İnsanlığın Yüzkarası: İnkarcılar

Ebedi hayat mektebimiz Kuranı Kerimde Şura Suresi Ayet.48.de Rabbimiz mealen şöyle buyurmaktadır: *** (Ey Muhammed) Eger yüz çevirirlerse, bilsinlerki, biz seni onlara bekçi göndermedik; Sana düşen sadece duyurmaktır. Biz sana katımızdan bir RAHMET tattırırsak ona sevinir; ama elleriyle yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse, işte o zaman, insan gerçekten pek NANKÖR oluverir…***

Şurası bir gerçektirki; İnsanlık ne zamanki bir sapıklıgın içerisine yuvarlandıysa o zaman Cenabı Hak (cc) Dogru yolu, iyiyi, güzeli, gerçegi ve insanlık için mutluluk kaynagı olabilecek, akla gelebilecek her şeyi Seçkin Peygamberleri vasıtasıyla insanlıga bildirmiş ve kötüye gidişi durdurmuş# Yarattıgı en güzel varlıgı en dogru bilgilerle donatmış ve beslemiştir…

Fakat Peygamberlerin içlerinde yaşadıgı saadetli dönemlerde dahi Haktan, Dinden nasibi olmayanlar İlahi emirlere baş kaldırmışlar, Allahın Peygamberleri ve gönderdigi Mutlak dogrularla savaşmışlar ve mücadele etmişlerdir. Dinsizlik hastalıgı, İnkar etme illeti nasılki Nuh Aleyhiselamın yaşadıgı dönemde var idiyse, İbrahim (As) zamanında da devam etmiş, Lüt (AS) zamanında aşşagılık fiiliyat sahiplerinin helak olmasıyla sonuçlanmıştır.

Lakin İnkarcı zümre Ölçü ve tartılara hile karıştıran Şuayb Aleyhiselamın ikazlarına aldırmadıkları gibi, Allahtan aldigi Dogrularla hükmeden Yahya Aleyhiselamı ve Zekerriya Aleyhiselamı haksız yere öldürmüşler, Söz verdikleri halde Musa Aleyhiselama * Git Rabbinle sen savaş bizler burada kalıcılarız * deyip ikiyüzlü tavırlarını sergilemişler. İsa Aleyhiselama tuzak kurmaya yeltenmişler, Peygamber Efendimize ve Ashabına (Arkadaşlarına) ise her türlü eza ve cefayı layık görmüşlerdir.

İnanıyoruzki; hak ve Batıl mücadelesi Adem Aleyhiselamdan itibaren başlayıp KIYAMETE kadar da sürecektir. Şurası bir gerçektirki; Bu Dünya hayatı her insan için bir İMTİHAN alanıdır. Allah ve onun şanlı Rasullerine inananlar oldugu gibi onları inkar edenlerde olacaktır. İnancımız odurki herkes zerre miktarı hayırın mükafatını görecek ve işledigi zerre miktarı şerrin, kötülügünde cezasını çekecektir.

İnanan insanlar olarak İMANIMIZI her şeyin üzerinde görürüz. Çünkü İMAN insanlıgın en güzel özelliklerinin başında gelir. İnsan en güzel surette, biçimde yaratılmış ve AKIL nimetiyle de donatılmıştır. Düşünen beyinler Dünyadaki hiç bir şeyin tesadüf eseri olmadıgını tesbit ederler. Fakat öyle inkarcı Allah düşmanları vardırki söyledikleri hezeyanlarla insanlıgın yüz karası olmayı haketmişlerdir.

Bunlardan birisi Felsefeci Jean Paul Satre dir.

