Cenabı Rabbulalemiyn. Bakara suresi.ayet.200-202. de Mealen şöyle buyurmaktadır. *** Hacc ibadetinizi bitirdiginizde, babalarınızı andıgınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir anişla Allahı anın. ‘’ Rabbimiz bize dünya da ver’’ diyen insanlar vardır. Öylesine, Ahirette bir pay yoktur. ‘’ Rabbimiz bize dünya da iyiyi ,Ahirette de iyiyi ver, bizi ateşin azabından koru ‘’ diyenler vardır. İşte onlara kazançlarından ötürü karşılık vardır.Allah hesabı çabuk görür.***
İslam dininin İkinci ana kaynagında Sevgili Peygamberimiz mealen şöyle buyuruyor: ** Allahtan başka ilah olmadıgına, Muhammedin Allahın Rasulü olduguna şehadet etmek, Namaz kılmak, Zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak, ve (gücü yetenler için) HACC yapmaktır.** İşte bu Peygamber emirleri ,kavilleri Müslümanın hayatı boyunca kendisinden yararlanacagı bitmeyen manevi gıdası hükmündedir…
HACC: „Muazzam bir şeye“ gitmeyi kasdetmektir.lûgatta, saygı değer makamları ve diğer yerleri ziyaret kasdında bulunmaktır. İslami ıstılahta hacc: „Niyyet ederek ihrama girmek, Kâbe-i Muazzama’yı usûlü dairesinde tavaf etmek ve vakti mahsusunda vakfe yapmak gibi fiillere hac denir. „Dînî rükünlerden bir rüknü edâ etmek için, Kâbe’ye gitmeyi kasdetmektir“ şeklinde de tarif edilmiştir. „
Kur’an-ı Kerim’de: „Şüphesiz ki, âlemler için çok feyizli ve ayn-ı hidayet olmak üzere konulan ilk ev (Ma’bed) elbette Mekke’de olandır. Orada apaçık alâmetler, İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse (taarruzdan) emin olur. O’na bir yol bulabilenlerin, beyti hacc (ve tavaf) etmeleri, Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Kim küfrederse, şüphesiz ki Allah onlardan müstağnidir“ hükmü beyan buyurulmuştur.
Yusuf Kerimoglu Hoca efendi incelemesinde şu doyurucu bilgileri veriyor: Hanefi fûkahası bu Ayet-i Kerimeyi ve Resûl-i Ekrem (sav)’den gelen mütevatir haberleri esas alarak: „Hacc muhkem bir farzdır. Farziyyeti kat’i delillerle sabittir. Haccın farz olduğunu inkâr eden kâfir olur. Gücü yetenlere (Vücûbunun ve edâsının şartı üzerinde bulunanlara) hayat boyu, sadece bir defa haccetmek farzdır.“ hükmünde ittifak edilmiştir.
İmam-ı Kasani; Hacc sûresinde yer alan: (Hz. İbrahim (as)’e hitaben) „İnsanlar için haccı ilân et. Gerek yaya, gerek uzak yoldan arık develerin üstünde (süvari) olarak sana gelsinler“ şeklindeki hükm-i ilâhiyi esas alarak „Buradaki „İnsanlar için haccı ilân et!.“ hükmü, Allahû Teâla (cc)’nın insanlara haccı farz kıldığını beyan buyur, manasınadır. Binaenaleyh Resûl-i Ekrem (sav)’den önce de, diğer ümmetlere hacc ibadeti farz kılınmıştır“ buyurmaktadır. Mâlûm olduğu üzere Mekke’de; Kâbe-i Muazzama’yı inşâ eden Hz. İbrahim (as) ve oğlu Hz. İsmail (as)’dir.
İbn-i Abidin: „Sahih olan kavle göre hacc, dokuzuncu yılın sonlarında farz kılınmıştır. Onu farz kılan âyet: „Allah için beyti haccetmek insanlar üzerine borçtur“ ayet-i kerimesidir. Bu ayet, heyetlerin geldiği dokuzuncu yılın sonunda inmiştir“ hükmünü zikretmektedir.
İbn-i Abbas (ra)’dan rivayet olunan bir hadisde: „İbrahim (as) Kâbe’yi bina edip tamamladıktan sonra kendisine: „-Hacc için insanları davet et“ emri verildi. İbrahim (as): „-Benim sesim onlara ulaşmaz“ dedi. AllahTeâla hazretleri: „-Sen davet et, sesini duyurmak bana aittir“ buyurdu. Bunun üzerine İbrahim (as): „-Ey insanlar!.. Beyt-i Atiki haccetmeniz size farz kılınmıştır“ diye nida etti. Bu sözü yerle gök arasında bulunanların hepsi işitti. Görmüyor musunuz? İnsanlar en uzak yerlerden icabet edip geliyorlar“ denilmiştir.
Hanefi fûkahası; haccın sebebinin „Beytullah“ olduğu hususunda ittifak etmiştir. İbn-i Abidin: „Sebebi beytullah’tır. Buna delil, ayette „Beytin haccı“ diye izah edilmesidir. Zira esas olan, hükümleri sebeblerine izafe etmektir. Nitekim usûl-i fıkıh’ta izah edilmiştir. Sebebi tekrarlanmayan bir vacip tekrarlanmaz.
Bir de Müslim’in sahihinde şu Hadis-i Şerif vardır: „-Ey insanlar!.. Size hacc farz kılınmıştır. Öyle ise haccedin!.“ Bir adam: „-Her sene mi ya Resûlullâh?“ diye sordu, Resûlullâh (sav) sustu. Hatta adam sualini üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Peygamber (sav): „-Evet desem size vacib olur. Siz de güç yetiremezsiniz“ buyurdular. .(Emanet ve Ehliyet.Yusuf Kerimoglu)
Bilindigşi gibi: İbadetlerin bir kısmı mâlî, bir kısmı da bedenîdir. Hacc ise, hem malî, hem de bedenî bir ibadettir. Dolayısıyle iki nimet bir aradadır. Bir mükellefte hem zenginlik, hem de bedeni kudret gibi iki nimet bir araya gelmiştir. Dolayısıyla haccını edâ etmek sûretiyle, bu iki nimete de şükretmiş olur.
Her yıl milyonlarca inanan insanı bir araya getieren Hacc farizasının, Allaha kul olmayı kavratacak, beyaz derili olanın siyah derili olana üstün olmadıgı bilincini gösterecek ve toplumsal farklılıkları yok sayacak, sıfırlatacak bir düşüncenin geregini yerine getirmenin ifadesidir Hacc…* Emret Allahım, emret Allahım, emret Allahım, emreti, Senin ortagın yoktur. Emret, bütün övgüler, bütün nimetler ve kainattaki bütün her şey sana tabiidir.Senin ortagın yoktur.* diye sözlerimze başlamamız ve bu sözü Hacc boyunca tekrarlamamız ne kadar anlamlıdır-manidardır.
İnanıyoruzki; İslam dini insanın bütün hayat dilimlerini ve zamanımızın en küçük birimlerini bile dolduran yüce bir dindir.Hacc ibadetimz, Müslümanın ömründe (gücü dahilinde, en az bir kere) genel bir toplantıya çagrılması hadisesi diyebiliriz. Bu çagrıya icabet eden o makamlarla şerflenen inanna insanlar * Müslümanlar kardeştir- İnananlar kardeştir.* düsturunu taa iliklerinde hissetmeli ve bu güzel fırsatı en güzel bir şekilde degerlendirmelidir.
Müslüman kimligimizle; İslami hareketliligin evrensel-cihanşümul boyutlarda anlam kazanıp, birlik ve beraberlik göstermesi için çaba sarfedecek bu güzel fırsatlarda, Rabbimizin hayatımıza diktigi ve her an ona kul olmanın idrakini hatırlatıcı bir işaret olarak anlamalıyız Hacc farizasını…
İnanıyoruzki; Sıratı Müstakim levhaları bununla kalmamalı. İslam dini hayatımıza öyle nüfuz etmeliki, her an her saniye gözetim ve denetim altında oldugumuzu idrak etmeliyiz. Örnegin günde beş defa Namazla, Haftada bir defa Cuma Namazı ile, Yılda bir defa gelen Ramazan Orucu ile, Yine yılda bir gelen mali ve bedeni ibadetimiz Haccımızla, yine gücü yetenlerimizin yılda bir kesecegi Kurban ibadetimizle şükrümüzü sürekli olarak uyanık halde bulundurmalıyız.
Müslümanın ibadetlerine şuurla, bilinçle ve iştiyakle yaklaşması ne kadar güzel bir davranış. Namaza durmamızla birlikte Rabbimizle olan irtibatımızı koruyoruz. Mali ve bedeni yaptıgımız bilinçli şuurlu ibadetlerimizle hayatımızın anlam kazandıgın şahit oluyoruz.İşte Hacc ibadetinde malın , paranın,bedenimizin bütün varlıgımızın Allah (cc) huzurunda kıyamda –ayakta oldugunu bilmek görmek bizlere ibadet hazzını zevkini de yaşatıyor aynı zamanda. Çünkü aynı anda milyonlarca inanmış insanın * Emret Allahım emret * diye seslenmeleri ancak ve ancak inancımızla bir deger sahibi oldugumuz bilincini bizlere aşılıyor ve diyoruzki, İşte İslam kardeşligi bu olsa gerek…
Şükürler olsunki; Yalnız ve yalnız yüce Rabbımızın karşısında kıyamda duruyoruz. Gönlümüzde, kalbimizde Zalimlere, müstekbirlere,Firavuna, nemruta,Ebu cehil ve torunlarına, Hâmana, Karunlara, Belamlara ve adını sanını sayamayacagımız gurur ve kibir düşkünlerine içimizde en küçük bir meyil yok, onlara tevazumuz yok, insanlık düşmanlarına, sapık fikir sahiplerine dost olmak ya da öyle görünmek için için bir çabamız da yok çok şükür…
Netice olarak bizler; İmam-ı Azam Ebû Hanife (rh.a) ile İmam-ı Yusuf (rh.a) Resûl-i Ekrem (sav)’in: „Kim hacc etmeyi murad ederse, hemen edâ etmeye gayret etsin“ Hadis-i Şerifini esas alarak, vücûbunun ve edâsının şartları, üzerinde bulunan kimsenin derhal (fevri) bu ibadeti edâ etmesi gerektiğini beyan eden ulemaya canı gönülden inanıyoruz.
Hac ibadetinin hayatta bir defa farz olduğunu esas alan İmam-ı Muhammed (rh.a) „Hac ibadetinde ömür, namazdaki vakit gibidir. Her ne zaman gidilirse gidilsin „Edâ“ denir, kaza denmez. Bu sebeble terahi (genişlik) üzere farzdır“ buyurmaktadır.Allah onlardan razı olsun.
Feteva-ı Hindiyye’de bu husus şu şekilde izah olunmuştur: „İmam-ı Muhammed (rh.a)’e göre hacc; farz olduktan sonra dilediği zaman edâ etmek (terahi) üzeredir. Haccı farz olur-olmaz acele yapmak ise efdaldir. Hulâsada da böyledir. Buradaki ihtilâf, mükellefin selâmette kalacağına zann-ı galibi olduğu zamana aittir. Fakat yaşlılık veya hastalık sebebiyle, mükellefin zann-ı galibi vefat edeceği noktasında olursa, fevri olarak edâ etmesi gerektiği hususunda alimlerimiz icma etmişlerdir.
İmam-ı Matûridi (rh.a): „Vakit kaydı bulunmayan her emr-i mutlak; amel noktasından derhal edâ edilmeye (fevre) hamledilir. İtikad hususunda ise; fevre hamledilmez. Ancak „Fevr veya terahi hususunda muradı ilâhi ne ise, hak o’dur“ diye itikad olunur“ hükmünü beyan etmektedir. Ölümün ne zaman gelip çatacağı bilinemiyeceği için, haccın vücûbunun ve edâsının şartlarına haiz olan mükellefin, acele etmesi önemlidir. Esasen bunun efdal olduğu hususunda da ittifak vardır.
Yukarıda da ifade edildigi gibi; Namaz, Zekat ve Oruç… Bunlar her gün ya da her yıl tekrarlanan ibadetlerdir. Hacc İbadeti ise ömürde bir kere farzdır. O da gidiş ve geliş (yol) masraflarını karşılayabilenlere… Demek ki yeterli maddi gücü olan bir Müslüman Bu Hacc farizasını mutlaka yerine getirmelidir. Özelde Müslümanlar Haccın anlamını, özünü kavramalıdır.Bu kavrayış ve anlayış içerisinde Vahyin nazil oldugu yerleri tek tek görmeli, her yere ibret nazarıyla bakmalı Nübüvvetin orada atılan ilk adımlarını hatırlamalı ve artık gaflet uykusundan, ölüm sessizliginden kurtulmalıdır Müslümanlar…
Peygamber efendimiz (sav) ** Her kim hacc yolunda ölürse, onun için her yıl makbûl bir hacc yazılır ** buyurduğu bilinmektedir. Yine bir Hadis-i Şerifte mealen şöyle buyurulmaktadır ** Her kim ki, kendisini beytûllah’a ulaştıracak kadar bineği ve azığı (mali gücü) bulunur da haccı edâ etmezse, Yahudi ve Hrıstiyan olarak ölmesinde beis yoktur. **
Hacc ibadeti aslında inanç, İman ve hareketin bütünleşerek bir anlam ifade etmesidir. İslamın dinamik ruhunun kendini göstermesi, uyuşukluktan , tembellikten kurtulmaya gayret etmenin göstergesidir… * Müminlerin kafirlere karşı oldukça şiddetli, kendi aralarında ise gayet merhametli.* oluşlarının ap açık görüntüsü, göstergesi olmalıdır Hacc ibadeti…
Sevgili Peygamberimiz bir başka Hadisi Şerifinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Merhaba sana ey BEYTULLAH. Ne büyüksün ve hürmetin ne büyüktür. Lâkin hiç şüphe yokturki, Mü’min , Allah katında senden daha muhteremdir…**
O diyarlarda (Hicaz) her kum tanecigi bizlere Peygamber efendimizi hatırlatmalıdır. Zira o diyarlar bizlere İslami ideallerin ve İslami dünya görüşünün bozulmuş ve kokuşmuş olan, köhnemiş olan, Cahili adetler, gelenek ve dünya görüşlerine ve Sapık hayat felsefelerine galip geldigi, İslamın üstün oldugu yerler ve diyarlardır.
Yani İslami uyanış ve dirilişin bir devlet düzeni olarak ortaya çıktıgı yerlerdir o diyarlar. Sabır, sadakat, samimiyet, bazı güzelliklerden feragat, Tevhid, Akıl ve Emanet gibi eşsiz İslami degerlerle donanmış * ASRI SAADET * Müslümanlarının her türlü Sapık düzenleri, tagutları, şeytani idare sistemlerini alt ederek * İSLAM SİSTEMİNİ* nasıl kurduklarını bizlere anlatır o diyarlar. Tabii anlayana, kavrayana…Kısaca Hacc biz Müslümanların yıllık buluşma, tanışma ve dayanışma yerimizdir. Aynı zamanda ibadet ve ticaret yurdumuzdur ve orası kula kullugun kaldırıldıgı yerdir vesselam…
Allahım bizlere idrak ver. Bizlerin irfanımızı artır. Bizim anlayışımızı kuvvetlendir. Din kardeşlerimize karşı kalplerimize merhamet ver. Onlar hakkında yüzlerimizi kara çıkartacak söz söylemekten, yanlış tavır sergilemekten sana sıgınırız Allahım senin gücün her şeye yeter. Sen her şeye kadirsin…Amin…
Sermed Kadir… 05.06.2003