İLAHİ İRTİBAT…

İLAHİ İRTİBAT… Başlangıcından zamanımıza kadar ifade edecek olursak:  Mü’minlerin düşünce ekseninde, ahlâk kuralları, dahilinde, ve hareket noktasının özünde kaynağında Allahın emirleri  ve Sünneti Seniyye ile *İLAHİ İRTİBAT* vardır. İnanan insanlar Ahlaki sistemlerinin kurallarını, YASA’SINI, ilkelerini Kuranı Kerimden alırlar. Kuranı Kerime de Peygamber Efendimiz (sav) vasıtasıyla ulaşırlar. Çünkü bize kadar gelen SAHİH rivayetlerden anlıyoruz ki: Peygamber Efendimiz * Yürüyen bir Kurandı…* Allaha ve Onun şanlı Rasulune bağlı, itaatli ve tam bir teslimiyet içinde bulunan Mü’minlerin Sistem, metod, yöntem, tarz ve hareketlerinde sadece KURU AKIL fikrine, yalnızca geçmiş tecrübelere ve NEFSİ ARZULARA yer verilmez. Bu ve buna benzer yöntem ve kaynaklar başlıbaşına her şey için hüküm verebilecek özellikte ve kapasite de değildir. Rabbimiz Casiye Suresi Ayert.23.te mealen şöyle buyuruyor: *** (Ey Muhammed) Heva ve hevesini tanrı edinen, bilgisi olduğu halde Allahın şaşırttığı, kulağını ve kalbini mühürledigi, gözünü perdeledigi kimseyi gördünmü ? O’nu allahtan başka kim dogru yola eriştirebilir ? Ey İnsanlar. Anlamazmısınız ..? ***

 

2.  İLAHİ İRTİBAT… İnanan insanların Müslümanların, Mü’minlerin sistem ve Ahlâki kuralları sadece belirli bir zaman için değil, KIYAMETE kadar süren bir devamlılığı da beraberinde getirir.Zamanın değişmesi, mekanın, maddenin ve ÇAĞ’IN şu ya da bu çağ olması endüstrinin, tekniğin, sanayii’nin hızla değişmesi Müslümanın İTİKADİ noktalarda değişmesini beraberinde getirmez. Müslüman ÇAĞ’A ve Moderniteye uymaz ki zaman onun fikri yapısını degiştirsin..! Müslüman zamanı KENDİSİNE uyduran bir inanca sahip olan kişidir. Müslüman her zamanda ve her mekan da İslamı yaşama gayretinde olan karaktere sahip olan inancın temsilcisidir. Müslümanın edebi, ahlâki yapısı, inanç ve yaşayışı aslında bir bütünlük arzeder mahiyettedir. Bakara Suresi ayet .85. te buyuruldugu gibi: Müslüman İnançların, emir ve yasakların bir kısmını alıp bir kısmını atma hakkı ve salahiyetine sahip degildir. Müslüman: İtikad, İbadet, Âmel ve Muamelat bütünlüğünü her zaman göz önünde bulunduran bir DİN’İN müntesibidir…Bezzar’ın zamanımıza taşıdığı rivayet mealen şöyledir:** Allah Resûlü Kendisinde şu üç şey bulunan kişi, hem sevabı hak etmiş, hem de îmanını tamamlamıştır: Dünyada yaşadığı güzel bir ahlâk, kendisini Allahın yasaklarından uzaklaştıran verâ ve cahilin cehlinden alıkoyan olgunluk…**

 

3.  İLAHİ İRTİBAT… Tabiidir ki; Her insanın AKIL, TECRÜBE VE NEFSİ arzuları birbirinden farklı ve değişik olduğu için  önümüze hangi problem gelirse gelsin o meselenin halli noktasında İTTİFAK sağlamamız imkansız olur. Birlik ve uyum saglayamayız… İnsanlık âlemi; Adem aleyhiselamın ogulları HABİL VE KABİL arasında cereyen eden olaylardan sonra İKİ KUTBA ayrıldılar. Habil’in yolunu takip edenler HAK YOLU tercih ettikleri halde, Kabil’in yolunda ısrarla yürüme cehaletini gösterenlerde BATIL’I TERCİH ettiler. Yol ayırımı taa o zamanlardan itibaren başlamış, HAK ve BATIL mücadelesi bütün şiddetiyle sürmeye devam etmiş ve hâla da devam etmektedir. Habil ve Kabil tabiidir ki; birbirlerinden düşünce, fikir, sistem ve metod açısından çok farklı hareket etmekte idiler. Birbirlerine düşünce, sistem, metod, yaşayış, yol, yöntem, hareket, kültür ve ahlâk yönünden tarzları birbirlerine taban tabana zıttır. Birbirlerine olan bu zıtlık başladığı ilk günden Kıyametin KOPTUĞU ANA kadar devam edecektir. Lakin Müslümanların tutunacak muhkem dalları vardır…Muvatta’da zikredilen bir Hadiste, Peygamber Efendimiz mealen şöyle buyurmaktadır: ** Size iki şey bıraktım, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapıtmazsınız: Allahın KİTABI ve Allah Resûlünün SÜNNETİ…**

 

4.  İLAHİ  İRTİBAT…Kardeşlerim, Müslümanın HEDEFİ İslami sistemin, metodun, kurallar bütünlüğünün yaşanılan zaman içerisinde MADDİ VE MANEVİ olarak en güzele, en iyiye ve tabir caizse; her konumda, her Çagda, Medeniyetin her diliminde ZİRVEYE ulaşmak, her zaman EN ÜSTÜN olana tâlip olmak, hem gönülleri ve hem de maddi görüntüyü mutluluğa taşıyacak çabayı sarfetmek, İnsanlığın MENFAATINA olan her hususta elinden gelenin EN İYİSİNİ ortaya koymak amacımız olmalıdır. Yani Müslüman her şeye imrenen, gıpta eden değil, herkesin İMRENDİĞİ, GIPTA ettiği insan olmalıdır…Alimlerimiz her türlü meselelerde zamanımıza kadar çok güzel misallerle insanlığı KORUMA VE KOLLAMA çabasıyla bazı tesbitlerde bulunmuşlardır. Dünyayı bir GEMİ, hayatı ise bir LİMAN olarak kabul edersek bizler bu muhteşem Geminin birer yolcularıyız. Bir gün elbet buradan Ahirete göç edecegiz, geri dönüşü olmayan DÜNYA göç’ümüz için keşke demeyeceğimiz, Pişman olmayacağımız bir hayatı yaşama gayreti içinde olalım inşaallah… Tirmizi’nin rivayetini bizlere ulaştırdığı hadiste, Peygamber Efendimiz mealen şöyle buyurmaktadır: **Allah Her insan HATA yapar. Hata edenlerin en hayırlıları TEVBE edenlerdir…** Sallu alâ Rasulina Muhamm…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.