Dilimize gelen sözleri tartmadan ağzımızdan kaçırırsak, çok vâhim sonuçları olacağını mutlaka düşünmemiz icap etmelidir. Benim huyum böyle istediğim yerde arzu ettiğim gibi davranırım pervasızlığını sergileyenler, freni patlayan ağır vasıtalar gibi günü gelir kendilerini uçurumun dibinde bulabilirler. Kendimize yapılmasını hoş karşılamadığımız davranış, söz ve hareketi bir başkası üzerinde denemek edeb sınırlarını zorlamayı beraberinde getirir. Tabii ki, ağzı bozuk, küfürcü, sinkaf etmeden laf söylemeyen kişiyle yarış içerisine girecek değiliz lâkin hangi makam, mevkii ve gücü temsil ederse etsin muhatabımız da ahlâki tutarsızlığını bizim üzerimizde sınama hürriyetine sahip olmadığını bilmelidir. Sözlü tenkid sahibini kafakola alıp, kulağına en galiz küfürleri seslendiren şahıs insanlık onurunu yerle bir etmiş çamurlaşmıştır…Birilerinin öfke patlaması yaşadığı bu günlerde suç’un ve suçlunun yanında olma ğayesiyle sokak gösterileri yapıp küfür ve sinkaf’lı ahlâki değerlere sataşma ayin düzenlemeleri karakteristik özelliklerinin yansımasıdır…
İmam Gazali Rahmetullahi Aleyh mealen derki;* Sakın küfür eden, söğen, kötü söz söyleyen birine aynı onlar gibi konuşmayın. Onların torbasında daha ağzı açılmadık nice küfürler saklı…* Huyu, Mizacı, seciyesi, ahlâki zaafları, edebi düşüklüğü zirve yapmış, beden ve ruh yapısı çürümeye yüz tutmuş, dini değerleri, mukaddesatı anlamaktan uzak, terbiye sınırlarını hiçe sayan, ne kadar büyük yalan söylerse muhatabını o ölçüde susturacağını zanneden ahlâki dezenformasyona uğramış tipler bu milletin bağrındaki çıban gibidirler. İslami kurallar, Edebi kaideler, Vahiy yoluyla belirlenmiş davranış biçimleri, Ayetlerden ve Sünneti Seniyye’den öğrendiğimiz Adabı muaşeret, toplum içerisinde yaşanılan örf, adet, gelenek ve yerleşmiş anane’lerimizden uzaklaştıkça insanlıktan da uzaklaştığımız gerçeği aklımızda bulunmalıdır. Tabii biz kimiz ve nasıl birisi olmak istiyoruz cevabı, uygulaması yine kendi uhdemizde. Birilerini koro hâlinde yuhalattırırken aynı konuma düşünce sızlanmamalıyız…
Ülke idaresini inşaat müteahitliği ve ya fabrika patronluğuyla karıştıran, memleket gezileri düzenleyip halkın sorunlarına eğilmeyi çocuk oyuncağı zanneden tuzu kuru, edebi zaaf içindeki toplum üyeleri günlerdir kamuoyunu meşgul etmektedirler. Şikayet eden arkadaşı, gammazlayan meslektaşı, açık tanık’lık eden kişi partilisi, gizli tanıklık eden yardımcısı, bütün bu suç teşkil eden ve adına da yüz kızartıcı suç ya da kataloğ suçları denilen cürüm hiç gündeme getirilmeden sokak mitingleri düzenleyiy, cammiye, mezar taşlarına zarar vermek, kırmak dökmek, kirletmek akıl’la izân’la tevil edilecek hususlar değildir. Koro hâlinde zehirini akıtan topluluğa ön ayak olurken, yazılı ve görsel medya çirkef hakaretleriyle olayı farklı şekillerde yansıtmaktadır. Kendi şahsını zeki konumunda görenler aptal olarak adlandırıldıklarında çılğınlık nöbetine tutulmuş gibi kendilerini kaybetmişlerdir. Büyüklerimizin *etme bulma dünyası* sözünü boş yere ifade etmediğini daha net bir şekilde anlamış bulunuyoruz…
Kardeşlerim, İslâm dini ahlâki kural, kaide ve uygulamalara çok değer vermiştir. Allahu teâla tarafından vahiy yoluyla Rasullerine, Nebi’lerine ulaştırdığı, Peygamberlerin de Ümmetlerine vaaz, öğüt ve nasihat yoluyla birebir yaşayarak ulaştırdıklar güzellikler ve özellikler ahlâki kurallarla belirlenmiştir. Ahlâki değerlerin dejenere olduğu, yozlaştığı, dezenformasyona uğratıldığı, unutulduğu, ortadan kaldırıldığı toplumlarda Şeytanın cirit atmasına gerek yoktur çünkü İblis o toplumun mukaddes değerlerini yerle bir ederek, bozarak asıl gayesine ulaşmıştır. Sözün, sohbetin, muhabbetin azaldığı, insanların neredeyse kendi başına kaldığı bir dönemi idrâk ediyoruz. Söz, fiil ve davranışlarımıza biraz daha itina edelim. İtidâli elden bırakmamaya gayret sarfedelim, muhatabımızı lâflarımızla ezme iştiyakinden vaz geçelim. Kötü söz sahibinindir denilmiş, örneğimizi aşırı uçlardan değil Kur’an ve Sünneti seniyyeden alalım…Bulunduğumuz taraf mutlaka hak, hukuk ve adalet tarafı olmalıdır…
Sermedkadir…