İslamda Müzik ve Eğlence

Rabbimiz Lokman Suresi ayet.6.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır…*** Peygamber Efendimiz ise bir hadisinde mealen şöyle buyurmaktadır: ** Yemin ederim ki, ümmetimden bir topluluk gelecek; zinayı, içkiyi, ipek elbiseyi ve çalgı aletlerini helal sayacaktır… (Buhari) **

Müzik: Kısaca Çalgı aleti ile birlikte olan insan sesine müzik denir. Müzik ya da Musiki ölçülü sesler vasıtasıyla estetik bir tesir ve heyecan ortaya koyan ve ses üzerine kurulmuş bir sanat dalıdır. Tarihi dönem içerisinde de oldugu gibi zamanımızda da geçerliligini koruyan güzel sanatların en önemlilerinden biri olan musikînin dinî hükmü hakkında Kur’ân-ı Kerimde açık bir işaret yoktur.

Biz Hanefilere göre musikînin hükmü konusunda icrâsının ve bunu dinlemenin haram olduğu kanaati yaygındır. Ancak savaşta vurulan kös ile düğünlerde çalınan zilsiz def, bundan istisnâ edilmiştir. Bunun yanında Hanefi hukukçularından İmam Serahsî’ye göre; müzik, başkalarına dinletmek için değil de, insanın kendisini dinlendirmesi ve yalnızlığını gidermesi amacıyla yapılırsa câizdir. İmam Ebu Yusuf, „Düğün dışında, meselâ kadının ve çocuğun, kendi evinde def çalmasına ne dersin?“ sorusuna „Aşırı olmamak kaydıyla bir sakıncası yoktur“ cevabını vermiştir.

Yine Bazı Hanefi fıkıh alimleri, çalgı bulunan düğüne yapılan davete icâbetin mutlak manada câiz olmadığını söylerken, diğer bazıları, düğün ve bayram gibi günler münasebetiyle bazı musikî türlerini mübah görürler. Ancak kesin olan şu ki, musikî konusunda en ağır sözler Hanefiler tarafından söylenmiştir. Hanefî fakihler şu hususları esas alırlar: „Çalgı âletlerini dinlemek günahtır; çalgı çalınan yerde oturmak fâsıklıktır, çalgıdan zevk almak da küfürdür“. Hanefi ve diğer hukukçular genel bir düşünceyle, musikî ile meşgul olmayı ve bunu bir meslek haline getirmeyi, fâsık ve fâcirlere ait bir sanat saymışlardır.

Müzik ve onunla yapılan eglenceler hakkında o kadar söz söylenmiştirki, bu konuda tek bir hükmü açıklamak yerine günümüze gelene kadar bu ifadeleri sadece gözden geçirmek ve içinde bulundugumuz durumu tahlil etmek en dogru hareket olur kanısındayız. Sözü şu ana kadar gelen rivayetlere bırakalım.

Hz. Aişe Validemiz bir bayram günü ile ilgili bir hatırasını şöyle anlatıyor: “Yanımda iki genç kız def çalıp Buas Harbi üzerine düzülmüş hamâsî türküler söylerken Resûlullah Efendimiz (asm) içeri girdi. Yatağın üzerine sırtüstü uzanarak yüzünü örttü. Az sonra babam Ebû Bekir (ra) girdi. Türkü okuyan kız çocuklarını görünce:‘Resûlullah’ın (asm) huzurunda şeytan sazı ha!’ diye bana kızdı ve kızları azarladı.Ancak, Resûlullah (asm) karşı koyarak:‘Ey Ebû Bekir, bırak onları; söylesinler, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır’ buyurdu.Onlar sohbete dalıp, ilgileri kesilince ben kızlara göz ettim, hemen sıvışıp çıktılar.(Buhari) Peygamber Efendimiz (sav) hicret esnasında Medîne’ye hicret ettikleri zaman, kadınlar dam başlarında defli ve sesli olarak, “Talea’l-bedru aleynâ, min seniyyâti’l-vedâ, vecebe’ş-şükrü aleynâ, mâ deâ lillâhi dâ’…” diyerek ilahi söylemişler ve neş’elerini şükre çevirmişlerdi.(Beyhaki) Yine Peygamber Efendimiz (sav) Rübeyyi binti Muavviz’in (ra) düğününde hazır bulunmuş, def çalarak Bedir savaşıyla ilgili kahramanlık türküleri söyleyen iki genç kızı dinlemiştir. Bu esnada şarkıcılardan birisi:“Aranızda, yarın ne olacağını bilen bir Peygamber var” demesi üzerine, Resulullah Efendimiz (asm):“Bırak o sözü, önceki söylediklerine devam et, gaybı ancak Allah bilir” buyurmuştur.(İbni Mace)

Bir evden kulağına gelen def ve başkaca çalgı sesleri üzerine Peygamber Efendimiz (sav), evde ne olduğunu sorar.“Düğün” cevabını alınca:“Bu nikâhtır, sifâh (zinâ) değildir” der.(Kütübi Sitte) Yine bir rivayet mealen şöyle: Hz. Âişe Validemiz Medineli bir yakınını evlendiriyor. Düğün yerine gelen Peygamber Efendimiz (asm):“Kızı gelin ettiniz mi?” diye sorar.“Evet” derler. Peygamber Efendimiz (asm):“Kızla birlikte türkü söyleyecek birini de gönderdiniz mi?” buyurur.Hz. Âişe (ra):“Hayır” deyince, Peygamber Efendimiz (asm):“Ensâr arasında bu çeşit fırsatlarda eğlence geleneği vardır. Keşke kızla birlikte şarkı söyleyecek birisini gönderseydiniz de onlar şöyle söyleyiverseydi:“Size geldik, size geldik.Bize şenlik, size şenlik.” (İbni Mace)

Buharide geçen bir rivayet şöyle: Muâz İbnu Cebel’in anlattığına göre, kendisi Peygamber Efendimi (sav) ile birlikte ensârdan birinin düğününde bulunur. Hz. Peygamber (asm) kızı isteyip nikâhı kıydıktan sonra:“Allah iyi geçim, hayırlar ve uğurlar nasip etsin, rızkınıza bolluk bereket versin, sizi mübarek kılsın” diye duâ eder. Âdet oldugu üzere damadın başı üzerinde def çalınmasını söyler. Def çalınır. Sonra içerisinde meyve ve şekerlemeler bulunan çerez sepetleri getirilir. Resûlullah (asm) üzerine serper.Fakat halk bunları kapışmak üzere harekete geçmez, olduğu yerde durur.Resûlullah hayretle:“Niçin yağmalamıyorsunuz?” der. Cevaben:“Ey Allah’ın Resûlü, siz falanca günler tekrarla bizi yağmacılıktan men ettiniz” derler. Bunun üzerine:“Ben sizi ganimet mallarını yağmalamaktan men ettim, düğün yağmasından men etmedim, haydi yağmalayın” der. Muaz der ki:“Resulullah’ın (asm) onu da, bizi de bu yağmaya teşvik ettiğini gördüm.(Buhari)
Bir başka rivayet Amir b. Sa’d (ra) geliyor: “Bir düğünde, Bedir ashabından olan Kurayza b. Ka’b ve Ebû’l-Mes’ûd’ül-Ensârî’nin yanına vardım. O esnada genç kızlar türkü söylüyorlardı. Ben:“Siz Resûlullah’ın ashabından ve Bedir savaşına katılanlardansınız. Sizin yanınızda kızlar türkü söylüyorlar; siz ise ses çıkarmıyorsunuz!” dedim. Onlardan biri dedi ki:“İstersen otur, bizimle berâber dinle; istersen git! Düğünde eğlenmemize izin verildi…(Nesai)

Hazreti Ali Efendimizden gelen rivayet şöyle: Resulullah Efendimiz (asm) buyurdular ki: “Cennette siyah gözlü hurilerin toplanma yerleri vardır. Orada, benzerini mahlukatın hiç işitmediği güzel bir sesle şarkı okurlar ve şöyle söylerler:“Bizler ebedîleriz, bizler hiç ölmeyiz. Bizler nimetlere mazharız, fakirlik bilmeyiz. Bizler Rabbimizden razıyız, kederli olmayız. Bizlere sahip olan beylerimize ne mutlu…(Tirmizi) Yine bu konuda bizlere kadar ulaştırılan rivayetleri okumaya devam ediyoruz. Rahmet melekleri, ceres, yani çan, zil, çıngırak bulunan yere girmez. (Nesai)…Rahmet melekleri, köpek ve çan bulunan kafileye yaklaşmaz. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)… (Şarkıcı kadını dinlemek, yüzüne bakmak haramdır. Parası da haramdır. Kimin eti haramdan beslendi ise, ona Cehennem ateşi layıktır. (Taberani)…Cenab-ı Hak, zurna, gırnata, ud, def gibi bütün çalgı aletlerini, cahiliyet döneminde tapınılan putları kaldırmamı emretti. (İmam Ahmed]…Bir zaman gelecek, ümmetimden bazısı, zinayı, ipek giymeyi, içki içmeyi, mizmarı yani çalgıyı helal addedecektir. (Buhari) Suyun otu büyüttüğü gibi, şarkı, oyun ve eğlence kalbde nifakı büyütür. Allah’a yemin ederim ki, suyun otu büyüttüğü gibi, Kur’an ve zikir de, kalbde imanı büyütür. (Deylemi)… Rabbim bana içkiyi, kumarı, darbukayı ve şarkı söyleyen kadınları haram kıldı. (İ. Ahmed)… Resulullah çalgı aletleriyle para kazanmayı yasakladı. (Begavi)… Ümmetimden bazıları, içkilere başka isim vererek içerler. Şarkıcı kadın ve çalgı aletleriyle eğlenirler. Allahü teâlâ, onları yerin dibine batırır da domuzlar ve maymunlar kılar. (İbni Mace)…

Şu beş şey zuhur ederse, ümmetimin helaki hak olur: Birbiriyle lanetleşme, içki içme, ipekli giyme, çalgılar ve erkeğin erkekle, kadının kadınla iktifa etmesi. (Deylemi, Hâkim)… Ben, mizmarları yani çalgıları, putları yok etmek için de gönderildim. (İmam Ahmed)… İblis, yer yüzüne indikten sonra, ya Rabbi bana ev ver dedi. Hamamlar senin evin. Yemek istedi. Besmelesiz yenen yemekler senin denildi. Müezzin istedi. Mizmarlar yani çalgılar müezzinin denildi. Yazıların dövme, hadislerin yalandır. Resulün [elçin] kâhinler, falcılar, tuzağın da kadınlardır. (İbni Ebiddünya, İbni Cerir)…

İblis, benim kitabım nedir dedi. Senin kitabın dövmedir, içeceğin sarhoşluk veren her içki, sadakatin yalan, müezzinin mizmarlar [çalgılar], mescitlerin de çarşılardır denildi. (Taberani)… İki ses, melundur: Nimete kavuşunca [mizmar]çalgı, musibete maruz kalınca feryat. (Bezzar)… Allahü teâlânın gazabına sebep olan şeyler: Acıkmadan yemek, uykusu yokken uyumak, tuhaf bir şey olmadan gülmek, musibette feryat etmek, nimete kavuşunca mizmar yani çalgı çalmak… (Deylemi)… Şarkıcı ve çalgıcı kadınlar çoğalınca, içkiler her yerde içilince, yere batmalar görülecek, gökten taş yağacaktır. (Tirmizi, Ebu Davud, İbni Mace, İ.Ahmed)

Şunlar gelmeden önce salih amel işlemekte acele edin. Sefihler başa geçmeden, güvenlik kuvvetleri çoğalmadan, hüküm rüşvetle satılmadan, adam öldürme hafife alınmadan, akraba ziyareti kesilmeden, Kur’an mizmarlardan okunmadan, Kur’anı şarkı gibi okuyanlar öne geçmeden… (Taberani)… Kur’an mizmarlardan okunduğu zaman ölebilirsen öl. (Taberani)
Kur’anı mizmarlardan yani çalgı aletlerinden okuyanlara Allah lanet eder… (Müsamere)

Şu 15 kötü haslet işlendiği zaman ümmetim belaya maruz kalır:1- Ganimete hıyanet edilince.2- Emanetin ganimet sayılınca.3- Zekat cereme kabul edilince. 4- Erkek karısına itaat edince. 5- Evlat ana babaya isyan edince. 6- Kişi, arkadaşına itaat edince. 7- Babaya cefa edilince. 8- Toplantılarda yüksek sesle konuşulunca. 9- En rezil kimse iş başına geçince. 10- Şerrinden korkulan kimseye ikram edilince. 11- Her yerde içki içilince. 12- Erkekler ipek giyinince. 13- Şarkıcı kadınlar çoğalınca. 14- Çalgı aletleri yayılınca
15- Sonra gelenler, önceki âlimlere lanet edip onları kötülediği zaman…(Tirmizi)…

Gözün zinası harama bakmak, kulağın zinası haram şeyleri dinlemektir…(Müslim)… İbni Hibban’ın bildirdiği hadis-i şerifte, Resulullah, develerin boyunlarındaki ceresleri yani çanları çıkarmıştır. Halbuki çan şehveti tahrik etmez. Çan bulunan yere rahmet melekleri girmiyor. Artık çalgıyı, çalgı aletlerini siz düşünün. Şeyh-ul-İslâm Ahmed İbni Kemal efendi hazretleri Kırk Hadis kitabında buyuruyor ki: (Mizmarları kırmak ve hınzırları öldürmek için gönderildim) hadis-i şerifindeki mizmar, bütün çalgı aletleridir. Bu hadis-i şerif, her çeşit çalgıyı ve domuz eti yemeyi yasak etmektedir…

Hz. Ebu Bekir, iki küçük cariyenin tef çalıp şarkı söylediklerini gördü ve onları azarlayarak “Şeytanın çalgısını mı çalıyorsunuz?” dedi. (Buhari)… İbni Ömer hazretleri, ihramlı bir toplulukta şarkı söyleyen birine, “Allah senin ibadetini kabul etmesin” dedi. (İbni Ebid-dünya) … Enes bin Malik hazretleri, “En pis kazanç, şarkı ve çalgı aletleriyle kazanılandır” dedi. (İbni Ebid-Dünya) … İbni Abbas hazretleri, “Çalgı aletleri haramdır” dedi. (Beyheki).. Aişe validemiz, bir evde şarkı söyleyen birini görünce ona, “Yazıklar olsun sana. Bu şeytandır, bunu çıkarın dışarı” dedi ve onu çıkardılar. (Buhari)…

Fudayl b. İyad hazretleri, “Müzik ve şarkı, zinanın teşvikçisidir” dedi. (İbni Ebid-dünya) Şeyhü’l İslam Ahmed İbn-i Kemal Paşazade, Risale-i Münire’de buyuruyor ki:
Cevâhir-i Fetâvâ kitabında Raks yani oyun, şarkı ve çalgı haramdır diyor. İstihsân kitabında çalgı dinlemenin haram olduğu bildiriliyor. Hidâye kitabının sahibi, (Şarkı söyleyenin şahitliği kabul edilmez) diyor. Kurtubi’de şarkı söylemek, ney çalmak ve raks etmek icma ile haramdır deniyor. Abdülkadir-i Geylani’nin (Raksa helal diyen kâfir olur) fetvasını gördüm. (Vesiletü’n Necat)
İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:“Hakim-i Tirmizi’nin Nevadiru’l Usul adındaki kitapta rivayet ettiği hadis-i şerifte Resul-i Ekrem efendimiz, (Her kim şarkı sesine kulak verirse, onun ruhanileri dinlemesine izin verilmez) buyurdu. Oradakilerden biri tarafından, (Ya Resulallah, ruhaniler kimlerdir?) diye soruldu. Resulullah da, (Cennet ehlinin okuyucularıdır) buyurdu. (Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi)…

İmam-ı Birgivi hazretleri buyuruyor ki: Saz dinlemekten kulaklarını korumalıdır. (Risale-i Birgivi)… İmam-ı Münavi hazretleri (Nikahı herkese duyurun! Bunun için de, camide yapın ve def çalın) hadis-i şerifini açıklarken, (Mescitlerde def çalınmaz. Hadis-i şerif, mescid dışında çalınmasını, mescitte yalnız nikah yapılmasını emrediyor) diyor. (Hadika)… Camide def çalmak günah olunca, başka çalgının camide çalınması hiç caiz olmaz. Kadınların düğünlerde def çalması caizdir. (Redd-ül Muhtar)… Şimdiki tarikatçıların yaptıkları gibi, dönmek, dümbelek, ney, saz çalmak haramdır. (Tahtavi şerhi)

Teganni ile okuyan bir imamın arkasında kılınan namazın iadesi gerekir. (Halebi)… Kur’an-ı kerimi, Arap şivesine uygun, tecvid ile ve güzel ses ile okumalıdır. Ebu Davud’daki hadis-i şerifte, (Kur’anı güzel sesle okuyun) buyuruldu. Yani “Allah’tan korkarak okuyun” demektir. Bu da, tecvid ilmine uyarak okumakla olur. Yoksa, harfleri, kelimeleri değiştirerek, manayı, nazmı bozarak teganni ile okumak haramdır. (Berika)… İmran bin Husayn (ra) bildirmiştir: Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: * Bu ümmete yere batma, kılık değiştirme ve taşlanma âfetleri gelecektir.* Ashaptan birisi: “Bu ne zaman olacak yâ Resûlallah?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (asm): “Şarkıcı kadınlar yaygınlaştığı, çalgı âletleri türediği ve şaraplar sıkça içildiği zaman” buyurdu…(Tirmizi)… Bu rivayetlerden; kıyamete yakın insanların şarkıyı, türküyü ve her türlü müziği bir metâ sayacakları, büyük bir değer verecekleri, fitne ortamı olup olmamasına bakmaksızın kadını allayıp pullayarak ortaya sürecekleri, çalıp söyleterek, açıp saçarak kadın ile eğlence düzenlemenin mubah sayılacağı ve haramı helâl sayarcasına bu anlayışın yaygınlaşacağı anlaşılmaktadır. Burada sakındırılan, yalın müzik ve yalın kadın sesi değil; burada sakındırılan, kadın sesi ile müziği fitne için âlet etmek ve bunu kasıtlı olarak—çağın gerekleri diye—yaygınlaştırmaktır.
Aynı zamanda bu hadislerden; İslâm ahlâk ve terbiyesi olmadığında veya inkâr edildiğinde kadın sesi ile müziğin şerre ve fitneye en kolay âlet edilen unsurlardan olduğu uyarısını çıkarmak mümkündür. İmam-ı Gazâlî Hazretleri, İhyâ’sında mûsikîye uzunca bir bölüm ayırmış ve semâ ile mûsikîyi uzun uzadıya incelemiştir. Mûsikînin bazen mubah, bazen mendup, bazen de haram olabileceğini bildiren İmam-ı Gazâlî, Allah’ı zikretmeye teşvik eden ve rûha yüksek duygular veren müziğin mendup; bayram, evlenme, doğum, sevinç ve neşe günlerinde müzik dinlemenin mubah olduğunu bildirdikten sonra, beş ârıza bulunması halinde müziğin haram olduğunu beyan ediyor.

İmam-ı Gazâlî’ye göre müziği haram kılan ârızalar şunlardır: 1- Dinletendeki ârıza. 2- Müzik âletindeki ârıza. 3- Ses ayarındaki ârıza. 4- Dinleyicinin kendisindeki ârıza. 5- Dinleyici şahsın âvâmdan olma ârızası. İmam-ı Gazâlî’ye göre müziği haram kılan ârızaların birincisi: Dinletendeki ârıza: Kendisine bakılması helâl olmayacak şekilde giyinen ve görünen bir kadının, fitneye dâvet eden bir ses ve sözle müzik yapması haramdır. Fitne tehlikesi olan parlak bir genç de bu hükümdedir. Bunların müziğinin haram olması müzikten değil, kendilerinin ve seslerinin fitne unsuru olduğundandır. Hattâ konuşan bir kadının sesinde ve konuşmasında fitne uyandırma tehlikesi varsa, onunla konuşmak ve hattâ Kur’ân-ı Kerîm bile olsa ondan dinlemek câiz olmaz. Yakışıklı genç de aynı hükümdedir…

Fakat, fitne yaymayan, sesinde eğilip bükülerek, kırılıp dökülerek cinselliği ön plana çıkarmayan kadın sesi haram değildir. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav) hiç mecburiyeti olmadığı halde Hazret-i Âişe validemize (ra) “Nasıl, seyretmek istiyor musun?” diye sormuş, kendisi de yaslanmış olarak genç kızların müziklerini dinlemiştir. Müziği haram kılan ârızaların ikincisi: Müzik âletindeki ârıza: İçki âlemlerinde insanı içki tüketimi için kışkırtacak ve fitneyi tetikleyecek biçimde kullanılan çalgılar haramdır. Müziği haram kılan ârızaların üçüncüsü: Sesteki ârıza: Kötü, çirkin, ahlâk dışı, fâhiş ve hicvedici sözleri bulunan, dedikodu ve iftira içeren, toplum barışını bozan, fitne yayan, Allah’a, Resûlüne (asm) ve ashabına karşı yalan cümleler içeren müzik parçasını söylemek de, yayınlamak da, dinlemek de haramdır.

