Muhterem müslümanlar.
Tarihi sürece baktıgımızda ilk insan olan Hazreti Adem aleyhiselamın aynı zamanda peygamber olması, dünyanın ilk muhatabının hak ehli olmasınıda beraberinde getirmiştir. Zaman içerisinde bazı etkenler ve tesirler vasıtasıyla kötülügün ruhunda yerleştigi Kabil, aynı zamanda batılın ilk temsilcisi olmuştur. Böylece başlayan hak-batıl mücadelesinde nefsani arzularından kaynaklanan bir zaafla kabil, cahilane bir tavır sergileyerek isyan edip küfre düşmüş ilahi iradeye karşı gelmiş ve küfrün bir bakıma temsilciligini üstlenmiştir. Bu olay öyle basit bir vaka degildir.
İslamın hayata hakim kılınma mücadelesinde özelde şahıs, genelde de toplum planında düşmanların tesbit ve tahlil edilmesi yolunda müslümanlar bu kıssayı çok iyi yorumlamak zorundadırlar…Şurası çok iyi bilinmelidir ki insanda var olan maddi temayüller, hususlar çeşitli iç ve dış etkenlerle her zaman olması gereken yoldan, yöntemden, nizamdan kanundan sapmaya meyillidir. Şu hususu ifade etmek sanırım yanlış olmasa gerektir ki insanın asıl ve en önemli düşmanı bizzat yine kendisidir.
Bu yüzden bir Müslüman öncelikle ve tabiiki en başta kendi nefsini egitme yolunu tutmalı önce kendi nefsini dizginlemenin çarelerini araştırmalıdır.Kesinlikle inanıyoruz ki tam manasıyla Allaha baglanmamış bir nefis, her türlü olumsuzluk, degersizlik, menfaat ve çıkarcılıgın pençesinden yakasını kurtaramayacaktır.Bir hadisi şerifte büyük düşman olarak izah edilen nefis, asıl zaferin iç te kazanılması gerektigi, dışa karşı kazanılan zaferlerden daha önemli oldugu kabul edilmiştir.
Dış dünyamızdaki düşmanlar; kişinin bizzat kendisinden, kendi iç dünyasından oluşan düşmanların güçlülügü ve dolayısıyla kendi iç dünyasının zayıflıgı oranında hakimiyetlerini artırma şansına sahiptirler. Nefis ve şehvetin maddeci ve alçakça arzularından, kan et ve fuhuşa taptıran fitnesinden kurtulmanın yolu yaratıcıya ve onun mutlak dogrularına sarılmak suretiyle belli edilir.
Rabbimiz şems suresi ayet 9-10.da mealen şöyle buyurmaktadır:*** Nefsini kötülklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere daldıran da ziyan etmiştir…***İnancımız o durki; takva ve salih amelle ruhlar arındırılmalıdır.Allahın istemedigi her şeye bir tek Allahtan korkmakla başkaldırılabilir düşüncesindeyiz. Müslüman ilim ve amel bütünlügüne sarılarak nefis düşmanını yenmek zorundadır. İlimsizlik ve amelsizlik Müminin en çok korktugu hususlardan olmalıdır.
İnanıyoruz ki cehalet ilmin zıddıdır. Amellerin imamı olarak belirtilen ilim olmadıgı takdirde, ameller gerçek gidişatından, mecrasısndan, dogru yolundan sapmaya başlayacaktır. Öyleyse bir müslüman cemaata düşen ; ilimsizliginden kaynaklanan bir aldanışla cahili bir hayat sürmemek ve nefsimizin esiri olmamak için Rabbimizin emirlerine sımsıkı sarılmak Peygamber efendimizin göstermiş oldugu dosdogru yoldan sapmamak bizler için bir görev ve sorumluluk olmalıdır.
Şurası unutulmamalıdır ki düşmanlarımız yeryüzünde insanca tabiiki islamca yaşamamızı engelleyen her şey ve herkestir. Bizler mümkün oldugu kadar en şerli düşmanımız olarak öncelikle nefsimizi bilip onun saldırılarından korunmaya çalışacagız inşaallah. Bu yolda mümkün oldugu kadar ilim tahsil etmeye ve ögrendiklerimizi hayata tatbik etmeye gayret sarfedecegiz. İlim seferberligini ihmal eden toplumlar bilinmelidirki yıkılmaya mahkumdurlar.
Ve son söz olarak diyoruzki Dinin muhafazası ancak ve ancak ilimle olur. Dershanemizde ilim seferberligi daha öncede oldugu gibi şu anda da gruplar halinde devam etmektedir. Ayrıca kadın erkek Cumartesi akşamlarıda yapılan sohbet toplantılarına katılmayı ihmal etmeyelim. Gayemiz Allahın dinini hayata hakim kılma mücadelesidir,layıkıyla Allaha kul ve onun şanlı rasulüne şuurlu ve bilinçli ümmet olma çabası içerisindeyiz. Dilek ve temennimiz bu yoldan sapmamaktır.Tevfik, üstünlük ve başarı Allahtandır.
SERMEDKADİR