Bu Allah düşmanı şöyle diyor bir yazısında: ‚’ Ey üst insanlar, Tanrı öldü. Ancak mezara girdi gireli dirildiniz. Yeniden insan efendi olacak. Allahsızlık, İnsanın meziyetinin ve hürriyetinin temelidir. Allah yoksa, İnsan istedigini yapmakta hürdür. Çünkü insan terk edilmiştir. Ne kendisinde ne de kendi dışında bir şeye baglanmak imkanı yoktur…’’ Satre, İnsanın hür olmasını Allahın olmadıgı fikrine baglıyor. Böylece insanın şahsiyeti belli olmuş (müşahhas) varlıgını ele alarak hür insanı kendisinin ve hürriyetinin yaratıcısı olarak görüyor…

İnsanlıgı Allah yerine koyan İnkarcı felsefecilerden biriside 1857.yılında ölmüş olan August Comte dir. Bu inkarcı şu görüşlere yer veriyor: ‚’ İnsanlık Dininin Peygamberi benim, bu Dinin melekleri ise Kadınlardır. İnsanlıkta Tanrıdır…’’ İnsanlıga büyük varlık ismini veren August Comte hezeyanlarına şöyle devam ediyor: ‚’ Bundan sonra bireysel ve toplumsal varlıgımızın bütün cinsleri, İlmi olarak zorunlu üyeleri oldugumuz tek gerçek büyük varlıga baglanacaktır.

Düşüncelerimiz bu varlıgı tanımak içindir. Hareketlerimiz onu sevmek içindeir. Bu Dinin esasları ilke olarak aşk, temel olarak düzen, Amaç olarak ilerlemedir…’’ diyor. Ve insanlık Dinini ilan ettigini söylüyor. Allah yerine insanı ve insanlıgın hakimiyetini ön plana getiriyor. Devamında ‚’ çünkü diyor Hayatı düzenleyen büyük varlık insanlıktır. İnsanlıgın hükümdarlıgını, Allahın hükümdarlıgıyla degiştirmek lazımdır…’’ Sanki İlahi Dinlere sizin İLAHINIZIN gücü yetmedi, yeni İLAH olan insanlık güçlü, hayatı bütünüyle düzenleyen varlık budur denilmektedir…

August Comte’nin takipçisi İnkarcı, Laik, Ateist felsefeci. 1917. yılında ölen Durkheim ise bu düşünceleri daha somut bir hale getirmiş , İnsanlıgın yerine Cemiyeti Tanrı ilan etmiştir.

Ateist, Materyalist felsefecilerden,1900.yılında ölen Nietzce, kendisinden sonra aynı düşünceyi paylaşma gayreti içinde olacaklara şöyle sesleniyor: ‚’ Üstün insan yani kudret iradesine sahip olmak, hür olmak demekmidir ? Bilmeden yapan en büyük kudret olsa bile, ona hür denemez. Tanrı olsaydı, yaratılacak bir şey kalmazdı. Ben halktan geldim, Tanrının sesi de oradan geldi.

Bütün Tanrılar, bütün insanlar, iyi ile kötünün yaratıcısı ancak insandır. Yalvarırım sizlere baglı kalın yeryüzüne ve inanmayın sizlere dünya ötesi umutlardan bahsedenlere, bir zamanlar Tanrıya karşı işlenen günah günahların en büyügüydü. Ama Tanrı öldü. Ben Tanrısına haddini bildireni severim…’’ der ve yaratmayan insanın, insandan bahsetmesini gülünç karşılar dinsiz Nietche…

1872.Yılında ölen. Ludwig Feuerbach ise: İnsanın Tanrıyı, kendi kendini büyütmesi sureti ile meydana getirdigini ileri sürmüş, bu fikri geliştiren Karl Marx ve taraftarları insanı dogrudan tanrı ilan etmişlerdir. Ve akıllarınca * Tanrı öldü * diyerek bütün degerleri yeniden kendisi yaratan, her türlü merhameti ortadan kaldıran * ÜST İNSANI * ortaya koymuşlardır. Felsefeci Hilmi Ziya Ülken diyorki: ‚’ Böylece insan iradesi genişletilerek tek gerçek olarak kabul edilmiştir. Ve İRADECİLİK, Modern çagımızın Tanrısı olmuştur…’’

Bu konularda daha fazla bilgi edinmek gayesinde olanlar Hilmi Ziya Ülken’in Felsefe Tarihini okuyabilirler. Benim burada üzerinde durmak istedigim husus şudur ki; Adını verdigim bu Ateist Felsefecilerin kitapları halâ günümüzde Üniversitelerimizde ve Lise ders kitaplarımızda okutulmaktadır.

Tabiidirki kötü olan hususlarda okutulmalı ve ögretilmelidir bu konuya karşı çıkmam söz konusu olamaz. Ama Ateizme, inkarcılıga ve Felsefi yönden Laikligi, Demokrasiyi, Sekülarizmi savunan ve dayatan Siyasi irade neden İslam Dininin ögretisini İlk okuldan başlayıp Üniversitelere kadar okutmuyor ? Bir tarafta Ateizm – Dinsizlik propagandası yapılırken, diger tarafta Kuran egitimi vermek isteyenlere yok bir sene ceza verilsin olmadı üç sene ceza verilsin diye 2005. yılının mayıs ayında kanunlar çıkartılıyor bunu anlamak mümkün degil.

Eger Milli egitim Bakanlıgının egitim kurumlarında DİNİ egitim verilmiyorsa, Halkın yüzde doksanı Müslüman denilen ülkede insanlar Dinini bir şekilde ögrenmek durumunda kalacaklar bu durumda kaçınılmaz bir insanlık hakkıdır. İnsan hakları evrensel beyannamesine ve Avrupa insan hakları bildirgesine. 1948 ve 1952 yıllarında iş olsun diye imza atılmadı diye düşünüyorum…

Geçmişte de günümüzde de Allahın insanlık için Peygamberleri aracılıgı ile gönderdigi vahyini begenmeyip kendi arzularına göre hareket içinde olanlar bilinirler. Bunlara heva ve hevesine göre hareket edenler denilerek Din karşıtı oldukları ifade edilir. Arzularına uyan bu kişiler hayatta kendi arzularına göre şekillenmesini arzu ettikleri bir hayatı isterler ki bu bu tür istek ve arzular İslamın hayata bakışı ile taban tabana zıttır.

İnkarcı İnsanlar yukarda adını andıgımız kimselerle sınırlı degil tabiiki. Peki İslam Alimleri bu inkarcılara ne demiş bir de onların sözlerine bakalım: İmam Fahruddini Razi (Rh.a) şöyle diyor: * Marufun (iyiligin) başı Allaha İmandır. Münkerin (kötülügün) başı da Allahı inkardır…*

İslam Alimlerinden İbni Hacer el Heytemi (Rh.a) diyorki: * Marufu emredip münkeri yasaklamak, Şeriatın esaslarıyla hükmetmek, haramlarını yasaklamak demektir…*

Yine İslam Alimlerinden Ebul Hayyan el Endulisi (Rh.a) diyorki: * Bazı kimseler marufu TEVHİD, Münkeride Küfür ile TEFSİR ettiler. Şüphesizki Tevhid marufun, Küfür de Münkerin temel felsefesidir. Fakat bununla beraber, her marufta – İyilikte genel belirti Şeriatın emirlerine teşvik etmek, her münkerde de – kötülüklerde Şeriatın yasaklarına uyma anlamı vardır…*

İnsan kanun koyma ve kanun yapma hakkının Allaha ait bir hak olduguna inanıp itiraf edince, hayatının her safhasında iyiliklere boyun egmiş ve hakkı dogrulamış olur. Şayet bu hakkı Allaha ait görmeyip kendi arzularını kanun yapmaya yeltenirse, İnsanı insanlıgın kulluguna ve şahısların katı arzuları demek olan otoriter despotizme kurban eder.

Allaha inanan insanlar Allahın Dinini açıkça ilan etmeli ve onunla çatışan her çeşit sistem ve felsefelerin aleyhinde mücadelelerini sürdürmelidirler. Bu mücadelenin süresi Fitne ortadan kalkıncaya ve Allahın Dini hayata hakim oluncaya kadar devam eder. Bilinmelidirki; hiç bir insanın Allahın Dinini degiştirmeye, yenilemeye yeltenme hakları yoktur. Allahın Dininden sapmak ve Din düşmanlıgı yapmak kadar büyük bir kötülük olamaz diye inanıyoruz.

Dayatmacı ve baskıcı ideoloji sahibi yönetici ve idarecilerin egemen oldukları yerlerde Akıl, Din, Can, Mal, ve Nesil emniyetlerinden söz etmek mümkün degildir. İslam Dininin nizamı dışındaki tüm beşeri ideoloji ve sistemler Akıl, Can, Mal, Din, ve Nesil adındaki emniyetlere her zaman ihanet etmek durumundadırlar. Aklı, Dini, Canı, Malı, Nesli yani Namusu için İslam Dininin dışındaki sistem ve düzenlerden hak ve Hürriyet bekleyip talep edenler ne yazıkki ebediyyen hak ve hürriyetten mahrum kalan zavallılardır.

Zamanımızda ne yazıkki İman ve İnanç zayıflığı insanımızı kemiriyor. İnsanlık korkunç bir bunalım kıskacında, İnsan hakları ihlalleri gün geçtikçe artıyor. Endişeler her vicdan taşıyan kişinin duygularını kemiriyor. Günahkârlar artık işledikleri günahlardan zevk alamaz derecede günaha doydular. Herkes bir çıkış yolu arıyor. İslâm ile irtibat sağlayabilenler Bir parça huzur ortamına ulaşıyorlar.

Dünya Sağlık Tekşilâtı’nın 10’uncu Dünya Psikiyatri Kongresi’ne sunulan rapora göre İman ve İnanç zayıflığı sebebiyle; 2005.Yılının ilk yarısında:

1,5 milyar kişi psikolojik bunalımda,
340 milyon ruhsal bozukluk,
250 milyon kişilik bozukluğu,
60 milyon geri zekâlı,
45 milyon şizofreni,
40 milyon epilepsi,
8 milyon beyin travması hastası
1 milyar sigara tiryakisi,
250 milyon alkolik,
30 milyon İnsan uyuşturucudan dolayı ölüm döşeğinde yatmaktadır.

İnsanlık İslâm ile arasındaki engelleri aşıp imân zaferini elde edip, hayatını güzel amellerle süsleyememenin acı ve korkunç ıstırabını çekiyor. İslâm ile tanışanlar, imânın lezzetini tadanlar dünyamızın en şanslılarıdır. Bu şanslı imân ve amel ehli kimselerin, küfür ve cehalet bataklıklarında inleyenleri de kurtarma çalışması yapmak omuzlarındaki mukaddes görevleridir. Çünkü biz Müslümanlar ben diyen degil, BİZ diyen bir İMAN bütünlügüne sahibiz.

İnsanlık mukaddes bir şekilde korunması gerekli olan bedenlere nüfuz eden hastalıklara çareler bulmak için durup-dinlenmeden güç harcıyor. AIDS, Kanser ve türlü türlü hastalıklara çare bulmak için sebepler arıyor, araştırıyor. Ya insanlıgın fikir bazında başına musallat olan olan kanserler ne olacak. Bunlara karşı da şuurla karşı koymak mecburiyetindeyiz. Bu kanser çeşitlerini ve devâlarını şöyle sıralayabiliriz:

1- Küfür, bir kanser İMAN ise onun çaresidir.
2- Şirk, bir kanser TEVHİD onun çaresidir.
3- Cehâlet, bir kanser İLİM onun çaresidir.
4- Nifak, bir kanser İHLAS onun çaresidir.
5- Taşkınlık, bir kanser ADALET onun çaresidir.
6- Şehvet, bir kanser İFFET ve HAYA onun çaresidir.
7- Ayrımcılık, bir kanser İSLAMİ CEMAAT onun çaresidir.

Kur’ân bütün bunların maddî-manevî kanser olduğunu ilan ederek ilaçlarını, çaresini tek tek sıralarken bizler elimizden geldigi kadar İTAATKAR müslümanlar olmaya gayret gösterecegiz. Kur’ân’ın verdiği çare reçeteleri dikkate alınmadığı sürece maddî ve RUHİ hastalıkların önüne geçilemeyecektir. Çünkü her hastalık evvelâ ruhta başlar. Ruhta başlayan hastalık vücuda sirayet etmiş bir isyanın neticesidir.

Sanki içinde yaşadığımız toplumda herşey insanı hasta etmek üzere planlanmıştır. Bu tehlikeli durumlardan insanlığın kurtulması lazımdır. İnanıyoruz ki; Dünyada rahat yaşamanın yolu, Kur’ân penceresinden olaylara bakmak bu ölçü ile hadiseleri duymak gerekir. İşitme kaabiliyetinin olmayışına sağırlık denir. Ayet ve Hadislere sagır olmamaya azami gayret gösterip göstermemek bizlerin elindedir.

Büyük İslam Alimi İmam eş Şevkani (Rh.a) diyorki: * İslam Ümmeti şöyle vasfeder, Onlar Dinin emrettiklerini emrederler, yasakladıklarını da yasaklarlar. Onların bu davranışları Maruf ve Münker diye kabul etmelerine delil ise KURAN VE SÜNNETTİR…*

İnkarcı Batı Medeniyetini Muhammed Kutub bizlere şöyle tanıtıyor: * Bu Medeniyetin iftiharla takdim etmekten utanmadıgı gökdelen binalı şehirler, Caddeler dolusu model model otomobiller, sesle yarışan uçaklar, Okyanus dalgalarını ürküten Vapurlar, fezanın karanlık derinliginde ışık ve ses taşıyabilen Televizyonlar, insan beynine meydan okudugu iddia edilen elektronik araçlar, milyarları kasalarına aktaran zengin şirketler ve dünya piyasalarına harıl harıl mamül madde süren dev kapasiteli Fabrikalar, milyonlarca insanın cesedi üzerinden silindir gibi geçmiş, milyarlarca zavallınnın emek ve benligini iliklerine kadar sömürmüş olan korkunç bir madde ihtirasının HARAM meyvaları ve acıklı bedelleridir…*

İnanıyoruz ki; Allaha İnanan ve hesap günü şuurunu idrak eden bir Müslüman, Allaha olan İMANINDAN dolayı mesuliyet duygusundan hiç bir zaman kopamaz ve sorumlulugunu her zaman hesap ederek adımlarını ona göre atar… Konumuzu bir Ayet ve bir Hadisle aydınlatmaya gayret edelim.

İsra Suresi Ayet.56-57.de Mealen şöyle buyuruluyor: *** De ki; Allahtan başka İlah diye edindiklerinizi çagırında size yardım etsinler. Bunlar sizden ne sıkıntıyı kaldırabilirler, ne de degiştirebilirler. Onların taptıkları da Rablerine en yakın olmak için vesile ararlar. Ve onun Rahmetini umarlar. Ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı çok korkunç olacaktır…***

Peygamber Efendimiz (sav) bir Hadisinde mealen şöyle buyuruyor: ** Hayır vallahi ! Ya Marufu emreder, Münkerden nehyeder, Zalimi zulmetmekten men eder, Onu Hakka çevirir ve hak üzerinde durdurursunuz, yahutta Allah Teala kalplerinizi birbirine benzetir. Sonra sizi de İsrail ogullarını lanetledigi gibi lanetler… **

Büyük İslam alimi Ez Zuhri (Rh.a) diyorki: * SÜNNETE SARILMAK KURTULUŞTUR…*

Allahım. Bizleri dalaletten, Sapıklıktan her türlü bidatlardan muhafaza eyle. Bizleri Ateistlerin, Felsefecilerin, Beşeri ideoloji mensuplarının tehlikelerinden muhafaza eyle. Bize faydalı ilim ver, şükrümüzü artıran bilgi ver, tefekkürümüzü ziyâdeleştiren hikmet ver, kulluğumuzu güzelleştiren marifet ver, ahlâkımızı kemâle erdiren feyiz, nur ve bereket ihsan eyle. Şükürsüz bilgiden, isyana sürükleyen ilimden, haddini bilmezlik doğuran kültürden, Senin Dininde uzaklaştıran terbiyeden bizi koru. Sen her şeye kadirsin Allahım…Amin…
Sermed Kadir… .. 05.06.2005

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert