KERÂMET…

KERÂMET… Manâ’larına baktığımızda; *KERAMET*: Değerli, ÜSTÜN, GÜZEL,  İKRÂM ifadeleriyle karşılaşırız. İslami ıstılahda; *Mü’minin ve SALİH kimsenin EL’İ ÜZERE CEREYAN EDEN HARİKULADE HÂL* diye tarif edilir…Bazı âlimler, harikulâdelik şartını koşmaksızın Allahın EVLİYA’YA her türlü İKRAMINA KERÂMET ismini vermişlerdir. Burada *HARİKULADE HÂL’DEN*  maksat, vuku bulan olayın, genel-geçer TABİAT KANUNLARININ DIŞINDA cereyan etmesidir. Haddi zatında kâinata HÂKİM OLAN DÜZEN ve İNTİZAM, harikuladelikten çok daha mükemmel bir olaydır. Tabiat kanunlarının yaratıcısı Allahu Teala olduğuna göre onları DEĞİŞTİRMEK de Allahu Teala’nın kudretindedir O halde harikulâdeliğin mümkün olup olmadığını TESBİT etmek için O’nun bize gönderdiği Kuranı azimuşşana müracaat etmemiz gerekir. Rabbimiz Âli imran suresi ayet. 190.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde AKLISELİM SAHİPLERİ İÇİN gerçekten açık ibretler vardır…*** Allahım, Bize Senin NUR’UNU ANLAMAYI VE ANLATMAYI nasib eyle…Sallu alâ Rasulüna Muhamm…

 

2.  KERÂMET… Salih bir kimsenin eli üzere bir harikulâdeliğin yani KERÂMETİN VUKU BULMASI tabiidir ki mümkündür. Ancak kerâmetin HAK OLMASI, her velinin bu türden kerâmetlerinin mevcut olmasını gerektirmez. Velâyet, bu tür bir olağanüstülüğe MUHTAÇ değildir. Nitekim SAHABE’DEN bile birçoğunun bu tür bir KERÂMETİ yoktur. KERÂMET HAK OLMAKLA BİRLİKTE, halkın bu tür olaylara AŞIRI merak duymaları ve kimi çevrelerin şeyhlerinin PROPAGANDASI için *KERÂMET* konusunu basamak olarak kullanmaları, kerâmeti OLDUĞUNDAN FARKLI sınırlara taşımıştır. Gerek Kur’anı Kerimden ve gerek Sünneti Seniyyeden KERÂMETE DELİL olarak zikredilen nasslar incelendiğinde bu tür olağanüstülüklerin, ANCAK SALİH KİŞİNİN bir sıkıntıyla karşı karşıya kalması durumunda SÖZ KONUSU olabildiği, her zaman böyle bir şeyin vuku BULMADIĞI görülecektir. Ayrıca böyle bir KERÂMETİN VUKU BULMASI, salih kişinin ne İRADESİ ve ne de BİLGİSİ DAHİLİNDE olan bir husustur. Tirmizi’nin zamanımıza taşıdığı bir hadis’te Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: ** Ahirzamanda, din yoluyla DÜNYALIK ELDE ETMEK isteyen bir takım adamlar ortaya çıkacak. insanlara ŞİRİN GÖRÜNMEK İÇİN koyun postuna bürünecekler. Dilleri BAL’DAN TATLI, fakat kalbleri KURT KÂLBİ olacaktır…** Allahım, rızâna ulaştıracak iş ve çalışmalarımızda bize yardım et. Bizi şeytanın her türlü hîle ve tuzağından muhafaza eyle…Sallu…

 

 

3.  KERÂMET… Tabiidir ki, bizler her hangi bir kimseyi HARİKULADE olaylar göstermesi nedeniyle, onun VELİ, EVLİYA olduğuna HÜKÜM veremeyiz. Gösterdiği OLAĞANÜSTÜ HÂLİN de KERÂMET olduğunu kabul edemeyiz. Önce bu kimsenin İSLAM DİNİNE BAĞLILIK DERECESİNE ve Allah’ın şerîatına bağlılık noktasına bakılır. KERÂMET, ilmin yollarından sayılmaz ve başkalarına DELİL olamaz. Hele onu, kişinin masumiyetine ve söylediği herşeyin DOĞRULIĞUNA yormak, İslâm’ın prensipleriyle TABAN TABANA ZIT’TIR. Yusuf Kerimoglu hocaefendi Keramet hakkında şu bilgileri bize aktarıyor: * Kur’an-ı Kerim’de; peygamber olmadıkları halde harikulâde nimetlere kavuşan salih kimselerin kıssaları anlatılmıştır. Bu kıssalardan istinbat edilebilecek hükümlerden birisi de keramettir. Meselâ; Hz. Meryem; peygamber olmadığı halde, harikulâde nimetlere kavuşmuştur: “Bunun üzerine Rabbi onu (Meryem’i) güzel bir şekilde kabul etti. (…) Zekeriyya’yı da ona bakmaya memur etti. Zekeriyya ne zaman (Meryem’in bulunduğu) mihraba girdiyse onun yanında bir yiyecek buldu. ‘Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?’ dedi. O (Meryem) da, ‘Bu, Allahû Teâlâ (cc) tarafındandır. Şüphesiz ki, Allahû Teâlâ (cc) dilediğine hesapsız rızk verir’ dedi. (Âl-i İmran Sûresi: 37) Rabbim bizleri Kuranı kerim ve Sünneti seniyye NURUNDAN ayırmasın…Sallu…

 

4.  KERÂMET… Kardeşlerim, Bizim itikadımız olan Ehli sünnet itikadına göre, VELİ’LERİN KERÂMETİ  caizdir ancak, Kerâmetin çekildiği en tehlikeli alanlardan biri, hiç şüphesiz, salih kişinin GAYBI BİLDİĞİ, kâlpleri OKUDUĞU şeklindeki kanaattır. İnanıyoruz ki; *GAYBI YALNIZ ALLAH BİLİR.* Gaybı bilmekle ilgili iddianın asıl adı *KEŞF* olmakla birlikte bunun mümkün olduğu savunulurken hareket noktası KERÂMET olarak gösterilmektedir. Her insanın vukuundan önce HİSSETTİĞİ birtakım olaylar olmuştur. Ancak olay vuku bulmazdan önce kişideki o his, bilgi derecesine ulaşır mı? Ya da salih kişilerde bu his, bilgi derecesinde kesinlik kazanır mı? Bu soruya İslâm dini açısından cevap arıyorsak elbette müracaat edeceğimiz kaynak, Kur’an-ı Kerim olacaktır. Rabbimiz GAYB bilgisiyle ilgili olarak En’an Suresi ayet. 59. da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun ilmi dışında bir YAPRAK BİLE düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. YAŞ VE KURU ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır…*** Rabbim bizleri HADDİNİ ve EDEBİNİ bilen kullarıyla bir ve beraber eylesin…Sallu…

 

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.