Eşref-i Mahlukat

Ebedi hayat rehberimiz Kuranı Kerimde Rabbimiz, Secde Suresi. Ayet.7-9.da Mealen şöyle buyuruyor: *** Allah yarattıgı her şeyi güzel yapan, İnsanı başlangıçte çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayagı bir suyun özünden yapan, sonra onu şelillendirip ruhundan ona üfleyen, size kulaklar, gözler ve gönüller verendir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz…***

İnsandan başka hiç bir varlıga verilmeyen paha biçilmez, degeri hiç bir şeyle ölçülemez, mükemmel çalışan organlar, his, duygu ve yeteneklerle, başka başka maharetlerle donatılmıştır İNSAN…Düşünebilen bir aklı, tamamiyle anlamak ve kavramaktan aciz kaldıgımız RUHU, Düzen ve intizamların en hassaslıgıyla çalışmasının sürdüren kalbi, Başka hiç bir yaratıkta olmayan gelişmişligiyle hisleri itibariyle İNSAN bir harika canlıdır.

Bazan İnsani vasıfları anlatmak imkansız hale gelebiliyor. Ve diyoruzki; İnsan işte bir muamma…Yaratılış itibariyle tabiiki İNSAN; Hayvanlardan yüz kere, bin kere, milyon kere daha üstün yaratılmıştır. Aklıyla, şuuryla, düşünme kabiliyetiyle, Yeteneklerinin gelişmişligiyle, En önemlisi Yaratıcısına kul olma duygu ve İTAATİNİ, TESLİMİYETİNİ yerine getirme melekesiyle İNSAN Tabiidirki; Yaratılmışların en üstünüdür…

İnsana verilen bu üstünlük boşuna verilmemiştir diye düşünüyoruz. Mükemmel yaratılış beraberinde Mükemmel olmayı, mükemmel düşünmeyi, hâl ve davranışlarında mükemmel hareket etmeyi, her türlü basitliklerden kaçınmayı ve Kendi yaratılışının verdigi o üstün gelişmiş kişiligiyle kendisine yakışanı yapması, hasılı adam gibi adam olması İnsan unsurunun getirdigi mesuliyet duygusunun, bilincinin geregidir diye inanıyoruz…

İnsan sorumluluk açısından o kadar önemli bir görev yüklenmiştirki; Dagların, taşların, yerlerin, göklerin taşımaktan kaçındıgı o büyük EMANETİ, mesuliyeti omuzlarına yüklenmiştir. Her İnsan akıl nimetinin vermiş oldugu FİRASET le bilirki; Önümüze konulan bunca Nimetler aslında doyumluk degil, TADIMLIK nimetlerdir.

Eger bizler aza kanaat etmezde , hep ulaşamayacagımız emellerin peşinde koşarsak, ömrümüz boyunca ne gözümüz doyar, ne de gönlümüz doyar. Dünya ya çıplak geldigimiz gibi kendi suçumuzdan dolayı Allah korusun Dünyayı eli boş terk etmek durumunda kalırız. İNSAN olarak üzerimize yüklenen Emaneti o kutsal görevleri yerine getirerek, İnsanlara yakışır tarz da hayat sürersek o zaman Yaşantımızın çekilmez, sıkıntılı, buhranlı ve çekilmez oldugunu degil; BEREKETLİ bir ömür sürdükten sonra ebediyete hayırlısıyla intikal ederiz inşaallah.

Dünya hayatında ölümsüzlük iksiri için Tarih boyunca insanlar araştırma yapmışlar ve hâla da yapıyorlar. Ama bizler MÜSLÜMAN olarak inanıyoruzki; Her nefis ölümü tadacaktır. Ve her nefis ancak zamanı gelince Rabbına kavuşacaktır. Hani bazıları; Gençler için ya da çok sevilenler için; ARAMIZDAN ZAMANSIZ GÖÇTÜ derler ya hiç bir kimse zamansız bizleri terk etmez. Herkes süresini doldurunca Dünya hayatına veda eder ve AHİRET hayatına merhaba der.

Biz inanan Müslümanlar ölüm ile hayatı bir çizgi olarak görüyoruz. Süremiz dolunca bir yerden öbür tarafa geçeriz. Ama asıl olan HAYIRLI ve iyi bir geçiştir. Ve devamlı duamız odurki; Rabbimiz İman sermayemizi son nefese kadar bizlerden almasın. Asıl zenginlik, esas BEREKET oradadır. Allah (cc) Yüzümüzü kara çıkarmaz inşaallah…

Dünya hayatını geregi gibi degerlendiren insan, bu kısa dünya hayatında ki kazanımlarından dolayı sonsuz bir mutlulugun sahibi olacaktır. İnsanlar RUH, akıl, kalp hatta hâyal gibi yeteneklerini insani ölçüler içerisinde yani yaratılış gayelerine göre çalıştırırlarsa; Dünya da ve Ahirette kazananlardan olacaktır inşaallah.

İnsan bir çekirdege benzer denilmiştir. Nasıl ki çekirdek taşıdıgı program ve zamanlama geregi toprak altında kabugunu çatlatıp filiz veriyorsa, zaman içerisinde yetenekleri sebebiyle serpilip büyüyor koskoca bir çınar oluyorsa, İnsanlarda çekirdek mahiyetinde kabiliyetlerini geliştirmeli, BEN DÜNYA YA BOŞUBOŞUNA GELMEDİM demeli, Tefekkür etmeli yeteneklerini geliştirmeli Allaha, itaatli bir kul, Onun Rasulüne baglı bir ÜMMET olma vasfını ilerletmeli ve dolayısıyla insanlıga hizmet noktasında elinden gelen gayreti göstermelidir.

İnsanlar için fani zevkler, heva ve hevesler, oyun ve eglence gibi boş ugraşlar hayatın asıl maksadını ve gayesini teşkil etmez. Fabrika da üretilen bir Televizyonun ya da bir Çamaşır makinasının yanında nasıl çalıştırmamız gerektigini yazan bir kullanım kılavuzu vardır. Hiç kimse ben aklıma estigi gibi çalıştırırım, parasını ödedigim malıma kimse karışamaz diyemez. Derse ne olur her hangi bir yanlışlıkta o aletlerden geregi gibi faydalanamaz.

Demekki; Geregi gibi faydalanmak için o aletin kullanım kılavuzuna göre hareket etmek esastır. Peki biz bir Televizyon ya da bir Çamaşır makinasından daha da mı önemsiz bir nesneyiz ? Burada diyoruzki; Bizi yaratan da bizim ne şekilde hareket edecegimizi, ne yiyip ne içecegimizi, ne giyinip, nasıl ibadet edecegimizi, velhasılı hayatımızın bütünü içerisinde her türlü davranışlarımızı ona uyduracagımız İlahi bir KILAVUZ olan Kuranı Kerimi de bizlerin İtaatle teslim olacagımız ilahi emir ve yasaklar bütünü olarak İndirmiş, buna ilave olarakta Peygamber Efendimiz (sav) Ömrü boyunca içinde yaşadıgı insanlara örnek ve önderlik görevini yürütmüştür. Aynı bize de ÖRNEK VE ÖNDER oldugu gibi…

Baştan beri saydıgımız O Harikulade çalışan organları İnsanoglu gerektigi şekilde kullanmazsa ömrünü zevk, safa, heva ve hevesinin peşinde tüketirse işte o zaman bütün bu organları duygu ve kabiliyetlerine yön veren azaları yeri ve zamanı gelince o insandan şikayet edecekler, MAHŞERDE kendi organlarımız bizlerden davacı olacaklardır. (Tabii eger organlarımızı birilerinin sözüyle birilerine bagışlamadıysak..?)

İnsanların en akıllı davrananları Dünyada kendilerini bir MİSAFİR gibi görenlerdir diye inanıyorum. Bu misafirlik esnasında Rabbimiz bizlere o kadar bol ikramlarda bulunuyorki; Bu ikramların şükrünü ifa edebilmek hakikaten zordur. Rabbimizin bir adı da GANİ dir o, o kadar zengindirki Müslüman olsun gayrimüslim olsun, ateist olsun kim olursa olsun Rahman sıfatıyla herkese bol bol veriyor. Yediriyor, içiriyor, giydiriyor mal, mülk veriyor hep veriyor, devamlı veriyor…

Ama bunun sonunda da herkesi imtihanı neticesinde murakabe ediyor. Acaba imtihanı kim başarı ile verecek Dünya nimetlerinden çıkaracagımız en önemli sonuç budur diye inanıyoruz. Yoksa ne kadar malımız, mülkümüz olursa olsun o varlıgımızın aslında KULLANMA HAKKI nın bizde oldugunu düşünürsek biraz daha dünya nimetlerine temkinli baglanırız.

Bunun için de şöyle etrafımıza bir bakmamız yeterlidir sanıyorum. Biraz paylaşmasını bilebilsek: İnsanlık ailesine faydalı olan her türlü güzellikleri paylaşsak, Üzüntülerimizi paylaşsak, dertlerimizi paylaşsak, mutluluklarımızı paylaşsak, sevgi ve saygı degerlerimizi paylaşsak, malımızdaki ZEKAT, Fitre ve SADAKAYI muhtaç olanlarla paylaşsak, Velhasılı bize yâr olmayacak DÜNYADA dünya nimetlerini paylaşsak…

Sahabeyi Kiramdan, Ebu Musa (ra) anlatıyor: „Resûlullah (sav): ** Her Müslümanın sadaka vermesi gerekir ** buyurdu. Kendisine: „Ya bulamayan olursa?“ diye soruldu. ** Eliyle, çalışır, hem şahsı için harcar, hem de tasadduk eder.** cevabını verdi. „Ya çalışacak gücü yoksa?“ diye soruldu. ** Bu durumda, sıkışmış bir ihtiyaç sâhibine yardım eder.** dedi. „Buna da gücü yetmezse?“ dendi. ** Ma’rufu (iyiligi,güzelligi) veya hayrı emreder.** dedi. „Bunu da yapmazsa?“ diye tekrar sorulunca: ** Kendini başkasına kötülük yapmaktan alıkor. Zîra bu da bir sadakadır.** buyurdu. (Buhârî, Zekât,Edeb; Müslim,Zekât.)

Evet bitmeyen güzelliklere kavuşmak, Rabbimizin buyurdugu SALİH kul olma vasfını korumak ancak ve ancak yine Yaratanın emri dogrultusunda hayatımızı şekillendirmemizde saklıdır diye inanıyoruz.

Bir Hadis mealiyle konumuzu baglayalım. Tirmizinin Fiten bölümünde rivayet ediliyor. Peygamber efendimiz buyuruyorki: ** Allah, sizin nasıl davranacagınıza bakmak, dünya da emir ve yasaklarına uymanız için kendine HALİFE yaptı…**

Allah’ım. Bizleri gaflet uykusunda bırakma. Uykularımızı sadece dinlenme vesilesi eyle. Uyanıklık hallerimizde de bizleri sâlih amel işleyen kullarından eyle. Kötü amel işlemekten sana sıgınırız Allahım. Uykumuzu ve Uyanık hallerimizi sana ibâdet etmeye vesîle kıl, engel kılma. Gece gündüz, Sabah akşam, Evlerimiz içinde ve dışarda, uykuda uyanıklıkta bizden yardımını ve iyiligini esirgeme. İşlerimizi kolaylaştır. Güçlükleri aşmamızı sağla. Dertlerimize derman ver. Sıkıntılarımızı gider. Maddî mânevî problemlerimize helâl çözümler nasip eyle. Dünyada ve âhirette her türlü gam ve kederimizi gider. Bizi Cehennem azabından koru. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir…16.09.1996

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert