DİNİMİZİN biz Müslümanlara bir duyurusu, bildirisi, hükümleri, tâlimatnâmesi vardır. Bu tâlimatnâmede birtakım emirler, yasaklar, tavsiyeler, öğütler yer alır. Bu tâlimatnâmenin maddeleri Allah’ın göndermiş olduğu Kur’an’dan, Peygamberin hadîslerinden ve Sünnet’inden büyük İslâm alimleri, müctehidler, kâmil mürşidler, Dini degerler ugrunda kafa yoran mübarek şahsiyetler tarafından çıkartılmıştır.
İman etmemiş, hidayete gelmemiş insanları en güzel, en uygun şekilde imana, İslâm’a çağırmak, onların ebedî saâdetlerini kurtarmak için elinden geleni yapmak. Müslümanların en güzel hasletlerinden birisidir.Bu işi her Müslüman doğrudan doğruya yapamaz. İlmi, kültürü, birikimi, ahlâkı, fazileti, hikmeti yeterli olanlar doğrudan doğruya yapar, diğer Müslümanlar da bunları maddeten ve mânen destekler.
Müslümanların, yurt içindeki ve bütün dünyadaki insanları imana ve İslâm’a çağırmak için teşkilat kurmaları onların üzerine borçtur. Ancak şu husus bilinmelidir ki, İslâm dininde agresif (saldırgan) misyonerlik yoktur.Biz, en güzel şekilde davet ederiz, nasibi varsa doğru yolu seçer.
Mü’minlerin inançlarının egitimi ve ögretimi için çalışmak bizim en öneli vazifemiz olmalıdır. Buna din dilinde tashih-i itikad denir. Kişi iman etmiştir, fakat insanlık hali bazı yanlış bilgilere, görüşlere saplanmış olabilir. İmana zarar veren bu yanlışlardan, hatâlardan kurtulması için çalışmak gerekir. Mü’minin imanının Allah’ın ve Resûlü’nün rızasına uygun olması gerekir. Bu da Ashab-ı Kiram’ın, ve Ehli sünnet yolunda zamanımıza kadar imanından itikadından taviz vermeden onların yolundan giden büyük din imamlarının, gerçek âlimlerin;
Resûlullah’ın vekili, vârisi, halifesi durumunda bulunan din ulularının, din büyüklerinin inancıdır, itikadıdır. İslâm dini Tevhid dinidir. Mü’min Allah’a bütün kemal sıfatları ile iman etmeli, O’nu noksan sıfatlardan tenzih etmelidir. İmana zarar veren, ona gölge düşüren bütün bid’atlerden, sapıklıklardan, bozuk inanç ve fikirlerden arınmak müslümanın temel vazifelerindendir.
Beş vakit namazı dosdoğru kılmak. Beş vakit namaz İslâm dininin amele, eyleme, aksiyona, yapmaya dair en büyük ve temel emridir. Her Müslüman bu farz-ı ‘aynı (herkesin yapması gereken ibadeti) dikkatli bir şekilde yerine getirmelidir. Hem kendisi kılmalı, hem de eşine, çocuklarına kıldırmalıdır. Diğer Müslüman kardeşlerinin Namaz kılması yolunda gayret sarfetmeli teblig görevini en güzel bir şekilde ve muhatabını kırmadan, darıltmadan güzel güzel anlatarak Namaz kılınmasına çalışmalıdır.
Kur’an’da ve Sünnet’te üzerinde en fazla durulmuş olan ibadet ve dinî ibadet şekli namazdır. Hadîste „Namaz dinin direğidir, onu ayakta tutan dinini ayakta tutmuş olur, onu yıkan dinini yıkmış olur“ buyurulmuştur. Namazı terk eden bir İslâm toplumu çökmeye, yıkılmaya, zillete, esarete ve başka milletlerin oyuncagı olmaya mahkumdur. kendi kişiligini,kimligini, benligini ve şahsiyyetini zaman içerisinde unutur Allah korusun.
Hür ve mukim (yolcu olmayan) erkek Müslümanların beş vakit namazları cemaatle kılmaları dinî bir mecburiyettir. Cemaati terk eden bir İslâm toplumu azaba duçar olur. Müslümanlar elden geldiği kadar cemaate katılmalıdır. Bu konuda İslam alimleri çok hassasiyetle durmuşlar, İslam cemaat düzeninini her yerde ve her zaman ayakta tutmak için ellerinden ve dillerinden gelen gayreti göstermişlerdir. Bu duruma İnanan
Müslümanlar aynı yolu takip ederek bizim gibi Almanyada, Hollandada, Belçikada,Fransada ve sair Avrupa ülkelerinde Ya temelden cami yaptırıp, ya büyük binaları ,işyerlerini kiralayıp cami şekline getirerek cemaatla ibadet şuuruna, bilincine varmak o tadı her zaman tadmak istiyoruz. Dikkat edilmesi gerekli bir husus daha var ; Müslümanlar sadece Bayram namazı için veya Cuma namazı için bir araya gelmezler .
İslam cemaatı her zaman ayakta bulundurulması gereken en önemli toplumsal birligimizdir. Bu birligin hayata geçirilmesi için gayretlerin en güzelini göstermemiz icap etmektedir. Her Müslüman bilirki zaten hayatın gayesi Özelde ALLAHA KULLUKTUR. Allaha kul olmasını bilmeyen toplumlar başka başka şeylere kul olurlar. Mesela: Paraya kulluk, Kadına kulluk, Makama mevkiye kulluk, güçlü görünen her türlü maddeye kulluk, büyük devletlere kulluk gibi…
Allah bir diyemeyenler ne yazıkki ilahları çogaltırlar birde bakmışızki ömür denen belirli süre dolmuş. Akıl nimetiyle donanmış biz insanlar hayatımızın her saniyesinin hesabını verecegimiz düşüncesiyle yaşarsak, İnsanlık onurunu, gururunu, haysiyetini düşünürsek inşaallah sonuçta kaybedenlerden olmayız. Önce kendimize sonra eşimize,çocuklarımıza ve sırasıyla dilimiz ve gücümüz yetiyorsa; Anamız,babamız, kardeşlerimiz, akrabalarımız, köylümüz, kentlimiz ve çevre çevre genişleyen Müslüman toplumumuza ne kadar faydalı olursak o kadar degerli işler yapmış olacagız inşaalah.
Emr bi’l-mâruf ve nehy ‘ani’l-münker yapmak.
Mâruf dinimizin emr ettiği, güzel ve iyi gördüğü şeylerdir. Müslümanlar fert ve toplum olarak bunları emr edecekler, yapılmaları için çalışacaklardır. Münker, dinimizin kötü gördüğü çirkin işlerdir. Müslümanlar bunları önlemek, engellemek, yasaklamak için çalışmakla mükelleftir, sorumludur.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker İslâm Ümmeti için bir farz-ı kifâyedir.(yani birileri bu ibadeti yaparsa başkalarının üzerinden bu ibadet kalkar. Ama bu birileri kimdir ve kimler olacaklardır düşünelim.) Bunu bütün Ümmet toptan terk ederse önemli bir farz terk edilmiş olduğundan Müslümanlar gazab-ı ilahîye çarpılırlar, bundan dolayı başlarına azab ineceğine dair haber verilmiştir. Emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını her Müslüman doğrudan doğruya yapamaz. İktidar sahibi emîrler fiilen, âlimler ve mürşidler söz ve yazı ile, halk da onları destekleyerek kalben yapar.
Zamanımızda İslâm’ın bu temel ve hayatî emri terk edilmiştir, büyük ihmale uğramıştır. Müslümanların bu konuda mutlaka harekete geçmesi gerekmektedir. İslam alimleri ömürlerini hep bu ugurda sarf etmişlerdir. Sahabe,(onlardan sonra gelenler) Tabiin, (onlardan sonra gelenler) Etbai tabiin ve onlardan sonra gelenler…
Örnek olarak bir İmamı azam Ebu Hanife, bir İmam Şafii, bir İmam Malik, bir Ahmed bin Hanbel, İmam Gazali İmam Rabbani, İbni Kemal Paşazade, Ebussuud efendi ve zamanımıza gelene kadar binlerce İslam alimi Müslümanların kurtuluşu ugruna çok büyük gayret sarfetmişlerdir.
Allah (cc) kendi dininin anlatılması ugrunda bedeniyle, kalemiyle, diliyle mücadele veren Ehli sünnetten ayrılmayan, bildigini diger insanlardan paylaşanlardan razı olsun.
Allahım bizi hakkı hak bilip hakka baglanan, Batılı batıl bilip batıldan, sapıklıktan, bidatlardan kaçınan kulların zümresine dahil eyle. Bizi EHLİ SÜNNET VEL CEMAAT YOLUNDAN ayırma. Bizi SIRATI MÜSTAKİM den ayırma. Sen her şeye kadirsin Allahım. Amin…
Sermed Kadir… 05.06.2004