FİRAVUN USULÜ…

FİRAVUN USULÜ… Her toplumun bir yol, yöntem, usul belirleyicisi, önder ve lider konumunda olan bir kralı, başkanı, reisi, idarecisi vardır. Tabiidir ki her idareci, lider ya da önder iyi vasıflara haiz olmadığı gibi kötü, şedit, sapkın, bozuk karakterli de olmayabilir. Firavun bilindiği gibi eski MISIR sultanlarına, hükümdarlarına, krallarına  verilen bir isimdir. Türklerin hükümdarlarına HAN, KAAN, HAKAN, Padişah, Bizanslıların krallarına KAYZER, İranlıların Şahına KİSRA dedikleri gibi, eski Mısırlılar da başlarındaki hükümdarlarına FİRAVUN derlerdi. Kök anlamı dışında FİRAVUN kelimesinin sapma, saptırma, bozma, bozulma ve başkalarını yıpratma ve zarara uğratma anlamlarında da yaygın bir kullanılışı vardır. Buna göre her zâlim, sapkın, müstekbir ve mütekebbir kişi firavundur. Yusuf Aleyhiselam dönemindeki MISIR KRALI Firavun olarak nitelenmezken,Musa Aleyhiselam dönemindeki krallar FİRAVUN olarak anılırardı. Kelimenin anlamı, diğer bir görüşe göre, GÜNEŞ tanrısı RA’NIN oğlu manasına gelmektedir. Firavun’un karakteristik özelliği; GURUR, KİBİR ve büyüklenmedir. *FİRAVUN USULÜ* ise; kendinden olmayana hayat hakkı tanımama, Zulüm ile YOK etme eylemidir…

 

2.  FİRAVUN USULÜ… Eski Mısırlılar güneşe RA adını vermiş ve ona YÜCE TANRI diyerek tapınmışlardır. Mısır inançlarına göre her kral iktidarını RA ile olan ilişkisine dayandırır ve kendisini RA’NIN yeryüzündeki temsilcisi olarak empoze ederdi. Zamanla RA soyundan geldiğini savunan krallar, kendilerinin de *YÜCE RAB* olduklarını halka kabul ettirmek amacıyla FİRAVUN yani *GÜNEŞ TANRISININ OĞLU* ünvanını kullanır olmuşlardır. Firavunlar tarihin hiç bir döneminde YALNIZ VE TEK başına değillerdir. Nasıl ki; Firavun zamanında yardımcısı ve elebaşısı veziri HÂMAN idiyse bugünde Firavun zihniyetlilerin elebaşıları, yardımcıları eksik değildir. Adına ne dersek diyelim bazı MELE olurlar, bazı MÜTREF olurlar akıl verenler ve yoldan çıkaranlar yani şeytanın askerleri her zaman iş başındadırlar…Firavun zihniyetlilerin sadece GÖREV VE MESLEKİ konumları farklılaşmıştır yoksa düşünce ve zihniyetleri aynı, sahip oldugu KAFA yapısı Firavundakinin tıpkısıdır. Bugünkü karşılıkları; ELİT zümre, büyük SERMAYE sahipleri, MECLİS üyeleri, Üst DÜZEY bürokrat, aydın, sanatçı, din adamı ve benzeri kişilerden oluşan topluluktur… Firavun tarihin her döneminde USULÜNÜ yönlendirecek EVET EFENDİM’Cİ ricâle mutlaka ihtiyaç duyacaktır…

 

3.  FİRAVUN USULÜ… Allahu Teala’nın yeryüzündeki hakimiyetini ve İLAHİ kanunları reddeden toplum, bu yetkiyi ister FİRAVUN örneğindeki gibi TEK KİŞİYE, isterse belli bir topluluğa, bir sınıfa, bir partiye tanısın, sonuç değişmez. Firavun’un, içinden akan ırmaklara varıncaya kadar bütün MISIR mülkünün kendisine ait olduğu yolundaki sözleri FİRAVUN USULÜNÜN başka bir ÖZELLİĞİNİ gösterir. Bu tür toplumlarda MÜLK ALLAHIN DEĞİL O ANDA İDAREYİ YÜRÜTEN hakim gücün sayılır… Hakim güç, mülk üzerinde dilediği gibi TASARRUF hakkına sahiptir. Bu mülkiyet ve tasarruf anlayışının doğal sonucu olarak belli bir azınlık SERVET İÇİNDE YÜZERKEN büyük halk çoğunluğu AÇLIK VE SEFALET içinde kıvranır. Firavun’un, böylesine mutlak bir hâkimiyet ve mâlikiyeti yalnız başına sürdürmesi mümkün değildir… Yardımcıları, avanesi; Firavunî düzenlerin kendilerine sağladıkları çıkarlar karşılığında onun hâkimiyetini sürmesini sağlarlar. Rabbimiz Enfal Suresi ayet. 54. te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Evet bunların durumu, Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumuna benzer. Onlar Rablerinin âyetlerini yalanlamışlardı; biz de onları günahlarından ötürü HELÂK etmiştik ve Firavun ailesini denizde boğmuştuk. Hepsi de ZALİMLER idiler…*** Görüldüğü gibi; FİRAVUN USULÜNDE zulüm ve zorballık değişmez kuraldır…

 

4.  FİRAVUN USULÜ… Kardeşlerim, Firavun Allahu Tealaya BAŞ KALDIRAN, Mukaddes bilinen her şeye MUHALEFET eden, İlahi bilinen her fiil ve düşünceyi YOK ETMEYE yönelik bir tutumun kendisidir aslında.  Firavun’un, Musa Aleyhiselamın daveti karşısındaki tutumu, firavunî düzenlerin bu yolda uygulayacakları bütün yöntemlerin bir özetini verir, Biz buna *FİRAVUN USULÜ* diyoruz. Psikolojik BASKI, daveti etkisiz kılacak karşı propaganda, suçlama, HAPSETME VE ÖLDÜRME tehditleri ve uygulamaları, çeşitli tecavüz, işkence ve nihayet SOYKIRIM. Yani bir bakıma KÖKTEN ÇÖZÜM hareketi…İnanıyorum ki; İman – küfür mücadelesi, hak ve batıl mücadelesi dün nasıl var gücüyle kıyasıya sürdüyse, günümüzde de aynı şiddetiyle DEVAM etmektedir. Burada önemli olan safların TAYİNİ meselesidir. Bizler Allahın kitabına ve Peygamber Efendimizin (sav) Sünneti seniyyesine SIMSIKI sarılırsak, *FİRAVUN USULÜNE* bağımlı uşaklar hırsından, kininden, hasedinden dolayı gayya kuyusundan çıkamayacaklardır inşaallah. Allah bizleri bu sahih imandan ayırmasın… Rabbimiz A’raf Suresi ayet. 128. de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Musa kavmine dedi ki: Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki YERYÜZÜ Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona VÂRİS kılar. Sonuç Allah’tan korkup günahtan sakınanlarındır…*** Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.