Yaşayan belli bir kadını anlatan söz ve şiirleri dinlemek haramdır. Çünkü erkekler arasında bir kadını anlatmak da, yermek de câiz değildir. Belirli bir kadının yüz, göz, kaş, yanak, saç, kıyafet ve diğer vasıflarını başkaları yanında övmek veya yermek câiz değildir. Eğer şarkıda genelleme söz konusu ise, yani şarkı sözü belirli bir kadını değil de, genel ve meçhul bir sevgiliyi anlatıyorsa; dinleyicinin kendi helâli olan eşini düşünmesi şartıyla dinlemesi câiz olur. Böyle şarkılarla helâli olmayan bir kadını düşünmekle ise kişi günahkâr olur. İnanıyoruzki; İnsan, dinlediğinden çok anladığından ve algıladığından sorumludur. Bir gün şeyhin birisi çarşıda gezerken bir satıcının, “Bir dirheme on salatalık!” diye bağırdığını duyunca vecde geldi, titredi ve bayıldı. Ayıldığı zaman, neden bayıldın diye soranlara: “Bir gıda maddesi ve bir rızk külçesi iken on tane salatalık bir dirheme satılıyor. Ya hiçbir işe yaramayan kötü insanın değeri kaç paradır?” diye inledi. Müziği haram kılan ârızaların dördüncüsü: İmam-ı Gazâlî’ye göre dördüncü ârıza kişinin kendisindedir. Bir kişinin müziği şehevî arzûları için tahrik aracı kılması haramdır. Müziğin sözleri ile haram sevmeye heveslenmek haramdır. Müziği kendi nefsânî heves ve arzûları çerçevesinde yorumlamak haramdır. Meselâ, kâkül, gül yanak, ayrılık, kavuşma kelimelerini duyduğu zaman şehveti ve şeytânî duyguları tahrik olan birisi müzik dinlememelidir.

İnsan gönlünde şeytanın ordusundan sayılan şehvet ile, Allah’ın askeri sayılan akıl nûru arasında sürekli bir mücâdele vardır. Müzik bu mücâdelede şehveti tahrik edici değil; akıl nûruna kuvvet verici olmalıdır. Bu iki ordudan birisi kalbi fetheder ve kuşatırsa zaferi elde etmiş olur ve mücâdele biter. Şeytanın müzikle kalbe girip kalbin mânevî neşesini bozmasına izin vermemelidir. Zamanımızda kalpleri şeytanlar kuşattı. Şarkılar ve müzik parçaları ekseriya şeytanî hevesleri tahrik amacıyla çalınır ve söylenir oldu.

Gönül kendisini bir müzik parçasına kaptırmaya görsün; müziğin sazıyla ve sözüyle kendinden geçip, neredeyse kul ve insan olduğunu unutur hale geldi. Öyle ki, nice müzik parçaları ile kendi insanlığını unutan ve kendinden geçen nice gençler, elde jiletle başta kendileri olmak üzere etraflarına zarar verir oldular. İşte böyle müzikten çabuk etkilenen, mânevî terbiye almamış, kendi kimliğini İslâm ahlâkı ile yoğurmamış kişiler müzik dinlememeli. Çünkü bu kişiler müzikten zarar göreceklerdir.

Müziği haram kılan ârızaların beşincisi: Müzik dinleyicisinin âvâmdan olması da bir handikaptır. İşi gücü bırakıp müzik parçaları ile oyalanmak ahmaklıktan ve akılsızlıktan başka bir şey değildir. Boş vakitleri öldürüp, oyuna ve eğlenceye dalmak cinâyettir. Nasıl küçük günahlar ısrar ve devamla büyür ve büyük günaha dönüşürse, mubahlar da ısrar ve devamla küçük günaha dönüşürler. Mubahları devamlı olarak takip etmek kişiye bir kemâl ve feyiz vermediği gibi, kişinin elde bulunan mâneviyâtından ve feyzinden de bir miktar alır gider.

Nitekim satranç ta böyledir. Parasız veya karşılıksız oynamak şartıyla satranç mubahtır. Fakat satranç oynamaya düşkün olmak ve bunun için faydalı işlere gevşeklik vermek doğru değildir. En azından mekruhtur. Netice olarak; İmam-ı Gazâlî’ye göre kalbin sıkıntısını yatıştırıp kalbi dünyanın fânî işlerinden soğutarak ibâdetlerine daha bir dikkatle sarılmak amacıyla belirli bir ölçü ile müzik dinlemek mubahtır. Din ve dünyasında daha bir istekle çalışabilmesi için müzik dinlemeyi hoş görmek, yanak üzerindeki ben’in güzelliği gibidir.

Eğer o ben, bütün yüzü kaplarsa yüzü çirkinleştirir. Çokluk sebebiyle güzellik çirkinliğe döner. Her güzelliğin çoğu güzellik olamayacağı gibi, her mubahın çoğu da mubahlıkta kalmaz. Meselâ ekmek mubahtır. Fakat çok yemek haramdır. İşte normal şekilde müziğin mubah oluşu, fakat çoğunun haram oluşu bunun gibidir. İmam Gazaliye göre: Musikî ister ses, isterse çalgı âleti ile olsun, tek hükme bağlı değildir. Haram, mekruh, mübah ve hatta müstehab olabilir. a) Dünya arzusu ve şehvet hisleri ile dolup taşan gençler için yalnızca bu duyguları tahrik eden müzik haramdır. b) Vakitlerinin çoğunu müziğe harcayan ve bununla uğraşmayı âdet haline getiren kimse için müzik mekruhtur. c) Güzel sesten zevk alma dışında bir duyguya kapılmayan kimse için müzik mübahtır. d) Allah sevgisi ile dolup taşan, duyduğu güzel ses kendisinde sadece güzel şeyleri harekete geçiren kimse için ise müzik müstehaptır. İmanı Gazzâlî, musikî ile ilgili değerlendirmesine devam ederken, müziğin duruma göre mübah ya da mendub olduğunu, onu haram kılan şeyin kendisi değil, dıştan kaynaklanan beş sebepten ibaret bulunduğunu ifade ederek şu açıklamalarda bulunur: Müziği söyleyen kadın veya gencin sesi, şehveti ve nefsi tahrik edip bir fitneye sebep olacaksa, bunun söylenmesi ve dinlenmesi haram olur. Buradaki haram hükmü müzikten değil, kadının veya gencin sesinden gelmektedir.

Kadının sesi şehveti kamçılayacak şekilde ise, onun Kur’ân okumasını dinlemek bile haram olur. Musikî âleti içki meclislerine veya fuhuş ve sefâhat yerlerine (bar, pavyon, gece kulübü, diskotek vb.) ait ise bunu kullanmak ve dinlemek haram kapsamına girer. Kilise ve Sinagog gibi yerlerde çalınan musikînin hükmü de böyledir. İçinde fuhuş, ahlâksızlık, İslâm inancına ve ahlâkına ters düşen güfteler ve sözler bulunan şarkıları, müzik eşliğinde veya müziksiz dinlemek ve söylemek haramdır. Gençlik çağında bulunan veya şehevî arzuların esiri olan kişilerin aşırı derecede müziğe düşkün olmaları dinen günah ve haramdır. Zamanının çoğunu müzik dinleyerek geçiren kişiler, sonucun sefih hâle geleceklerinden dolayı. İslâm hukukuna göre, böyle kişilerin şahitlikleri de kabul edilmez. Sonuç olarak musikînin hoş, ölçülü ve manâlı bir ses olması itibariyle mübah olduğu; haram olmasının kendisinden değil de dıştan ârız olan sebepler dolayısıyla olduğu söylenebilir. (Mefail hızlı.Şamil İ.A)

Hanefi Fukahasının bu meseleye bakışıyla bir örnek verecek olursak : İbni Âbidin bu konuda diyorki: Eğlence veya para kazanmak için başkalarına şarkı söylemek, sözbirliği ile haramdır. Çalgı ile raks etmek büyük günahtır. Sıkıntısını gidermek için kendi kendine şarkı söylemek günah değildir. Çalgı olarak, yalnız kadınların düğünlerde def çalması caizdir. (Redd-ül-Muhtar)
Fısk ve içki içilen yerlerde çalgı çalmak ve bunu dinlemek haramdır. Resulullah çobanın kavalını işitince, parmakları ile mübarek kulaklarını kapadı ise de, yanında bulunan Abdullah bin Ömer’e kulaklarını kapamasını emretmedi. Bu da, elde olmadan duymanın haram olmadığını göstermektedir. Çalgıyı, içki, oyun ve kadın bulunan yerlerde keyif için çalmak haramdır. Def, tambur ve her çeşit çalgıyı evinde, dükkanında bulundurmak, kendisi kullanmasa bile, satmak, hediye etmek, ariyet veya kiraya vermek günahtır. (Berika)

Tasavvuf müziği diye bir şey yoktur. Müzik, nefsin gıdası, ruhun zehirdir, kalbi karartır. (Dürrül mearif)… İlahileri çalgı ile, ney çalarak okumak bid’attir. Harama helal diyen ve haramı ibadete karıştıran kâfir olur. (Saadeti Ebediyye)… İmam-ı Gazali hazretleri Kimyayı saadet adlı eserinde diyorki: Resulullah efendimiz, geldiği bir evde, küçük zenci kızları (cariyeler) def çalıp şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı bırakıp, Resulullahı övmeye başladılar. Resulullah efendimiz, (Onu bırakın, oyun arasında beni övmeyin. Beni övmek [mevlid, ilahi] ibadettir. Eğlence, oyun arasında ibadet caiz değildir) buyurdu… Fetevayı Bezzaziyede deniliyorki: Bazıları, bu hadis-i şerife istinaden kadınların şarkı söylemesinin ve çalgının caiz olduğunu söylüyorlar. Şarkı söyleyenler cariye idi. Cariyenin avret yeri erkeğinki gibidir. Sesi de avret değildir. Hür kadınların sesi de avrettir, saçları kolları da avrettir. (Hadika, Berika)… Her çeşit çalgı dinlemek haramdır. (Fetava-i Bezzaziyye) Rabbimiz Lokman suresi ayet.6.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır…**

Ali Küçük Hocaefendi diyorki: Ama insanlardan öyleleri de vardır ki lehv el hadisi, boş sözleri satın alırlar. Sözün boşuna, sözün eğlencesine yönelirler. Kitap ve sünnet konuşacakları yerde, Allah’ın âyetlerini gündemlerine alıp konuşacakları yerde boş lafların içine dalarlar. Hayatı kitap ve sünnetle değerlendirecekleri yerde kitabı ve peygamberi bir kenara alıp kendi kendilerine bir değerlendirmenin içine girerler. Niye yaparlarmış bunu? İnsanları Allah yolundan saptırmak için. Bilgisizce, cahilce insanların Allah’a kulluğunu bitirmek için yaparlar bunu.

İnsanları çaktırmadan Allah yolundan alıkoymak için lehv el hadisi satın alırlar. Yâni şarkı, türkü, roman, film, eğlence, hikaye, masal, gibi şeylerle insanları meşgul edip onları Kur’an ve sünnete gitmekten alıkoymaya çalışırlar. İnsanların beyinlerini, kulaklarını bu tür boş şeylerle doldurarak orada kitap ve sünnete yer bırakmamaya çalışırlar. İnsanların gündemlerini değiştirler. Yok ekonomiydi, yok kalkınmaydı, yok teknolojik gelişmeydi filan diyerek boş sözlerle insanları kulluk endişelerinden uzaklaştırırlar. (Ali Küçük.Besairul Kuran)

Yirminci yüzyılın önde gele Alimlerimizden Bedîüzzaman Saidi Nursi rahmetullahi aleyh Emirdag lahikası adlı eserinde konumuz hakkında şu yorumu yapıyor: * İnsanlığın bu ihtiyacını dikkate alan radyo yayıncıları, İslâm ahlâkını rencide edici olmamak ve içinde haram unsur taşımamak şartıyla radyodan eğlence, müzik, şarkı ve türkü yayını yapabilirler. Ve yapılan bu tür ölçülü müzik yayınları dinlenebilir. Ama bu yayın radyonun tüm yayınlarına oranla beşte biri aşmamalıdır. Yoksa havanın yaratılış hikmetine zıt şekilde yayın yapılmış olur. Bu durumda ise radyo bir İlâhî nîmet iken, bir nikmet olur, yapılan ölçüsüz eğlence yayınları beşerin başına belâ olmaktan öteye bir fayda sağlamaz. Öyle ise Bedîüzzaman’a göre, bir radyoda şarkı, türkü, ezgi, müzik ve meşrû eğlence programına beşte bir, kelimât-ı tayyibe sayılabilecek şekilde faydalı ve Kur’ân bilgilerini konu alan programlara ise beşte dört oranda yer verilmelidir…*

Vermiş oldugumuz bu derlemelerden, rivayetlerden sonra her hangi bir yoruma lüzum hissetmeden konumuzu bir Ayet meali ile baglayalım inşaallah: Meryem suresi ayet.61-62. mealen şöyle:*** O cennet, çok merhametli olan Allah’ın, kullarına gıyaben vâdettiği Adn cennetleridir. Şüphesiz O’nun vâdi yerini bulacaktır. Orada boş söz değil, hoş söz duyarlar. Ve orada, sabah-akşam kendilerine ait rızıkları vardır…***

Allahım bizleri Kuran ve Sünneti seniyye çizgisinden uzaklaştırma. Bizleri heva ve hevesimizin, nefsimizin arkasından koşanlardan eyleme.Bizleri İslam dinini hakkıyla yaşayan vakar ehli müslümanların izinden ayırma. Bizlerin şuurunu ve firasetini artır. Bizleri boş konuşan, boş sözler peşinde koşanlardan eyleme. Bizleri sıratı müstakimden ayırma. Sen her şeylere kadirsin Allahım…Amin…
Sermedkadir… 01.11.2011

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert