Cenabı Hak; Ahzab Auresi. Ayet.36.da Mealen şöyle buyuruyor: *** Allah ve Peygamberi bir işe hükmettigi zaman, Mü’min olan bir erkekle , Mü’min olan bir kadın için Ona aykırı işlerde muhayyerlik yoktur. Kim Allah ve Rasulüne isyan ederse muhakkakki o, apaçık bir sapıklıkla sapıtmıştır…***
Kelime anlamıyla DİN: Âdet, yaşayış şekli, hesap, kahır ve galebe altına almak, hüküm koymak ve hüküm vermek, İTAAT, davranışların karşılıklarını vermek, Siyaset (Yani idare etmek) , görüş belirtmek ve görüş sahibi olmak, İTAAT ETMEK gibi anlamlara gelir. Kuranı Kerimde bu kelimenin, sözlükteki işaret edilen anlamlarının bir çoguna uygun olarak kullanılmış oldugunu görmekteyiz.(Beşir Eryarsoy.Kuran ve Sünnet ışıgında…)
Şu husus kesinlikle unutulmamalıdır ki; İnsanlar yeni yeni hükümler yeni yeni inanç şekilleri ortaya çıkarmak durumunda degil, bilakis yalnız ve yalnız bu konuda tek HAK sahibi olan Allahın Dinine baglı olmakla yükümlüdürler. Çünkü biz insanlar ancak Allaha ibadet etmek için yaratımış olan canlılarız.
İnsanların ortaya koyacagı her türlü alternatif felsefe ve ideolojiler ya da adı ne olursa olsun fikri yapılar aslında belli bir zaman sonra unutulacak ve degerini yitirecek kusurlu, eksik kâmil mana da olmayan düşünce ürünleridir. Ve bu tür fikri yapılar insanlıgın hiç bir meselesini, problemini çözecek konumda görülemez.
İnsanlık ne zaman ki Allahın dinine canla başla sarılır, bütün benligiyle baglanarak İTAAT eder işte o zaman asıl aradıgını bulur, Allahın Dinine teslim oldukça huzuru artar ve büyük bir SAADETİN de aynı zamanda sahibi olur. İnsanoglu zaten şuurlu ve Tefekkür ederek birazcık düşünse Allahın Rahmet deryasının bir tecellisi, bir açık göstergesi, aleni bir tezahürü olarak İslam dinini etüt eder, okur, anlamaya çalışırsa ne büyük bir mükafatında sahibi olacagını, kimlerle beraber olacagını düşündükçe saadeti mutlulugu kat be kat artar.
Cenabı HAK Nisa Suresi Ayet.69.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Kim Allaha ve Peygambere İTAAT ederse işte onlar Allahın kendilerine nimet verdigi Peygamberlerle, sıddiklerle, Şehitlerle, Salihlerle- iyi kimselerle- beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştır…***
Bu kadar açık seçik ifadeler olmasına ragmen insanlık zaman içerisinde yinede Allahın DİNİ karşısında çeşitli gerekçelerle çeşitli dinler uydurmuşlar, İnsan beyninin ürettigi ideolojilerin kurbanı olmuşlar, Sapık bazı fikri akımların dalgasına kapılmışlar ve toplu olarak ifade edecek olursak * Cahili Dinlerin * kıskacına düşmüşlerdir.
Öyle zamanlar olmuş ki; İnsanoglu heva ve heveslerini İLAH edinerek Allahın Peygamberleri aracılıgıyla ulaştırdıgı DİNİ bir kenara bırakıp hem kendileri için hem de başkaları için yeni yeni yasalar uydurup, kanunlar yapıp, farklı farklı Presipler edinerek Allaha isyan noktassına gelmişlerdir. Tabii ki; Cenabı Hak bu tür davranış içinde olan zümreleri uyarmış, dogru yolu göstermiş ve SIRATI MÜSTAKİMİ insanlıga duyurmuştur.
Misal olarak: Nisa Suresi ayet. 59.da Rabbimiz mealen şöyle buyurmuştur: *** Ey İman edenler, Allaha İTAAT edin, Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine de İTAAT edin. Bir şey hakkında çekiştiginiz takdirde – Eger Allaha ve Ahiret gününe inanıyorsanız – Hemen onu Allaha ve Peygamberine döndürün. Bu hem hayırlı, hem netice itibariyle daha güzeldir…***
Aslında Allahın DİNİNİ bırakıpta hevalarının peşine düşen insanlık çok büyük maddi ve manevi zarar içerisindedir. Onlar hiç bir zaman gönül huzurunu yaşayamayacaklardır. Dünya hayatında olmasa dahi Ahirette büyük bir azap ile karşılaşacaklar ve o zaman sapıklıklarını kesin olarak anlayacaklar. Keşke hayvanlar gibi olupta sonumuz toprak olsaydık diyecekler ama iş işten geçmiş olacak, anlayış ve kavrayışlarının vakti geçmiş olacaktır.
Kuranı Kerrimde; yine İlahi Rahmetin bir tecellisi olarak çogu Ayetlerde sapıklıga düşmekte olan insanlık uyarılmakta, ikaz edilmekte ve onlara dosdogru yolun nasıl takip edilmesi gerektigi anlatılmaktadır. Hevalarını İlahlaştıran kim olursa olsun, Allaha ve Hak ölçülerine karşı onların durumunu savunmak onları haklıymış gibi göstermek, hatta onları mazur gösterecek tavır içerisine girmek hiç kimsenin ne haddi ve ne de vazifesidir diye inanıyoruz.
Çünkü Allah (cc) O insanlara Düşünen bir Beyin, akıl, fikir vermiş, gören bir çift göz vermiş, Dogruları işitsin diye kulak vermiş ve kusursuz işleyen diger azalarla insanı kuvvetlendirmiş ve en güzel şekilde yaratmıştır. Bütün bunlara karşı eger insan kendisinde uluhiyet türü büyüklük arıyorsa kabul edelimki; NİMET AZGINLIGI yaptıgını fark etmiyor demektir…
Ancak bütün bu anlamların ortak yönleri göz önünde bulunduruldugu bakış açısıyla DİNİN genel olarak bir yaşayış şeklini, hayat, kainat ve eşya yorumunu ifade ettigi görülür. Buna göre degişik hayat şekillerinin her biri, eşya insan ve kainat ile ilgili yorumların her biri * DİN * olarak karşımıza çıkmaktadır.
Cenabı Hak Ali İmran Suresi. Ayet .19.da mealen şöyle buyuruyor: *** Allah katında DİN, şüphesiz İSLAMİYETTİR. Ancak kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılıga düştüler. Allahın ayetlerini kim inkar ederse bilsinki, Allah hesabı çabık görür…***
Dünya hayatında izlenen bu hayat sistemlerinin ve kabul edilen deger ölçülerinin yani dinlerin arasında İSLAMIN dışında hiç bir DİNİN kabul edilmedigi ve Allah tarafından geçerli sayılmadıgı, İslam dininin dışında kalan her hangi bir hayat düzenini kabul etmiş olanların tümünün mutlak zarar ve ziyan içerisinde olacakları gerçeginden Rabbimiz rahmetinin insanlar üzerindeki bir tecellisi olarak dünyada iken bizleri haberdar etmiştir.
İnsanlar Allaha ve onun şanlı Rasulüne, Allahın dosdogru Nizamından başka dinlere tabii olmakta ısrar ediyorlarsa, akıllarını kullanıpta hakka tabii olmaktan yana tercihlerini koymuyorlarsa, Apaçık hakkı görmüyorlarsa, Kulaklarını HAK sözlere tıkıyorlarsa bu kimseler beyinsizdir, akılsızdır, kör ve sagır dırlar ve Kuranı Kerimin ifadesiyle Hayvandan daha aşagı derecededirler…
Rabbimiz bu hususta ta bizleri Casiye Suresi. Ayet.23.te mealen şu şekilde uyarıyor: *** Gördünmü o kimseyiki; heva ve hevesini kendisine İLAH edinmiş, bilgisi oldugu halde Allah onu şaşırtmış, kulagını, kalbini mühürlemiş ve gözünü perdelemiştir. Allahtan başka onu kim hidayete eriştirebilir ? Hâlâ düşünmeyecekmisiniz..? ***
Bu Ayeti kerimeyi Tefsir eden İmam TABERİ (Rh.a) diyorki: * Gördünmü o kimseyi ki; heva ve hevesini kendisine ilah edinmiş: ey Muhammed ! kendi hevesini tanrı edinen ve arzuladıgı hevesinin çektigi şeye ibadet eden, gerçek İLAHI bırakan kimseyi gördünmü ? Bilgisi oldugu halde Allah onu şaşırtmış: Cenabı Allah, onu ilmi ezelisinde dogru yoldan uzaklaştırmıştır.
Kulagını, kalbini mühürlemiş: Onun kulagına mühür vurulmuştur. Kur’an Ayetlerinden ibret almaz. O ayetlerdeki nur ve beyanı anlamaz. Kalbine de mühür vurulmuştur. O Kalbi ile hiç bir şeyi akledemez, gerçegi de kavrayamaz. Ve gözünü perdelemiştir: Gözüne perde çekilmiştir. Bu sebeple Allahın hüccetlerini göremez ve onun birligine götürücü delillerden de istifade edemez.
Allahtan başka onu kim HİDAYETE eriştirebilir ? Allah onun saptırmasından sonra hakkı bulmaya, dogru yola ulaşmaya onu kim muvaffak kılabilir? Hâlâ düşünmeyecekmisiniz? Allahın kendisine böyle yaptıgı kimsenin ebediyyen HİDAYETE eremeyecegini hâlâ düşünmeyecekmisiniz..? (Taberi Tefsiri.cilt.5.sayfa.2201.2202.) *
Günümüz toplumlarına da baktıgımızda ayeti kerimede sözü edilen tavır ve tutumların oldukça belirgin bir halde göze çarptıgına şahit oluyoruz. İnsanlar çeşitli isimler altında sosyal, siyasal, ekonomik ve yasal (Kanun koyucu) olarak bir takım düzenler uydurmuş, kendilerinin dışında kalanı çeşitli baskılar ve yıldırma taktikleri altında tutarak bu düzenlere İTAAT etmeye, uymaya çagırmakta ve bu düşüncelerini hayata geçirme çabasıyla her yola başvurmaktadırlar…
Hakkı gizlemek ve batıl olanın her türlü imkan ve yollarla propagandasını yapmak suretiyle hedeflerine ulaşacagına inanan bu çevreler emellerine Egitim, ögretim ve anlatımlarla ulaşamazlarsa, gerektiginde her türlü güç ve silahlarına başvurarak toplumları kendi kurdukları sistem ve idare tarzlarına zorla uyduracaklardır. Baskı ve yıldırma politikaları batıl ve şer düzenlerin başvurdukları en ilkel silahlardır diye düşünüyoruz…
İslam Dininin insanlara çagırısının, davetinin özü: Kendilerini, hevalarını, Atalarını, birbirlerini, Din adamlarını, taşı, agacı, güneşi, ayı, yıldızları velhasıl Allahtan başka herşeyi İLAH edinmekten vazgeçerek yalnızca ve mutlak olarak uluhiyetin kapsamında olan bütün her şeyde Allahın ULUHİYETİNİ kabul etmektir.
Allahın uluhiyetini kabul etmenin ferdi, sosyal,siyasal ve ekonomik hayata yansıması ise, zihnen veya kalben kabul edilen bir İmanın, sözü geçen bütün alanlarda, bu alanların uzak ve yakından ilgili oldugu her birim ve noktada Allahın şeriatının mutlak ölçü alınarak ona İTAAT edilmesi ve bu ŞERİATA aykırı hiç bir şeye – Tıpkı İmanda söz konusu oldugu gibi- pratikte de yer verilmemesidir.
Yani Allahtan başka İLAH kabul edilmediginin hayattaki ve pratikteki isbatı, Allahın şeriatının kabul olunan her alanda tatbik edilmesidir. Zaten inancımızda İlim ögrenmek başlı başına yeterli görülmemekte aynı zamanda ögrendigimizi hayatımıza tatbik ettigimizde asıl gaye yerini bulmaktadır. Yani İlim ve Âmel bütünlügü esastır diye inanıyoruz…
Burada asıl mesele Allahın şeriatının oldugu gibi kabul edilmesi ve Allahın hükmünün bütün anlaşmazlıklarda Şeriatın hükmüne başvurularak çözümün müslümanlar arasında böylece halledilmesi meselesidir. Rabbimiz bu konuda yol göstererek, Nisa Suresi ayet.80.de mealen şöyle buyuruyor:
*** Kim Peygambere itaat ederse muhakkak Allaha İTAAT etmiştir. Kim de yüz çevirirse, Zaten seni onların başına bekçi göndermedik ya…*** Yani burada aslolan İnsanların, Allahın mutlak uluhiyet ve rububiyetini kabul edip Allahın Dinine ve Şeriatına tabi olmaktır, Teslim olmaktır, Baglı kalmaktır ve İTAAT etmektir diye inanıyoruz…
Nisa Suresi Ayet .65. te Cenabı Hak mealen şöyle buyuruyor. *** Öyle degil ! Rabbine andolsun ki; onlar aralarında kimi oraya kimi buraya çektikleri – kavga ettikleri- şeylerde seni hakem yapıp sonra da verdigin hükümden yürekleri hiç bir sıkıntı duymadan, tam bir TESLİMİYETLE teslim olmadıkça İMAN etmiş olmazlar…***
Bu konumuzla alakalı yine Kuranı Kerimde Maide Suresi Ayet.92.de mealen şöyle okuyoruz: *** Allaha ve Rasulüne İTAAT edin. Eger yüz çevirirseniz, bilin ki Peygamberimizin üstüne düşen, yalnız ap açık teblig den ibarettir…***
Günümüz insanlıgının karşı karşıya kaldıgı çıkmazların, bunalımların, günümüz diliyle streslerin, sömürünün, ahlaksızlıgın, türlü türlü zararlı bagımlılıkların ve saydıgımız, sayamadıgımız her türlü muzır hadiselerin başında Allaha ve Rasulüne gerekli İTAATIN olmadıgından dolayı başımıza geldigine inanıyoruz…
Nur Suresi Ayet.52.de mealen buyuruluyorki: *** Kim Allaha ve Rasulüne İTAAT ederse – geçmiş günahlarından dolayı- Allahtan korkarsa, Gelecek günahlarından Naşide – Ondan sakınırsa, İşte kurtuluşu bulanlarda bunların taa kendileridir…***
Şu hususa kesin kes inanıyoruz ki; İnsanlıgın içerisinde bulundugu bu uçurumdan kurtuluş, bu tehlikelerden kurtuluş, Bu dibi görünmeyen felaketlerden kurtuluş çaresi; Bütün İnsanlıgın aklını başına alması ve Yaratıcının İlahi mesajına kulak vermesinden geçiyor, İnsanlıgın aklını başına alıp ALLAHIN kopmayan ipine * Kurtuluş ipine * sarılmalarıyla kurtuluş mümkün olur diye kabul ediyor ve inanıyorum.
İşte Haşr suresi Ayet.7.deki İlahi mesaj meal olarak şöyle: *** Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasak ettiyse ondan da sakının. Allahtan korkun. Çünkü Allahın azabı çetindir…***
Konumuzu baglarken Buharide geçen bir Hadisi Şerifi buraya aktarıyorum. Mealen şöyle: ** Ümmetimin tamamı CENNETE girecektir. Yalnız yüz çevirenler müstesna: Ashabı Kiram sorarlar: Ey Allahın elçisi kimler ibâ edecek, kimler yüz çevirecekler ? Buyurur: Bana İTAAT eden cennete girer. Bana İSYAN eden, yüz çevirmiş olur…**
Allah’ım. Bize yüce DİNİNİ sevdir. Bize Şanlı Rasûlünü (sav) sevdir. Bize, Sana giden MÜBAREK yolu sevdir. Bize seni sevenleri sevdir. Bizi her türlü günahlardan arındır. Bize; küfürden İMANA, batıldan HAKKA, bid’attan SÜNNETE, seyyiâttan HASENATA, enâniyetten UBUDİYETE, şerden HAYIRLARA, dalâletten HİDAYETE, isyandan TESLİMİYETE, benlikten TEVEKKÜLE, gururdan TEVAZUYA, günahlardan SEVAPLARA, kötü amelden SALİH ÂMELLERE yönlendir. Sen her şeylere kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 26.01.2005