KEKLİK, KIRLANGIÇ, BILDIRCIN…

Bir  asalet  duruşunda  kendine  özgü  hâli.

Ötünce sesi celbediyor yokki başka emsâli.

Her evde can yoldaşıydı gençligimin hayâli.

Kekliğe muhabbet duyan yaradanı zikreder…

Süslü kafesler içinde kınalım diye severdik.

Bir  ötmeye  başlayınca  iştiyakla  dinlerdik.

Kulağın  pası  açılır  musıki  gıda  bellerdik.

Kekliğin soyu tükendi  tüketenler derbeder…

Ömrümce av olsamda avcı olmadım canlıya.

Yaşayanı  kutsal  bidim  dayanamam  acı’ya.

Bülbül güle hasretken gerek yok taş atmaya.

Dilini anlamak şartmı;sevgiye  hürmet  gerek…

Dağlar, taşlar, tarlalar  sessiz, sâkin kimsesiz.

Cıvıl cıvıl öten kuşlar bilmem hangi yerdesiniz.

Dallar canlıya muhtaçken duyulmuyor sesiniz.

Keklik,bıldırcın,kırlangıç  gönlüm sesinizi özler…

Kırıp  dökmeye  alıştık insanoğlu gaddarlaştı.

Sırtına  silah yüklenen  ormanı  dağı  boşalttı.

Bin  bir türlü hayvanın şimdi ancak adı  kaldı.

Yaşadığım şu hayata;Ölüm sessizliği  derler…

Öyle  bir  denge varki  kainat  gözler önünde.

Her canlı diğerine muhtaç  iradesi Rabbimde.

Milim kaymaz nizamı;dünya döner ekseninde.

İmtihandır bana Sermed;bir dolup bir eksiliyor… 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.