Manas Destanı’na Bir Bakış

Cenabı Hak Zümer Suresi Ayet.17-18.de mealen şöyle buyurmaktadır: *** Taguta kulluk etmekten kaçınıp, Allaha yönelenlere müjdeler olsun. (Ey Muhammed) Sözleri dinleyipde en güzeline uyan kullarımı müjdele. İşte onlar, Allahın dogru yola eriştirdigi kimselerdir ve aklı selim sahipleridir…***

Hangi Milletin geçmiş tarihine bakacak olsak o Milletin tarihi Milli destan ve efsanelerle başladıgına şahit oluruz. Bu durum bilhassa Asya ülkelerinde belirginligini halâ korumaktadır. Büyük devletler kuran Hanların, Hakanların, Şahların, Kralların ve onlara yardım ettigine inanılan mukaddes degerlerine dair söylenen, yazılan efsaneler, masallar, hikayeler, mitolojik destanlar, Halk Felsefesinden ibaret kabul edilen Ata sözleri, bu gün belki bizim için manasız gibi görülen HURAFELER yalnız bir Milletin degil, bütün beşeriyetin düşünce tarihini ve onun muhtelif gelişim safhalarını ögrenmek için degerli kaynaklar olarak okunmuş, okutulmuş, anlatılmış, yazılmış, çizilmiş ve halâ da bu hususlar önemini devam ettirmektedirler…

Arkeoloji ilmiyle ugraşanlar yaptıkları kazılarda elde ettikleri çanak, çömlek, silah vesaire parçaları degişik zamanlarda yaşanmış maddi kültürün gelişim safhalarını göz önüne sermek için kaynak olarak kullanırlar. Manevi olarakta başvurulan kaynaklar Mitolojiler, epoplar, masallar, hikayelerde geçmiş zaman mahsulleride o zamana dair karanlık noktaları aydınlatmaya yönelik olduklarından tarihçiler nezdinde Çanak, çömlek gibi buluntulardan daha önemli görülmüşlerdir…

Milletlere ait bu Manevi degerlere toprak altında ölü kalan kırıklar degil, bir milletin ruhunda binlerce yıl yaşayan vesikalar, belgeler olarak bakılmaktadır. İnsanlık tarihinde en modern ve en gelişmiş oldugunu iddia eden ferdin bile, binlerce senelik ibtidai bir adeti, inandıgı şeyler ve tarihi bazı bulguları kendisiyle beraber yaşattıgını görürüz. En basitinden insanlar ellerindeki yüzük, kadınlar kollarına taktıkları bilezikler, kulaklarındaki küpelerin evvel evvelden kullanıldıgını ve her maddenin, nesnenin bir inancı, simgeyi temsil ettigini anlatımlardan çıkarırız…

Mesela söz arasında * DARISI BAŞIMIZA * diyoruz. Fakat, bu temenni ve DUANIN eski devirlerdeki ŞAMANİZM inancındaki Tanrılara yapılan SAÇI merasimindeki itikadla sıkı sıkıya baglı oldugu hiç birimizin hatırına gelmez belkide. Bazan şaka olsun diye başımızın etrafında çevirip birine para verildigine şahit oluyoruz. Bu hareketin de çıkış noktası ŞAMAN Dininde çok önemli bir ayin kalıntısı oldugundan haberdar degilizdir belkide…

Yazılı vesikalarla, belgelerle halledilmesi güç ve çok zor olan bazı meseleler, etnografya ve folklor bakımından araştırıldıgında bazı hususların aydınlandıgını görürüz. Türk tarihide onlarca destanla, mitolojiyle, masallarla donatılmıştır. Zamanımıza kadar taşınmış olan Türk tarihinin en önemli destanlarından bazıları şunlardır: Manas destanı, Dede Korkut masalları, Oguz Destanı, Cengiz Han destanı, Ali Şir Destanı, Karacaoglan Destanı, Ergenekon Destanı, Başkurt-Bozkurt-Asena Destanı en çok bilinen destanlardandır. Bu yazımızda kısaca Manas Destanına bakacagız inşaallah…

Kırgız Türklerinin MANAS adını taşıyan destanları, Türkoloji ilmiyle ugraşan bilginlerin her zaman dikkatini çekmiştir. Türk tarihindeki bu önemli destanı ilk önce ilmi olarak tanıtan ve bu hususta bilgi sunan kişi Kırgız – Kazak Türklerinden Türkolog, velihan oglu Çokan Töre olmuştur. Çokanın MANAS tan bahseden bu ilk Makalesi,1861 yılında * Rus Cografya Cemiyeti yazıları*- mecmuasında çıkmıştır. Manas destanı hakkında daha bir çok Müşteşrik – Oryantalist bilgi sunmuştur.

Manas destanı içerigi itibariyle göçebe ve savaşçı Türklerin hayatlarını bütün yönleriyle anlatan bir destandır. Bilhassa Kırgızların Mitolojileri, en eski dini inançları, evlenme ve dügün adetleri, eglenceleri, sevinçleri, hayat mücadeleleri, ıstırapları, aşk ve heyecanları MANAS destanında yer alan konular cümlesindendir…

Araştırmacıların verdigi bilgiye bakılacak olursa; Manas destanının dayandıgı unsur: Orta Asyadaki inanç şekillerinden birisi olan BUDİST zihniyetin bir başka versiyonu diyebiliriz. Abdulkadir İnan diyorki: * Manas ve kahramanlarının İslamiyeti bizim bildigimiz İslamiyete benzemez. Bunlardaki İslami anlayış pek zahiri – görünüşte şekillerden ibarettir.

Mesela * Koyun başı kadar kitap * ve * At başı kadar Kuran * anlatımları gibi Aslında halkın dini çok eski devirlerden kalma ŞAMANİZM ananelerinden ibarettir. And – yemin tamamiyle Şaman merasimleriyle yapılır. Taş, su, kılıç, ok gibi şeyler mukaddes sayılır. Bir yabancı ile dost ve kardeş olma merasimlerinde de İslamiyetin katiyen tesiri yoktur. Dost olmak isterken aralarında kılıç veya ok koyarak birbirine el vermekle dost olurlar.

Bu tür inanç sahiplerinde Allah, Peygamber, Hızır, Evliya, Ferişte – Melek…gibi anlayışlarına göre DİNİ ıstılahlar – deyimler olursada bunların rolleri tam eski KAHİN ve KAM’ların rollerinden başka bir şey degildir. Halkın dini ihtiyaçlarını tatmin edenler, KAHİNLER, kahramanların ARVAK ları BABA’larının ruhu gibi şeylere inanırlar. İnançlarında ayrıca; Ölümden sonraki hayat ve Ahiret anlayışı kimseyi pek âlakadar etmez.

İnançlarında; MANAS DESTANINDA bir defa ölmüş ve dirilmiş oldugu halde Ahiretten ve orada gördüklerinden bahsedilmez. Namaz ve Oruç meselesi ise zaten mevzu bahis bile edilmez. Halbuki RAKI ve BAL gibi İÇKİ lerden çokça bahsedilir. İçki meclisleri çok teferruatlı olarak zikredilir.

Manas destanında yeni nesil eski nesle karşı daimi bir isyan halindedir. Bu durum eski zamanlardan beri devam eden bir hareketin yankı’sıdır. Yeni nesil daima kuvvetlidir. İsyanlarda her zaman da onlar kazanırlar. Eski nesil daima maglup olur. Mesela Torun büyük babasından her zaman kuvvetlidir. Büyük babanın oglu ve torunun babası maglup olabilir. Fakat torun muhakkak surette muzaffer olmuş ve galip gelmiştir.

Eski bir Türk motifi olan * AVUCUNDA KAN’LA DOGMAK * Efsanesi; Manas destanında çok defa geçer. Manasın kendisi de avucunda kan tutarak dünyaya gelmiştir. CENGİZ Han hikayelerinde de bu rivayetler vardır. Manas Destanında İnsanlar birbirlerine karşı her zaman İHANET edebilirler. Ama hayvanlar mesela AT, İT veya av kuşu İnsana arkadaşlarından daha sadık ve daha çok kadir kıymet bilirler.

İnsan arkadaşına ihanet edebilir ama At ve İT asla ihanet etmez. Ayrıca birbirleriyle yapılan yarışlarda AT o kabilenin namus ve şerefini temsil eder mahiyettedir. Bir kahramanın bindigi AT’ın mutlaka bir ismi vardır. Akbudan, Akbula, Açbudan gibi… Kahramanlar kendi AT’larının da İlahi bir nesilden geldigine inanırlar. Yani AT ve ER’in kıymet ve degeri aynı görülür.

Aslında AT’ı olmayan bir kişinin deger ve kıymetide yoktur. AT’a o kadar kıymet verirlerki; AT ölümü ve ER ölümü olmasın sözü bir ATASÖZÜ gibi insanların beynine kazılmıştır. Manas Destanında kahramanlar, idare ettigi halkı doyurur, besler, donatır. Mesela destanda; Diş’siz ihtiyarlara yag yedirir, gençleri evlendirir, gelinlere ipekli giydirir…

Milletim rahat etsin diye buzlar üzerinde uyuyarak, daglardan ve uçurumlardan geçerek mümkün oldugunca servet kazanır. Aslında kahramanın kendisi için rahat yüzü yoktur. O daima mücadele içerisindedir. Kahramanın AT’ı da kendisi gibi asildir. AT’ının da kendisi gibi seceresi vardır. Taşıdıgı silahlar da adi savaşçıların silahlarına benzemez. Mesela

Manas Destanında Silahlar şöyle anlatılır: Zırhını Çin, Rus ve Kalmuk ustaları özene bezene yapmışlardır. Kılıcını yaparken kömür için Ormanlar yakılmış, suyunu verirken Başat ırmagı kurumuş, Kışın iç yagı ile, Yazın yeşil Ot’lara sarmışlar, nihayet hortumu ile insan kanı damlatarak tavını ikmal etmişlerdir. Manas Destanında Kahramanlar İlahları gibi kuvvetlidir. Anlatımlarında * YUKARIDAKİ TANRI GİBİ * diye tasvir ederler. Kahramanların Zırhları, Kılıçları gibi elbiseleride ölümlü kişilerin elbiselerine benzemez. Mesela, Manas’ın pantolonu altmış teke derisinden yapılmıştır .

Dede Korkut hikayelerindeki ALP ların elbiseleride böyle olaganüstü elbiseler olarak anlatılmıştır. Manasın ve savaştıgı düşman ALP larının yanlarında türlü FALCI ve KAHİN’leri bulunuyordu. En önemli falcı, kürek kemigini yakıp onda meydana gelen çizgilere göre gelecegi haber veren YAGRINCI dır. Kırgız söyleyişine göre YAGRIN, kürek kemigi demektir.

Bu Kürek kemigi falı eski Yunanlılarda, Romalılarda ve eski Araplarda büyük bir ilim dalı olarak görülmüştür. Manasta Kahine TÖLGÖÇÜ de denilmekte idi. Mesela Manas Destanının bir yerinde Colay Han bir akın yapmak için hazırlanırken * Tanrı ile konuşan * Targıl Taz denilen Kahine kürek kemigi falı baktırıyor…

İnanışlarına göre: Her birinin yanlarında yardımcıları ve koruyucu ruhları bulunur. Bu Ruhlara bazen * FERİŞTE – MELEK * denilir. Bu kahramanlar su yerine RAKI ve ŞARAP içerler. Bu Kahramanlar çok müthiş adamlardır. Onlardan Babaları bile korkar. Manas destanında kahramanlar kendilerine nazaran, tabii insanlardır Hikaye edilen hadiseler de harikulade şeyler gibi anlatılmaz, aslında Türk – Kırgız göçebe hayatının kendisidir.

Manas destanındaki Mitolojik hikayelere dogal bir durummuş gibi inanılır. Manas Destanına bakıldıgında: Mesela, Manas beşikte iken konuşmuş, bir defa ölüp tekrar dirilmiş bir kahramandır. AT’ı av köpegi ve av kuşu Manasın mezarını beklemişler ve insan gibi konuşmuşlardır. Atı, köpegi ve kuşu kahramanlarının mezarını beklemişler ve mezarı başında aglaşmışlardır. Bilhassa Türk destanlarında Mitolojik unsurlar devamlı kullanılmıştır. Mesela * DEDE KORKUT * hikayelerinde de aynı anlatımlar söz konusudur…

Manas Destanında ÖLÜ AŞI merasimine geniş yer verilir. Kırgız – Türk adetlerinin en belirgin adetlerinden birisi ÖLÜ AŞI dedikleri adettir. AŞ Ölünün hatırası için yapılan büyük ziyafete denilir. Bu ÖLÜ AŞI züyafeti ölünün vefatından sonra bir yılın içinde verilir. Ziyafetin büyüklügünün ölünün sosyal durumuyla örtüşmesi şarttır. Meşhur beylerin ve kahramanların AŞ’ına bütün Kırgız- Türk halkı ve diger komşu kavimler davet edilir.

Büyük ÖLÜ AŞI merasiminde yüzlerce AT ve binlerce Koyun kesilir. Bununla beraber davetliler de KIMIZ ve diger azıklarını beraberinde getirirler. Ziyafet haftalarca devam eder. At yarışları, pehlivan güreşleri, yaya koşuları, muhtelif milli oyunlar gösterilir. Her Kabilenin saz şairi hünerlerini gösterirler. Ziyafeti sadece ölünün varisleri vermez bütün Kabilesi, oymagı bu ziyafeti vermekle yükümlüdür. Ölü eger küçük bir OYMAK BEYİ ise veya yaşlı biri ise verilen ÖLÜ AŞI ziyafeti de o derece küçük olur…

ÖLÜ AŞI Ziyafeti aslında bir matemden merasiminden çok bir eglence ve BAYRAM manasını taşır. * MATEM * kısmı başlamadan önce ölünün çadırında yapılır. Ölünün evine taziye için gelen misafirler uzaktan görünür görünmez kadınlar bagırıp, çagırıp aglamaya ve agıt yakmaya başlarlar. Bu merasim ölünün gömülmesinden AŞ’ına kadar devam eder. BU merasime ayrıca ÇOKTAV merasimi de derler. Bu merasim bitinceye kadar ölünün karısı, kızı, oglu evlenemez. Obasında dügün ve her çeşit eglence tertip edilemez. Matemli evler ve Çadırlar üzerine KARA BAYRAK asmak adeti de vardır…

Sosyal – İçtimai mevkii yüksek olan ölüleri için sahiplerinin ÖLÜ AŞI yapılmazsa ölünün varisleri sosyal – İçtimai durumlarını kaybederler. Bunlar için söylenen sözler de oldukça agır olur mesela: BABALARININ AGZI MEZARINDA KURUDU, DUDAKLARINA BİLE YAG SÜRMEDİLER gibi sözlerle nefretlerini açıkça ifade ederler. Bu ÖLÜ AŞI ziyafet aslında çok masraflı bir merasimdir. Bazı ailelerin iflasına sebep olabilir. Bununla beraber Ölünün ve Kabilenin şerefini korumak için büyük masraflara katlanır ve ŞEREFİ servete tercih ederler.

Kırgızlarda ÖLÜ AŞI denilen bu adete eski Türkler YOG derlerdi. Göktürk – Orhun Kitabelerinde Yog törenlerinden bahsedilmektedir. Türklerin bu adetleri Avrupalıların da dikkatini çekmiştir. Mesela Altıncı asırda yazılan bazı eserlerde Atillanın defin ziyafetinden uzun uzun Türklerin ölü aşı merasimi diye bahsetmişlerdir. Bazı UYGUR eserlerinde ise bu ÖLÜ AŞINA, ÜZÜT AŞI, denilmektedir. YOG AŞI, ÇOKTAV AŞI, ÜZÜT AŞI gibi isimler Mahiyet itibariyle aynıdır. (Abdulkadir İnan.Makaleler.)

Kırgız – Türk beylerinden Han Kökütey’in oglu babasına ÖLÜ AŞI vermeye karar verdiginde her tarafa davetçiler gönderiyor. * Aşıma gelmeyen olursa bana darılmasın malını mülkünü yagma ederim.* diye tehdit ediyor. Davet edilen Hanlar, Beylerden ER koşay, ER MANAS, Kök’ün oglu ERBU, kahraman Er Köştük, kara Dov oglu Yar MANAS, Efganistan Hanı Mus Burçak Han Kökçe, Magara kavimlerinden Er Agış, Davet edilen kavimlerden Rus ıt eli Oguz eli, Turpan Yurdu, Orungu eli, Totengşir Yurdu adları geçmektedir. Davetlerde Han Yoloy, Neskara, Yılbasan adları da zikrolunmaktadır yani davetlerde Milliyet ve İnanç farklılıgı gözetilmemektedir…

Dikkat edilecek bir husus ta şudur ki; Eski Türklerin Cenaze defin, matem ve ÖLÜ AŞI merasimi ve ayinleri araştırılırken öncelikle MANAS Destanına bakılıp oradaki bilgiler zamanımıza kadar öylece uygulanmaktadır. MANAS destanı dört yüz bin mısradan meydana gelmektedir. Zamanıomıza kadar bu büyüklükte bir destan yalnız Türklerde degil, dünyanın hiç bir kavminde tesbit edilememiştir.

Son yüz yıl içerisinde Manas Destanının bütün varyantları tesbit edilmiş ve toplanmıştır. Günümüzden elli beş yıl önce Manas Destanının yayımlanması meselesinde bilhassa Rus gazeteleri uzun uzun sert tartışmaları gündeme taşımışlar Rus gazeteleri Manas destanının Türklerde Milliyetçiligi kuvvetlendirecegini, Türkçülük Ülküsüne hizmet edecegini ısrarla iddia etmişler ve basımına karşı çıkmışlardır.

Konumuzu bir ayet mealiyle baglıyalım inşaallah: Enam suresi ayet .116.da mealen şöyle buyuruluyor: *** Yeryüzündekilerin çoguna uyarsan, seni Allahın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uymaktadırlar ve onlar sadece tahminde bulunuyorlar…***

Allahım Bizlere hakkı ve hakikati sevdirdigin için sana milyon kere şükürler olsun. Bizleri hakka ve hakikate yönelttigin için sana milyon kere hamdediyoruz. Bizi batıl inançlardan, hurâfelerden, dalaletten, Tevhid inancıyla bağdaşmayan yanlış inanışlardan ve yanlış yönelişlerden korudugun için sana milyon kere şükrediyoruz. Bizleri hakkı ve hakikati yani İSLAM şeriatı üzerine yaşamamızı daim eyle.

Bizleri boş, malayani, mitolojilerden, safsata destanlardan, aslı astarı olmayan masallardan muhafaza eyle. Bizlere her zaman ve her anımızda hakkı ve hakikati yaşamamızda yardım eyle. Allah indinde tek din İSLAMDIR düsturundan başka zihnimizde, aklımızda, fikrimizde zararlı düşünceleri taşıma fırsatı verme. Sen her şeye kadirsin Allahım… Amin…
Sermed Kadir… 11.08.2005

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert