HEVA…

HEVA… Yaşantımızın bir GAYESİ olduğu inancıyla diyoruz ki; Rabbimiz bizleri BOŞU BOŞUNA yaratmamıştır. Dolayısıyla İNSAN OLMA ERDEMİ bizleri bazı sorumluluklar ve yükümlülükler, mesuliyetler altına almaktadır. Rabbimize karşı sorumluluğumuz, İNSANLARA karşı mesuliyetimiz, Ailemize, Ana – Baba ve Akrabalrımıza karşı yükümlülüklerimiz vardır. *HEVA* ise, sorumluluk bilinci taşımayan bir kavramdır. *HEVA* kavramı manâ itibarıyla: BOŞ, HAVA DOLU, SONUÇSUZ, DEĞERSİZ gibi anlamları içermektedir. *HEVA*; Nefsimizin şehvetlere EĞİLİMİ, KEYFE DÜŞKÜNLÜK, ŞEHVETE DÜŞKÜNLÜK, ve BAŞIBOŞLUK ifade eden bir terimdir. *HEVA* Kavramı; nefsin şehvete ve zevke düşkünlüğünü anlattığı gibi, İLİM, BİLGİ SAHİBİ OLMADAN kişiyi nefsinin arkasından sürükler. Böyle bir nefis sahibini ŞEHVETE VE AŞIRI ZEVK peşine düşürüp düşürüp GÜNAH BATAKLIĞINA saplar. En sonunda sahibini de UÇURUMLARA VE CEHENNEME düşürür. Rabbimiz Kehf Suresi ayet. 28. de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme…*** Rabbim bizleri nefsimizin arzularıyla BAŞBAŞA olmaktan muhafaza eylesin…Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

HEVA… MÜKELLEF olma bilincimiz, atacağımız her adımda bizleri Rabbimize yönlendiren güzelliklerle beslenmelidir. Bizler BAŞIBOŞ, GAYESİZ, HEDEFTEN YOKSUN, İDEALSİZ bir hayatı ömür boyu sürdürebilecek bir FITRATIN mahsulü değiliz. Tabii ki; NİHAİ olarak *NASIL HESAP VERECEĞİZ* düşüncesiyle adımlarımızı sağlam atmak mecburiyetimiz vardır. Her canlının bir NEFİS taşıdığı bilinmektedir. Lakin, NEFİS Allahu Teala’dan gelen ilme, yani VAHYE uyarsa, görüşlerini, kararlarını, isteklerini bu ilme uygun bir şekilde ayarlarsa; O nefis DOGRU YOLDA olan nefistir. Fakat bir kimse Allahu Tealadan gelen EMİR VE YASAKLARA ALDIRMAZ, KULAK ASMAZ, yalnızca KENDİ GÖRÜŞÜNÜ, ZEVKİNİ, KARARINI, ARZUSUNU ÖN plana çıkarırsa bu nefis DOĞRU YOLDAN AZAN, SAPAN bir nefistir. BU NEFSİN SAHİBİNİ sonu gelmez ÇUKURLARA yuvarlayacağı açıktır. Eğer kişi böyle bir NEFSİN oyuncağı olur da *HEVA’SINA* uyarsa, dosdoğru yol diye bildiğimiz; *SIRATI MÜSTÂKİMDEN* sapar ve ne idiği bilinmeyen SAPIK YOLLARIN MÜDAVİMİ olur…Rabbimiz Furkan Suresi Ayet. 43. te mealen şöyle buyurmaktadır: ***Kötü duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın..?*** Rabbim bizleri HEVA VE HEVESİNE uyup yolunu kaybedenler kervanına dahil eylemesin…Sallu…

 

HEVA… Yeryüzündeki bütün GÜNAH’LAR, ŞİRK, KÜFÜR bataklığına dalmanın sebebi *HEVA VE HEVESE UYMAKTAN* kaynaklanıyor diyebiliriz. *NEFİS* her zaman çeşitli isteklerde bulunur. Bu isteklerin bir kısmı insanın İHTİYACI dışında olan AŞIRI istekleridir. Kişi nefsinin MEŞRU OLAN isteklerini inandığı Rabbin gönderdiği ölçüler içerisinde karşılayabilir. Aşırı isteklere uyulması; nefsin Rabbin ölçülerine ALDIRMAMASI anlamına gelir. Bu şüphesiz çok büyük bir HATA’DIR mutlak surette sahibie ZARAR vereceği açıktır. Böyle bir kimseler CANLARININ İSTEDİĞİNDEN başka KUTSAL bir şey bilmezler. Bu gibiler BENCİL insanlardır. Peşine düştükleri arzuları da normal bir istek değil, CANLARININ İSTEDİĞİ kuruntulardır. Böyleleri HAK, HUKUK, DELİL, AYET, ŞAHİT tanımazlar, yalnız kendi isteklerini en üstün tutarlar. Onlara göre din de, insanların VİCDANLARINDAN gelen arzularıdır. Dolaysiyle kendi nefislerini doyurmaya, KEYİFLERİNİ TATMİN etmeye çalışırlar. Rabbimiz Bakara Suresi ayet. 145. te mealen şöyle buyurmaktadır: *** Yemin olsun ki HABİBİM sen ehl-i kitaba her türlü âyeti MUCİZEYİ getirsen yine de onlar senin KIBLENE dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer ONLARIN ARZULARINA UYACAK olursan, işte o zaman sen HAKKI çiğneyenlerden olursun…*** Rabbim bizleri KEYFİMİZE değil, Rabbimizin EMİR VE YASAKLARINA uyanlardan eylesin…Sallu…

 

HEVA…Kardeşlerim, Müminlere düşen, HEVASINA UYAN kişilere değil, ALLAHU TEALANIN EMİR VE YASAKLARINA uyanlarla bir ve beraber olmaktır. Bir insan kendi HEVA VE HEVESİNDEN, görüşünden, kararından başkasını beğenmiyorsa, kendi zevkinden daha üstün bir şey tanımıyorsa o insan KENDİ HEVASINI İLAH yerine koyuyor demektir. İnsanlar bir âmeli işlerken, Önemli bir karar KARAR verirken, İBADET fiilini yerine getirirken, O hususu yanlış mı doğru mu diye araştırırken; kişi ya KENDİ AKLINA ya da İNANDIĞI DİN’İN ÖLÇÜLERİNE uyar. Eğer akıl Allah’tan gelen ilme yani Kur’ani hükümlere, Sünneti seniyyeye uyuyorsa, O AKIL İSABETLİ karar verir diyebiliriz. Eğer bir akıl Allah’tan gelen haberlere İNANMIYORSA, Kurani hükümler ve Sünneti seniyye DEVRE DIŞI BIRAKILIYORSA O âmeli işleyen kişinin YANILDIĞINA hükmederiz. O KİŞİ ALLAHU TEALANIN VE RASULÜNÜN hükümlerine değil HEVA VE HEVESİNE UYMUŞ DER yanlışlığı, KUSURU, hata’yı belli ederiz. Rabbimiz Casiye Suresi ayet. 23. te mealen şöyle buyurmaktadır: *** HEVA VE HEVESİNİ tanrı edinen ve Allah’ın KENDİ KATINDAKİ bir bilgiye göre saptırdığı, KULAĞINI VE KALBİNİ MÜHÜRLEDİĞİ, gözünün üstüne de PERDE ÇEKTİĞİ kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâla İBRET almayacak mısınız..?*** Rabbim bizleri HER HÂLUKÂRDA ŞERİATA BAĞLANAN kullarıyla bir ve beraber eylesin…Sallu…

 

Sermedkadir… 

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.