GEÇİM DERDİ VE EŞKIYALIK…

Günümüzün en önemli meselelerinden birisi ekonomidir. İktisadi düzeni kaybeden toplumlar yarını karanlık olan insanlardan oluşur. Türkiye’de 2024. yılının bu son günlerinde her zamankinden daha fazla ekonomi konuşulur oldu. Sebebi ise işçi, memur, emekli ve asgari ücretliye belirlenecek zam oranları netleşmeden büyük, süper, mega marketler, üç harfli sözde ticari kurumlar şimdilerde akla gelen gelmeyen her ürüne zam yapma yarışındalar. Daha toplu sözleşmelerden belli bir zam oranı üzerinde anlaşma sağlanamadan, büyük küçük bütün esnafın doyumsuz zam iştahı insanların birbirine olan güven duyğusunu yerle bir etmekte, Gelecek endişesini artırmakta, adeta birilerinin şehir eşkıyalığına soyunması bütün bir toplumu tedirgin etmektedir. Dünya da bir şekilde işini yoluna koymuş, ekonomik özgürlüğünü kazanmış, mesleki herhangi bir problemi olmayan, geçim derdi nedir hayatında tadmamış insanlar bir bakıma konumuzun dışındadırlar. Hele bir de İslam dinine yabancı olarak yetiştilerse islam dinindeki iktisadi yapıyı anlamaları imkansızdır…

Dünyada ev, araba, rütbe, makam, servet, şöhret kazandığımız gibi sonu ihtiraslarımızın mesuliyetini, sorumluluğunu imtihan dünyamızın neticesinde hesap günü hazırlığımız mutlaka olmalıdır. Onun için yolumuzu yöntemimizi çok iyi seçmemiz icabetmektedir. Bu gün iki yoldan bahsedelim. Birisi isyan ve batıl yollu olan eşkıyalık, digeri ise iman ve bağlılık diye bildiğimiz muttakilik yani takva yoludur. Muttakiligin içeriginde: Bir tehlikeden ve zarardan bir şey aracılıgı ile korunmak, sakınmak, çekinmek ve korkmak anlamlarını çıkarıyoruz. Eğer toplum bünyesinde birlikte yaşadığımız insanların hayat şartlarına yabancıysak, komşumuzun geçim hususunda vermiş olduğu çaba ve ğayreti neticesinde açlık sınırını bir türlü aşamıyorsa, paylaşan bir toplum olma hasletlerini unutmuşsak, Dinimizde Namaz’dan sonra hemen ifadesini bulan zekat müessesesini devlet kurumuna verilen vergi ile karıştırıyorsak, Yardımlaşma duyumuz körelmişse, sadaka ve fitre’de elimiz en yüksek meblağa gitmiyorsa zaruret içinde hayat süren komşu, akraba, eş, dost her kimse hepsinden sorumluyuz, elimizdeki nimetin hesabını veremeyiz…  

Hırsız, uğursuz, rüşvetçi, irtikapçı, israf içinde yüzen, kolay yoldan köşe dönücüler, bir yerine beş kazanmak istiyen gözü doymaz, üreticiden iki liraya aldığını pazar tezgahında 20. liraya satan sözde esnaf değil burada sözünü etmek istediğim konu. Toplum olarak ipin ucunu puştun eline verirsek hepimizin olumsuzluktan zarar göreceğimiz açıktır. Tüketiciyi adeta kaz gibi yolmaya çalışan büyük mağaza, supermarket, megamarket sahipleri belki günde iki defa fiyat ayarlaması yapıyorsa ki şahit oldum, bu insanlar esnaf değil şehir eşkıyası konumundadırlar. Böylesi bir toplum içinde din, iman, akaid, Allah korkusu, takva, ihsan, ihlas, mukaddesat, mâneviyat gibi hasletlerden bahsedebilmek ğayet zordur. Eğer toplum bireyleri birbirine olan itimatlarını, güven duygularını yitirdiyse ört ki ölem… Hani bir din kardeşimizin taziyesinde söylediğimiz *sözün bittiği yer* aynen birbirimizle irtibatı kestiğimiz anda  da başlayan bir acı hakikattir. İnsanlar artık namaz ile ahlaksız, edepsiz ve hayâsızlığı gündemde tutarak uç noktalarda gezmeye başladılar. Müslüman haram yemez dediğimizde sanki suç işlemiş gibi yüzümüze bakıldığında çaresizliğimiz lisanımıza yansıyor ne yazık ki…

Kardeşlerim, *takva* Allah sevgisi olduğu kadar aynı zamanda Allah korkusunu da gündemde tutan manidâr bir terim’dir. Muttâki olma hâli; Aynı zamanda Allaha duyulan derin saygı ve dindarlık anlamımlarına da gelmektedir. Yolumuzu gidişatımızı belirlerken çok dikkatli olmamızı icab ettiren bir kavram. Bizler tabiidir ki, eşkıyalıgı degıl muttaki olmayı arzularız takva ehli olmaya can atarız.  Eşkıya, öyle bir düşünce yapısına sahiptir ki, Cuma hutbesinde büyük bürüngüz camiinde hocaefendiyi can kulağıyla dinler, yarım saat sonra dükkanını açtığında yine kendi bildiğini okur. *Dünyanın tamamı benim olsun* der. Eşkıya, illa ki dağ başında silah zoruyla güçsüz insanları soyan kişi dersek eksik söyleriz. Ticarethanesinde malını 5.misli fiyata satmak için akıl almaz yeminler eden de eşkıya hükmündedir, hem de modern şehir eşkıyası. Keşke; sadece 1.ay kendimize sahip olsak sadece zaruri ihtiyaçlarımızın dışında alış veriş yapmasak fiyatlar düşermi acaba ??? ama nerde…Lâkin ümitsizlik yok. Elimizden, dilimizden, gönlümüzden ne geliyorsa bu aç gözlülerle mücadelemizi sürdürelim…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert