Kur’ani Egitim Üzerine

Rabbimiz isra suresi ayet.110-111. demealen şöyle buyurmaktadır: *** De ki: İster Allah diye dua edin, ister Rahman deyin . Hangisini deseniz en güzel isimler (Esmaül hüsna) hep onundur. Namazında sesini pek yükseltme. Çok ta alçaltma. İkisinin arasında bir yol tut.. De ki: Evlat edinmeyen, mülkünde ortagı bulunmayan ve zelil olmadıgı için yardımcıya da ihtiyaç duymayan Allaha hamdolsun ve onu tekbir ile büyükle de büyükle…***

Bilindigi gibi Kuranı kerim; İnançlar, ibadetler, şeri kanun koyma, aile hayatını düzenleme, ahlak, edeb, dünya hayatı ile olan muameleler, talim, terbiye, egitim, siyaset, ekonomi, felsefe, sosyal konular, daha önceki kavimlerin hayatlarından ibretli kıssalar, uyarıcı haberler, münazara esasları, insan insan ilişkilerinde dogruyu bulma çabasıyla yapılan egitici tartışmalar ile yol ve yöntemleri , metodları daha aklımıza gelen ve gelmeyen hemen her şeyi öggreten belleten, bilgi ve hikmet kaynagımızdır…

Hiç şüphe yoktur ki; Kuranı kerimin bu ilimleri içine almış olması, mucize olmasının açık bir sebeplerindendir. Bilindigi gibi okuma yazma bilmeyen, ilim ve sanatın bulunmadıgı bir beldede yatişen , o zamana kadar gelişmemiş ve medeniyetten uzakta bir şehirde bulunan hayatının büyük bir kısmı geçtigi halde bu ilim ve irfandan fazla bir şey bilmeyen , bu konuda da daha önce bir şey söylemeyen ve hüküm vermemiş olan Peygamber efendimize risalet gönderildikten sonra en mükemmel bir şekilde bilginin, ilmin, marifetin kaynagı olmuş, kısa zaman içerisinde bu saydıgımız şekilde olan bir toplumu ilim beldesi ve ilim beldesinin aydın, nur yüzlü alimler yurdu olmuştur. Bu hususlarda Kuranı kerimin mucize oldugunun açık bir göstergesidir.

Kuranı kerimin mucize olmasının sebeplerinden bir sebepte yaratılmışların ihtiyaçlarına cevap vermede yeterli oluşudur diyebiliriz. İslam şeriatı hakkında düşünen beyinler bu gerçegi, dogruyu, hakikati kavrayacaktır inancındayız. Kuranı kerim her zaman ve her yerde beşerin yani yaratılmışların bütün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde geniş, yaygın, tam ve mükemmel olan ilahi kanunları getirmiştir.

Kuranı kerimin getirdiklerini özetlemeye gayret edecek olursak derizki: Kuranı kerim mesajı ile önce fertleri düzeltti. Ondan sonra toplumları düzeltti. Aynı zamanda inançları düzeltti. Bunun yanında ibadetleri düzeltti. Bozulan ahlaki yapıyı düzeltti. Hükümleri ve idari sistemi siyaseti düzeltti. Bozulan Ekonomik yapıyı düzeltti. Savaş ve harp sanatını düzeltti. İlmi kültürü düzeltti. Akılları ve fikirleri, düşünce yapısını hurafelerden temizleyerek düzeltti. Kısacası insan insan ilişkilerinde ne varsa her şeyi Kuranı kerim düzene ve nizama koydu. Akla gelen her bozuk yapıyı kuranı kerim düzelti diyebiliriz.

Söyleyen ne güzel söylemiş: allah tealanın şeriatı, insana her şeyi açıklamaktadır. Kurandan başka her şey hüsrandır…(muhammed ali sabuni) İşte biz bu gerçegi, dogruyu, hakikati anlamak, kavramak, ögrenmek ve amel etmek için mutlaka Kuranı kerimi okuma gayreti içerisinde olacagız. Müşrikler, dinsizler, dini afyon olarak anlatanlar, mukaddes bilinen dini degerlerden bucak bucak kaçanlar nasıki her sözünde, işinde hareketlerinde Kurana, dini degerlere saldırıyorlarsa, biz inananlar büyük bir çaba ve gayretle her işimizde esas olarak Kuranı kerimi baş tacı edinecegiz, kuranın baş tacı edilmesi ugrunda mücadele verecegiz. Rabbimiz Fussilet suresi ayet.26.da mealen şöyle buyurmaktadır: *** Bir de küfredenler, Bu kuranı dinlemeyin okunurken gürültü yapın, umulurki üstün gelirsiniz dediler…*** Lakin Kuranı kerim kalplere, gönüllerei sinelere öyle işliyorduki, onun en çetin düşmanları ve en inatçıları bile ona teslim olup, Kuranı kerimin gölgesine sıgınıyorlardı. Onun en büyük düşmanı olan bu liderlerden bir çokları müslüman olmuşlardır. Birde allahın hidayet nasip etmedikleri nasipsizler vardıki pisi pisine ölüp gidene kadar Kuranı kerime muhalefet etmişler ve sonunda cehennemin gayya kuyusuna yuvarlanmışlardır.

Zamanımızda da aynı o kişilerin torunları mevcuttur. Kuran ögretilen mekanları basanlar, kuran ögretenleri hapse atanlar, kuran okumasınlar diye okuma yaşını 14. olarak tesbit edenler, Kurani hükümleri reddedenler, dinden, imandan, mukadesattan koparmaya çalışanlar dün nasıl sonuna kadar mücadelesini sürdürdüler ise, bu günkülerde aynı şiddette din düşmanlıgı bayragını şuursuzca sallamaktadırlar.

Bizler inanıyoruz ki kendini güçlü, kuvvetli, kudretli , otoriter sananlar mutlaka acizlik çukuruna yuvarlanacak, maglubiyetin en acısını tadacak ve küfürleriyle birlikte zelil ve çaresiz olarak defolup layık oldukları yere gireceklerdik. Yeterki inandıgını söyleyen insanlar Allah cele şanuhunun bütün insanlık için seçtigi dinin ana kaynagı Kuranı kerimdir sonucuna varsınlar, Kuranı okusun, kurandan yudumlasın, kuranı bol bol okuyup kurandan beslensinler. Allahın kendilerinden razı oldugu yegane örnek ve önder nesil Sahabeyi kiram da Kuran dan beslenmiş, Kurana göre şekillenmiş ve Tabir caiz ise, Kuranı kerimin potasında erimişlerdir.

Sahabe nesli kurana sadece kültürlerini artırmak için sarılmıyorlardı. Onlar Kurandan, Allahın emirlerini ögreniyorlar, ögrendikleriyle amel ediyorlar, ögrendiklerini kuran sahifeleri ile kendi beyinleri arasında sıkıştırmıyorlar, pratik hayata aksettirerek Kuranı kerime bir hayat kitabı olarak sımsıkı baglanıyorlardı. Elbette Kuran, her çagda, her zaman diliminde ve dönemdeki iman eden insanlardanda , hayat düşüncesini, sistemlerini ve her türlü prensiplerini kendinden almasını ve kendisine bu niyetle başvurulmasını ister.

Çünkü rabbimiz Kitabı kerimini, kalplere, duygu ve düşüncelere, pratik hayata hükmetmesi için indirmiştir.Onun sahih, dogru, düzgün, gerçek bir şekilde anlaşılması ve allahın razı oldugu tarzda hayata aktarılması ise ancak sünneti seniyye tam baglılık ile gerçekleşir. Bunun içindirki Peygamber efendimiz hareket eden bir Kuran idi denilmiştir. Peygamber efendimizin (sav) ahlakı Kuran idi. Açık bir şekilde bilinmelidir ki Kuranı kerimin dogru anlaşılması ve hayatın her safhasına güzelce tatbik edilmesi Sünneti seniyyenin bilinmesine baglıdır…

Hazreti Ali efendimizden rivayet edildigine göre Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: ** Çocuklarınızı üç özellik üzerine terbiye ediniz: Peygamberinizin sevgisi, Ehlibeyt sevgisi ve Kuran okumak. Çünkü Kuran taşıyıcıları yani hafızlar ve onunla amel edenler- hiç bir gölgenin olmadıgı kıyamet gününde , Peygamber ve ona yakın olan sevgili dostlarıyla beraber, Allahın arşının gölgesi altına sıgınacaklardır…Suyuti. Camiius sagir.**

Yine Hazreti Osman (R.A.)’den rivayete göre Peygamber efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: ** Sizin en hayırlılarınız, Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenen ve başkalarına öğretenlerinizdir…** En hayırlılar arasına girmeyi kim istemez, değil mi? İnsan şöyle bir düşünecek olursak, bir ömür boyu“öğrenci“ durumundadır… Beşikten mezara kadar da diyebiliriz… Nobel ödüllü bir ilim adamı Prof. Abdusselam: „Yorulduğunuz zaman nasıl dinlenirsiniz?“ şeklindeki bir soruya şu karşılığı veriyor: – Dinlenmek mi? Biz 6-7 çeşit ilim ile meşgul oluyoruz. Birinden yorulursak, diğerine geçiyor ve öylece dinleniyoruz.

Bizler ve tabiiki hayatın başında olan çocuklarımızda öyle olmalıdırlar… Kur’an-ı Kerim gibi dinlendirici ve ferahlatıcı bir kitaba yönelmek en hayırlı iş diye düşünüyoruz…Çocuklarımızı ihmal etmeyelim. Anne-babalar da, bu en hayırlı iş konusunda çocuklarını teşvik edici olmalılar… Çocuklarını Kur’an-ı Kerim gibi dünya ve ahiret saadetini kazanmanın yollarını öğreten bir kitaptan mahrum bırakmamalılar… Bu düşünceden hareketle, çocuklarımızın önlerinde çok güzel bir fırsat var. Rabbimizin kitabı olan Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenmek… Yani sözlerin en güzelini…
Kur’ân-ı Kerîm’i ve dini bilgileri öğrenmek için, varsa eger boş zamanları her zaman için büyük bir fırsat. İnsanlığa asıl kurtuluş reçetesini sunan Kur’ân-ı Kerîm’i okumayı ve anlamayı ihmal etmemek ise bizlerin en önde gelen vazifesi olmalıdır. İnsanoğlu için Rabbini ve Rabbinin gönderdiği bilgileri öğrenmekten daha büyük bir şeref olabilir mi? O, bizim Yaratıcımız… Yok iken var edenimiz… Sayılmayacak kadar çok nimetlerini bize ihsan edip yaşatanımız…

Çocuklarımız bizim canımız, ciğerimiz, en önemli varlığımız ve aynı zamanda göz nurumuz… Onları her türlü kötülük ve zararlı alışkanlıklardan kurtarmanın en önemli yöntemi, Kur’an-ı Kerim ile buluşturmak… ALLAH kelamını öğretmek… İyilik ve kötülükleri ayırt edebilmeleri için kılavuzluk etmek olmalıdır…

Anne-babalar şunu çok iyi bilmelidirler ki, çocuklarımızın yalnız yiyecek, giyecek ihtiyaçlarını karşılamak yeterli değil… Onları manevî alanda da donanımlı hale getirmek gerekir. Hayatın anlamını, dünya ve ahirette mutlu olmanın yollarını da öğretmek lâzım… Bunu yapmayan anne-babalar, sonunda pişman olurlar. Fakat, son pişmanlık fayda vermiyor ne yazıkki…

Çocuklarımız bizim en kıymetli varlıklarımızdır dedik. Bizim neslimizi sürdürecekler… Onları Kur’ân-ı Kerîm gibi bir kitaptan nasıl mahrum edebiliriz? Biz, cennet ve cehennemin varlığına iman etmişiz. O canlarımızı, cehennemde görmeye gönlümüz nasıl razı olur? Rabbimiz bu konuda bizi şöyle uyarıyor: *** Ey iman edenler!.. Kendinizi ve ehillerinizi, ailenizi, çoluk-çocuğunuzu yakıtı insanlar ve kükürt, kibrit taşı olan bir ateşten, cehennem ateşinden koruyunuz… Cehennem ateşine sürüklenmelerine sebep olacak fitne ve isyandan koruyarak ALLAH-ü Teâlâ’nın emirlerine, itaate sevkedin…*** Bu ayet-i kerime inince Hz. Ömer (R.A.) Resûlullah (S.A.V.) Efendimize şöyle sordu:

Ya Resûlellah! Kendimizi korumaya çalışıyoruz, ya aile halkını nasıl koruyalım? Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurdu: ** ALLAH’ın sizi menettiği şeylerden onları men edin; ALLAH’ın size emrettiği şeyleri onlara emredin.“3 Meselâ, sabah namazına önce siz kalkacaksınız. Sonra eşinizi ve çocuklarınızı kaldıracaksınız. İşte, herkesten ve özellikle çocuklarımıza her anı bir fırsat bilerek öğrenmelerini istediğimiz Kur’ân-ı Kerîm’den mahrum olmak, hiçbir mahrumiyete benzemez. Bu, telâfisi mümkün olmayan bir kayıptır. Nasıl ki, insanlar yabancı dil ve okul derslerinden başarılı olabilmek için yüksek paralar ödüyor, dersane dersane, öğretmen öğretmen dolaşıyorsak; Kur’ân-ı Kerîm’in de öğrenip anlaşılmasına büyük önem vermeliyiz.
ALLAH’ın yüce kelâmını öğrenmek ve Kur’ân-ı Kerîm ilimleri ile meşgul olmak için önümüzde her zaman güzel fırsatlarımız vardır. Bugünün dünyasında Kur’ân-ı Kerîm’e ulaşabilmek hiç de zor değil. Camilerimizde hocalarımız okutuyor. Insan arayınca neler bulabiliyor; internet ortamı, bilgisayar, televizyon, VCD, kaset, elif-ba’lar, kitap gibi pek çok öğrenme materyali mevcut. Bazı TV kanalları her gün Kur’ân-ı Kerîm kıraatı yayınlıyorlar. Eğer spor, müzik, yabancı dil öğrenimi gibi konulara ayırdığımız vakitler gibi; Kur’ân-ı Kerîm öğrenimini de ciddiye alır, vakit ayırırsak, Kur’ân-ı Kerîm ile buluşmak, öğrenmek hiç de zor olmayacaktır inancındayız…

Burada nasılki ögreniciler için bazı kurallar geçerliyse, Kur’ân-ı Kerîm öğreticisi hocalarımız için de aynı hususlar geçerlidir. Kur’ân-ı Kerîm öğreterek „en hayırlılar“ içinde yer almaya devam etmek onlar için de bir fırsat. Kur’ân-ı Kerîm öğrenmek için gelenlere gösterecekleri şefkat ve güzel muamele sayesinde Kur’ân-ı Kerîm’in mesajını daha çok kişiye ulaştırmaya vesile olabilirler. Böyle bir şerefe ulaşmak her insana nasip olmaz. Hatta, her Kur’an-ı Kerim bilen, bir yakınına, bir komşusuna Kur’ân-ı Kerîm öğretebilmek için çırpınmalı. Her ev bir Kur’ân-ı Kerîm okulu haline gelmeli. Kur’ân-ı Kerîm hayatımıza girmeli, hayatımıza renk, içimize ferahlık katmalı.

Şu hususu inanarak ifade ediyoruz ki; Kur’ân-ı Kerîm öğrenmemenin hiç bir bahanesi yoktur.

Bu konuda hiç bir kimsenin bir bahane bulmaya da hakkı yok. Ister ögretenler ister ögrenenler da bu konuda duyarlı davranıp fedakârlık yapacak olurlarsa kısa zaman içerisinde ögrencilerin, ögretici durumuna gelmeleri hiç te imkansız bir durum degildir. Yeterki canı gönülden hayat mektebimiz olan kitabımızı okumayı canı gönülden istesinler. Bu itibarla çocuklarımızın gönüllerini ve hayatlarını Kur’ân-ı Kerîm’le aydınlatmak durumundayız.

Önce kendimiz başta olmak üzere, Çocuklarımızı Kur’ân-ı Kerîm’le buluşturmanın daraldığı zaman ve ortamlarda, her evin Kur’ân-ı Kerîm mektebi haline getirilmesi ve çocukların ilk egitim yuvası ve ilk mabed sayılan kendi yuvalarında, aile ortamında Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenmeleri gerekir. Hem kendimizi hemde çocuklarımızı kesinlikle bu konuda ihmal etmeyelim. Çünkü bu konudaki ihmalin faturasının çok ağır olacağını bilelim.

Bilgisayarlar, Teyp ve video kasetleri, VCD’ler, elektronik cihazlar, hatta internetten de faydalanarak Kur’ân-ı Kerîm öğrenme imkanımız gün geçtikçe genişlemektedir Allaha şükürler olsun. Yeter ki, bu işi ciddiye alalım ve öğrenmeye karar verelim. Çünkü kıyamet gününde Kur’an-ı Kerim’i niçin öğrenmedin? Çocuğuna niçin öğretmedin? diye sorulunca, ne cevab vereceğiz? Geçerli bir mazeretimiz olacak mı ? Kesinlikle olmayacaktır. O yüzden hiç bir mazeret arkasına sıgınmayalım, mazeret aramayalım. Elimizde imkanlar mevcut iken, Her fırsatı degerlendirmeye gayret edelim inşaallah…
Şurasını hiç bir zaman aklımızdan çıkarmayalım, suçu hiç bir zaman bair başkasının üzerine atma teşebbüsünde bulunmayalım, bizden öncekileride suçlama girişiminde bulunmayalım. Evet! Kardeşlerim. Annemiz-babamız şu veya bu sebeble bize Kur’an-ı Kerim’i, dini bilgileri öğretmemiş, buna imkan bulamamış olabilirler. Peki bu imkanlarla biz öğrensek, ne olur? Elbette çok güzel olur. Hem kendimizi, hem de onları büyük bir vebalden kurtarmış oluruz.

Bu ayet-i kerime inince Hz. Ömer (R.A.) Peygamber Efendimize şöyle sordu: – Ya Resûlellah! Kendimizi korumaya çalışıyoruz, ya aile halkını nasıl koruyalım? Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: -„ALLAH’ın sizi menettiği şeylerden onları men edin; ALLAH’ın size emrettiği şeyleri onlara emredin.“3 Meselâ, sabah namazına önce siz kalkacaksınız. Sonra eşinizi ve çocuklarınızı kaldıracaksınız.

İşte, herkesten ve özellikle çocuklarımızdan her anı fırsat bilerek öğrenmelerini istediğimiz Kur’ân-ı Kerîm’den mahrum olmak, hiçbir mahrumiyete benzemez. Bu, telâfisi mümkün olmayan bir kayıptır. Bu itibarla çocuklarımızın gönüllerini ve hayatlarını Kur’ân-ı Kerîm’le aydınlatmak durumundayız.

Müslüman anne ve babalar: Çocuklarını iyi bir Müslümanlar olarak yetiştirmek için ellerinden gelen gayreti göstermek zorundadırlar. İyi Müslüman ne demektir? Kısaca ifade edecek olursak öncelikle: “ İyi insan demektir. İyi dost ve iyi arkadaş demektir. Erkekse, hanımına iyi bir koca, çocuklarına iyi bir baba demektir. Kadınsa, kocasına iyi bir hanım, çocuklarına iyi bir anne demektir. Çocuksa, anne-babasına iyi evlat demektir. İyi komşu demektir. İyi âmir, iyi memur demektir. İyi işveren, iyi işçi demektir. İyi tüccar, iyi esnaf, iyi müşteri demektir.“
Tabiiki bu uzar gider lakin biz bu konuyu kısaca ifade edecek olursak derizki bizim adımız Müslüman iyi müslüman ise Allah ve onun şanlı rasulüne itaat eden, teslim olan kişi ögrendiklerini hayatına tatbik eden herkes inanıyoruzki iyi insan ve iyi Müslümandır. İslam dinine gönül vermiş herkes bilirki;

Yarın hepimiz bu imtihan dünyasından çekilip gideceğiz, son yolculuk tarihini bilmiyoruz ama yolculuk kesin. Çocuklarımızı iyi Müslümanlar olarak yetiştirmezsek son derece ağır bir vebal altında kalmış oluruz. İyi Müslüman, gerçek dindar olan insan demektir. Gerçek dindar hususunda birkaç örnek vererek anlatmaya gayret edersek deriz ki:

O kişi ister kadın olsun ister erkek olsun, doğru olan inançlara, düşüncelere, görüşlere sahiptir. Dinî konularda mutlaka Kur’ân-ı Kerim’e ve Sünnet’e uygun olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat itikadı üzeredir.

İslâm’a, Kur’ân-ı Kerim’e, Sünnet’e, din önderleri konumunda olan İslam alimlerine itibar eder. İnanç,fikir, görüş ve düşüncelerine uymayan hiçbir dünyevî görüşe ve ideolojiye bağlanamaz. İyi Müslüman, başta günlük beş vakit namazlar olmak üzere dinimizin farz kıldığı bütün ibadetleri eda eder, dosdoğru bir şekilde yerine getirir. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin sünneti seniyyesini de ihmal etmez.İyi Müslüman ahlâkı düzgün, yüksek faziletlere sahip, yüksek karakter sahibi kimsedir.

Ahlâksız, faziletsiz, karaktersiz, şımarık, kendini beğenmiş, bencil, görgüsüz, terbiyesiz adama ve kadına asla iyi Müslüman denilemez. İyi Müslüman o kimsedir ki, gayr-i müslimler bile onun ahlâk ve faziletini kabul ederler, onu bu konuda överler. İyi Müslüman dünya için, dünyada kalacağı kadar, ahiret için de orada kalacağı kadar çalışan kimsedir. Ahiretin sadece kuru edebiyatını yapan, var gücüyle ve büyük bir hırsla bu fanî dünya için çalışan ve her şeyi dünyada kabul eden kimselere kesinlikle iyi Müslüman bakmak mümkün degildir.
Ahirette ebedî olarak kalacağını bilen iyi Müslüman, dünya hizmetlerini ihmal etmez, aksatmaz, lakin bütün varlığı ile ebedî hayatta mutluluğu yakalamak için çalışır. İyi Müslüman parayı değer olarak kabul etmez. Parayı putlaştıran kişi dıştan Müslüman görünse de, o gizli bir müşriktir. Dolayısıyla Dini imanı para olan maddeci, her şeye menfaat gözüyle gören ve öyle bakanlara, iyi Müslüman sınıfında kabul edilmez o şekilde görülemezler.

İyi Müslüman, bütün dünya işlerinde Peygamber Efendimizi (sav) en büyük önder, en güzel örnek ve model, en güvenilir rehber, en muzaffer kumandan olarak kabul eder. Elinden geldiği kadar ve zamanın şartlarına uygun şekilde onun gibi yaşamaya çalışır, onun gibi davranmaya çalışır. Onun sünnetini kendisine hayat düsturu olarak kabul eder ve bu sünnetin dışına çıkmaz.İyi Müslüman, sadece din ve iman kardeşlerine değil, bütün insanlara, bütün canlılara, hattâ cansız maddelere bile şefkat ve merhametle muamele eder.
Müslümanları yok etmeye ahd etmiş son derece harbî, savaş yanlısı, son derece agresif, son derece fanatik, son derece gaddar düşmanlar bu kaidenin içine dahil değildir tabiiki.

İyi Müslüman paylaşan kimsedir. Abdullah b. Ömer (R.A.)’den rivayete göre Peygamber Efendimiz (sav) mealen şöyle buyurmaktadır: **Yüksek el alçak elden hayırlıdır. Çünkü yüksek el infak edici yani verici, alçak el ise isteyici, dilenici eldir“4 …** buyurmuşlardır. Müslüman bilirki; Milyonlarca din kardeşi fakirlik, sefalet ve perişanlık içinde sürünürken kendileri en lüks ve israflı bir şekilde har vurup harman savuran kimseler iyi Müslüman sınıfına dahil değildir…

Şu hususa kesin olarak inanıyoruzki; Kendi cüz’î iradesiyle iyi Müslüman olmaya çalışan kimseye Cenab-ı Hak bir şekilde güzel ilimler, hikmetler, faziletler ihsan eder. Onların aydınlığı o Müslümanda görülür. Lakin herkes göremez. Gören görür, görmeyen görmez. İyi Müslüman „Ölmeden önce ölmeye çalışır“, yani bencilliğini, varlığını yok etmek için uğraşır. Sonunda ALLAH ona bu başarıyı nasip ederse hiç olur. Yani nefsinin oyuncagı olmamak için elden gelen gayreti gösterir kötülüge, şer bilinenlere, hata ve kusurlara en çok ta haramlara direnir karşı gelir…
Muhterem kardeşlerim: Yukarıdaki ifademi tekrarlıyorum: gözümüzün nuru olan çocuklarımızı iyi Müslümanlar olarak yetiştirmek mecburiyetindeyiz. ALLAH’ın yardımı ile böyle bir muvaffakiyete nail olabilirsek ebedî saadet, ebedi mutluluk kazanacagımıza inanırız. İyi Müslüman olarak yetiştirdiğimiz çocuklarımız, biz öldükten sonra bizim için birer sadaka-i cariye, kapanmayan, sayfalarımıza hep hayır ve sevap yazılan hayırlı bir defter olacaklardır inşaallah…

Günde beş kez namaz kılarlar ve namazın içinde ve sonunda: „Ya Rabbi! Beni, anne-babamı ve bütün mü’min kardeşlerimi bağışla, onlara mağfiret et!“ diye dua ederler. Onlar, dünyadan ahirete size sadaka ve hayır olarak hediyeler gönderirler. Fakirlere yardım ederler, hastaları tedavi eder ya da ettirirler, iman ve İslâm’ın yayılması için yapılan hizmetlere katkıda bulunurlar; bunların sevabının bizlere ulaşması dileğini unutsalar bile biz hisselerimizi alacagız inşaallah. Çünkü hayırlı ve iyi Müslümanlar yetiştirmişizdir, inanıyoruzki bu gayretlerimizi Rabbimiz asla mükafatsız bırakmıyacaktır…

İyi ve hayırlı Müslüman evlat yetiştiren anne ve babalar, bayramlarda ve başka zamanlarda onların kabirlerini ziyaret etmeleri, Fatiha veya Yâsin-i Şerif okumaları ile mutlu olacaklardır. İyi ve hayırlı evlat sahiplerinin günahlarının, evlatlarının iyiliğine hürmeten affedileceği veya hafifletileceği ümidi içerisinde olacaklardır. Bizler gaybi meseleler üzerinde konuşmayı ve yazmayı dogru bulmayız ancak dilek ve isteklerimiz hayırlı ve güzel olanlardan yanadır bu da gayet net ve açıktır.

„Çocuğum ehl-i dünya olsun… Çocuğum iyi okusun, ileride çok para kazansın… Çocuğum lüks yaşasın, lüks yesin, lüks gezip tozsun. Yavrum çok kazanmalısın, iyi ve lüks bir hayat sürmelisin. Yavrum biz iyi yaşamadık, çok sefalet çektik, bari sen iyi yaşa, lüks ve sefahat içinde ömür sür!“ gibi sadece dünyaya ilişkin, maddeye ve maddecilige ilişkin dilek ve düşünceler, şeytanî vesveseleri bir kenara atmamız hem kendi menfaatımıza ve hem de çocuklarımızın menfaatınadır diye inanıyoruz. Tabiiki her ana ve baba kendi çocugunun dünya hayatında rahat, iyi, huzurlu olmasını ister, iyi bir meslegi olmasını arzu eder bu çok dogal bir dilektir.

Her anne ve baba çocuklarının gelecekte, Bilgi, inanç ve kültür bakımından vasıflı ve yüksek konumda olmasını. Ahlâk, fazilet ve karakter bakımından vasıflı ve yüksek düzeye varmasını.
En geniş mânasıyla güzellik bakımından vasıflı ve yüksek olmaları için çalışır, ister, diler ve o yolda gayret sarfeder. Her Müslüman ana baba aynı zamanda kendi neslinin sevdigi saydıgı hürmet gösterdigi dualarla, niyazlarla andıgı insanlar gibi olmasını da arzu eder mesela:

Onları başta örnek ve önderimiz Peygamber efendimiz, sahabesi, tabiin, etbaı tabiii gibi ahlaklı, Ebu hanife, İmam Şafii, İmam Malik, İmam Ahmed bin hanbel, İmam Yusuf, İmam Muhammed, İmam Züfer gibi bilgili ilim sahibi… İbni abbas, Fahruddini Razi, Kurtubi, Zemahşeri, Sühreverdi, Bursalı İsmail Hakkı hazretleri, Muhammed Hamdi Yazır, ve emsalleri gibi Kuranı kerim sevdalısı. İbnul Arabi, İmam Gazali, İmam Rabbani, imam Suyuti, İbni Hacer, İbni Kemalpaşazade ve Ebusuud efendi gibi derin düşünceli…

İmam Buhari, İmam Muslim, Ebu Davud, Tırmizi, İbni Mace, Nesai gibi sünnet vehadis aşkıyla yanan birer Peygamber sevdalısı. Şah-ı Nakşibend Muhammed Bahaüddin, Abdulkadir Geylani, Ahmed er Rufai, Halidi Bagdadi, Mevlana ve Yunus emre gibi hak aşıgı. Selahaddin Eyyubî, Fatih sultan Mehmed, Şeyh Şamil ve emsali gibi İslam mücahidi olan insanları örnek alarak, Bu örnek şahsiyetlerden ilham alarak çocuklarımızı yetiştirirsek herhalde sonuçta pişman olanlar sınıfında degil iki dünya saadetine erişenler sınıfında oluruz inşaallah…

Birde bunun aksi var Allah korusun. Önder ve örnek edinilenler, İlham alınanlar şeytanlardan, deccallardan, Müseylemetü’l-Kezzablardan olmasınlar. Ve sonraki yalancılardan, aldatıcı lider ve şeflerden, taraf olanlar sonuçta ateşe gireceklerdir. Allah korusun bu durumda, Anne ve babaların ise iki misli yanmasından endişe edilir. Egitimcilerimizin şöyle bir teklifleri de var. Bütün gayretlerinize rağmen kendi çocuklarınızda iyi Müslüman olma kabiliyeti, yatkınlığı yoksa, temiz fakir çocuklardan bir-ikisini yetiştiriniz. Onlar sizin manevî evladınız sayılır ve ileride sizler için yine sadaka-i cariye olur. Din düşmanlarının, Mukaddesat kaçkınlarının sizin çocuklarınızın iyi Müslüman olarak yetişmesini istemiyecekleri gayet açıktır.

Onların imansız yetişmesi için açıkça ve sinsice bin türlü hile ve dolap çevirirler. Onların namaz kılmasını istemiyorlar, oruç tutmasını istemiyorlar. Çocuklarınızın iffetli, haysiyetli, haya sahibi, edebli, terbiyeli olmasından hoşlanmıyacakları bir gerçektir. Onun için genç neslin yetişmesinde uyanık olmamız zaruridir ve zorunludur diye inanıyoruz.Televizyonlarda dinliyor, hergün gazetelerde üzülerek okuyoruz, organize çeteler okullara iyice sızdılar ve daha henüz 10-11 yaşındaki masum çocuklarımıza uyuşturucu tattırdılar. Tesettürlü kızlarımızın tahsil haklarını engellemek için neler yaptıklarını bilmiyenler yok.

Birde yılışık yılışık reklamlarla haydi kızlar okula kampanyasını yürütmeleri tam bir yüzsüzlük örnegidir. Onun için Dinin, imanın, millî varlık ve kimliğin büyük tehlikeler ve tehditler altında olduğu bu zaman diliminde Bütün anne ve babalar uyanık olmak zorundadırlar inancındayız… Kabir hayatında, hesap gününde, ahirette azap görmek istemiyorsak, çocuklarımızı Kur’ân-ı Kerim’in ve Peygamber Efendimizin (sav) emrettiği üzere iyi Müslümanlar, iyi mü’minler, iyi insanlar olarak yetiştirelim. Kur’ân-ı Kerim, Sünnet, İslâm, Şeriat, fıkıh, tasavvuf, kelam ilmi bu konuda ne diyorsa onları hayata geçirelim.

Çocuklarımız bize ALLAH’ın emanetidir. Emanete hıyanet etmeyelim. Çocuklarımız cennete girmemize, ebedî mutluluk kazanmamıza vesile olsunlar. Cehenneme girmemize yol açmasınlar. Onların ALLAH’a kul, Peygamber efendimize (sav) ümmet olmaları için ne lazımsa yapalım inşaallah. Kur’an-ı Kerim, ALLAH tarafından tüm insanlığa indirilmiş olan ilahi bir kitaptır. İnsanlara yol gösteren, karanlık yolları aydınlatan en önemli rehberdir. Bu nedenle öncelikle Müslüman olduğunu iddia eden her anne-babanın, Kur’an-ı Kerim’den ALLAH’ın emirlerini öğrenmesi ve bunu hayatına da yansıtarak çocuklarına örnek olması gerekmektedir.

Çocuklarına doğru konuşmayı nasihat etmek özünün sözünün dogru olmasını istemek bu konuda örnek olmak ana babanın öncelikli vazifesidir. Şurası bir gerçektirki; Müslüman olmak bizim için ayrıcalıktır.. İslâm dini, bir nimet, hem de nimetlerin en yücesidir, en güzelidir. Bu en yüce nimeti bize ihsan ettiği için ALLAH’a ne kadar şükretsek azdır. Her şey ALLAH’tandır. Her şey O’na muhtaçtır. O ise hiçbir şeye muhtaç değildir. O vardır ve tektir.

ALLAH yücelerin en yücesidir. En büyük sığınaktır. Gökleri yerleri, dağları denizleri yaratan O’dur. İnsanı yoktan var eden, toprağa can veren de O’dur. O’nun rahmeti ve nimeti saymakla tükenmez. Güneşe göklerde altın bir taç takan, güzel güzel ağaçları yaratan, minicik bir çekirdeği koskoca ağaç yapan yine O’dur. Yağmurları yağdıran O; toprağa can veren O; kırları, ağaçları yeşillendiren O’dur; yeryüzünü döşek yapan, dağları birer denge unsuru yapan, geceyi gündüzü birbirine ekleyen O’dur. O’nun her şeye gücü yeter. O gizliyi, saklıyı bilir. O bırakın insanların seslerini, böceklerin ayak seslerini bile duyar.

Allahım sen bizleri ana babalarımızı, göz nurumuz evlatlarımızı yanlış düşünce ve hareketlerden, sapık egilimlerden, ve her türlü olumsuzluklardan muhafaza eyle. Bizleri sana ve sevgili habibine uyanlardan eyle. Bizleri senin dosdogru yolun olan sıratı müstakimden ayırma. Bizleri ehli sünnet vel cemaata baglı kalanlardan eyle. Sen her şeye kadirsin Allahım…Amin…

Sermedkadir…04.03.2010

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht.