve kavisin. Bütün zengin bilinenlerden daha ganisin- zenginsin. Bütün cömert bilinenlerden daha cömertsin.

Bütün şefkatli bilinenlerden daha şefkatlisin. Bütün merhametli bilinenlerden daha Merhametlisin. Bütün yücelerden daha Yüce olan Allahım. Sen bütün kusurlardan, acizliklerden ve noksan sıfatlardan münezzehsin. Senden başka ilah yok ki, bize imdat etsin. Bizi Kabir azabından muhafaza eyle. Bizi Cehennem azabından muhafaza eyle. Sen her şeyler kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 08.01.2005

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert